Hazırlayan: Elisabeth Pain
Çeviri: Hakan Sert
Başarısızlık: Bilim Neden Bu Kadar Başarılı?
Yazar: Barry Stuart Firestein
(Başarısızlık, Çev. Ufuk Tonka, Alabanda Yay., 2017, 196 s.)
Bilim, başarısız deneylerin gündelik aksaklıkları, yanlışlanmış hipotezler ve aylar süren çalışmaların yanlış neticelenmeleriyle doludur. Başarısızlık: bilim neden bu kadar başarılı kitabı, bilimsel gelişmenin en önemli yapıtaşlarından birinin başarısızlığa uğramak olduğunu; hatta bilimcilerin başarıya uğraşmak için başarısızlığı arzulamaları gerektiğini savlıyor. Stuart Firestein, hatayı asgari düzeyde tutmaktan ziyade, belirsizliklerin kucaklanmasını ve yaratıcı olmaya giden yolda mağlubiyetlerin üzerine gidilmesi konusunda okuyucuya cesaret aşılıyor. Yazarın fikirleri, özellikle lisansüstü öğrencilik yıllarımda benim için oldukça faydalı oldu. Lisans hayatım boyunca daima mükemmelliği aradım ve lisansüstüne geçme süreci zorlayıcı oldu. Firestein’ın yaklaşımını benimsemem, laboratuvardaki başarısızlıklarımı yeniden gözden geçirmeme ve çalışmalarımı sabırla sürdürmeme yardımcı oldu. Böylece sadece geçici aksaklıkları kabul etmekle kalmıyor, yol boyunca karşılaştığım engellerden de kendime dersler çıkarıyordum.
Samuel A. Killackey (Toronto Üniversitesi’nde ilaç laboratuvarı ve patobiyoloji alanında doktora öğrencisi)
Seçim Paradoksu: Çok Neden Azdır
Yazar: Barry Schwartz, (Bolluk Paradoksu, Çev. Şeyda Odabaş, Mediacat Yayıncılık, 2018, 280 s.)
Doktora çalışmamın sonunda, hayatımın hangi yöne savrulacağı hakkındaki belirsizlik, beklenmedik ve katlanılamaz bir endişeye kapılmama sebep olmuştu. Doktora sonrası araştırmaya yönlenmeyi istemiş fakat seçeceğim konu, laboratuvar, ülke veya şehir hakkında bir karara varamamıştım. Seçimlerin verdiği özgürlük oldukça kafa karıştırıcıydı ve bende korku yaratıyordu. Barry Schwartz’ın Seçim paradoksu kitabını okudukça, sınırsız sayıda gözüken seçeneklerin neden zorluklar ve hatta pişmanlıklar yarattığına dair kafa karışıklığım aydınlığa kavuştu. Meselenin özü şu ki, kendimiz için ‘özgürce’ yarattığımız kimliklerin getirdiği sorumluluk psikolojik olarak yıpratıcı olabiliyor. Schwartz’ın kitabında verdiği tavsiye ise sahip olduğumuz seçimleri sınırlandırıp yalnızca en önemli olanlara odaklanmamız ve seçimlerin yarattığı pişmanlıklardan kaçınmamız yönünde. Schwartz’ın önerileri, zihniyetimi yeniden şekillendirmemde, seçimlerimi gerçek kişisel çıkarlarıma göre kısıtlamamda, içgüdülerimi takip etmede ve kararlarımı tamamen benimseyerek attığım her adım için minnettar olmamda tüm kariyerim boyunca yardımcı oldu. Irini Topalidou (Washington Üniversitesi’nde moleküler biyoloji ve genetik araştırmacısı)
İkna Sanatı: Kişisel ve İnternet Üzerinden Bağlantı Kurmadaki Temel Rehber
Yazar: Susan RoAne
