Ana Sayfa Dergi Sayıları 121. Sayı Aykut hocamızın yaşamı üzerine: Çağdaş bir aydınlanma savaşçısı

Aykut hocamızın yaşamı üzerine: Çağdaş bir aydınlanma savaşçısı

Aykut Kence aklın, bilimin ve doğa bilimlerinin en önemli kuramı olan evrim kuramının nasıl savunulması gerektiği konusunda örnek ve yol gösterici bir bilimcidir. Aydınlanmanın çok boyutlu bir mücadele olduğunu en iyi anlayanlardan biridir. Aykut hocamızın ölümüyle Türk halkı çok önemli bir aydınını kaybetmiştir. Ama geride kalan bizler şimdi onun omuzlarından ileriyi daha iyi görebilmekteyiz.

Dünyanın en saygın bilim dergilerinden Science’ın muhabiri Robert Koenig’in 2001 yılında kendisiyle yaptığı söyleşide Prof. Dr. Aykut Kence’nin dile getirdiği sözler aslında onun yaşam felsefesininin bir özeti niteliğindedir: “Bilgili insanların sessiz kalması, sadece safsata tacirlerinin ekmeğine yağ sürecektir.” (1) Evet, onun için sorun bu kadar basittir… Şayet çağdaş bir aydın isen, halkına ve insanlığa karşı kendini sorumlu hissediyorsan, hele de bilimciysen, sözü fazla evirip çevirmeye, uzun uzadıya düşünmeye gerek yoktur. Bilgini toplumla paylaşacaksın; uzmanlık alanınla ilgili olarak halkı kandırmaya, sömürmeye çalışanlara izin vermeyeceksin; gözdağlarına boyun eğmeyeceksin.

Aydınlanma, insanlık tarihinin en eski, en kutsal ve en zorlu mücadelelerinden biridir. Aykut Kence de katıksız bir aydınlanmacıdır. Bu açıdan, onbinlerce yıl önce kuytu mağaraların duvarlarına resim çizenlerden, Antik Yunan felsefecilerinden, Uzakdoğulu bilgelerden, korkusuz İtalyan astronomlardan, Fransız ihtilalcilerden, Lamarck’dan, Darwin’den, Ahmet Mithat’dan, Mustafa Kemal’den, Hasan Ali Yücel’den ve daha nicelerinden bir farkı yoktur. Onlarla aynı yolun yolcusudur; onlar kadar cesur, onlar kadar çalışkan ve ileri görüşlüdür.

Aykut Kence gerçeğe aşık bir aydındır. Araştırma yaparken, ders verirken veya dostluklarında aynı şekilde davranır. Evde başka, sokakta başka, üniversitede başka konuşmaz. Tutarlıdır. Yalanın, dolanın, safsatanın, doğaüstünün onun dünya görüşünde yeri yoktur. Bu bağlamda laikliğe de yürekten bağlıdır. Dinsel dogmaların ve safsataların eğitim sistemine sızmasına hep karşı çıkar. Bu mücadelede olabilecek herhangi bir başarısızlığın toplumda onarılması güç hasarlar açacağını çok iyi bilir. Böyle bir ortamda çalışmak ve yaşamanın kendisi için de pek mümkün olmadığının bilincindedir. Tüm bunlar kelimesi kelimesine sevgili eşi Doç. Dr. Meral Kence için de geçerlidir. Türkiye’nin birçok efsane çifti gibi omuz omuza yıllarca yaşamı paylaşıp, birlikte mücadele etmişlerdir.

