Bu ay için başka bir kapak dosyası düşünüyorduk. Yaz mevsiminin ortasında daha hafif ve serinletici bir dosya hedeflemiştik. Ama Temmuz ayının başında bilim dünyasından müthiş bir haber geldi: CERN araştırmacıları büyük bir olasılıkla Higgs bozonunu gözlediklerini ilan etmişlerdi. Bir bilim dergisinin böyle bir gelişmeyi atlaması, atlamak bir yana geniş bir biçimde işlememesi düşünülemezdi. Evet, kapak dosyamız: Higgs bozonu.
Konunun magazinsel (yoksa dinsel mi desek) bir boyutu da vardı. Fizikçilerin kendi aralarında yaptıkları bir şaka, fırlama bir editörün elinde bu bozonun “Tanrı parçacığı” olarak anılmasına yol açmış, bizim dincilerimiz (ve medyamız) de atlamışlardı hemen bunun üzerine. Tanrı’nın parçacığı keşfedilmişti işte!
Dosyamız bu magazinsel zırvalığa, bozona adını veren fizikçinin ağzından yanıt verdikten sonra asıl konuya yoğunlaşıyor. Higgs bozonunun öneminin ne olduğu, nasıl keşfedildiği gazetelerde ve televizyon programlarında günlerce işlendi. Ama asıl mesele, bu önemli keşfin ne olduğu değil, hangi yeni sorulara kapı araladığı. Dolayısıyla biz esas olarak Higgs’i değil Higgs sonrasını ele aldık. Çünkü asıl hedef evrenin yapısını anlama yolunda ilerlemek ve bu konuda rivayet muhtelif! Çok sayıda farklı kuram var. Bunların bir kısmı Higgs bozonunun keşfiyle boyut atlayan CERN deneylerinde sınanacak. Ama bir bölümü için CERN’ü de aşan düzenekler gerekli. Kısacası kapak dosyamız, okurları Higgs sonrası fizik kuramları arasında bir yolculuğa çıkarıyor. Doç. Dr. Kerem Cankoçak bu zorlu konuyu mümkün olduğunca anlaşılır bir dille incelemeye çalıştı. Umarız okurlarımız için en azından konuya giriş anlamında yararlı olacaktır dosyamız.
***
Dikkat çekmek istediğimiz bir makale daha var. Nıvart Taşçı arkadaşımız İstanbul’un göbeğindeki bir liseyi tanıtıyor: Bir Ermeni okulu olan Getronagan Lisesi. Bu lisenin önemi ise bir Doğa Bilimleri Sergisi’ne sahip olması. 125 yıllık bu okulun sergisinin içeriği de en az bu kadar geriye gidiyor; acı-tatlı bir sürü öyküsüyle birlikte. Serginin içeriği Osmanlı’nın son yıllarında yaşamış bir Ermeni bilim adamının, Nazaret Dağavaryan’ın çalışmalarına dayanıyor. Daha o yıllarda Darwin ve Evrim Kuramı ile ilgili bir kitap da yazmış olan Dağavaryan ne yazık ki Tehcir’in kurbanlarından biri. Yaşam öyküsünün son maddesinde “Tehcir’den geri dönemedi” diye yazıyor. İşte bu sergiyle birlikte 100 yıl sonra Tehcir’den geri dönüyor Dağavaryan. Bu güzel makaleyi ilgiyle okuyacağınızı sanıyoruz.
***
Düzmece Devrimci Karargâh davasına 7 Ağustos Salı günü devam ediliyor. Dergimiz çalışanı Baha Okar da bu davadan yargılanıyor, biliyorsunuz. 20 aylık tutukluluktan sonra, geçen duruşmada tahliye olmuştu. Baha arkadaşımız artık dışarıda, ama bu uyduruk davada hayatlarına hâlâ el konulmaya devam edilen insanlar var. 7 Ağustos’ta yine duruşma salonunda olacağız ve içeride olanların da özgürlüklerine kavuşması için çalışacağız. Duyarlı tüm okurlarımızı da Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne destek için gelmeye çağırıyoruz.
Dostlukla kalın…