Döngü
– Bir İnsanlık Üçlemesi, Birinci Roman: Göklerden Gelen Umut, Kemal Sinan Özmen, Bilgi Yayınevi, 2020, 625s.
Döngü Üçlemesi’nin ilk romanı olan “Göklerden Gelen Umut” binlerce yıllık destansı bir öyküyle insanoğlunu evrensel ölçütlerle tanımlamaya çalışırken bir yandan günümüz küresel politik ekonomisine ve kültürel değerlerine ayna tutuyor. Roman şu sorulara odaklanıyor: İnsan olmak durağan bir var oluş biçimi midir yoksa evrensel bir oluş durumuna varmak için bir araç mıdır? İnsan kat edilen bir yol mudur, yolun sonundaki menzil mi? Gerçeklik algımızı oluşturan tüm sosyal ve kültürel değerler günün birinde hiç beklenmedik bir anda alt üst olursa, yaşamak ve devam etmek için neye tutunacağız? Benzer kromozom sayısı ve dizilimi dışında, çağların ve olayların üstünde, insanları bir arada tutan ana değerler nelerdir? Bu soruları epik bir söylemle tartışan Döngü Üçlemesi, bilim kurgu türünün kendisini de bir metafor ve üst iletişim biçimi olarak kullanıyor.
Üçleme, Göklerden Gelen Umut, Kutlu Kanatlar Altında ve Yuvada Yeşeren Yaşam isimli romanlardan oluşuyor. 2177 yılında açılışı yapan ilk roman, bizleri insanların bilinçlerini ölümlerinden sonra Eternium isimli bir dünya simülasyonuna yükleterek sınırsız bir ömre sahip olduğu bir döneme götürüyor. Günümüzden 160 yıl sonra küresel şirketler öylesine büyümüştür ki artık fiilen ülkelerin yerini almışlardır. Küresel Konfederasyon’a bağlı ülkelerde toplumların tek hedefi ölümden sonra Eternium’a yüklenmektir. Bunun için yüksek bir Uyumlu ve Katılımcı Vatandaşlık Puanı’na ve çoğunlukla bir ömür ödemek zorunda oldukları Eternium kredilerine ihtiyaçları vardır. Geleceğimizin bu versiyonunda küresel kapitalist ekonomi çarklarını çok daha acımasız bir biçimde sürdürmek uğruna insanlara ölümsüzlüğü vadetmektedir. İronik olan ise insanların yarattığı bu ekonomik modelin insanlığı ekseninden hiç olmadığı bir düzeyde uzaklaştırmasıdır. Velhasıl 2170’li yıllarda dünya hem bizlere oldukça yabancıdır hem de alabildiğine tanıdıktır.
Döngü Üçlemesi okuru; iyi ve kötünün, aydınlığın ve karanlığın, beyazın ve siyahın iç içe girdiği, insani değerlerin evrensel sahnede ele alındığı bir gelecek olasılığına götürüyor. Büyük resimde kendi kaynağına akarak kendini sürekli besleyen, sınırsız bir ırmak gibi akan ve bizi birbirimize bağlayan evrensel Döngü’ye bireyin açısından odaklanıyor. Vicdani farkındalığı eyleme dökme cesareti bizi insan yapar, diyerek bilinçli ve ahlaklı eylemin aydın insanlar için bir tercih değil bir zorunluluk olduğunu romanın her katmanında farklı alt öyküler ve imgelerle dile getiriyor.
Bencil Maymun: İnsan Doğası ve Yokoluşa Giden Yolumuz
Nicholas P. Money, Çev. Mehmet Doğan, Koç Üniversitesi Yayınları, 2021, 128 s.