Radyasyon yalancılarına karşı mücadele

1980’li yılları bir çoğumuz anımsar. 12 Eylül darbecilerinin ve onların uzantısı Özal iktidarının ülkemizin başına geçirdiği çuvalın içinde her türlü melanet vardır. 1986 yılında Çernobil Nükleer Reaktörü’nün eriyen kalbinden sızan radyoaktif maddeler, bulutlara yüklenip, binlerce kilometre uzaklara yayıldığında bundan en fazla payını alanlardan biri Türkiye olur. Evren-Özal ikilisi, onların bakanları, Atom Enerjisi Kurumu ve Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi Başkanları koro halinde Türk halkına yalanın her türlüsünü söylerken, Aykut hocanın da içinde bulunduğu bir avuç namuslu bilimci besin maddelerindeki radyasyonu ölçerler. Bulgularını ciddi bir rapor haline getirip yetkililerle ve basınla paylaşmanın ötesinde, uluslararası bilimsel bir dergide basılacak makaleye de dönüştürürler. (2)

Doğramacı’nın başında bulunduğu YÖK, siyasetçilerden gelen emir doğrultusunda, resmi yazılarla öğretim elemanlarına Türkiye’deki radyoaktif kirlenme konusunda konuşma, araştırma ve yayın yapma yasağı getirmekte gecikmez. (3) 12 Eylülcülerin gizli elleri her yerde iş başındadır ve halihazırda yüzlerce bilimciyi üniversiteden atmış, bir kısmını ise mahkemelerde ve hapishanelerde süründürmektedirler. Birçok bilimci yurt dışında çalışmayı seçer o yıllarda. Üniversiteden uzaklaştırılmak, damgalanmak, parasız kalmak hatta tutuklanmak işten bile değildir. Evren-Özal ikilisinin başını çektiği sorumsuzlar güruhu TV ekranlarında: “Az radyasyon faydalıdır, erkekliği güçlendirir”, “Dinine imanına bağlı hiç kimse Türkiye’de radyasyon var diyemez!” (3), “Radyoaktif çay daha lezzetlidir”, “Radyasyon kemiklere yararlıdır” sözleriyle boy gösterirken, Aykut Kence ve arkadaşları laboratuvarda gerçeği araştırırlar.

Yurtdışına sattığımız besin maddeleri, içerdikleri yüksek radyasyondan dolayı gümrük kapılarından döndürülünce yalancıların yüzü ortaya dökülür. Karadeniz’den toplanan çay, tütün, fındık vb. ürünler gizlice Avrupa’daki radyasyon ölçüm merkezlerine ulaştırılır. Sonuçlar iç açıcı değildir. Batı Avrupa’nın bilimsel kurumlarının radyasyondan etkilenen bölgelerle ilgili yayımladıkları haritalar, ülkemizdeki politikacıların ve onların payandası olan bilimcilerin yalanlarını ortaya serer. Edirne’den Artvin’e Türkiye’nin kuzeyi birkaç kez radyasyon yüklü bulutlar tarafından yoğun bir şekilde yıkanmıştır. “Radyasyon sızıntısı bize ulaşmamıştır” yalanı tutmayanlar bu kez, “radyoaktif kirlenme tehlike sınırının altında” yalanına sarılırlar. Radyasyonlu çayları, radyasyonsuzlarla karıştırıp halka içirirler. Bu suçları da ortaya çıkınca radyasyonlu çayları, tütünleri toprağa gömdürürler. Bu kez yeraltı su kaynaklarını zehirleyeceklerdir. Bu rezaletle ilgili sayfalar dolusu yazmak olasıdır fakat en acı olanı bilimcilerin büyük bölümünün korkup, sessiz kalmasıdır. Herkesin fizikçi, doktor olması mümkün olmadığına göre halkı kim aydınlatıp, yalandan koruyacaktır? Gerçekte Türk halkı kendi kaderine terk edilecektir.

Çernobil kazasından altı yıl sonra yani 1992’de, Özal hükümetinin konuyla ilgili sorumlu bakanı C. Aral, azap çektiğinden olacak: “Hükümet gerçekten de Çernobil’in Türkiye üzerindeki etkileri konusundaki gerçekleri ve rakamları gizlemiştir” diye basına itirafta bulunacaktır. İşte Aykut Kence gibi gerçek bilimcilerin değerleri böyle durumlarda anlaşılmıştır. Faciadan kısa süre sonra ODTÜ raporunu Aykut Kence ile birlikte hazırlayanlardan Prof. Dr. İnci Gökmen, “O tarihte radyoaktiviteyle kirlenmiş çaylar içilmeyip imha edilse alınan radyasyon dozu alınmayacaktı. Çay demlenmeden önce bir kez sıcak suyla yıkansa bile alınan doz yarıya inecekti. Ancak bizlerin uyarılarına karşın bu yolda hiçbir önlem alınmamıştır. Üniversiteler de bu konuda araştırma ve ölçüm yapmamaları için YÖK’ün yolladığı yazıyla engellenmiştir” diyecektir.

