50 yıl sonrasının, 2072 yılının dünyası, kendi güncelliğinde, önceki üç tarihsel dönemi üst üste gelmiş biçimde yaşayacaktır. Başka bir deyişle, 2072 yılının dünyası, bunlara atıf yapılsa da yapılmasa da dünya tarihindeki 1776-1850, 1900-1925 ve 1960-1980 dönemlerinin iç içe geçmiş dinamiklerini “yenileyerek” ve bunları güncel dinamiklerle harmanlayarak barındıracaktır.
50 yıl öncesine gidersek
Diyelim 1972 yılındayız…
Diyelim, 12 Mart döneminin dertleriyle başınız kalabalıkken yanıtınız bir yerde yayınlanmak üzere size şöyle bir soru yöneltiliyor: “50 yıl sonra nasıl bir dünya öngörüyorsunuz?”
Diyelim, teknolojik gelişmeleri, bilgisayarları, “dijital dünyayı”, akıllı bilmem neleri, iletişim devrimini, yapay zekâyı vb. geçip 1972 yılında 50 yıl sonrasının, yani bugünün dünyasının toplumsal, ekonomik, jeopolitik ve kültürel özelliklerine ve “yeniliklerine” odaklandık.
Neler diyebilirdik?
Konunun can alıcı yanı bu sorudadır. Diyoruz ki, 1972 yılında 50 yıl sonrasının dünyası için yapılan kestirimler, teknolojik gelişmeler söz konusu olduğunda belki o zamanki hayal gücümüzün sınırları ötesinde kalacak, buna karşılık diğer alandaki öngörülerimiz daha fazla karşılık bulacaktı…
Örneğin neler?
Kapitalizmin 70’lerdeki krizi ve neoliberal politikaların yükselişi mi? “Dünya sosyalist sisteminin” çöküşü mü? Avrupa Birliği’nin önemli bir ekonomik-siyasal güç olarak ortaya çıkışı mı? O yıllarda düşünsel ve ideolojik alanda ne varsa hepsinin “postlarına” geçilmesi mi? ABD’nin bir süper güç olarak zemin yitirmesi ve başka bir güç olarak Çin’in ön plana çıkması mı?
Kuşkusuz, bunların hepsinin 1972 yılında öngörülmesinin mümkün ve kolay olduğunu iddia etmiyoruz. Ama bir gerçek apaçık ortadadır: Teknolojik gelişmelerin seyri ve varacağı yer konusundaki hayal gücünün, ekonomi, toplum, siyaset ve dünya dengeleri gibi alanlarda da zorlanması “fantezilere” kapılma açısından çok daha risklidir ve bu konuda dikkatli olunması gerekir.
Az sonra, kendimizi belirttiğimiz alanlarla sınırlayarak biz de birtakım öngörülerde bulunacağız.
İsteyen yukarıda söylenenler bağlamında hak verir, isteyen “işin kolayına kaçma” sayar…
Ancak, bundan önce söylemek istediğimiz birkaç şey daha var.
“Fütüroloji” üzerine
Kesinlikle bir “bilim” değildir, olamaz da…
Yukarıdakini, bilimin doğasında olması gereken belirli kesinliklerden hareketle söylüyoruz. Gelecek öngörülerinde ise, gelecek bugünden uzaklaştıkça öngörülere temel oluşturan varsayımların geçerliği de o kadar sorgulanabilir hale gelir. Yakın gelecekte ortaya çıkabilecek beklenmedik gelişmeler bir yana, bugün doğru tespit edilen süreçlerin ve eğilimlerin de karşılıklı etkileşim sonucunda hiç beklenmedik, önceden kestirimi mümkün olmayan durumlar ortaya çıkarması mümkündür.
15. ve 16. yüzyıllardan başlamak üzere (Morus ve Campanella) Marx öncesi ütopyacıları geçmiş dönemlerin fütürologları sayanlar vardır. Marx’ı da böyle sayanlar olsa bile kesinlikle doğru değildir. Yazılarında gerçek anlamda fütüroloji tanımına uyan bir şey bulamazsınız.
İşin aslına bakılırsa fütüroloji denilen dalın biraz karanlık bir sicili vardır.
