Ana Sayfa Bilim Gündemi Narin’in askeri, Reşit’in yoldaşı olmak…

Narin’in askeri, Reşit’in yoldaşı olmak…

353
0

Ender Helvacıoğlu

Geçtiğimiz günlerde toplumda infial yaratan, hepimizin vicdanını sızlatan ve isyan ettiren iki olay yaşandı.

Birincisi, Artvin-Hopa’da Cankurtaran ormanının maden işletmeleri tarafından talan edilmesine karşı mücadele eden köylülere yönelik silahlı saldırı sonucunda Reşit Kibar adlı yurttaşın öldürülmesi.

İkincisi, Diyarbakır iline bağlı Tavşantepe köyünde 8 yaşındaki bir kız çocuğunun (Narin Güran) ailesi de dahil kolektif bir cinayet sonucu katledilmesi, cesedinin 19 gün boyunca bulunamaması ve cinayet nedeninin hâlâ tam olarak aydınlatılamaması.

Biri, Türkiye kapitalizminin gelinen noktada nasıl vahşice işlediğinin göstergesidir. Diğeri ise Türkiye gericiliğinin, tarikat-aşiret-siyaset düzeninin (Türkiye feodalizminin de diyebiliriz) karanlık çarklarının göstergesi.

Asıl mesele Narin’in nasıl öldüğü değil; o işin adli kısmı, elbette açığa çıkarılmalı, suçlular cezalandırılmalı. Ama asıl mesele cinayetin bütün bir toplulukça örtbas edilmeye çalışılması. Bu noktada tarikat-aşiret-gerici siyaset düzeninin birey hayatını (hakkını) hiçe sayan karanlığını görüyoruz. Cumhuriyet ile feodalizmin farkını görüyoruz.

Tavşantepe köyünün bir tarikat ve yasadışı örgüt üssü olduğu ve bunun yüksek siyaset (ve devlet) tarafından bilindiği, korunup kollandığı o kadar açık ki. Narin görmemesi gereken bir şeyi gördü bu nedenle öldürüldü deniyor. Neyi gördüğünün fazla bir önemi yok. Narin, tüm Türkiye’ye işte bu kopkoyu ortaçağını gösterdi; ne yazık ki cesediyle…

Kimse “gerici halk” türünden teoriler öne sürmesin. Gerici olan Türkiye’nin -Reşit ve Narin cinayetleriyle tüm çıplaklığıyla ortaya çıkan- düzenidir. Elbette bu vahşi kapitalizm ve koyu feodalizm, AKP-MHP iktidarının kanatları (koruması, teşviki) altında çarklarını döndürüyor.

***

Evet, bir karanlığın içindeyiz ama ben yine de olumlu bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bu tür olaylar daha önce de yaşandı; ama bu kez toplumsal tepki öncekilerden çok daha geniş ve radikaldi. Bu da toplumda iktidara karşı tepkilerin birikmekte ve bardağı taşıran son damlanın yaklaşmakta olduğunu gösteriyor. Bu son iki olayda ortaya çıkan tepkinin, çiftçilerin, işçilerin, emeklilerin, öğretmenlerin, esnafın, gençlerin yoksullaşmaya, ağır vergilere, işsizliğe karşı tepkileriyle birleşebileceğini ve tek bir slogan altında (Hükümet İstifa) ortaklaşacağını görmek zor değil.

Bu ülke çürümüştür, bitmiştir, ahlaki çöküntü vardır türünden tespitler gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Evet, madalyonun bir yüzünü ifade ediyorlar. Ama madalyonun diğer yüzü de vardır: bu çürüme ve dağılmaya karşı toplumcu tepki. Bu tepkinin çoğaldığını da görmek gerekir. Dayanacağımız olgu budur.

Bu ülkeyi bir sömürge, bu toplumu köleler ve kullardan oluşan bir ümmet haline dönüştüremeyecekler. Cumhuriyet öncesine döndüremeyecekler. İki cinayet ne yapmak istediklerini gösteriyor; ama cinayetlere karşı tepki de buna izin verilmeyeceğini…

NOW ana haber sunucusu Selçuk Tepeli çok çarpıcı bir tespit yaptı geçen gün. “Evet, hepimiz Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Peki, Mustafa Kemal kimin askeriydi?” diye sordu ve yanıtladı: “Mustafa Kemal, Narin’in askeriydi!” Çok doğru. Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.

Hepimiz Narin’in askeri ve Reşit’in yoldaşı olmalıyız bugün. Üzerinde özgür, eşit ve kardeşçe yaşayacağımız bir vatan istiyorsak.