Aykut Kence’nin (üst sıra sağdan üçüncü) üniversitedeki yıllarından (1967).

Evrim kuramının nasıl savunulması gerektiğini gösterdi

Evren-Özal iktidarının Türk halkının başına sardığı nice dertten bir başkasını, dönemin Milli Eğitim Bakanı V. Dinçerler eliyle, dinci yaratılış dogmasının eğitim sisteminin içine sokulup evrim kuramının karalanması kampanyası oluşturur. Tarikatların siyaset sahnesindeki müritleri, çağdaş ve laik esaslara dayalı eğitim programını yozlaştırmak için bu konuyu hedef tahtasına koyarlar. ABD’deki kimi köktendinci Hıristiyan örgütlerinin evrim kuramını karalayan propaganda kitapçığı bakan tarafından dilimize çevirtilip, öğretmenlere ücretsiz dağıtılır. Sanki koca bakanlık teşkilatı Dinçerler’in inancının propaganda alanıdır. Aykut hocanın içinde bulunduğu bir avuç bilimci bu uygulamaya karşı çıkıp, halkı ve öğrencileri bilgilendirmeye devam ederler. Ölüm tehditleri, idarecilerden gelen ciddi uyarılar alırlar ama bunlara kulak asmazlar. Bilimci sorumluluğuyla aydınlanma mücadelesine devam ederler. Yaratılışçıların büyük bir parasal ve siyasi destekle yürüttüğü devasa propaganda makinesine karşı direnirler. Safsataya, dogmalara karşı bilimi savunmak için sayısız etkinlik düzenlerler. Koca ülkeyi evlerinin salonundaki halı gibi karış karış arşınlayıp, halkın ayağına giderler. Uzun süredir sağlığı pek yerinde değildir ama eşi Meral hanım onun bedeninin bir parçası olur. Birlikte şehirden şehire aydınlığı taşırlar. Türkiye’ye davet ettiği dünyaca tanınmış evrimbilimci Prof. Douglas Futuyma gibi yerinde duramayan, atletik bir kuş gözlemcisine ziyareti boyunca eşlik dahi eder. Futuyma ile gezisinin İstanbul ayağında sohbet ettiğimizde kendisine, Aykut hocanın rehberliğinden hoşnut olup olmadığını sorduğumuzda, “beni biraz yavaşlatıyor ama sorun değil” diye esprili bir şekilde yanıtlamıştı. Aykut hoca gibi kalp piliyle yaşayıp, çeşitli sağlık sorunlarıyla boğuşan bir başkası olsa büyük olasılıkla evinden dışarı çıkmazdı.

Aykut hoca çağdaş bir aydınlanma savaşçısıdır. Ülke içinde halkımızı safsata tüccarlarına karşı uyarırken, yurtdışındaki bilimcileri Türkiye’de olup bitenler konusunda bilgilendirmekten geri durmaz. (4, 5) Evrim Kuramı gibi çağdaş bilimin temel direklerinden biri olan bilgiye karşı yaratılışçıların yürüttüğü kirli mücadeleye sırtını dönmez. Biyoloji öğretmenlerine, üniversite öğrencilerine ve halka dönük birçok etkinliğin düzenlenmesine önayak olur. Fakat sadece anlatmanın yeterli olmadığını bildiği için, evrim kuramıyla ilgili kaynak yetersizliği sorununu aşmak için, dünyanın en önemli kimi eserlerini dilimize kazandırmaya çabalar. Örneğin, Douglas Futuyma’nin anıt niteliğindeki “Evrim” kitabının, Prof. Dr. Nihat Bozcuk’la birlikte, onlarca uzman bilimciyi bir araya getirerek Türkçe’ye çevrilmesini sağlar. Bundan önce de ABD Ulusal Bilimler Akademisi’nin “Bilim ve Yaratılışçılık – Amerikan Ulusal Bilimler Akademisinin Görüşü” adlı çok önemli bir eserin çeviri editörlüğünü Prof. Dr. Şevket Ruacan’la birlikte yapacaktır. C. Wynn ve A. Wiggins’in, “Yanlış Yönde Kuantum Sıçramalar” adlı popüler bilim kitabını dilimize kendisi çevirir.

