Ana Sayfa Bilim Gündemi İki dinamiğin sentezi

İki dinamiğin sentezi

3680

Ender Helvacıoğlu

Devletler veya üst-siyaset düzlemini değil de toplumsal düzlemi göz önüne alırsak, gerek ülkemizde gerekse dünyada iki halk dinamiğinden söz edebiliriz: Birincisi, egemenler tarafından giderek terk edilen ve tahrip olan demokratik birikimi, özgürlükleri ve kazanılmış hakları savunmaya çalışan halk dinamiği. İkincisi ise, işsizlik, yoksulluk, açlık çeken, gelecekten umudu kalmamış geniş kitleler.

Birinci kesim, eğitimli, meslek sahibi, modernite değerlerini az-çok benimsemiş, giderek emekçileşen orta sınıflardan ve emekçilerden ve onların çocuklarından oluşuyor. Hem mavi hem de beyaz yakalı kesimlerdir bunlar. Gençleri yoğun gelecek kaygısı içindeler; ama kaygı duymak bile içinde bir gelecek umudu barındırır: Hâlâ bir umudun vardır, ama o umudu yitirme kaygısı içindesindir.

İkinci kesim ise derin yoksulluk ve açlık ile sınanmaktadır. Düzenli bir işleri yoktur. Sistem-içi, legal bir gelecekten umutları yoktur. Kaygı değil, kin biriktirmektedirler. Modernite değerleriyle, demokrasiyle, hak, hukuk ve adaletle pek ilgili değildirler; esas dertleri yaşamlarını bir şekilde (nasıl olursa olsun) devam ettirmektir. Bireysel ve grupsal şiddete eğilimlidirler. Patlamaya hazır volkan gibidirler.

Türkiye’de bu iki dinamik de son derece belirgin ve kentlerde iç içe geçmiş olarak bulunuyor. Türkiye özel bir ülke. Türkiye’de hem Afganistan ve Somali var hem de Fransa ve Yunanistan. Üstelik iç içe. Olumsuz bir örnek ama, Mattia Ahmet Minguzzi cinayetinde bu iki kesimin çocuklarının karşı karşıya geldiklerini söyleyebiliriz.

Fakat iddiam şu ki, bu iki dinamik nesnel olarak birbirine düşman değildir. Hatta yan yana gelebilirler, çünkü asıl düşmanları ortaktır. İkisi de küresel ve yerel büyük burjuvazinin yarattığı düzenin mağdurları durumundalar. Bu düzen birinci kesimin bütün kazanımlarına el koyarken; ikinci kesimi ezmeye, dışlamaya, mafyaya terk etmeye, “düzenin köpekleri” haline dönüştürüp kullanmaya çalışmaktadır.

Bu iki kesim bir şekilde bir araya gelmeden devrimci bir gelişme olanağı yoktur. Devrim yıkıcıdır, ikinci kesime ihtiyaç duyar; yapıcıdır, birinci kesime ihtiyaç duyar.

Aslında bu iki dinamik Türkiye’de birbirlerine yakınlaşıyor. Çünkü birinci kesim ikincileşmeye başladı, ikinci kesim de birinci kesime özlemle bakıyor. Haziran Direnişi sırasında iki dinamiğin birleştiği momentler yaşanmıştı. Son dönemde Saraçhane mitingleri sırasında da iki dinamiğin gençlerinin aynı mevzide toplandıklarını gördük.

Türkiye’de bu iki kesimin ortak figürleri var: En başta Mustafa Kemal ve al yıldızlı bayrak; elbette sisteme karşı öfke ve kin.

Yoksul bir mahallede bir arkadaşın evine davetliydim. Mahallenin gençleri ile sohbet etme olanağım olmuştu. Bir çocuk kollarındaki dövmeleri göstermişti: Kalpaklı Mustafa Kemal, zülfikâr ve Mahir Çayan. İlginç bir ittifak!

Bu iki dinamik nesnel olarak birbirlerine yakınlaşıyor, ama öznel bir müdahale olmadan, iki kesimle de kontak halinde olan olgun bir devrimci önderlik olmadan bu dinamiklerin birbirlerini bütünleyen bir güce dönüşmeleri ve ortak hedefe yönelmeleri olanaksızdır.

20. yüzyılın ilk yarısında bu başarılmıştı. 19. yüzyılda Avrupa’nın en gelişmiş kapitalist ülkelerindeki işçi hareketlerinden kaynak alan ve modernist bir akım olan Marksizm, 20. yüzyılın ilk yarısında Rus işçilerinin ve köylülerinin, Çin yoksul köylülerinin bayrağı olabildi. O dönemin temel sorunlarından biri olan işçi-köylü ittifakı, bugün sözünü ettiğimiz iki dinamiğin ittifakının benzeridir. Bugünün koşullarında yeniden örülmek zorunda.

Örülebilir, çünkü bu iki dinamik de modernite dinamiğidir. İkisi de günümüz “aristokratlarına”, küresel burjuvaziye karşıdırlar; bu egemenlerin düzeninin mağdurlarıdırlar. Biri “nostaljik modernite” diğeri “başıboş modernite”. Nostaljikliğin geleceğe uzanmasını sağlamak, başıboşluğu olgun bir devrimci önderliğe kavuşturmak bugün yapılması gereken iştir. Böylece yeni bir modernite atılımı gerçekleştirilebilir.

Türkiye bu sentezin oluşabilmesine en yakın laboratuvarlardan biri. Ya bu sentezi yapacağız ve dünyaya örnek olacağız ya da çok gerilerden başlamak zorunda kalacağız.