Günümüzde evrim kuramı, genetik mühendislik, biyoteknoloji, ekoloji, tıp gibi temel ve uygulamalı alanlarda büyük aşama göstermiş olan biyoloji biliminin temel felsefesini, bakış açısını oluşturmaktadır. Genetik mühendislik yoluyla bir organizmadan alınan genler başka bir organizmaya aktarılabilmekte ve yepyeni bir canlı oluşturulabilmektedir. Organizmalar arası gen aktarımı canlıların ortak bir atadan geldiğini destekleyen bir kanıttır. Evrim kuramını kabul etmeden hiçbir bilimin yapılması mümkün değildir.
Günümüzde evrim kuramı, genetik mühendislik, biyoteknoloji, ekoloji, tıp gibi temel ve uygulamalı alanlarda büyük aşama göstermiş olan biyoloji biliminin temel felsefesini, bakış açısını oluşturmaktadır. Genetik mühendislik yolu ile bir organizmadan alınan genler başka bir organizmaya aktarılabilmekte ve yepyeni bir canlı oluşturulabilmektedir. Organizmalar arası gen aktarımı canlıların ortak bir atadan geldiğini destekleyen bir kanıttır. Evrim kuramını kabul etmeden hiçbir bilimin yapılması mümkün değildir. Çünkü tüm bilim dalları birbirleri ile ilişki içindedir ve birbirini tamamlarlar; bilim bir bütündür. Periyodik cetveli öğretmeden kimya öğretilemez; Evrim kuramı olmadan da biyolojide ne öğretim ne de araştırma yapılabilir. Evrimi kabul etmediğiniz zaman, fizik ve kimya yasalarını da reddetmiş olursunuz.
Evrim kuramı ve yaratılış öğretisine eşit zaman ayrılması uygulaması Türkiye’de 1985 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nca yürürlüğe konulmuştur. Bu uygulama için köktendinci Hıristiyan grupların yardımı alınmıştır. ABD’de başarılı olamayan köktendincilerin Türkiye’de bu iş için uygun bir ortam buldukları söylenebilir. ABD’de yargı önünde yenik düşmelerine karşın Türkiye’de önlerine hiçbir engel çıkmamış, üstelik Milli Eğitim Bakanlığı’nın işbirliği ile evrim ve yaratılışa eşit zaman uygulamasını Türkiye’de yürürlüğe koymayı başarabilmişlerdir. Milli Eğitim Bakanlığı bu köktendincilerin kitaplarını Türkçe’ye çevirterek basmış ve Yaratılış Modeli adıyla tüm biyoloji öğretmenlerine ücretsiz dağıtmıştır.
ABD’de Scopes, Darwin’in evrim kuramını öğrettiği için 1925 yılında yargılandı ve mahkûm edildi. Ondan sonra uzun bir süre Darwin’in adı biyoloji kitaplarında anılmadı. 1957 yılında Sovyetler Birliği uzaya içinde insan olan bir uydu gönderince, bilimin bir bütün olduğunun ayırdına varan Amerikan hükümetleri büyük bir telaşla müfredatlarını değiştirdi ve Darwin’i de biyoloji kitaplarına dahil ettiler. Bunun üzerine köktendinciler evrim kuramı ve yaratılış “kuramı”na okullarda eşit zaman verilmesi için girişimde bulundular ve bazı eyaletlerde bu konuda yasalar çıkarmayı başarabildiler. ABD’de bilim kuruluşlarının, kiliselerin, insan hakları derneklerinin, biyoloji öğretmenlerinin itirazları ile konu 1980’li yılların başlarında Anayasa Mahkemesi’ne taşındı ve Anayasa Mahkemesi Arkansas’da böyle bir yasayı iptal etti. Bundan sonra tüm eyaletlerde bu yasa laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edildi. Doğaldır ki, bir mahkeme bir bilimsel kuramın doğru olup olmadığına karar veremez. Mahkemeler sadece yaratılış görüşünün dinsel bir görüş olduğuna ve bir fen dersinde bir bilimsel kuramın seçeneğiymişçesine işlenmesinin laikliğe aykırı olduğuna karar verdiler. Köktendincilerin bilimsel yaratılışçılık adını verdikleri görüşleri, bilim karşısında yenik düşünce, bu kez de “bilinçli tasarım” adını verdikleri başka bir “kuram” ile ortaya çıktılar. Bu kuramların ortak özelliği bilimsel olmamalarıdır.
Dünyada çeşitli kültürlerde ve dinlerde yüzlerce yaratılış öyküsü, yaratılış öğretisi vardır. Bunlardan hangisinin doğru olduğuna bilim karar veremez. Zira bu öğretiler bilimsel değildir. Bilimsel bir kuram, deney ve gözlemlerle yanlışlanabilir olmalıdır. Oysa dinlerdeki yaratılış öğretilerini sorgulamak, yanlışlığını göstermek için deney ve gözlem yapmak dinin doğasına aykırıdır.
Yüzlerce yıldır değişmeyen dinsel öğretiler ile sürekli olarak değişen ve gelişen bilim ve teknolojiyi karşı karşıya getirmek toplumların gelişmesine, ülkelerin kalkınmasına önemli zararlar verir. Bir derste sorgulamayan dinsel bir öğreti ile bilimsel bir kuramı karşı karşıya getirmek öğrencileri korkunç bir ikilem içine iter. Acaba hangisi kabul edilmelidir? Bu da bilimsel düşünceye tamamen aykırıdır. Bilim bir olayı açıklamak için bir hipotez ileri sürer ve bu açıklamanın öngördüğü şeylerin gerçekleşip, gerçekleşmediğini deney ve gözlemlerle sınar. Eğer hipotezin öngörüleri, gerçekleşirse hipotez desteklenir, fakat asla “ispatlanamaz”. O nedenle bilim insanları o gün için olayları en iyi açıklayan kuramları geçici olarak görürler. Sürekli olarak bu sınavlardan geçen, birçok olayı açıklayan bir hipoteze, kuram denir. Darwin’in evrim kuramı da böyledir. Bilimde yanlışlanan kuramların yerini daha açıklayıcı olan yenileri alır. Bilimsel kuramların en değişmez özelliği değişebilir olmalarıdır. Bu özellikleri ile dinsel dogmalardan ayrılırlar.
İşte bu nedenle bir dogma olan dinsel görüşlerle sorgulanabilen, yanlışlanabilen bilimsel kuramlar bir arada öğretilemez. Böyle bir uygulama özgür, eleştirel düşünceyi engelleyerek bilimin, dolayısıyla da toplumun gelişmesini ve kalkınmasını engelleyecektir.
(Bilim ve Gelecek Kitaplığı’ndan çıkan Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği adlı kitaptan, s.392-394)