Kılçıksız Bilim
Kılçıksız Bilim kitabı, ilk çağlardan günümüze kadar bilim tarihindeki büyük buluşları, enteresan girişimleri, trajik olayları ve çuvallamalarla sonuçlanan ilginç girişimleri konu alıyor. Tarihi olayları kronolojik sırayla verirken bilimin birçok alanında belki de duymadığınız birçok somut olayla karşılaşıyorsunuz. Okuması oldukça keyifli olan bu kitap “eğlenceli bilim” sevenler için ideal görünüyor.
İnadına Darwin
“Bazı kitaplar insanın hayatını değiştirir,” gibilerinden ucuz romantizm yüklü bir cümleyle başlamak istemezdim bu yazıya. Fakat Darwin ve Sonrası’nın bu etkiyi yarattığı pek çok insandan biri olarak, bu lafta gerçek payı olduğunu kabul etmek zorundayım. Aslında değişikliği yaratan kitap değil; doğayı ve canlılığı kendi bütünlüğü içinde anlamaya ömrünü adamış bir bilgenin, kitabın yazarı Stephen Jay Gould’un heyecanı. Henüz otuzlu yaşlardayken, aylık Natural History dergisindeki köşesinde 1974-77 arasında kaleme aldığı 33 denemeden oluşuyor kitap. Evrim, ilerleme, uyum sağlama, amaçsızlık, rastlantı ve seçilim kavramlarının gezegenler ve jeoloji tarihi bağlamından, doğadaki tekil örneklerine kadar tartışıldığı; toplum ve siyaset alanlarının ise, Gould’un tabiriyle “biyolojik evrimle kesişim alanları” çerçevesinde ele alındığı bir derleme kitap bu. Gould, bu gibi bilimsel değeri olmayan denemelerin acısının “ormanlardan çıktığını” teslim etme alçakgönüllülüğünü gösterdikten sonra, böyle bir kitaplaştırmanın bireysel gerekçesini sunuyor: “Kozmik kendini beğenmişliğimizin panzehiri olarak Darwin’in evrimsel perspektifi.”
Gelelim 1977’de yayınlanmış ve ilham verici de olsa, neticede bir popüler bilim kitabı olan Darwin ve Sonrası’nın Türkiye’deki öyküsüne. TÜBİTAK’ın popüler bilim dalında dilimize kazandırdığı değerli eserler arasındaki yerini, ABD’deki basımından 23 yıl sonra, 2000’de alabildi ancak. O dönem TÜBİTAK, adına yaraşır biçimde, bilim üzerine yazılmış kitapların yayımını adeta misyon edinmişti; bunları gayet başarılı çevirilerle ve çok uygun fiyatlara okura sunuyordu. Stephen Jay Gould’un, konuya yabancı okuru bile alıp götürebilecek akıcılıktaki üslubundan, biraz da evrim biyolojisi hakkındaki çeviri eserlerin zaten sayıca az olmasından herhalde, Darwin ve Sonrası’na gösterilen ilgi azımsanmayacak düzeydeydi. Öyle ki kitabın 2003’te yapılan 2500 kopyalık beşinci baskısının künyesinde “İlk basımı Mayıs 2000’de yapılan Darwin ve Sonrası bugüne kadar 15.000 adet basılmıştır” açıklaması yer alıyordu (ABD’deki satış rakamının 250.000’i aştığını hatırlatalım). Fakat 2003’teki bu gurur dolu ifadenin üzerinden çok sular akmış olmalı ki bu kadar ilgi gören ve saygınlığı olan bir kitapken Darwin ve Sonrası -başka bazı kitaplarla birlikte- 2013 başında TÜBİTAK’ın yayın listesinden çıkarıldı. Şimdi de yayıncılık açısından gayet isabetli bir karar vermiş olan Say Yayınları’nın bilim dizisine dahil oldu. Her ne kadar TÜBİTAK evrimi anlatan kitapların yayın listesinden çıkarılmış olduğuyla ilgili haberleri yalanlayıp “Konunun tamamen yayın hakkı sözleşmelerinin yenilenmesi süreçleri ve telif haklarıyla ilgili” olduğunu belirtse de, olayın öncesinden hafızalarımızda kalan birçok sansür ve kadro değişikliği haberi bu durumun tesadüften ibaret olmadığını düşünmemize neden oldu (Darwin’in 200. doğum gününde -TÜBİTAK’ın yayımladığı- Bilim ve Teknik dergisinin Darwin özel sayısının sansürlenmesi gibi).
Evet, popüler bilim dalında yazılmış kitaplar Türkiyeli okurların en fazla tercih ettikleri seçenek olmadı hiçbir zaman. Bunun toplumsal düşünme alışkanlıklarımızla veya kültürel değerlerimizle ilişkisi bir yana, bilim, ne ilköğretimde ne de üniversitelerde pek de heyecan verici biçimde sunulmuyor Türkiye’de. Bu açığı kapamak çok zor olsa da içinde bulunduğumuz koşullarda popüler bilim kitapları merak ve şüphe tohumlarının zihnimize ekilmesi açısından daha da önemli hale geliyor. Şu durumda, adında “bilim” ifadesi geçen bir kurumun tam da bu tohumları en güzel şekilde ekebilecek bir kitaptan vazgeçmesi, ülke olarak bizim için talihsizlik, fakat TÜBİTAK’ın kendi yeni duruşu bakımından pek isabetli bir karar! Olsun, biz yine bulur, yine okuruz o kitapları. Sırf bu yüzden Darwin ve Sonrası okumaya değer.