Pek çok kaynak, fütürolojinin 20. yüzyıldaki canlanışını II. Dünya Savaşı sonrası dönem ve ortama damgasını vuran “iki sistem arası mücadele” ile ilişkilendirmektedir. Güvenilir kaynaklara göre özellikle 1945 yılından sonra Amerikan istihbarat merkezleri, bu işe meraklı düşünürlerin, aydınların ve akademisyenlerin sponsorluğunu yapmış, “(…) yıl sonra nasıl bir dünya” alıştırmalarını teşvik etmiştir.
Amaçlanan, hiç kuşkusuz yaşanacak olası süreçleri kontrol altında tutmak, “düşman tarafın” hamlelerini hesaplayıp ona göre önlemler almak ve karşı girişimlerde bulunmaktı.
Özellikle CIA bağlantılı kurumların bu tür çalışmaları fonladıkları, başta Fransa olmak üzere başka ülkelerdeki aydınları ve akademisyenleri de çalışmalara kattıkları bilinmektedir.
Neyse, konumuz bu değil.
Ceteris paribus durumu
Başlarda da belirttiğimiz gibi bu yazı dünyanın 50 yıl sonraki jeopolitik, toplumsal, siyasal ve ideolojik durumuna, bu alanlardaki karşıtlık ve dengelere ilişkindir.
Oysa daha bugünden ağırlığını hissettiren enerji, su ve gıda krizlerinin, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin, doğal afetlerin, artan nüfusun doğal kaynaklar üzerindeki basıncının, vb. az önce sıralanan başlıklar üzerinde etkileri olacağı açıktır.
Bunların da hesaba katılmasının ve sonuca buradan varılmasının mümkün olduğunu düşünmüyoruz.
O zaman diyoruz ki dünyanın 50 yıl sonraki jeopolitik, toplumsal, siyasal ve ideolojik durumuna ilişkin öngörüler, diğer etkenlerin bugünkü gibi kalacağı (ceteris paribus) ya da insanlık tarafından bir şekilde “yönetileceği” varsayılarak yapılmıştır.
Üst üste gelen zamansallıklar
Şimdi, söyleyeceklerimize çerçeve oluşturacak saptamamıza, deyim yerindeyse “teze” geliyoruz.
Şöyle: 50 yıl sonrasının, 2072 yılının dünyası, kendi güncelliğinde, önceki üç tarihsel dönemi üst üste gelmiş biçimde yaşayacaktır. Başka bir deyişle, 2072 yılının dünyası, bunlara atıf yapılsa da yapılmasa da dünya tarihindeki 1776-1850, 1900-1925 ve 1960-1980 dönemlerinin iç içe geçmiş dinamiklerini “yenileyerek” ve bunları güncel dinamiklerle harmanlayarak barındıracaktır.
Bu, henüz tamamlanmamış zamanla, tamamlandığı sanılan ancak pek de öyle olmayan zamanların bir aradalığı demektir.
50 yıl sonra “öyle olacağını” düşünüyoruz.
Şimdi, öngörebildiğimiz 2072 yılı dünyasını beş başlıkla tarif etmeye çalışalım.
1) Kapitalizm
– Bir üretim tarzı olarak kapitalizmin dünya üzerindeki egemenlik alanı bugünküne göre daralmış olsa bile, kapitalizm kimilerinin “topyekûn çöküş” dediği bir durumla karşılaşmayacaktır. Kapitalizmin “yaratıcı yıkım” meziyetinin (Schumpeter) sınırları olduğu söylenebilir; ancak bu sınırlara 2072 yılında ulaşılmış olmayacaktır.
– Kapitalizmin 2072 yılına kadar yaşayacağı krizlerin ve tıkanmaların asıl dinamiği, sermaye birikim süreçlerinin kendi egemenliğine alacağı alanların giderek daralması olacaktır. Ancak “bakir alanlara yayılarak birikimin” sınırları daha belirgin olsa bile “var olanı yerinden ederek birikim” denilen sürecin önünde daha gidebileceği yerler vardır; bu da bugün meta olmayan ya da sayılmayan pek çok şeyin gelecekte metalaşacağı anlamına gelir.
– Kapitalizmin kendini yeniden üretme ve idame ettirme yollarından biri de kapitalist merkezlerin kendi dışında kalan ya da kendisi gibi kapitalist olmayan bölgeleri ve ülkeleri toplam sermaye birikim süreçlerinin bir parçası haline getirmek olacaktır. Wallerstein’ın “dünya sistemi” yaklaşımı geçmiştekine göre daha fazla geçerlilik kazanacaktır.
