3 Eylül 2008 günü, Atatürk Barajı’na yakın bir noktada, Türkiye saatiyle 05:22 de Samsat İlçesi’nin (Adıyaman) güneybatısında, barajın su toplama havzası kenarında 5.0 büyüklüğünde kuvvetli ve sığ derinlikte bir deprem oldu. 2008’de bu depremi incelemeye karar verdim. Dünyadaki büyük barajların deprem tetikleyebildiğini ve bu depremin de öyle bir özelliğinin olup olmadığını merak ediyordum. Nitekim Berke Barajı inşası öncesi ve sonrası yaptığım deprem çalışmasında baraj dolarken depremselliğinin arttığını gözlemiştim.
Atatürk Barajı’nın yakın çevresi deprem arşivlerimize göre deprem bakımından aktif bir bölge olarak bilinmezdi. Atatürk Barajı çevresinde olmuş depremlerle ilgili ulusal ve uluslararası deprem arşivlerini taradım. Baraj havzasında 1900-2007 yılları arasında büyüklüğü 4.0 ve daha fazla olan deprem yoktu ancak 1991 sonrası küçük deprem etkinliği dikkat çekiciydi. Araştırmam için barajın su seviye değerleri gerekliydi. Bu değerleri Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nden istedim. 2007-2009 yılları arasındaki değerleri birkaç yazışma sonrası verdiler. 1990-2006 yılları arasındaki su seviye değerlerini vermediler. O değerleri oldukça kaba değerler olarak bir yayından buldum. Deprem verileri ile su seviye değerleri arasındaki ilişkileri değerlendirdim ve 3 Eylül 2008 depreminin barajın su seviye değişimi ile ilişkili olan tetiklenmiş bir deprem olduğu tezini savundum. Ayrıca, depremin su seviyesinin düştüğü bir dönemde olduğunu ve bunun da özel bir durum yarattığını belirttim. Bu bulgularımı 2008-2010 yıllarında bazı makaleler ve konferanslarda sundum. Atatürk Barajı’nın deprem tetiklediği tezim basına yansıyınca nedense DSİ yönetiminin bana çok kızdığını öğrendim. Bu konudaki çalışmalarımı sürdürdüm ve depremleri izledim.
2 Mart 2017’de Samsat İlçesi merkezli 5.5 büyüklüğünde bir deprem daha oldu. Bu deprem Samsat’a daha yakındı ve ilçede yıkım ve ağır hasarlar yaptı. Bu deprem sonrası barajın su seviye değerlerini 1990-2017 yılları için yeniden istedim. İki kez istememe rağmen vermediler. Ocak 2018’de iki popüler bilim dergisinde 2 Mart 2017 depreminin de Atatürk Barajı tarafından tetiklendiği tezini savunan yayınlar yaptım.
24 Nisan 2018’de aynı yerde 5.1 büyüklüğünde bir deprem daha oldu. Ben yeniden ilgili bakanlık aracılığı ile DSİ’den su seviye değerlerini istedim. Değerleri göndermediler. Sanırım DSİ hala benim araştırma çok kızıyordu. 14 Kasım 2018’de CİMER’e durumu anlatan bir açıklama ile verilerin “hangi kanunun, hangi yönetmeliğin, hangi maddesine ve hangi bilimsel anlayışa dayanılarak” verilmediğini sordum. DSİ’den cevaben gelen 6 Aralık 2018 tarihli açıklamada “su seviye değerlerinin ulusal güvenlik ve terör politikası gereği, Atatürk Barajı ve HES sınır aşan sular kapsamında değerlendirildiği için verilmesi uygun görülmemektedir” şeklinde oldukça aydınlatıcı(!) bir yanıt aldım. Diğer ülkelerde hukuk bu konularda ne de diyor bilmiyorum, ama bizde kurumsal yanıt böyleydi.
2019 yılında benim tezimin aksine “Atatürk Barajı deprem tetiklemiyor” tezini kanıtlamaya çalışan iki makale yayınlandı. O makalelerden birinde DSİ’nin baraj çevresinde 1986-1995 yılları arasında beş deprem kayıtçısı çalıştırdığını ve o dönemde baraj su havzası içerisinde büyüklüğü 4.0 ve daha küçük deprem etkinliği olduğu dolayısıyla baraj dolunca 2008, 2017 ve 2018 yıllarında olan 5.0 ve daha büyük depremlerin “barajın su yükü ve seviye değişimleriyle ilişkili olmadığını, yanı barajın deprem tetiklemediğini” savundular. Ulusal ve uluslararası deprem arşivlerinde yaptığım araştırmada DSİ’nin kendi deprem istasyonlarıyla barajın su havzasında kaydettiği öne sürülen depremlerin aslında başka yerlerdeki depremler olduğu, bazı depremlerin ise deprem arşivlerinde bulunmadığını tespit ettim.
Bu arada, Almanya Potsdam’da bulunan Yerbilimleri Araştırma Merkezi’nde (GFZ) çalışan deprembilimcilerin oluşturduğu bir ekip benim çalışmalarımdan esinlenerek Atatürk Barajı’nın deprem tetiklemesi tezi üzerine ayrıntılı incelemeler yaptılar. 2021 yılında hakemli bir dergide yaptıkları yayında, Atatürk Barajı’nın su tutmaya başlamadan önce (1990 öncesi) baraj bölgesinde deprem etkinliği olmadığını, su tutmaya başlanan tarihten sonra depremselliğin arttığını ve su seviyesi ve deprem tetikleme ilişkisinin var olduğunu duyurarak benim tezimi onayladılar. Yazarların, büyüklükleri 5.0 ve daha fazla olan 3 Eylül 2008, 2 Mart 2017 ve 24 Nisan 2018 depremlerinin, daha önce benim de savunduğum gibi su seviyesinin en fazla azaldığı dönemde olduğuna özellikle dikkat çektiler.
3 Eylül 2008 Samsat depremi ile başladığım araştırma serüveninde açıkladığım tezimin, 2021 yılında Almanya’da saygın bir yerbilimleri kurumu olan Yerbilimleri Araştırma Merkezi ekibinin yaptığı ayrıntılı bir bilimsel araştırma için ilham kaynağı olduğunun belirtilmesinden ve “Atatürk Barajı deprem tetikliyor” tezimin onaylanmasından çok duygulandım. Bu duygu, ülkemin bazı yöneticilerinin baraj su seviye verilerini vermemesi inadı ve yaptığım araştırmanın basına yansıması nedeniyle çok kızmaları gibi talihsiz davranışların yarattığı hayal kırıklığını azalttığını ve bu coğrafyada bilimin geleceğine dair umutlarımı arttırdığını belirtmek isterim.
Not: Bu yazıda belirtilen araştırmalar ile ilgili ayrıntıları ve kaynakları Bilim ve Gelecek dergisinin 1 Ağustos 2021 tarihli sayısında bulabilirsiniz.