
Günümüzde Arles olarak bilinen Fransa’daki antik Arelate kenti, Roma İmparatorluğu’nun en önemli limanlarından biriydi. Pompeius’a karşı yürüttüğü iç savaş sırasında Iulius Caesar’ın tarafını tutan kent, başlangıçta Caesar’ın ordusunda görev almış veteranlar (emekli asker) için MÖ 46 veya 45 yılında kurulmuştu. Galya’nın güneyindeki Ren Nehri boyunca konumlanmış olan Arelate; bu sayede ekonomik, politik ve kültürel bir merkez haline gelmiş, hatta MS 4. Yüzyılda yaşamış olan şair Ausonius tarafından “Galya’nın küçük Roması” olarak anılmıştır.
Günümüzde Roma yerleşmesinin yaşamsal ve idari kalbinin bulunduğu nehrin sol yakasında tiyatro, amfitiyatro, hamamlar ve circusun kalıntıları görülebilir. Nehrin sağ yakasının ise erken Roma döneminde değil, ancak bundan yüzyıllar sonra belirgin bir gelişme gösterdiği düşünülmekteydi. Kentte devam eden çalışmalar sayesinde zengin bir yerleşim alanının ortaya çıkartılması ve Arles çevresinin erken dönemdeki gelişimi hakkında edinilen bilgiler, bu görüşün değişmesinde önayak olmuştur. Aynı çalışmalarda, Fransa’da Roma dönemine ait şimdiye dek bilinen en iyi duvar resimleri de gün ışığına çıkmıştır.
Arles’in sağ yakasındaki Trinquetaille semtinde Antik Arles Müzesi tarafından yürütülen 18. yüzyıla ait cam fabrikası kazısı yıllardır devam etmektedir. Cam fabrikası tarihi sit alanı 1970’li yılların sonunda devlet malı haline gelmiştir. 1980’lerde fabrikada yapılan ilk kazılarda arkeologlar, MS 2. yüzyıla tarihlenen bir Roma konut alanı bulmuşsa da, araştırmalar kısa süreli olmuştur.
Geçtiğimiz iki yıl içerisinde alan için hazırlanan rehabilitasyon ve restorasyon planları sayesinde arkeologlar yeniden işe dönmüştür. Çalışmanın başındaki arkeolog Marie-Pierre Rothé, yenilenen araştırmanın, alanda daha derin kazılara olanak sağladığını ve bu sayede bölgenin erken tarihi hakkında yeni bilgiler aldıklarını belirtiyor. 1980’lerde ortaya çıkarılan bir Roma evinin altında, bu Roma kolonisinin ilk on yıllarına tarihlenen gösterişli bir mülkün temelleri bulunmuştur. Araştırmacıların bildiği üzere, yeni kurulan bir koloni Roma’nın politik ve ekonomik sistemine dahil olduğu gibi, şehrin gelirinde hızlı bir artış olur ve hem yerliler hem de buraya göçen Romalılar için iş olanakları doğardı. Rothé, çalışmalarının bir parçasının da “Roma Arlesi’nin, önceleri ıssız olduğu düşünülen bir bölgedeki erken gelişim sürecini anlamak” olduğunu vurgulamıştır.
MÖ 1. yüzyıla tarihlenen bir domus yani evin keşfi, hem Trinquetaille semtinin yerleşim geçmişini erkene çekmesi hem de barındırdığı duvar resimlerinin kalitesi açısından önemlidir. Evin frescolarının August Mau’nun 19. yüzyılda Roma duvar resim sanatı içinde sınıflandırdığı dört büyük Pompeii stilinden ikincisine göre yapıldığı tespit edilmiştir. İkinci stil, Roma Galyası’nda MÖ 70 ile 20 yılları arasına tarihlenirken, genellikle tromplöy (göz aldatmacası) tekniği kullanılmış ve üç boyutlu duvar işçiliği hissi yaratmak için sütunlar, pencereler ile mermer paneller gibi mimari elemanlar betimlenmiştir. Bu tip betimler, İtalya’da yaygın olsa da Fransa’da çok ender olup, yalnızca 20 civarı örnekle temsil edilmektedir. Trinquetaille’daki kazılarda ortaya çıkan ve yüzeyindeki frescolarla birlikte 1,50 m yüksekliğinde korunagelen duvar sayesinde, Fransa’da bilinen en kaliteli İkinci Pompeii stili duvar resimleri in situ (orijinal yerinde) bulunmuştur.