– Kapitalizmin varlığını sürdürüyor olması, bu üretim tarzının son 30-40 yıl içinde sergilediği ve “neoliberalizm” adı verilen özelliklerin de aynen süreceği anlamına gelmez. 50 yıl sonra karşımızda, sürmekte olan küreselleşmeye rağmen daha otarşik (kendi kendine yeten), kimi yerlerde “Keynesyen” özellikler de taşıyan bugünküne göre melezleşmiş bir kapitalizm bulacağız.
– Kapitalizmin önümüzdeki 50 yıl içindeki başlıca uğraşı, temeldeki liberal ve küreselleşmeci özelliklerle ulus devletlerin otarşi arayışlarını bağdaştırıcı yollar arayışı olacaktır. Ancak, kapitalizmin yaşayacağı krizlerin bu dünyayı 1930’lara ya da 1960’lara geri götürme ihtimali sıfırdır.
– 2072 yılında kapitalizm kendisine ait hiçbir şeyin “postunu” katıksız biçimde yaşıyor olmayacaktır. 50 yıl sonrasının kapitalizmi kimi yönleriyle canlandırılan merkantilizmle birlikte endüstriyalizmin kendisini, presini ve postunu kendi bütünlüğü içinde bir araya yaşıyor olacaktır.
2) Jeopolitik ve dünya dengeleri
– En başta söylenmesi gereken: Yakın geçmişte düşün dünyasına damga vurup oradan günlük sohbetlere kadar uzanan “ulus devletlerin sonu” temasının zaten geçerliliği yoktu, 50 yıl sonra da sözü bile edilmeyecektir. Günümüzdeki uluslararası sözleşmelerin ulus devletlerin egemenlik alanlarını “sınırlandırdığı” söylense bile bu ancak bir yere kadar doğrudur. 50 yıl sonrasının dünyasında var olan anlaşmaların da etkisi azalacak, uluslararası ilişkiler büyük ölçüde ikili anlaşmalar ve ülke ittifaklarıyla yürüyecektir.
– Bunun nedeni kuşkusuz ulus devlet fikrinin ve pratiğinin özel kerameti değildir. Tek bir neden vardır: Kapitalist sistemin “ulus devlet” denilen lokal ayakları olmadan kendini siyasal olarak sürdürmesi mümkün değildir.
– 2072 yılında dünyadaki süreçleri (ekonomik, siyasal, ideolojik ve kültürel) belirleyen tek bir merkez ya da kutup olmayacaktır. Dünya 1945 sonrasını bir süre “iki sistem arası çatışma/rekabet” şeklinde yaşamış, ardından 1960’lı yıllarla birlikte “üç dünya” tezleri yaygınlaşmıştır. Bugün kimileri için “Atlantik-Avrasya” eksenleri söz konusudur. Bunlar “çok kutupluluk” değildir; 2072 yılının dünyası bunların ötesinde bir “çok kutupluluk” durumu yaşayacaktır.
– Dünyada, belirli bir gücün ekonomik, ama daha çok askeri gücüne ve egemenliğine dayalı “barış” dönemleri yaşanmıştı. Bu anlamda 19. yüzyılda uzunca süren bir barış dönemine “Pax Britannica”, 20. yüzyıldakine de “Pax Americana” denmişti. 2072 yılında ardından herhangi bir ülke adının ekleneceği bir “Pax” dönemi olmayacaktır. “Pax” olacaksa, bunu herhangi bir ülkenin süper gücü değil herkesin elindeki sopayı saklıyor olması sağlayacaktır.
– 2072 yılının dünyasında ne Rusya yeniden sosyalizme dönmüş ne de Çin “resmen” kapitalizme geçmiş olacaktır. “Rakipsiz” olmasa bile askeri gücünü koruyacak olan ABD ile müttefikleri, “önce Rusya’yı mı yoksa Çin’i mi adam etmek lazım” türü hesaplarına devam edecektir. O dünyanın dışında kalan Rusya ile Çin arasında karşı tarafa dikilen bir ittifak oluşmayacağı gibi bu iki gücün birbirini yıkıcı bir karşıtlık içine girmeleri gibi bir durum da olmayacaktır.