Nicholas P. Money, modern insana seslendiği manifestosunda batı bilimi ölümcül bir hataya dönüştükçe doğanın dikiş yerlerinden söküldğünü, görkemin yerini gösteriş aldıkça, Homo sapiens yerini Homo narcissus’a terk ettiğini iddia ediyor.Yazar ayrıca okura şöyle sesleniyor; Ben hissini veren şeyin “biz” olduğu unutuldukça Bencil Maymun kurtuluş umudunu yitiriyor. Bu karamsar hikâyenin ışıklarını söndürmeden önce insanlığın berbat ettiği şeye dürüstçe bakmaya ve hatasını kabullenmeye cesaret edenler için bir umut zerresi, bir ipucu da bırakıyor.
Kuantum Mekaniği – Mathematics Uygulamalı
Emine Rızaoğlu, Mehtap Yalçınkaya, Özgür Gültekin, Alfa Yayınları, 2021, 656 s.
Kitabın ilk sekiz bölümünde dalga mekaniğinin temellerini, zenginleştirilmesini ve klasik fiziğin yetersiz kaldığı konularda getirdiği açıklamaları ele alınıyor. Daha sonra gelen üç bölümünde ise dalga mekaniğinden ayrılarak; önce matris mekaniğini, arkasından özel görecelik kuramına uygun olan kuantum (aslında dalga) mekaniğinin temel denklemi olan Dirac denkleminin öğrenilmesi hedefleniyor. Bu denklemin yetersiz kaldığını ve nedenini gördükten sonra kuantalaştırılmış alanlar kuramına bir başlangıç yapılıyor. En son bölümde de ikinci kuantum devrimi için yaşamsal öneme sahip gelişmeleri ele alınıyor. Bunlar, Einstein, Podolsky ve Rosen (EPR) üçlüsünün makalesi ve bu makalenin yol açtığı Schrödinger’in dolaşıklık olgusudur. Dolaşıklığın kırılması demek olan dekoherensi anladıktan sonra kuantum mekaniğinin diğer yorumlarına iki örnek veriliyor. En sonda da ikinci kuantum devrimi olarak adlandırılan çalışmaların kuramsal temellerinin neler olduğu anlatılmaya çalışılmış.
Türkiye’de Ekstrem Kurak ve Nemli Dönemler 1951 – 2018
Mehmet Ali Çelik, Kriter Yayıncılık, 2021, 186 s.
Son yıllarda iklimde önemli değişmelerin meydana geldiği, birçok araştırmada vurgulanan bir durumdur. Bu değişmeler sonucunda, Türkiye ikliminde ekstrem olayların sıklığının arttığı görülmektedir. Türkiye ikliminde artan ekstrem dönem sıklığı, aynı zamanda afetlerin de daha sık yaşanmasına sebep olmaktadır. Bu bağlamda hangi yıl, hangi mevsim ve hangi alanlarda ekstrem kuraklık ya da nemlilik frekansı, eğilimi ve şiddeti artmaktadır sorusunun cevabı oldukça önem kazanmaktadır. Bu araştırmada, Türkiye’den seçilen 46 meteoroloji istasyonunda, 1951-2018 yılları arasında, meydana gelen ekstrem kurak ve nemli dönemlerin mevsimsel dağılışı analiz edilmiştir. Aynı zamanda, 1951-1984 yılları arasındaki 34 yıllık periyot ile 1985-2018 yılları arasındaki dilimde meydana gelen ekstrem kuraklık ve nemlilik frekansı ayrı bir şekilde incelenmiştir. Böylelikle, iklim değişikliğinin gün yüzüne çıktığı son 30 yıllık dönemde, Türkiye’de ekstrem kuraklık ve nemlilik olayı artmış mıdır sorusunun cevabı ortaya konulmaya çalışılmış. Araştırmada, Türkiye’nin belli dönemlerinde ve bazı alanlarında, ekstrem iklim koşullarının frekansının dikkat çektiği görülmüştür. Araştırmada seçilen istasyonların, %67’sinin ikliminde ekstrem kurak ve nemli dönemlerin son yıllarda (1985-2018) belirgin bir şekilde arttığı görülmüştür. Bunun yanı sıra Türkiye’nin önemli bir kısmı, kış dönemi ekstrem kuraklık frekansının fazla olması ile dikkat çekmektedir. Son olarak, Denizli ve Mersin 1951-2018 arasındaki 68 yıllık dönemde toplam ekstrem kuraklık ve nemlilik frekansının en fazla olduğu istasyonlardır.