Tüm bu yoğun uğraşıların arasında asli işi olan bilimsel araştırmayı hiçbir zaman savsaklamaz. Yazının içindeki makale listesi onun nasıl çalıştığının bir göstergesidir. Anadolu’nun arıları, termitleri, akarları, keçileri, sinekleri, bitkileri Aykut hocanın araştırma alanı içindedir. Özellikle bal arıları araştırmalarının merkezinde yer alır. Arı toplukları, özellikle ülkemizde, hem hastalıkların hem de çevre kirleticilerin yoğun baskısı altında olduğu için onun çalışmaları yaşamsal önemdedir. Çünkü arıların olmadığı bir doğada, en azından, birçok bitki türünün üremesi olası değildir.

ODTÜ’deki 6. Evrim Konferansı’ndan. Soldan sağa: Meral Kence, Kenneth Miller, Metin Berberoğlu, Ergi Deniz Özsoy, Aykut Kence.

Aykut Kence aklın, bilimin ve doğa bilimlerinin en önemli kuramı olan evrim kuramının nasıl savunulması gerektiği konusunda örnek ve yol gösterici bir bilimcidir. Aydınlanmanın çok boyutlu bir mücadele olduğunu en iyi anlayanlardan biridir. Başarılı olmak için, sunumlar yapmak, yazmak, Türkçe bilimsel kaynak eksiğini gidermek için çeviri etkinliğinde bulunmak, toplantılar düzenlemek, ülke içi ve dışındaki bilimcilerle ve bilimsel kuruluşlarla sürekli iletişim ve işbirliği yapmak, bilimsel araştırmayı kesintisiz sürdürmek, basınla iletişim vb. etkinlikleri eşgüdüm içinde yürütmek gerektiğini bize en iyi o göstermiştir. Prof. Dr. Aykut Kence’nin ayrıcalığı ve mirası budur.

Sözü bağlamak gerekirse, Aykut hocamızın ölümüyle Türk halkı çok önemli bir aydınını kaybetmiştir. Ama geride kalan bizler şimdi onun omuzlarından ileriyi daha iyi görebilmekteyiz.

Kaynaklar

1) Koenig R. (2001). Creationism Takes Root Where Europe, Asia Meet. SCIENCE. 292(5520): 1286-1287.

2) Gökmen IG, Birgül O, Kence A, Gökmen A. (1995). Chernobyl radioactivity in Turkish tea and its possible health consequences. JOURNAL OF RADIOANALYTICAL AND NUCLEAR CHEMISTRY. 198(2): 487-497.

3) TBMM Komisyon Raporu. (http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem19/yil01/ss455.pdf)

4) Peker D, Comert GG, Kence A. (2010). Three decades of anti-evolution campaign and its results: Turkish undergraduates’ acceptance and understanding of the Biological Evolution Theory. SCIENCE & EDUCATION. 19(6-8): 739-755.

5) Somel M, Ozturkler RN, Kence A. (2007). Turks fighting back against anti-evolution forces. NATURE.445(7124): 147-147.

Prof. Dr. Aykut Kence’nin SCI tarafından taranan dergilerde, son on yılda yayımladığı makaleler

1) van der Zee R, Gray A, Celine H. ve ark., (2013).Standard survey methods for estimating colony losses and explanatory risk factors in Apis mellifera. Journal of Apicultural Research. 52(4). Özel sayı (Makale nosu: UNSP 52.4.18).

2) Tolga K, Deniz O, Sukru G ve ark., (2012). Rediscovery of a new mountain gazelle population and clarification of taxonomic status of the genus Gazella in Turkey using mtDNA sequencing. Folia Zoologica. 61(2): 129-137.