– Bugün ileri sürülen kimi tezlerin aksine dünyanın önümüzdeki döneminin “Avrasya” damgası taşıması mümkün değildir. Bundan 50 yıl sonra, bugün “Avrasya” olarak tanımlanan cephe ekonomik ve uluslararası politika etkisini artırmış olsa bile ideolojik ve özellikle kültürel alanda ayrı bir kimlik ortaya koyamayacak, hatta kimi yönlerden batıya daha fazla yaklaşmış olacaktır.
– Dünya önümüzdeki 50 yıl içinde ara ara “yeni soğuk savaş” denebilecek dönemler yaşayacak, ancak soğuk savaş hiçbir zaman dünyadaki genel gidişatı etkileyip belirleyen bir başatlık kazanmayacaktır.
– Önümüzdeki 50 yıl, ulus devletler ölçeğinde iç savaşlara tanık olacaktır ve bu durumun günümüzün kimi gelişmiş kapitalist ülkelerinde de (örneğin ABD) yaşanması beklenmelidir. 2072 yılının dünyasında geride bıraktığı iç savaşın yaralarını sarmaya çalışan, iç savaşı fiilen yaşayan ve iç savaş tehlikesinin eşiğindeki ülkeler görülecektir. Ancak bu 50 yıl içinde dünyayı yıkıma sürükleyen topyekûn bir savaş yaşanmayacaktır.
3) Eşitsizlikler ve kutuplaşmalar
– 50 yıl sonrasının dünyasını tanımlayan özelliklerden biri, bütünleşme, yakınlaşma, buluşma vb. değil tersine ayrışma ve uzaklaşma olacaktır. Burada kastedilen, “yukarılardaki” ülkelerin milli gelir, gayrı safi hasıla, dış ticaret hacmi gibi göstergeler açısından daha da eşitsizleşmesi değildir. Bu göstergelerin birbirine daha fazla yakınlaşması mümkündür. Ancak, ülkeler içindeki eşitsizlikler, gelir, bölge, kent, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve yaşam kalitesi gibi göstergeler açısından daha da derinleşmiş olacaktır.
– 2072 yılının dünyasında “dışlanma”, “marjinalleşme” ya da “kırılganlaşma” gibi terimlerin karşılığı olarak uluslar, halklar, etnik gruplar, azınlıklar, cinsel yönelimleri farklı olanlar, vb. kadar coğrafi anlamda yöreler/bölgeler ağırlık kazanacaktır. Başka bir deyişle, kapitalist ülkelerde belirli kentler ve çevresi, dünya sisteminin bir parçası olarak toplam zenginlikten pay alma açısından ülkenin diğer bölgelerinden büyük ölçüde kopacak, bu kopuş etkisini ideoloji, kültür, yaşam tarzı, toplumsal değerler gibi alanlardaki yarılmalarla belirgin biçimde hissettirecektir.
– Ülkelerin kendi içlerindeki bu yarılmaların sonuçlarından biri de suç oranlarındaki artışlar olacaktır. Ülkelerin, geri kalan coğrafyadan kopmuş bölgelerinde bile, yaşanan iç eşitsizlikler sonucunda varlıklı kesimlerin bugünküne göre çok daha korunaklı, özel mekânlarda yaşadıkları bir durumla karşılayabiliriz. 50 yıl sonrasının dünyası düşünüldüğünde hiç de “distopik” sayılamayacak film örnekleri olarak John Carpenter’in “New York’tan Kaçış”ını (1981) ve George Romero’nun “Ölüler Ülkesi”ni (2005) verebiliriz.
– Göç olgusu önümüzdeki 50 yılın ön plandaki sorunlarından biri olacaktır. Göç olgusunda, daha iyi iş ve gelir beklentilerine dayalı klasik iç göç hareketi göreli ağırlığını yitirirken ağırlık dış-uluslararası göçlere kayacaktır. 50 yıl sonra, bugünkü göçlerin destinasyonu olan batılı kapitalist ülkeler gibi başka çekim merkezleri ortaya çıkacaktır. İç savaş, dinsel-etnik baskı, iklim krizinin sonuçları gibi etkenler yeni göç olgusunda gelir ve istihdam beklentileri kadar ağırlık kazanacaktır.
– Söz konusu yarılmaların sonucu olarak 2072 yılının dünyası kendi başına ne ortaçağı ne modernizmi ne de postmodernizmi yaşayacak, ancak her birine ait öğeleri içinde barındıran bir bileşimin ya da melezleşmenin damgasını taşıyacaktır.
