Ana Sayfa Bilim Gündemi Evren rastlantısal mı, ereksel mi?

Evren rastlantısal mı, ereksel mi?

1969

Yaratılış fikri çok eskilere dayanır. Ancak burada iki noktayı vurgulamak gerekir. İlki, iki tür yaratılışçılık olduğudur. Bunlardan birincisine deizm, ikincisine teizm denir. Deizmin yaratıcısı evreni belki de rastlantısal olarak yaratmış ve kendi haline bırakmıştır. Bu tür bir yaratılış modern fizik tarafından dışlanmamaktadır. Bugün laboratuvarlarında yeni evrenler yaratabileceklerini iddia eden ciddi fizikçiler vardır. Bu görüş doğru ya da yanlış mı şu anda bilemiyoruz, ama diğer tür yaratılışçılıktan, yani teizmin yaratılışçılığından çok farklıdır. Teist yaratıcı, bütün semavi dinlerde olduğu gibi, evreni kendi isteğine göre yaratmış, özellikle tasarlamış ve her an işe karışan bir yaratıcıdır. Yaratıcının evrene sürekli müdahale ettiği argümanını çürütmekle de vakit harcamayacağız.

Darwin zamanından bu yana artık çok iyi anlaşılmıştır ki, canlı yaşam kendiliğinden ortaya çıkabilir ve evrimleşerek günümüzdeki canlı dünyasını ortaya çıkartabilir. Öte yandan fizik yasaları Laplace zamanından beri “Tanrı hipotezine gerek olmadığını” da ortaya koymuştur. Fizik yasaları evrende olup biten her şeyi açıklayabilmekte.

İkinci nokta ise, bu tür bir yaratılışçılığın bilimdışı akıl yürütmeye çok tipik bir örnek oluşudur. Bilimsel akıl yürütme ile bilimdışı akıl yürütmenin en büyük farkı, birincisinin kanıtlara dayanan ve ispatlanabilir/çürütülebilir argümanlar öne sürmesine karşın, ikincisinin (örneğin yaratılışçılığın) hiçbir kanıt öne sürmemesi ve kendi içine kapalı bir akıl yürütme olmasıdır. Yaradanın ispatı yine kendisidir. Bu görüşe göre evreni yaradan tasarlamıştır, ama yaradanı kimin tasarladığı hiçbir zaman bilinemeyecektir. Kendi üstüne kapalı bir çember çizerek her şeyi açıklamayı hedefleyen bütüncül bir akıl yürütmedir bu. Bilimsel akıl yürütmeyse hiçbir zaman bütüncül değildir. Her şeyi açıkladığını iddia etmez. Ama belki de gelecekte Büyük Patlama öncesini de Dünya’nın döndüğünü bildiğimiz kesinlikle bilebileceğiz. Tıpkı yüzyıl önce kendi galaksimizin sınırlarından ötesini bilemediğimiz gibi, günümüzde de Büyük Patlama öncesini bilemiyoruz. Ama bu konuda çok sayıda bilimsel kuram var. Bunların bilimsel kuramlar olmalarının nedeni, ortaya -gerekli deneyler yapılabilirse- ispatlanabilecek, herhangi bir deneyle çürütülebilecek ve diğer -ispatlanmış- bilimsel kuramlarla çelişmeyen kuramlar olmasıdır.

Teleskoplarımızla gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz enginlik, güzellik ve karmaşıklık, bize, evrenin son derece karmaşık göründüğüne, dolayısıyla da karmaşık olarak tasarlanmış olduğuna dair yanlış bir izlenim verir. Oysa, evren bütününde basit ve tamamen rastlantısaldır. Evrenin kütlesinin görünmez % 99,5’i, neredeyse hiçbir yapıya sahip değildir. Yaklaşık % 23’ünü meydana getiren kara madde ve %73 kara enerjide hiçbir yapı yoktur. Ayrıca evren çoğunlukla, madde parçacıklarından bir milyar
kat fazla olan ve rasgele hareket eden fotonlar ve nötrinolardan meydana gelmiştir. Yüce bir tasarımcı tarafından tasarlanmış gibi olmaktan uzak olan evrenimiz, yalnızca rastlantısalmış gibi görünür.

Günümüz fiziğine göre evren tasarlanamaz çünkü:

a) Makro-dünyada ikiden çok cismin hareket denklemlerini belirlenimci bir tarzda ortaya koyamıyoruz,

b) Büyük Patlama’nın başlangıcında evreni betimlemek için vazgeçilmez olan kuantum fiziğine göre, tek bir atomaltı cismin bile hareket denklemlerini belirlenimci bir tarzda ifade edemiyoruz. Diğer yandan şimdiye kadar evrenin ereksel olduğuna ya da tasarlandığına ilişkin tek bir kanıt bile yok.

Kaynak: Kerem Cankoçak, 50 Soruda Maddenin Evrimi, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, Haziran 2019, S. 215-217

Önceki İçerikBiliminsanlarının yeni raporları, iklim değişikliklerinin etkilerine dikkat çekiyor
Sonraki İçerikİlaçların yan etki çalışmaları için yeni bir “karaciğer çipi” geliştirildi