Frescoların bir kısmı in situ olarak ele geçmiş olsa da, çoğunluğu toprağın içinden ve dolgu tabakalarından toplanmıştır. Dolayısıyla şu an arkeologların elinde yapboz gibi birleştirilmeyi bekleyen kutular dolusu fresco parçası mevcuttur. Bu işlemin tamamlanması yıllar sürecek olsa da, betimli tavan ve duvarların büyük bir kısmı şimdiden yeniden oluşturulmuştur.
Yukarıda bahsi geçen MÖ 1. yüzyıl domusunun iki odası tamamen kazılmıştır. Bunlardan ilkinin cubiculum yani yatak odası olduğu düşünülmekte olup, duvarlarındaki canlı renklerden oluşan betimler; mermer paneller, Korinth tipi sütunlar, podyumlar ve ortostatlar gibi mimari elemanların taklidi niteliğindedir.Muhtemelen yatağın yerleştirildiği kısımdaki bezemeler çok renkli şeritler ve bordo renkli rozetleriyle, odanın geri kalanından daha gösterişlidir. Önemli misafirler için kabul alanı işlevi gören bitişikteki oda, yine İkinci Pompeii stilinde yapılmış büyük boyutlu figürlerle bezenmiştir.
INRAP’ta (French National Institute of Preventive Archaeological Research) sanat tarihçisi olarak çalışan Julien Boislève, bu tip bir kombinasyona Galya’da daha önce rastlamadıklarına değiniyor. Pahalı bir renk olan kırmızıdan arka planlar üstüne doğal ölçülere yakın resmedilen figürler vardır ki, bunlarla ilgili olarak yine Boislève “İtalya’da dahi böylesi büyük boyutlu figürleri içeren betimler yarım düzineyi geçmez” ve “Ancak Pompeii’deki Mysterler Villası ile Boskoreale’deki Publius Fannius Synistor Villası gibi konutlar bu ölçüde bir lüksü yansıtır” diye ekliyor.
Rothé için MÖ 1. yüzyıla ait ve lüks yaşantıya örnek gösterilebilecek bir evin keşfi; topografi, şehircilik ve Arles’in ilk yerleşimcileri hakkında bilgi vermesi açısından çok önemli. Nehrin sağ yakasının daha sonradan geliştiğini savunan görüş ise onu ikna etmiyor.
Rothé “Arkeolojik buluntular, bu konutun geç Cumhuriyet dönemine, Caesar’ın koloniyi oluşturduğu zamanlara, hatta daha öncesine ait olduğunu gösterdiği için eski görüş geçerliliğini yitirmiştir. Kazılar, nehrin iki yakasının Roma kolonisinin kurulumundan itibaren eşzamanlı olarak geliştiğini ortaya koyuyor” diye konuşuyor.
Gelinen aşamada, betimlenen öğelerin kimliğini kesin olarak saptamak mümkün olmasa da, bir kadın figürünün harp benzeri telli bir çalgı kullandığı anlaşılmıştır. Diğer ipuçları tanrı Pan’ın varlığını işaret etmektedir ki, bu da Roma duvar resmi sanatında sıklıkla rastlanan “Bacchus ritüelleri” temasını akla getirmektedir. Bu evdeki gibi yüksek kalitedeki duvar resimlerini, muhtemelen İtalya’dan getirttikleri sanatçılarla, ancak kentin en varlıklı aileleri karşılayabilirdi. Evin, Arelate kolonisinin kuruluşunu izleyen yıllar içinde kente taşınan Romalı zengin bir memura veya İtalya’daki ileri gelen Romalıların yaşam tarzlarını taklit ederek Roma kültürünü benimseyen yerli bir aristokrata ait olduğu düşünülmektedir. Boislève’nin sözleriyle: “Galya’da tek olan bu duvar resimleri, fetihlerden sonra Roma süsleme sanatı stillerinin yayılımına ışık tutmaktadır.