Teknoloji ve İnsanın Geleceği
– İcatların Etiği, Sheila Jasanoff, BGST, 2021, 214 s.
“İcatlarımız dünyayı değiştiriyor, icatlarımızla değişen dünya da bizleri.” Sheila Jasanoff, Teknoloji ve İnsanın Geleceği kitabında söze böyle başlıyor. İlerleyen bölümlerde ise, bilgi teknolojilerinden gen araştırmalarına kadar uzanan alanda bir dizi vakayı anlaşılır ve çarpıcı bir bakışla okurun dikkatine sunmayı hedefliyor. Hem teknolojik sistemlerin karmaşıklığını hem de bu sistemleri denetleme iddiasında olan etik ve hukuki alanın belirsizliğini işaret eden, cevabı bir çırpıda verilemeyecek sorular soruyor. Jasanoff, teknolojinin politika ve ahlaktan bağımsız bir güç olduğu yönündeki varsayıma karşı çıkıyor. Teknoloji ve İnsanın Geleceği, sadece teknolojinin risklerini değil, bizatihi vaatlerini de değerlendirmek için kamusal demokratik alanın canlandırılması gerektiği konusunda bir sav oluşturuyor.
Gençlerle Baş Başa: Faşizm
Fatih Yaşlı, Yordam Kitap, 2020, 176 s.
Nazi Partisi nasıl kuruldu? Faşistler iktidara seçimle mi geldiler? Faşizmin kapitalizmle ilişkisi nedir? Sokak gücü faşizm için neden önemlidir? Kavgam’da ne anlatılıyor? Irkçı politikalar neyi amaçlıyordu? Hitler rejiminde propagandanın önemi neydi? Naziler nasıl bir rejim kurdu? Faşizmin gençlere ve kadınlara bakışı nasıldı? Hitler deli miydi? İkinci Dünya Savaşı’na giden yolun taşları nasıl döşendi? Faşizm sosyalist hareketlere ve Sovyetler Birliği’ne nasıl bakıyordu? Yahudi soykırımı nasıl örgütlendi? Denazifikasyon nedir? Avrupa’daki faşizm dalgasından Türkiye nasıl etkilendi? Bugün faşizmin yeniden iktidar olması gibi bir durum söz konusu olabilir mi? Fatih Yaşlı bu kısa kitapta genç bir işçi olan Ali’ye Almanya ve İtalya’da faşizmin iktidara gelişini ve yarattığı yıkımı ayrıntılı bir dille anlatmayı hedefliyor.
Seyirci Kalmak
Mehmet Serdar, Sözcükler Yayınevi, 2021, 280 s.
“İstediğiniz kadar estetik kavramı üzerine düşünün, Lukacs, Benjamin, Brecht, Adorno, Fischer kitapları devirin, kolay kolay sanatın büyüsünü çözemezsiniz. Hele, ben sanatın gizini çözdüm, artık seri üretime geçebilirim, hiç diyemezsiniz. Çünkü kuram, sonuçta mantığa dayanıyor sanat ise sezgiye.”
Günümüz deneme yazarları arasında özel bir yere sahip Mehmet Serdar, bu yeni kitabında günlük hayatın güncel sorunlarından yola çıkıp insanın ve sanatın evrensel boyutlarına düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor okurlarını. Sanat yapıtlarıyla insan davranışlarının nasıl buluşup birbirini etkilediğini, insanın yeryüzündeki hayatını belirleyen, yaşamayı anlamlı kılan değerleri hatırlatıyor.
