Ender Helvacıoğlu
Yaklaşık 22 yıldır Bilim ve Gelecek dergisini çıkarıyoruz. Aynı çekirdek ekip daha önce de Bilim ve Ütopya dergisini on yıl süreyle çıkarmıştı. Yani 30 küsur yıldır bilim yayımcılığı yapıyoruz.
Bilim ve Gelecek sadece bir derginin değil; farklı bir kulvarın adı. Bu işe başlarken mevcut ve daha önce yayımlanmış bilim dergilerini ayrıntılı olarak incelemiştik. Çok da fazla zamanımızı almadı. Hem zaten bu dergileri takip ediyorduk hem de bilim yayıncılığı Türkiye’de oldukça çorak bir alan olduğu için incelenecek fazla dergi yoktu. Genç yaşta yitirdiğimiz Serhat Özyar arkadaşımız Ankara kökenli Bilim ve Sanat dergisini incelemişti. Ben de TÜBİTAK Bilim ve Teknik ile Doğa ve Bilim dergisini. Osmanlı’nın son dönemlerinde (Mecmua-i Fünun, Mir’at, Mecmua-i Ebüzziya, Mecmua-i Ulûm), genç cumhuriyet döneminde (Fen Âlemi, Maddiyat, Tabiat Âlemi) ve 1940’lı yıllarda çıkmış (Fen ve Teknik) bize benzer başka dergiler de vardı, ama onlardan fazla bir miras kalmamıştı.1 Elbette Orhan Bursalı yöneticiliğinde yıllarca çıkan Cumhuriyet gazetesi bilim ekini (hâlâ bağımsız olarak haftalık yayınına devam ediyor) de unutmamak gerek.
Bu incelemeleri kendi kulvarımızı olabildiğince netleştirmek için yaptık. Bilim ve Ütopya ve ardından Bilim ve Gelecek dergileri farklı bir kulvar iddiasıyla ortaya çıktı ve sanırım bu yolda epey başarılı da oldu.
Bu kulvarın temel nitelikleri neydi? Merak edenler iki önemli metne bakabilirler. Birincisi Bilim ve Ütopya’dan ayrılmak zorunda kaldığımızda yazdığım son yazı: “Bilim ve Ütopyacılık Testi”.2 Bir anlamda veda yazısıydı ve “Bilim ve Ütopyacılığın” ne olduğunu özetliyordu. İkincisi ve daha önemlisi Bilim ve Gelecek’in ilk sayısında yer alan “Bilim ve Gelecek çıkarken”3 adlı manifesto niteliğindeki metin. İkinci metni, esas olarak başlıklarını vererek özetleyelim.
– Tek yol gösterici bilim: Bilimin süzgecinden geçmeyecek, bilimsel yöntemlerle ele alınmayacak tek bir olgu ve süreç tanımıyoruz. “Doğaüstü”, “fizikötesi” gibi kavramlar yabancıdır bize; her türlü safsatanın, hurafenin, bilimdışı anlayışın ve şarlatanlığın karşısındayız. Bilimsel düşüncedir bayrağımız.
– Gerçek aşkı: Bizim mutlak gerçeklerimiz yok, Herakleitos’un ırmağına girdik, akan gerçeğin peşindeyiz. Gerçeğe âşığız. Bilinenler dünyası özenle koruduğumuz mirasımızdır, ama biz bilinmeyenler dünyasının doymak bilmez avcılarıyız.
– Topluma bilim: Bilgi insanlığın malıdır, insanın değil. Topluma karşı sorumluyuz. Bilimsel bilginin topluma yayılmasının ve bilginin toplumsal yarar için kullanımının sağlanmasının neferleriyiz.
– Bilime özgürlük: Günümüzde, tarihte hiç olmadığı kadar zincirlenmiştir bilim. İnsanlığın tepesinde gereksiz bir kabuk haline dönüşmüş, sahiplerine “Yeni Dünya Düzeni”, kitlelere ise “Yeni Ortaçağlar” vaat eden bu sistem değişmeden, bilim etkinliği de, bilim insanı da gerçekten özgür olamaz. Bilimi yeniden öncü ve aydınlatıcı işlevine kavuşturmak, bilimi özgürleştirmektir hedefimiz.
– Ütopyasız bilim olmaz: Ütopyasız bilim, var olanla yetinir, kendini tekrar eder ancak. Geleceğe uzanabilmelidir bilimci ve öncü. Giderek bu uzanımını sistemleştirebilmelidir. Sömürüsüz, sınıfsız, devletsiz, savaşsız, sınırsız, eşit bireylerden oluşan bir dünya özlüyoruz biz. Yakınlaştıkça daha da büyütürüz ve derinleştiririz ütopyalarımızı; hiçbir zaman yetinmemecesine…
– Batı merkezciliğe karşı mücadele: Emperyalist-kapitalist sistemin ideologlarına göre tarihte ilerilik adına ne yapılmışsa, Batılıların eseridir, bundan sonra da böyle olacaktır; dünyanın geri kalan halklarına düşen ise bu “üstün insanlar”ı ve “üstün model”i takip etmektir. Biz, insanlığın büyük bir bölümünü aşağılayan ve kendi kaderine sahip çıkmasını yasaklayan, dünyanın başına ırkçılık belasını saran ve büyük acılara neden olan bu bilimdışı anlayışı reddediyoruz. Batı modelini de aşan yepyeni bir uygarlık modelidir hedefimiz.