Lisansüstü öğrenimden fakülte pozisyonuna geçtiğim sıralarda, yeni sosyal ve profesyonel çevre ile iletişimde ortaya çıkan yaygın bir korkuya teslim olmuştum. Yanlış bir şey söyleme veya yanlış anlaşılma endişesinden ötürü, meslektaşlarım arasında düşüncelerimi açıkça dile getiremez olmuş ve güven eksikliği sorunu yaşıyordum. İnsanlarla doğal bir iletişim kuramayacağımdan korkuyor ve profesyonel konularda reddedilme olasılığından o kadar çekiniyordum ki ilişkilerimi minimum düzeyde tutmayı ciddi ciddi düşünür olmuştum. Ancak daha sonra İkna Sanatı kitabıyla tanıştım. İkna Sanatı, bir yandan korkunun normalliğini kabul ederken, diğer yandan anlık örnekler sunarak korkunun okuyucuyu paralize etmemesi üzerine odaklanıyor. Bu açıdan Susan RoAne’nin kitabı, yeni insanlarla tanışmada ve bağlantı kurmada okuyucunun yaklaşımını değiştirecek türden ve pratik ancak oldukça güçlü bir araç sunuyor. Bu kitaptan çıkarılacak sayısız ders var; zor bir asansör konuşmasının nasıl yapılacağından tutun da internetteki varlığınızı nasıl optimize edeceğinizle ilgili birçok örnek var. Ancak bunlar arasında kitaptan edindiğim ve geçiş dönemim boyunca bana yardımcı olan en büyük ders, yeni karşılaşmaları potansiyel olarak korkunç deneyimler olarak görmekten ziyade, onları etkileşimde bulunduğumuz insanlar hakkında daha fazla şey öğrenmek için heyecan verici fırsatlar olarak benimsememiz gerektiği oldu.
Asia L. Dowtin (Michigan Devlet Üniversitesi’nde kentsel tarım alanında doçent)
Genç Bilimciye Mektuplar
Yazar: Edward O. Wilson (Genç Bilimadamına Mektuplar, Çev. Mihriban Doğan, Say Yayınları, 2014, 220 s.)
Minimalist olmaya çalıştığımdan ofisimde bir düzine civarında kitap bulundurmaya çalışıyorum. Fakat daima ofisimde bulundurduğum tek kitap ise, doktoramın son senesinde elime geçen Edward O. Wilson’un Genç Bilimciye Mektuplar adlı eseridir. Çok sevgili cıvık mantar çalışmalarımı anlamlandıracağım doktora tezimi yazmaya başlamamdan birkaç hafta önceydi. Wilson, yazdıklarıyla içimizdeki merakı ortaya çıkarıp, tek bir hedefe odaklanmış çalışmaların aslında nasıl da büyük bir bulmacanın parçaları olduğunu ortaya koyuyor. Doğa ile ilgili çocuksu şaşkınlığımızı yeniden ateşledikten sonra, genç araştırmacılarının karşılaştığı diğer meselelere ustaca değiniyor ve hayatımız boyunca edindiğimiz yetersizlik ve başarısızlık korkularını ortadan kaldırıyor. Hepsinin ötesinde Wilson, bahsedilmeyenden bahsediyor: bilimciler hayallere dalarlar ve bazen de başarısız olurlar. Fakat başarısızlığın yalnızca normal bir şey olduğundan değil, aynı zamanda gerekli de olduğunu vurguluyor. Doktora süresince, bu şüphelere sahip tek kişi olup olmadıklarını merak eden çok az araştırmacı var. Wilson’ın bakış açısı, bu korkunun bir kısmını hafifletip genç araştırmacılara destek oluyor.
