Alman Müzesi (Deutsches Museum), Münih’in, Almanya’nın ve kimi kaynaklara göre dünyanın en büyük bilim ve teknoloji müzesi olma unvanını taşıyor. (1) Onlarca farklı alana dair on binlerce nesneyi bir arada görme imkânına kavuştuğumda yaşadığım heyecanı unutamam. Tabii ayrılmanın verdiği hüznü; ancak sevgiliye el sallarken duyumsar insan.
Alman Müzesi, yılda yaklaşık 1,3 milyon ziyaretçiyi ağırlıyor. Kurulma kararı, elektrik mühendisi Oskar von Miller’in girişimiyle, Alman Mühendisler Odası’nın (VDI) 28 Haziran 1903’teki toplantısında alınmış. İlk ve uzun isminden (2) de anlaşılacağı üzere, burası doğabilimleri ve tekniğin başyapıtlarının mekânı. Benim müze ile tanışıklığımın arkasında da, orada bulunduğunu duyduğum bir makineyi görme arzusu yatıyordu. Robotlar üzerine bir sunum hazırlığı yaparken, 1801’de delikli kartlarla otomasyonu sağlanan dokuma tezgâhını keşfeden Joseph-Marie Jacquard’ın bir örnek eserinin Alman Müzesi’nde görülebileceğini öğrenmiştim. Neyse ki, Münih’te yaşayan bilim-teknoloji meraklısı kuzenim benimle benzer hisleri paylaşıyordu da isteğimi gerçekleştirmem kolay oldu.
Müzeye ulaşım oldukça kolay. Metro ve kısa bir yürüyüşün ardından, Isar nehri üzerindeki Bosch köprüsünü geçiyor ve az sonra avluya adım atıyorsunuz. 1903’te bağışlanan arazi, eskiden kömür adası olarak bilinirmiş, şimdi ise müze adası deniyor. (3) Nazi yönetimi altında güç kaybeden ve güncelliğini yitiren bu güzelim kurumun binası, savaş sırasında oldukça zarar görmüş, hâliyle ciddi bir bakımdan geçmiş. Yapının savaş öncesi durumuna erişip onu aşması, 1965’i bulmuş. (4) Sonrasında ise sürekli bir gelişim görüyoruz.
Müzenin tarihine ve geçirdiği dönüşümlere ilişkin bu özetin ardından, dilerseniz şimdi bazı önemli bölümlerine bakalım:
Altamira-höhle: 1879’da İspanya’nın kuzeyinde bulunan Altamira mağarası, Taş Devri’ne ait resimlerin keşfedildiği ilk yerdi. Yaklaşık olarak MÖ 13.000 tarihli çizimleri görebilirsiniz.
Bergbau: Başta kömür ve tuz olmak üzere 16. yüzyıldan bugüne madencilik çalışmalarına ilişkin bir sergi. Müzenin, yer seviyesinin altında bulunan, toplam 700 metre uzunluğundaki parçası, belki de en etkileyici kısım. 18. yüzyılda, Wieliczka’da (Polonya) yer alan meşhur kaya tuzu madeni, kavurucu sıcakta çalışan işçiler, daracık yollar, eğilerek geçebileceğiniz tüneller, iş makineleri, ocak… Hepsi gerçekmiş gibi tasarlanmış.
Hochspannungsanlage: Enerji bölümünde belirli bir program dahilinde, müzenin en çok ilgi çeken gösterilerinden biri yapılıyor. Faraday kafesi (Faraday’scher Käfig) olarak isimlendirilen bir alete yüksek voltaj veriliyor, bu sayede görsel ve işitsel bir ziyafette buluyorsunuz kendinizi. Voltaj kontrollü olarak artırılıyor, 300 bin, 1 milyon sayılarını duyunca korkmanız muhtemel, hele de birkaç metre önünüzde yıldırım oluşuyorsa. Kafesin içerisinde, 3 metre yükseklikte asılı duran bir müze çalışanı var; ama içiniz rahat olsun, kendisi bu şovdan hiçbir zarar görmeyecek. Elektrik alanı ve elektromanyetik dalga meraklılarının pek seveceği dakikalar.
Galilei’nin çalışma odası: Masasına oturmanıza izin verilmese de, tüm bir odayı, kullandığı aletleri, mobilyaları görmek, onunla aranızdaki bağı daha da artıracaktır.
Tabii bunlar dışında müzede pek çok bölüm ve gösteri var. Uzay, matematik, fizik deneyleri, gelecekteki olası teknolojiler, meşhur Enigma, uçaklar, robotlar, bilgisayarlar, planetaryum, müzik… Oldukça iyi planlanmış ve dizayn edilmiş binanın katlarını inip çıkmaktan yorulduğunuzda mola verebileceğiniz kafeler de var.
Ziyaretinizin sonunda, girişteki kitapçıya ve avlunun diğer tarafındaki kütüphaneye uğrayabilirsiniz. Zekâ oyunları, kitaplar, hediyelik eşyalar alabileceğiniz gibi, kütüphane raflarında 32 ciltlik Sovyet ansiklopedi setine göz atma şansına sahipsiniz. Zihniniz dolu bir şekilde dışarı çıktığınızda nehrin kenarında biraz soluklanın derim, binlerce yıllık bilim tarihi yolculuğunun etkisindeyken, Isar sizi kendinize getirecektir.
DİPNOTLAR
1) Müzenin Münih sınırları içerisinde iki, Bonn’da ise bir olmak üzere toplamda üç kolu bulunuyor.
2) Deutsches Museum von Meisterwerken der Naturwissenschaft und Technik.
3) Müze adası veya müze bölgesi gibi isimlere (Museumsinsel, Museumsquartier, vb.) Avrupa’nın farklı şehirlerinde rastlamak mümkün.
4) Ortadoğu’daki enerji savaşlarında yitirilen bilim-sanat eserlerinin hesabını kim verebilir?
Murat Naroğlu / Viyana