1970’lerde Türkiye Solu
Hepimizin bir şekilde bildiği, okuduğu, yaşadığı Türkiye’de sol hareketin en hareketli zamanları olan 70’ler bir gazetecinin gözünden anlatılıyor. İletişim Yayınları’ndan çıkan 1970’lerde Türkiye Solu uzun yıllar gazetecilik yapmış olan Vehbi Ersan’in ilk kitabı. Bu kitabı benzerlerinden ayırmak mümkün. Kitap anılar ya da sözlü anlatımlarla değil, olgularla yazılmış. Yazar yorum yapmak yerine konusu geçen örgütün ya da partinin resmi yazışmalarını eklemeyi uygun görmüş.
Kitap 70’leri anlatıyor olsa da 60’ların mirası ile başlıyor. Mustafa Suphi’lerin öldürülmesiyle başlayan tarih, 70’lerde varlık gösteren örgüt ya da partilerin günümüzdeki uzantılarına kadar devam ediyor. Döneme damgasını vurmuş partiler, örgütler ve kişiler tarih sırasına göre anlatılmış. Sol hareketin en güçlü olduğu zamanlarla yaşanan olaylar, ölümler, idamlar ve darbeler aynı tarih sırasıyla veriliyor. Kitapta örgütlerin kuruluşları eylemleri ve Türkiye tarihinde bıraktıkları derin izler, bölünmeler, tasfiyeler ayrıntılı biçimde ele alınıyor. Kitabı benzerlerinden ayıran bir diğer özellik ise, bir siyasi görüşe, başka bir görüşten daha fazla yer vermemiş olması. Belli bir düşünceye ağırlık verip onun karşıt görüşü göz ardı edilmemiş. Türkiye sol hareketini anlatan kitaplarda zaman zaman bunun tam tersini gördüğümüz oluyor. Son bölümünde sol örgütlere ilişkin resmi araştırmalardaki sayısal verilere de yer verilmiş. Türkiye solunun en önemli ve en yoğun zamanları olan 70’lere merak duyan, günümüz solunun bulunduğu konuma gelinirken nelerin yaşandığını görmek isteyenlerin okuması gereken bir eser.
Genç Bilimadamına Öğütler
Penisilinin geliştirilmesi gibi tarihi bir sürece de bir biliminsanı olarak dahil olan, fakat Nobel Ödülü’nü organ nakli (dokuların uyumu) konusunda yaptığı çalışma ile 1960 yılında alan P.B Medawar bir biliminsanı olarak tecrübelerini aktarıyor. Kendisine okur olarak addettiği kitle kitabının ismi kadar dar değil; “herhangi bir nedenle, bir bilimcinin duyduğu zevkler ve sıkıntılar hakkında; bu mesleği seçmelerinin nedenleri, mesleğin çeşitleri ve yöntemleri hakkında merak duyan kişileri” okuru olarak kabul ediyor.
Medewar, bilim dünyasına dahil olacak insanların yüzleşeceği aşamaları ve sağlıklı bir bilim ortamının şartlarından söz ediyor. Ayrıca araştırma yöntemleri gibi pratik sorunlara da değiniyor. Kendi içine kapalı, hakkında bilgi edinmesi zor bir dünyaya kapıdan bakmamıza da izin veriyor Medewar. Fakat çıraklık dönemlerinden Nobel Ödülü sonrasına kadarki süre içinde edindiği engin deneyimlerinden dökülen yargılarının “sistematik bir sosyolojik araştırma sonucu doğrulanmış hipotezler olmadıklarını” yani öznel fikirleri olduğunu belirtmeyi de ihmal etmiyor.
Futbolda Emek Sömürüsü
“Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” sorusuna “Futbolcu olmak istiyorum” cevaplarının patladığı seksen sonrası yılların köşe dönme fenomenidir futbol. Futbol söz konusuyken emek denince akla gelen ilk şey sahada verilen mücadele olsa da, göz ardı edilen bazı endüstriyel futbol gerçeklerine dikkat çekmekte Ataçocuğu. Bunların arasında futbol emek piyasasının ana elemanlarının sosyal güvencesi olmaması, sözde profesyonel olsa da gönüllü olarak, ücret almadan futbol oynanması, ligler arasındaki oyuncu ücretleri farklılıklar, sendika sorunları, futbol emekçisinin nasıl metalaştırıldığı ve sektörün vitrini olan üst liglerdeki futbolcuların ücretlerinin ve hayat şartlarının nasıl abartıldığı gibi gözden saklı konular var.
Ülkemizde futbolun, konuşulduğu ve tartışıldığı oranda başarılı olamamasının sebebi olan temelsizlik hakkında ciddi bir farkındalık uyandıran bir araştırma, Futbolda Emek Sömürüsü.
Uygulamalı Etik
Ahmet Cevizci tarafından yazılan Uygulamalı Etik, yüzyıllardır yaşanan savaşlar, sanayileşme, doğanın tahrip edilip kirletilmesi, sömürgeci politikalar ve ekonominin gelişimiyle, ortadan kalktığı düşünülen ahlâk kavramına eğiliyor. Yazar, hayatın her alanında yaşanan bu çöküntünün uygulamalı etiğin doğuşunu sağladığına değiniyor. Kitapta tıp etiği, kürtaj ve ötenazi, ekofeminist etik, hayvan etiği gibi önemli konular bir felsefeci gözünden detaylarıyla inceleniyor.