4) İdeoloji-kültür alanı
– 2072 yılının dünyası, önümüzdeki 50 yıl içinde ne yaşanmış olursa olsun, liberalizm, milliyetçilik, muhafazakârlık ve sosyalizm olmak üzere 18. ve 19. yüzyılların ürünü olan temel ideolojilerin etki alanında dolaşıyor olacaktır. Dünyanın, önümüzdeki dönemde bu “eski” ideolojiler kadar kapsamlı ve bütünlüklü, üstelik yaşanılan gerçekliği bir şekilde anlamlandıran başka ve “yeni” bir ideoloji üretmesi mümkün değildir. “İdeolojilerin sonu” ise hiç değildir.
– Ancak, 2072 yılının dünyasında bu köklü ideolojiler etkisini hiç kuşkusuz kendi saf içerikleriyle sürdürüyor olmayacaktır. 20. yüzyıl ürünü sayılabilecek faşizm ve popülizm bu köklü ideolojilere nüfuz etmiş olacaktır.
– Faşizmin ve popülizmin diğer ideolojilere nüfuzunda aracı bir nosyon olarak sosyal darwinizm 2072 yılının dünyasında bütün ülkeleri farklı derecelerde olsa bile etkileyecektir. Resmi ya da egemen ideolojide “her koyun kendi bacağından asılır” basitliğinde ifadesini bulacak olan sosyal darwinizm, kapitalist dünyada milliyetçi ve muhafazakâr ideolojileri konsolide ederken, liberal ideolojinin “serbestlik” ögesine sınır çizip ayar verecek, sosyalizme de “ulusal çıkar” nosyonuyla ve biraz da “anti-emperyalist” çeşni katarak sızmaya çalışacaktır.
– Az önce sözü edilen dört temel ideolojinin her birinin kaynağında 18-19. yüzyıl Aydınlanması varken, milliyetçilik, liberalizm ve muhafazakârlık, daha sonra gelen popülizm ve faşizmle birlikte kendi aydınlanmacı köklerinden çok büyük ölçüde kopmuş olacaktır. Önümüzdeki 50 yıllık dönemde tarihsel Aydınlanmanın sosyalizmden başka sahiplenicisi ve taşıyıcısı kalmamış olacaktır.
– Daha önce de değindiğimiz gibi, 2072 yılının dünyasında “Avrasyacılığın” ideoloji, kültür ve bilim gibi alanlarda kendi ayrı ve sorgulayıcı özelliklerine sahip bir “dünya görüşü” haline gelme ihtimali hiç yoktur.
– 2072 yılının dünyasında din-bilim ayrılığı bugünküne göre farklı bir eksende yaşanacaktır. Dini alırsak, 2072 yılının dünyasında tanrı tanımaz ya da hiçbir dine bağlı olmayan insan sayısı artmış olacak, ancak din(ler) de kendi daralan alanlarında daha tutucu ve saldırgan özellikler kazanacaktır. Dünyanın yaşadığı beşeri ve doğal sorunların ele alınmasında bilim kendini ne kadar dayatırsa dayatsın, karşısında bu kez dinden ve dinsel açıklamalardan çok yine bilim dışı ama bu kez seküler “teorileri” bulacaktır. Belirli çevreler, yakın dönemlerin bilim ve aydınlanma eleştirisini, bu kez din dışı başvurularla sürdürecektir.
– Bir zamanların revaçta tezi “medeniyetler savaşı”nın 50 yıl sonra hiçbir zemini kalmayacaktır. Çünkü “batı medeniyeti” kendisinden olmayan unsurları daha fazla içine alırken, batı medeniyeti dışında sayılanlar da pek çok açıdan batıya yakınlaşmış olacaktır.
– 2072 yılının dünyasında tarihsel olarak ve bugün verilen anlamlarıyla “demokrasi” gündemden düşmüş olacaktır. Bu, ülkelerin çoğunluğuyla birlikte dünyanın demokrasiden kopup onun zıddına yöneleceği anlamına gelmemektedir. Sadece, demokrasi artık iktidarların serbest seçimlerle değiştirilebilmesi, insan haklarının ve temel özgürlüklerin güvence altına alınması, hukukun üstünlüğü gibi özelliklerle tanımlanan bir sistem olmaktan çıkacak, yeni demokrasi tanımlarında popülist öğeler, sosyal darwinist yaklaşımlar ve “ulusal çıkarlar” başköşeye oturacaktır. Kapitalizm kendini elbette sürdürebilir; ancak bunu siyasal planda gerçek ya da ileri demokrasiyle gerçekleştirmesi mümkün değildir.