Allison Perrigo (Gothenburg (İsveç) Küresel Biyoçeşitlilik Merkezi Koordinatörü)
Olumlu Hayır Diyebilmenin Gücü
Yazar: William Ury
Lisans öğrenciliğim sırasında karşıma çıkan her öneri ve teklife “evet” demem gerekirmiş gibi hissediyordum ve doğal olarak gerçekten yapmak istediğim şeyler için pek bir zamanım olmuyordu. Lisansüstü çalışmalarımda başarılı olmak için daha fazla odaklanmam gerekiyordu. Olumlu Hayır Diyebilmenin Gücü farkına varmamı sağladı ki “hayır” diyebilmek sadece kendi amaçlarıma ulaşmamı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda özel ve mesleki hayatımda beni doğrudan ilgilendirmeyen teklif ve fırsatlara karşı bir koruma mekanizması sağlıyor. Kitap boyunca hedef ve ilgi alanlarımın önceliklerini belirlemeyi, bir konu hakkında ne kadar başarılı olabileceğimi, ne zaman hayır demem gerektiğini ve bunu yaparken de gelecekteki ortak çalışma olasılıklarını ise göz önünde bulundurmak gerektiğini öğrendim. Yakın zamandan bir örnek vermek gerekirse, bir konferansın organizasyonuna yardım teklifi almış ve bu konuda epey heyecanlanmıştım. Ancak hali hazırda elimdeki işleri göz önüne aldığımda teklifi reddetmenin benim için en mantıklı karar olduğu sonucuna vardım. Teklif eden kişiye beni düşündüğü için teşekkürlerimi ilettim ve başka organizasyonlar için iletişimi koparmamız gerektiğini söyleyerek, gelecekteki olası işbirliklerine kapıyı araladım.
Brittany Jack (Kansas Üniversitesi Medikal Merkezi’nde hücre biyolojisi alanında doktora öğrencisi)
Kalıcılık: Neden Bazı Fikirler Yaşarken Diğerleri Ölür?
Yazar: Chip Heath ve Dan Heath, (İşte Bu Fikir Tutar, Çev. Elif Özsayar, Sola Unitas, 2018, 320 s.)
Bir makaleyi okumayı bitirdikten sonra, yazının ana fikrini bile zar zor hatırladığınız ve geriye dönüp tekrar okuduğunuz oldu mu? Veyahut tam tersi; tek satır bile geriye dönmeden tüm makaleyi okuyup anladığınız oldu mu? Kalıcılık tam da bu fenomene odaklanıyor: bir fikri unutulmaz kılan şey ne olabilir? Kitaba göre kalıcılık sağlamış fikirlerin en temel ortak özellikleri; basit, beklenmedik, sağlam, güvenilir, duygusal ve akıcı olmalarıdır. Bu çerçeveden bakmaya başladıktan sonra, yazdığım makaleler daha etkili olmakla kalmadı, aynı zamanda araştırmalarımda daha büyük stratejiler geliştirmemi sağladı. Heath’lerin kitabı, fikirlerimi sadeleştirmeme ve ana hattı kaybetmeden aktarabilmeme yardımcı oldu.
Alona Fyshe (Edmonton Üniversitesi’nde Psikoloji ve Bilgisayar Bilimleri alanında doçent)
Kaplan Yazıyor: Sanat, Kültür ve Benlik
Yazar: Gish Jen
Çinli göçmen ebeveynlere sahip olup, Amerika Birleşik Devletleri’nde doğan Gish Jen, Kaplan Yazıyor adlı kitabında, Doğu ve Batı inanışlarının kimliğini nasıl etkilediğini araştırıyor. Jen’in kendi benliğini tanımlama ile aile geleneklerine bağlı kalma arasında yaşadığı çelişkiler, birinci nesil bir Hintli göçmen olarak beni doğrudan yansıtıyordu. Ailem, gelenekselliğe ve miadını çoktan doldurmuş toplumsal cinsiyet rollerine önem verir ve kariyer planlarımı hep birlikte almamız gerektiğini düşünür. İlgi ve alaka duymamdan ötürü akademik kariyeri yapmak niyetindeyken, ailem maaşlı bir işe girmem gerektiğini düşünüyordu ki bu da sayısız çatışmalara neden oluyordu. Bu tür sorunların kalıcı ve kapsamlı çözümleri yoktur. Fakat Jen’in kitabı, bir göçmenin kimliğini meydana getiren etkenleri yeniden yapılandırmasına, kökeni ne olursa olsun kariyerini şekillendirirken bağımsızlık ile karşılıklı bağımlılık arasında bir denge kurmasına yardımcı oluyor.