Okurunu düşünmeye, sorgulamaya, hayatı yeniden kurmaya özendiren Mehmet Serdar’ın denemeleri günümüzün karmaşık toplum ve insan ilişkileri içinde aydınlık yapılarıyla da yol gösterici.
Yapay Zeka Bilge İle Bilime Yolculuk – Bilim ve İnsan Üzerine Bir Roman
Kadir Can Aydemir, Doruk, 2020, 233 s.
Fen bilgisi öğretmeni olan Kadir Can Aydemir, bilimsel konuları salt bilim diliyle işlemeyerek roman kurgusu içinde anlatmaya çalışmış. Fen bilgisi ve bilim ne demektir? Bilimsel gelişim nasıl sağlanmıştır? Evren nasıl oluştu? Ya Dünya? Yaşamın kökeni nedir? Canlılık oluşumu ve evrim hangi biçimde anlam kazanmıştır? İnsanın oluşumuna giden süreç nasıl gerçekleşmiştir. Yazar bu soruların yanıtlarını bu romanında eğlenceli ve sürükleyici bir biçimde vermeyi hedefliyor.
İntihar
Emile Durkheim, Çev. Özcan Doğan, Doğu Batı Yayınları, 2021, 507 s.
Durkheim, bir sosyal bilimler klasiği olan İntihar’da, “bilinçli ölüm” dediği kendini öldürme eyleminin nedenlerini, türlerini ve gerçekleşme biçimlerini tartışıyor. İntihar deyince ilk akla gelen kasıtlı “kendini öldürme” vakaları dışında, Durkheim, kendini öldürme maksadıyla yapılmasa dahi, açık bir ölüm ihtimali barındıran ve ölümle sonuçlanan her eylemi intihar olarak değerlendiriyor; bireysel, dinsel ya da siyasal hırslarla girişilen ölümcül eylemleri intiharın farklı türleri olarak yorumluyor. İntiharı bir delilik hali ya da akıl hastalığının ürünü olarak gören birçok çağdaşının aksine, Durkheim toplumsal nedenlere, aile, dinî inanç, siyasal ve ekonomik koşullar gibi faktörlere odaklanıyor. İntihar vakalarında tarihsel olarak görülen artışta modern zamanların etkisine işaret ederken, yeni sosyal ve ekonomik dünyada giderek yalnızlaşan bireylerde “hayattan kopma” ve “kendinden vazgeçme” eğiliminin korkutucu boyutlara geldiğini söyleyerek önemli uyarılarda bulunuyor. Durkheim, bir bilim insanı hassasiyetiyle, yaşadığı dönemde yazılmış ve uzaktan ya da yakından intihar meselesiyle bağıntılı olan her çalışmayı tartışıyor ve bu tartışmaları istatistiklerle destekliyor.
Etrüskler Türk İdiler – Din ve Dil ile ilgili Deliller
Adile Ayda, Boyut Yayın Grubu, 2020, 344 s.
Milattan önceki binyıl içinde tarih sahnesinde yer almış, Avrupa’ya medeniyeti getirdiği kabul edilen Etrüskler kimdir? Günümüzde İtalya denilen topraklarda yaşamış oldukları halde Hint-Avrupalı olmadıkları bilinen Etrüsklerin kökeni yüzyıllardır bir muamma olarak kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın diplomatı Adile Ayda, ölümünden hemen önce yayımladığı bu kitapta yaptığı karşılaştırmalarla, Etrüsklerin, İtalya’ya göç etmiş Eski Türkler olduğunu itiraz kaldırmaz veriler yoluyla kanıtlamaya girişmektedir. Son yılların DNA çalışmaları Etrüsklerin Batı Anadolu’dan göç ettiklerini saptamıştır. Gelgelelim, göç ettikleri dönemde o bölgede Türklerin değil de başka toplulukların bulunmuş olduğu kabul gördüğü için, bu bilgi, kesinleşmiş de olsa, Etrüskleri Türk yapmamaktadır.