Dr. Hüseyin Karakuş
Spinoza kimilerine göre tanrı sarhoşu, kimilerine göre kripto ateisttir. Bana göre Tanrı’yı din hapishanesinden kurtaran adamdır. Tanrı’yı, felsefe ve bilim adına bir kez daha göklere çıkartan Descartes’ın yaşadığı dönemde yeniden yeryüzüne indirmek, her bilim ve felsefe adamının harcı değildir. Spinoza nasıl Spinoza oldu? Gelin bunu bir masalla anlatalım.
Bir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar dünyada “İnanan” adında büyük bir ülke varmış. İnanan ülkesinin de Tanr adında bir kralı varmış. Kral Tanr dünyada adaleti ile nam salmış. İnanan halkı yoksul olsa da kralın sağladığı hak ve adalet ortamında huzur içinde yaşıyormuş. Kral Tanr’ın en büyüğü Usa, ortanca İsa, en küçüğü Hammed adında üç oğlu varmış. Kral Tanr çocuklarını devlet yönetimine hiç karıştırmadan, huzur ve dostluk içinde gençliklerini yaşamalarını sağlamış. Bu düzen epey uzun sürse de yaşlanan Kral Tanr bir gün hastalanmış ve ölmüş. Hemen saray ileri gelenleri toplanmış, şehzadeleri de toplamışlar, durum değerlendirmesi yapmışlar. Kralın öldüğünün duyulmasının ülke huzurunu bozacağı düşünülerek gizlenmesi kararı alınmış. Kralın tahtta oturur vaziyette mumyalanmasına karar vermişler. Şehzadelerin yaş sırasına göre ülkenin başına geçmesi istenmiş. Şehzadeler de bu kararı kabul etmişler.
Kralın yaşlı ve yorgun olduğu için artık ülke yönetimiyle uğraşmayacağı onun talimatları ile ülkeyi Usa’nın yöneteceği tüm ülkeye duyurulmuş. Kral Tanr kendi sarayında koruma altına alınmış. İlk başlarda her şey eskisi gibi gitmiş. Senede bir kez kral Tanr’ın mumyası meydanda halka gösteriliyor, halk hâlâ kral Tanr’ın talimatları ile yönetildiğini sanıyormuş. Bu gösterinin ardından Usa ülkeyi bildiği gibi yönetiyormuş. Gel zaman git zaman şehzade İsa krallık için sabırsızlanmaya başlamış. Usa’nın adaletinin baba kral Tanr’ın adaletinde farklı olduğunu söyleyenler de çoğalmaya başlamış. İsa, Usa’nın yönetiminden hoşlanmayanlarla kulis çalışmalarına başlamış. Usa’yı devirmek istiyor, baba kralın statüsünü bozmadan nasıl yapacağını planlıyormuş. Derken bir gün çevresindeki bir avuç kişi ile isyan çıkarmış. Baba Kral Tanr’ın ülkeyi yönetim talimatlarını Usa’ya değil kendisine verdiğini, bu nedenle kendisinin kral olması gerektiğini ilan etmiş. Ülke, şehzade Usa’ya inananlar ve şehzade İsa’ya inananlar olarak ikiye bölünmüş. Kral Tanr’ın sarayı iki ülke parçasının sınırında kalmış. Şehzade İsa ve Usa kralın sarayına ayrı ayrı giriyor, aldıkları yeni talimatlarla çıkıyormuş. İkisi de kralın öldüğünü açıklamaya cesaret edemiyormuş. Birkaç yıla kalmadan son şehzade Hammed’de de kıpırdanmalar başlamış. İsa ile Usa’ya yaranamayıp yeni arayış içinde olanlar Hammed’in çevresinde toplanmaya başlamışlar. Bu kez Hammed çevresindekilerle birlikte isyan çıkarmış. Kral Tanr’ın gerçek talimatları kendisine verdiğini diğer kardeşlerin söylediklerinin doğru olmadığını açıklamış. Ülke Hammed’in hakimiyetinde bir parçaya daha bölünmüş. Kral Tanr’ın sarayı üç parçanın kesişme yerinde özel bir muhafız alayı ile korunuyor, üç şehzadeden başka kimse saraya girip çıkamıyormuş. Şehzadeler yalancıktan kralın odasına girip çıkıyorlar “kral bize şu talimatları verdi” diye yeni kararları açıklıyorlarmış.
Günlerden bir gün üç parçaya ayrılmış Kral Tanr’ın ülkesine Pinoza adında meraklı bir gezgin gelmiş. Gezgin Pinoza Kral Tanr’ın üç şehzadeyle birlikte sarayın balkonuna çıkarılmasına da şahit olmuş. Ülkenin yaşlılarından kralın ülkeyi nasıl yönettiği ile ilgili bir yığın olay dinlemiş. Şimdiki üç şehzade kralın yönetimleri ile anlatılanlar büyük bir tezat oluşturuyormuş. Pinoza daha da meraklanmış. Artık konuşmayan yalnızca yılda bir balkonda görünen kralla görüşmenin yollarını aramaya başlamış. Saraya üç şehzadeden başka birinin girme girişimine dahi ölüm cezası verildiğinden gizli giriş yolları araştırmış. Sonunda saraya girişi olan bir dehliz bulmuş. Bir gece gizlice saraya girmiş. Saray muhafızlarına görünmeden kralın odasına dalmış. Korkunç gerçekle karşılaşmış. Kralın içi doldurulmuş yüzü boyalı mumyası tahtta oturur vaziyette duruyormuş. Hemen saraydan kaçan Pinoza günlerce kendine gelememiş. Ne yapacağına karar verememiş. Saraya girdiğini, kralın ölüsüyle karşılaştığını söylese kimse inanmayacak ve hemen yakalanıp öldürülecek. Ama gerçeği söylememeyi, halkın aldatılmasına göz yummayı da kendine yakıştıramıyor. Sonunda bir çözüm bulmuş. Kral tanrın yönetimini bilen yaşayan ülkenin yaşlıları ile tek tek saatlerce konuşmuş. Eline kalem defter almış, kralın bütün kararlarını örneklerle not etmiş. Benzer olaylarda nasıl benzer kararlar verdiğini tespit etmiş. Üç şehzadenin “kralın emridir” diye açıkladıklarının nasıl birbirine ters şeyler olduğunu göstermiş. Artık şehzadelere inanılmaması gerektiğini, kralın eski kararlarına bakılarak yeni olaylarda nasıl karar verebileceğini herkesin tahmin edebileceğini örneklerle anlatmış. Tuttuğu notlara “Etika” adını vermiş. Pinoza öldürüleceği korkusuyla notlarını bir iki dostundan başka kimseye göstermemiş. Pinoza’nın ölümünden sonra bu notları bulan dostları gizlice çoğaltarak sağa sola yaymışlar. Bu notlar sonradan kitaplaştırılarak bize kadar ulaşmış. Anlayanlar murada ermiş masal burada bitmiş.