Arnav Chhabra (Harvard-MIT Teknoloji ve Sağlık Bilimleri’nde medikal mühendisliği ve medikal fizikte doktora öğrencisi)
Uzmanından Kadın Akademisyenler İçin Kusursuz Tavsiyeler ile Uzmanından Kadın ve Erkek Akademisyenler İçin Daha Kusursuz Tavsiyeler
Yazar: Emily Toth
Doktora sonrası araştırmadan fakülte üyeliğine geçiş bazen uçaktan paraşütsüz atlamaya benzeyebiliyor. Kariyerimin o zamanlarında ben de benzer bir hissiyata kapılmıştım ancak şans eseri Emily Toth’un iki harika kitabıyla karşılaştım. Kitaplar, yeni (ya da deneyimli) bir akademisyen olarak karşı karşıya kalmayı hayal edebileceğiniz her türden konu hakkında değerli tavsiyelerde bulunuyor. Yazarın keskin ve mizahi dili de kitabı oldukça eğlenceli kılıyor. Aldığım önemli tavsiyelerden biri, mükemmel değil yeterli olmanın normal olmasıdır. Bir diğeri ise, çok önemli olmayan işlerden ödün vererek daha önemli olanlara odaklanmanın bir başarısızlık olmamasıdır. Toth, yeni bir enstitüye başlayan akademisyenlerin bölümdeki her profesörü öğle yemeğine çıkarması gerektiğini tavsiye ediyor. Bu erken ilişkiler, benim için bölümümün olumlu ve olumsuz yönlerini algılamada ve bir ömür sürecek arkadaşlıklar kurmama yardımcı oldu.
ArnavLynn Kamerlin (Uppsala Üniversitesi (İsveç), biyokimya profesörü)
Alex ve Ben: Bir Bilimci ve Bir Papağan Hayvan Zekasının Kayıp Dünyasını Nasıl Keşfetti?
Yazar: Irene Pepperberg
Alex ve Ben görünürde bir popüler bilim kitabıdır ancak bunun ötesinde, Irene Pepperberg’in akademide karşılaştığı zorlukları nasıl aştığının ve bunun kişisel hayatını nasıl etkilediğinin de bir hikâyesidir. Kitabı kariyerimin çalkantılı bir evresinde okudum ve Irene’nin hikâyesi bu dönemi atlatmama yardımcı oldu. Şu anda bulunduğum doktora sonrası araştırma pozisyonuna girmeden önce, iki yıl boyunca yaptığım tüm burs ve iş başvurularından sonuç alamamış ve işsiz kalmıştım. Umutsuzdum ve kendi değerimi sorgular olmuştum. Akademik bir kariyere devam etmem mi, yoksa yönümü tamamen değiştirmemi mi gerektiğini düşündüm ancak akademik yayın yapmayı da bırakmadım. Daha da önemlisi deli gibi okuyordum. Kariyerinde birçok başarıyı yakalamış Pepperberg’in de herhangi bir akademisyen gibi zorluklarla karşılaştığını okumak iç rahatlatıcı olmuştu. Herkes gibi onun da başarısızlıkları ve işsiz kaldığı dönemler vardı ancak pes etmemişti. Pepperberg, kararlılığın, saygın meslektaşların ve sağlam araştırmaların –ayrıca eminim, kitaba adını da veren Afrika gri papağanı hikâyesi de- onu ne kadar ileri taşıyacağını gördü. Kendi kariyer yolculuğum sırasında duymam gereken mesaj buydu ve bunu asla unutmayacağım.
Stephen Poropat (Swinburne Teknoloji Üniversitesi’nde paleontoloji alanında doktora sonrası araştırmacısı)
Kaynak:
1)https://www.sciencemag.org/careers/2018/09/these-books-can-offer-career-guidance-and inspiration?utm_source=sciencemagazine&utm_medium=facebook-text&utm_campaign=thesebooks-21476