Ana Sayfa Dergi Sayıları 132. Sayı Dil Derneği’nden kamuoyuna: Dilimizi de çalıyorlar!

Dil Derneği’nden kamuoyuna: Dilimizi de çalıyorlar!

352
0

On yılı aşkın bir süredir bütün eğitim kurum ve kurallarını dinselleştiren iktidar, bir bütün olan Türk Devrimini parçalama eylemine hız verdi. Birbiri ardına toplanan; birinde eğitimin, ötekinde dinsel konu ve sorunların tartışılacağı iki “şûra”da, anaokulundan başlayarak “hayat tarzı”nın değişeceğini, dinsel eğitimin bebeklere dek ineceğini, istemesek de Osmanlıca öğreneceğimizi; “vahiy” dururken “sadece akıl ve bilime yöneltilme”nin “manidar” olduğunu öğrendik. Bu danışma kurullarındaki (şûralardaki) söylemlerin hemen eyleme dönüşeceği, alınacak kararların önceden belirlendiği belli oluyordu. Nitekim dinsel etkinlik yapan bir kurumun, öğretmenlere Osmanlıca dersi vereceği, bunun için MEB ile bağlantı sağladığı ortaya çıktı.Bu iki kuruldaki konuşmalar, alınan kararlar gibi iletişim araçlarında yaşanan tartışmalar, yaklaşık yüzyıllık devrim deneyimi olan 21. yüzyılın laik Türkiye’sine hiç yakışmıyor.

Kurulların, iktidarı rahatsız eden “aralık” ayında toplanması “manidar”dı. Gündemi değiştirmekte epeyce usta olan iktidar, tartışmaların “dil” bağlamında yoğunlaşmasını sağladı. Özellikle iktidar yandaşları, dilin de bilimi olduğunu yok sayarak, “dil”den “din”e uzanarak, usu ve bilimi dışlama yarışına girdiler. Günlerdir Türkçenin tarihsel akışından habersiz olanları, doğruları çarpıtan yalanları izliyoruz. Harf ve Dil Devrimlerine düşmanlığı kuşanan ve devlet eliyle örgütlenen karşı-devrime göre bu iki devrim, “Geçmişle bağları koparmış; dedeyle torun anlaşamıyormuş; atalarının mezar taşlarını okuyamaz olmuşlar; ninelerin aşk mektuplarını da okuyamıyorlarmış; bir gecede bütün ülke cahilleşmiş; bütün kütüphaneler yok edilmiş…” Bu savlar, 1950’lerden bu yana sakız gibi çiğnenip duruyor; ama artık hepsi çürüdü.

Bir süre, “Benim manevi mirasım akıldır, bilimdir” diyen Mustafa Kemal’in ardılları olarak usun öncülüğüne, bilime, sanata olan inancımız ve saygımızla iktidardaki politikacıları, gazetecileri, TV’lerde konuşan sözde köşe yazarlarını, akademisyenleri, sanatçıları izledik. Osmanlılık taslayanlar, Osmanlıca dayatması yapanlar; dini, siyasanın kılıcına dönüştürenler, yandaşlığı sorgulamadan giyinenler, gündem değiştirme ustalığını bilgisizliği perdelemekte gösteremiyorlar. Mustafa Kemal’e, Türk Devrimine, cumhuriyetin diline, tarihine, coğrafyasına, çağdaş değerlere, özgür düşünceye, insan haklarına, hukuka saygısızlıkta sınır tanımıyorlar.

Dinsel ağırlıklı siyasanın yapıcısı ve yandaşlarından kaçının dedesi ninesi cumhuriyet öncesinde aşk mektubu, dilekçe yazabilmiştir? Erkeklerin pek azının, kadınların hemen hepsinin kaleme dokunamadığı, basımevinin 200 yıl sonra geldiği imparatorlukta yok edilen kütüphaneler nerededir? Avrupa dinde “reform”u ve “rönesansı” yaşarken, basımevini bulup aydınlanmayı kurumsallaştırırken; türlü buluşları insanlığa sunarken Osmanlı İmparatorluğu ussal, bilimsel, sanatsal olandan, uygulayımdan niçin uzak kalmış, niçin çağını izleyememiş; niçin eğitim kurumlarını ve ordusunu yayılmacıya teslim etmiştir?

İçinde yaşadığımız dönem, Osmanlı’nın en karanlık, en acılı dönemini anımsatmaktadır.

Uyarıyoruz! Osmanlıcanın yazıldığı, Türkçenin seslerini yansıtmayan Arap abecesini öğrenen hiç kimse, Kuran’ı okuyamaz. Harf ve Dil Devrimleri, geçmişle bağımızı koparmamış; tersine dille din arasındaki bağı ussal, bilimsel bir temele oturtmuştur. Ezanı Türkçe duymak zulüm değildir. Kuran’ın Türkçesini okumak, halkın inancını kullananların oyununu bozacaktır. Atatürk’ün Nutku’nu okuyamadığını söylemek ikiyüzlülüktür. Atatürk Nutku 1927’de, Harf ve Dil Devrimlerini yapmadan yazmış; Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında neler yaşandığını anlatmış; halka hesap vermiştir.

Atatürk’le hesaplaşanlar Osmanlıcaya, Osmanlılığa sarılmak yerine önce halka hesap verme yürekliliği göstermelidir. 21. yüzyılda ne eski dil ne eski yazı diriltilebilir. Kurtuluş Savaşı veren bu ulus yaşanan acıları, yoksulluğu, yolsuzlukları örtme girişimlerini görecek, suskun kalmayacaktır!

“Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır” diyen Mustafa Kemal’in açtığı yoldan asla dönmeyeceğiz! Yurttaşlık bilincimizin ve Türk Devriminin yaralanmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz!