Elinizdeki sayıyla birlikte Bilim ve Gelecek ikinci kez “dalya” dedi. Gerçi bu hazırladığımız 202. dergi; çünkü salgın kısıtlamalarının en yoğun olduğu Nisan ve Mayıs aylarında dergimizi “olağanüstü sayı” adı altında internetten herkese açık olarak yayımlamıştık. Ama biz yine de basılı dergileri dikkate alalım ve Aralık 2020 tarihli dergiye 200. sayı diyelim.
17 yıldır aksamadan çıkan bir derginin geçmişini, yaptıklarını, kazanımlarını, başarılarını aktarmanın fazla bir anlamı olduğunu düşünmüyoruz. Karşımızdaki kitaplığın iki koca rafını doldurmuş 200 sayı, bir aydınlanma kalesinin tuğlaları olarak duruyor. Bunu kadim okurlarımız belki bizden de daha iyi biliyorlar zaten. Geçmişiyle övünmek bir yaşlanma belirtisidir ve -yaşlandığımızın bilincinde olmakla birlikte- bunu yapmak (daha doğrusu tekrarlamak) istemiyoruz. Bilim ve Gelecek’in geleceğini tartışmak ise gereklidir ve bu noktada oldukça sıkıntılı olgu ve süreçlerden söz etmek zorundayız.
Bilim ve Gelecek’in bayi ve kitapçılardaki satışı bir yıl önceye göre yarı yarıya düştü. Basılı dergi aboneliği sayımızda da istikrarlı bir düşüş var. Buna karşılık e-abone sayımız bir yıl önceye göre üç kat arttı. Basılı yayıncılık aleyhine (ve e-yayıncılık lehine) bir gidişat olduğu uzun süredir belliydi, ama pandemi bu süreci neredeyse tamamladı. Bilim ve Gelecek’i hâlâ basılı olarak okumak isteyenler için az sayıda basıp, esas olarak e-yayıncılığa geçebiliriz; sorun burada değil. Sorun, Bilim ve Gelecek gibi dergilerin okuma oranlarının ne durumda olduğunda ve elbette mali konularda. Bizim gibi yayınlar internet yayıncılığından kurumlarını sürdürebilecek kadar gelir elde edemiyorlar. Eğer buradan elde edilecek gelirle çark döndürülmek isteniyorsa yayın biçimini ve hatta içeriğini değiştirmek gerek. Uzun, ayrıntılı bilimsel makaleler e-ortamda ne kadar okunuyor, bilemiyoruz. Kısacası, Bilim ve Gelecek’in temel ilkelerinden taviz vermeden, internet alanında okunur-satılır bir dergiyi nasıl oluşturacağız; acilen düşünmemiz ve tedbirlerini almamız gereken sorun budur. Okurlarımızdan ve yazarlarımızdan da öneriler bekliyoruz. Bu konuyu daha geniş tartışacağız. Belki derginin kapak dosyası bile olabilir, çok boyutlu bir sorun.
Fakat hemen bazı adımlar atmak gerekiyor. Ulusal dağıtımdan çekiliyoruz. Çünkü yüzlerce dergiyi hurdaya yollamak anlamına geliyor. Bunun satışla da ilgisi yok. Hatta daha fazla satmak isterseniz daha fazla dergiyi hurdaya yollamak durumundasınız; çünkü en az yüzde 50 iade oranı cenderesini bu sistemde aşmanın olanağı yok. Tekel halindeki ulusal dağıtım firmasının dayatmaları da hesaba katıldığında bu tür bir dağıtımı mali olarak kaldırmanın olanağı yok.
Mümkün olduğunca fazla satış noktasına dergi yollamaya çalışacağız. Ama yine de özellikle taşrada bulunan ve DNR’lerden dergi alan okurlarımız dergiye ulaşmakta zorlanacaklar. Bu okurlarımızı abone olmaya davet ediyoruz. Onlar biraz fedakârlık yapacaklar, ama biz de yapacağız: Posta idaresinin hali malum. Abonelerimize dergilerini -maliyetini göze alarak- kargo ile yollayacağız.
Dergiye ulaşmanın ikinci yolu internet aracılığıyla dergiyi sipariş etmek. Bilim ve Gelecek sitesinden de olabilir, dergimizin satışa sunulduğu başka internet sitelerinden de. Bu siparişleri de kargo ile yollayacağız. Ve elbette internetten de okuruz diyen okurlarımızı e-abone olmaya ve bulmaya çağırıyoruz.
Bilim ve Gelecek şu veya bu biçimde devam edecek. “İkinci Dalya” derken bunun da sözünü verelim.
Dostlukla kalın…