– 2072 yılının dünyasında doğrudan ya da dolaylı olarak kapitalizmin eşitsizliklerine ve adaletsizliklerine yönelik kitlesel tepkiler bugünküne göre çok daha fazla artmış olacak, ancak bu artış anti-kapitalist tepkilerle bir çözüm olarak sosyalizm arasındaki mantıksal bağların otomatikman kurulmasını sağlayıcı bir rol oynamayacaktır. Şöyle de söylenebilir: Sosyalizmin gerekliliği ve imkânları, bugün olduğu gibi 50 yıl sonra da sadece anti-kapitalist tepkilerin yaygınlığı ve sertliğine dayalı olmayacaktır.
5) Sosyalizm
– 2072 yılında, Çin ve Küba gibi ülkeleri dışarda tutsak bile dünyanın ihmal edilmesi mümkün olmayan bir bölümünde amaçlarını “nihai olarak sosyalizme geçiş” şeklinde tanımlayan halkçı ve devrimci iktidarlar işbaşında olacaktır. Dünya nüfusunun bu iktidarlarla yaşayan bölümü (gene Çin ve Küba dışında) yüzde 10-15’i bulabilir.
– Sosyalizm mücadelesi bugün olduğu gibi 50 yıl sonra da ulus devletler ölçeğinde sürecektir. Nihai hedefleri sosyalizme geçiş olan ülkeler başka ülkelerdeki sosyalist oluşumlarla çeşitli platformlarda ortaklıklar oluşturabilirler; ama birincisi, ikincisi ve üçüncüsü tipinde bir “enternasyonal örgütlenme” 50 yıl sonra da olmayacaktır.
– 50 yıl sonrasının dünyasında, “sosyalizme geçiş süreci” dışında “komünizmi ve bunun ileri evresini” yaşamakta olan hiçbir ülke olmayacaktır.
– 2072 yılında sosyalizm dendiğinde bunun türleri, varyantları, yorumları, vb. hiçbir zaman görülmediği kadar çeşitlenmiş olacaktır. Popülist-milliyetçi oluşumlar kendilerini aynı zamanda “sosyalist” olarak tanıttıkları gibi, bugün “sosyal demokrasi” olarak bilinen oluşumlar da bu tanım çerçevesinde kalamayıp ya sosyalizme ya da onunla her tür bağını keserek başka ideolojilere angaje olacaktır.
– 2072 yılının dünyasında siyasal bir hareket olarak sosyalizmin Marksizm’le bağları ne zayıflayacak ne de güçlenecek, bugün neyse ve ne kadarsa öyle kalacaktır. Bununla birlikte gerek siyasal mücadelede gerekse entelektüel planda sosyalizme ilişkilendirilebilecek Marksizm dışında başka bir bütünlüklü öğreti çıkmayacaktır. Bu terim ister olumlu ister olumsuz tanımlansın, “üst anlatı” denilen şey olarak geriye bir tek Marksizm kalacaktır.
– Dünya 2072 yılına kadar sosyalizm adına süreçlere damgasını vurmuş liderler görecek, ama bu alanda yeni bir “büyük teori” görmeyecektir.
– 2072 yılının muhalefetteki sosyalizmi “işçi ve emekçi sınıflarla” bağlarını bugünküne göre güçlendirmiş olsa bile bu sınıf temeli hiçbir zaman bir dönemin geleneksel sanayi proletaryası olmayacaktır. Sosyalizmin sınıfsal temeli olarak “toplumsal proletarya” ön plana çıkacaktır.
– Bugün “yeni toplumsal hareketler” olarak bilinen akımlar önümüzdeki 50 yıl içinde kendi içinde ayrışacaktır. Bu hareketler geleneksel siyasal yapılardan bağımsız özelliklerini korumakta daha fazla zorlanacak, sonuçta kendi özel gündemleri ve hassasiyetleriyle ya zamanın “establishment”ine eklenecek ya da sosyalizme yönelecektir.