Türkiye’de Eylül ayı hiçbir zaman bu kadar kitlesel bir şekilde dört gözle ve ümitle beklenmemiştir. Malum, Eylül ayında Haziran direnişinin en etkin dinamiklerinden olan üniversite ve liseli gençlik ile taraftar gruplarının tatili bitecek, yeniden bir araya gelip eylemliliklere devam edeceklerdi. Zaman ilerledi, önce statlar beklentileri boşa çıkarmadı. “Her yer taksim, her yer direniş” sloganının statları aşıp taraftarların doldurduğu her mekânda yankılandığını, futbol izleme eyleminin nasıl politikleştiğini, bugüne kadar aşağılanan taraftar kültürünün, artık direniş kültürünü de içselleştirmiş olduğunu gördük.
Gençlerse eyleme geçmek için düdüğün çalmasını beklemedi. ODTÜ’lüler, yapımı kısa bir süre önce başlayan ve yerleşke içinden geçecek olan “ODTÜ Yolu” projesine karşı nöbete koyuldular. Yerleşkelerindeki yarım asırlık binlerce ağacın kentsel ranta kurban edilmesine karşı çıkan ODTÜ’lüler destekçileri ile birlikte polisin ve Melih Gökçek’in tacizlerine rağmen, gece-gündüz nöbetteler. Bu daha başlangıç, hem ODTÜ hem Türkiye için… Önümüzde bir pastırma yazı değil, uzun soluklu kavurucu sıcaklar var. “Yol bize doğru geldikçe biz buradan yola doğru büyüyeceğiz” diyen ODTÜ’lülere selam gönderiyor, üniversiteli gençler ve taraftarların sesleriyle birlikte sıcaklığını hissettiren halk hareketinin yeni dönemini coşkuyla karşılıyoruz.
***
Bizler umutla yeni bir döneme hazırlanırken, emperyalizm de yeni bir savaşın çanlarını çalmakta. Bugüne kadar emperyalizmin ali cengiz oyunlarına ve gerici çetelerine iki yılı aşkındır direnen, teslim olmayan Suriye’ye saldırı kapıda. Emperyalizm, Ortadoğu’da egemenliğini güçlendirmek adına bölgeyi kan gölüne çevirme niyetinde. Bu “demokrasi götürme” yalanına, demokrasi tutkunu AKP de kayıtsız kalmıyor; özellikle Haziran direnişi ile ağabeylerinin gözünde kaybettiği itibarı Suriye halkının kanı ve geleceği üzerinden kazanma planları yapıyor. İnanıyoruz ki, Türkiye’nin aydınlık halkı, emperyalizmin en gözde çocuğu olmaya ant içmiş AKP’nin bu büyük suçunu da göz ardı etmeyecek. Cevabını “Hükümet istifa” seslerini yükseltip, yollarının birleştiği Suriye halkı ile dayanışarak verecek.
***
Geçtiğimiz ay, Devrimci Karargâh davasının neticelendiğini, kurgusal bir iddianame ile pek çok sanığın yıllarca hapis cezası aldığını ve dava sonucu AKP yargısından nasibini alanların arasında “Bilim ve Gelecek” emekçilerinden Baha Okar’ın da olduğunu yazmıştık. İddianamede Baha’nın 2005-2007 yılları arasında Kuzey Irak’ta olduğu iddiasının yer alıyordu; fakat bizler bu süre boyunca Baha ile yan yanaydık. Başlattığımız kampanya ile bahsi geçen yıllarda Baha ile bir şekilde temas kurmuş olan okur, yazar ve dostlarımızı, bu tanıklıklarını bahaokaraozgurluk.com internet adresinden paylaşmaya çağırıyoruz. Kampanya metnini ve ilgili haberleri bulabileceğiniz internet sitesinin, Baha ile dayanışmanın örüldüğü kitlesel bir havuza dönüşeceğini umuyoruz.
***
Elinizdeki sayı, İslam’ın barışmadığı, barışma ihtimalinin dahi olmadığı ve bu nedenle zaman geçtikçe kendisini çağ dışına sürükleyen iki meseleye değindik: Aydınlanma ve kadın. Kapak dosyasında Hasan Aydın tarafından derlenen, filozoflar hakkında verilmiş ölüm fetvalarına özellikle dikkat çekiyoruz. Bu fetvalar İslami geleneğin bilim düşmanlığının boyutlarını göstermesi bakımından önemli ve çarpıcı. İslam’ın, AKP iktidarı sayesinde her zamankinden daha yoğun bir biçimde hatırladığımız bir başka düşmanı ise kadınlar. “İslam’da kadın” başlıklı dosyada İslam’ın neden kadın ve kadın cinselliğini denetleme arzusunda olduğunun tarihsel nedenlerini güncel örnekleriyle birlikte bulacaksınız. İslami karanlığın sacayağını oluşturan bu iki başlığa ilişkin keyif ve ilgiyle okunacak dosyalar hazırladığımızı düşünüyoruz. Umarız sizler de beğenirsiniz.
Dostlukla kalın…