3) Sule B, Nusret A, Kence A. (2012). Two New Species and a New Record of Oppioid Mites (Acari: Oribatida) from Turkey. Pakistan Journal of Zoology. 44(3): 777-785.

4) van der Zee R, Pisa L, Andonov S. ve ark., (2012). Managed honey bee colony losses in Canada, China, Europe, Israel and Turkey, for the winters of 2008-9 and 2009-10. Journal of Apicultural Research. 51(1): 91-114.

5) Baran S, Altun A, Ayyildiz N ve ark., (2011). Morphometric analysis of oppiid mites (Acari, Oribatida) collected from Turkey. Experimental and Applied Acarology. 54(4): 411-420.

6) Bouga M, Alaux C, Bienkowska M ve ark., (2011). A review of methods for discrimination of honey bee populations as applied to European beekeeping. Journal of Apicultural Research. 50(1): 51-84.

7) Abramson CI, Giray T, Mixson TA ve ark., (2010). Proboscis conditioning experiments with honeybees, Apis mellifera caucasica, with butyric acid and DEET mixture as conditioned and unconditioned stimuli. Journal of Insect Science. 10: 122.

8) Giray T, Kence M, Oskay D ve ark., (2010). Scientific note: colony losses survey in Turkey and causes of bee deaths. Apidologie. 41(4): 451-453.

9) Solorzano CD, Szalanski AL, Kence M ve ark., (2009). Phylogeography and Population Genetics of Honey Bees (Apis mellifera) From Turkey Based on COI-COII Sequence Data. Sociobiology. 53(1): 237-246.

10) Naderi S, Rezaei HR, Pompanon F ve ark., (2008). The goat domestication process inferred from large-scale mitochondrial DNA analysis of wild and domestic individuals. Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America. 105(46): 17659-17664.

11) Somel M, Somel RNO, Kence A., (2007). Turks fighting back against anti-evolution forces. Nature. 445(7124): 147-147.

12) Bodur C, Kence M, Kence A. (2007). Genetic structure of honeybee, Apis mellifera L. (Hymenoptera : Apidae) populations of Turkey inferred from microsatellite analysis. Journal of Apicultural Research. 46(1): 50-56.

13) Kandemir I, Kandemir G, Kence M ve ark., (2006). Map position of phosphoglucomutase (Pgm) locus on autosome IV of house fly (Diptera : Muscidae). Journal of Economic Entomology. 99(6): 2087-2090.

14) Kandemir I, Kence M, Sheppard WS ve ark., (2006). Mitochondrial DNA variation in honey bee (Apis mellifera L.) populations from Turkey. Journal of Apicultural Research. 45(1): 33-38.

15) Austin JW, Szalanski AL, Ghayourfar R ve ark., (2006). Phylogeny and genetic variation of Reticulitermes (Isoptera : Rhinotermitidae) from the eastern Mediterranean and Middle East. Sociobiology. 47(3): 873-890.

16) Kandemir I, Kence M, Kence A. (2005). Morphometric and electrophoretic variation in different honeybee (Apis mellifera L.) populations. Turkish Journal of Veterinary & Animal Sciences. 29(3): 885-890.

17) Vicdan A, Vicdan K, Gunalp S ve ark., (2004). Genetic aspects of human male infertility: the frequency of chromosomal abnormalities and Y chromosome microdeletions in severe male factor infertility. European Journal of Obstetrics Gynecology and Reproductive Biology. 117(1): 49-54.

18) Sudupak MA, Kence A. (2004). Genetic relationships among perennial and annual Cicer species growing in Turkey as revealed by allozymes. Genetic Resources and Crop Evolution. 51(3): 241-249.

19) Maudet C, Beja-Pereira A, Zeyl E ve ark., (2004).A standard set of polymorphic microsatellites for threatened mountain ungulates (Caprini, Artiodactyla). Molecular Ecology Notes. 4(1): 49-55.

20) Sudupak MA, Akkaya MS, Kence A. (2004). A Genetic relationships among perennial and annual Cicer species growing in Turkey assessed by AFLP fingerprinting. Theoretical and Applied Genetics. 108(5): 937-944.