– Geleceğe dokunmak: İnsanlık, artık dinamizmini kaybeden ve çürümeye yüz tutan hâkim emperyalist-kapitalist uygarlık modelini aşan yepyeni bir uygarlık modelinin mücadelesini veriyor, bunun sancılarını çekiyor. İnsanlığın evrensel hazinesine Türkiyeli katkıyı örgütlemek için çıktık yola.
– Bin çiçek açsın: Hem son derece katı bir dergidir bu bilimsel bakış açısını savunmada, hem de son derece esnek bir dergidir yeni düşünceler ve ütopyalar oluşturmada. Bu dergide krallar yok; “kral çıplak” diyebilen “çocuklar” çıkarıyor bu dergiyi. Bu “çocuk” yanımızı sonuna dek koruyacağız.
– Sıfır sermaye, sonsuz emek: Herhangi bir sermaye odağının desteği ile başlasaydık yayın hayatımıza, boştu şimdiye kadar söylediklerimiz. Kesinlikle değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez bir ilkemiz var: Dergimiz herhangi bir sermaye odağının dergisi olmayacaktır. “Sıfır sermaye” ile çıkıyoruz yola. Bu bir zaaf değil, tam tersine derginin ve temsil ettiği çizginin sürekliliğinin ve başarısının garantisidir. Sermayemiz sıfır ama, emeğimiz sonsuz.
Evet, Bilim ve Gelecek kulvarının temel ilkeleri bunlardır. Bu ilkeleri temel alarak, giderek daha da incelterek, boyutlandırarak, çok çeşitli alanlara uygulayarak sürdü ve sürüyor Bilim ve Gelecek dergisinin yayımı. Vurgulanması gereken bir nokta daha var: Nalân Mahsereci arkadaşımızın yönetiminde geliştirdiğimiz kitap yayımcılığı ve özellikle “50 Soruda Bilim” dizisi. Kulvarımızın en az dergi kadar önemli bir boyutudur bu dizi. Gelecekte önemi çok daha iyi anlaşılacak.
***
Fakat çok önemli bir eksik var: Bilim ve Gelecek kulvarının ve çizgisinin dijital yayıncılık alanına taşınması. Çünkü artık gençler dijital yayıncılığa eğilimliler; gıdalarını bu yolla alıyorlar.
Bu alanda çok değerli yayın organları da var. Ama yeterli değil. Dijital bilim yayıncılığında iletinin içeriğinden çok nasıl iletileceği üzerine kafa yoruluyor. “Ne kadar takipçimiz var, ne kadar beğeni aldık, ne kadar reklam aldık” soruları esas sorun oluyor. Bunlar da önemli elbette, ama içeriğin önüne geçmemeli.
Bilim iletişiminin kendi başına olumlu bir etkinlik olduğu düşünülüyor. Oysa bilimsel-teknolojik gelişmeler eleştiri süzgecinden geçirilmeli. Kimlerin elinde olduğu, hangi toplumsal tehlikeleri barındırdığı düşünülmeli. Bilim etkinliğinin tarihte hiç olmadığı kadar egemen sınıfların hegemonyası altında bulunduğu unutulmamalı.
Benim de küçük bir ütopyam var: Dijital yayıncılık alanında bilgili ve birikimli genç bir ekip gelse, “Bilim ve Gelecek kulvarını ve çizgisini dijital yayıncılık alanında uygulamak istiyoruz” dese ne güzel olur!
Böyle bir ekibe bütün külliyatımızı sunmaya, tüm deneyimlerimizi ve birikimlerimizi aktarmaya, eğer isterlerse her türlü yönlendirmeyi ve katkıyı yapmaya hazırız.
Var mı böyle bir ekip?
DİPNOTLAR
1) Bu konuda geniş bir araştırma için bkz: E. Helvacıoğlu, Bilim ve Gelecek’in soyağacı I-II-III, Bilim ve Gelecek, Sayı: 170-171-172.
2) E. Helvacıoğlu, Bilim ve Ütopyacılık Testi, Bilim ve Ütopya, Sayı: 110, Ağustos 2003, Parantez köşesi.
3) Bilim ve Gelecek çıkarken, Bilim ve Gelecek, Sayı:1, Mart 2004.







