Dr. Hüseyin Karakuş
11 Eylül öncesinde ABD’nin Ortadoğu ve Müslüman politikası “çıkarlarımıza, petrolümüze dokunmayın da kendi içinizde ne halt ederseniz edin” çizgisindeydi. 11 Eylül İkiz kuleler saldırısından sonra ABD, İslam aleminde olan biteni bilme, ihtiyaçlara göre yeniden dizayn etme kararı aldı. Bu amaçla büyük Ortadoğu projesi (BOP) ve sonrası genişletilmiş Ortadoğu projesi (GOP) devreye sokuldu. Amaç Müslümanları birbirine düşürüp, başlarını kaldıramayacak, emperyalizmi ve ABD’yi göremeyecek hale getirmekti. GOP’un ana taktikleri kısa vadede işgallerle istenmeyen iktidarları değiştirmek, uzun vadede Müslümanları birbirine kırdırarak istikrarı engellemekti. Silahlar Batı dünyasından taşınacak, tetiği çeken Müslüman parmaklar olacak ve sonrasında Batı dünyası vahşeti lanetleyecekti. İşgal et-yok et taktiği ile Kaddafi ve Saddam Hüseyin gibi sivrilen başlar koparıldı.
Uzun vadeli birbirine kırdırma ise iki cepheden gerçekleşmeliydi. Birinci cephede klasik Şii-Sünni düşmanlığı körüklenecek; ikinci cephe olarak İslam aleminde liderlik kavgası çıkarılacaktı. Silahını Batıya çevirmiş El Kaide içinden, silahını İslam’a çevirmiş IŞİD yaratıldı. Irak’ta ve Suriye’de Şii camileri namaz esnasında canlı bombalarla patlatıldı. Ehlibeyt türbeleri yok edildi. Her türlü gayrı Sünni inanç, ölüm ve işkenceye tabi tutuldu. IŞİD’in ardından Suriye lokasyonunda kurdurulan El Kaide kaynaklı yeni örgüt Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) Esad’ın gayrı Sünni iktidarını devirdi. Böylece gayrı Sünni İslam cephesinde İran tek başına kaldı. Yeni hedef İran’daki Şii iktidarı devirmek ve ülke içlerinde gayrı Sünni unsurları temizlemek olacak.
İslam’a liderlik cephesinde durum çok daha karmaşık görünüyor. Erken dönemde Libya, Mısır ve Irak liderlik yarışından alındılar. Geriye Türkiye ve Arabistan kaldı. Ancak her iki ülke iktidarı da şu anda ABD ve Batı dünyasının güvenilmezler potasındadır. ABD’nin kadim dostu Suudi krallığı temsil ettiği Vehhabizm nedeniyle güven vermiyor. Vehhabilik 18 yüzyılda ortaya çıktı. Sünni İslam içinde dogmatik yaklaşımla, Kuran ve hadisleri yorumsuz ve şiddetle uygulamayı hedefler. Her türlü mezhep, tarikat, yorum, hoşgörü, şeyh, şıh, düşünce, türbe vb. İslam düşmanı kabul eder ve cihatla yok edilmesi taraftarıdır. El Kaide Arabistan’da doğmuş, petrol şeyhleri tarafından finanse edilmiş, görüşlerini Vehhabizmden almış bir terör örgütüdür. Afgan Taliban iktidarı, Suudi Arabistan krallığı, El Kaide, IŞİD, El Nusra, Boka Haram, HTŞ örgütlenmeleri ideolojilerini selefi-cihadi akım olarak Vehhabizmden alırlar. Suudi krallığı yemin billah etse de 11 Eylül ikiz kule saldırılarını yapan El Kaide’nin ekonomik ve ideolojik kaynağı olduğu için liderlik şansını zora sokmuştur.
RTE başlarda BOP’un eş başkanlarından biriyken, kapris ve kontrol dışı tavırları nedeniyle gözden düştü. Onu, ülke içindeki ekonomik krizle birlikte faiz kıskacına sokarak kontrol altına alabildiler. Ancak güvenilmezlik aynı düzeyde devam ediyor. RTE İslam dünyasının hâkimi Osmanlı ruhunu yeniden yaratmak için “Yeni Osmanlıcık” ekolünün lideri akademisyen Ahmet Davutoğlu’nu aktif politikaya soktu. Dünyaya, “İslam dünyasında lider olabilmek için sizin onayınıza ihtiyacım yok, politik çıkışlarımla Müslümanların gönüllerini fethederim” iddiasında bulundu. Bu iddianın oluşmasında İsrail’e karşı “van münit” çıkışı etkili olmuş, İslam dünyasında büyük sempati kazanmıştı. Gaza gelerek Mısır’ın içişlerine müdahil olması, Sisi’ye karşı Müslüman Kardeşler’e destek vermesi kısaca Arap dünyasına bulaşması olumlu karşılanmadı. Politik gitgeller, Rusya yakınlaşması, İsrail çıkışlarının söylemden öteye geçmemesi, Esad iktidarının yıkılmaması ve Emevi Camisi’nde namazın hayallerde kalması vb. “gönüllerin lideri” olmayı engelledi. Şam iktidarının Sünni HTŞ’nin eline geçmesiyle birlikte Emevi Camisi’nde namaz senaryosu yeniden gündeme geldi. Yeni slogan “dün Ayasofya’da, bugün Emevi Camisi’nde, yarın Mescidi Aksa’da” oldu. İstanbul Ayasofya ve Karine müzelerinin camiye dönüştürülüp namaz kılınması, Hıristiyanlığa direnişi temsil ediyor. Emevi Camisi’nde namaz kılmak İslam aleminde Şiiliğin yenildiğini Sünni şeriatın hakim olduğunu gösteriyor. Mescidi Aksa’da namaz kılmak Siyonizmin yenilgisini Filistin’in özgürlüğünü temsil ediyor.
Bugünün Emevi Camisi, Milat öncesi pagan tanrılar evi ve sonrasında Hıristiyan kilisesi olarak hizmet etmişti. 7. yüzyılda Bizans’tan alınarak camiye dönüştürüldü. Emeviler döneminde yıkılıp yeniden yapıldığı için Emevi Camisi adını aldı. Ehli beyt düşmanı Emevi sülalesinin Hz. Hüseyin’in kafasını keserek sergilediği cami olması nedeniyle İslam dünyasında matem odağı oldu. Suriye’de Arap Alevisi (Nusayri) Esad iktidarı döneminde İran Şiiliği Emevi Camisi’ni yas ve Emevi Sünniliğini lanetleme merkezi haline getirdi. Bu kez Emevi Camisi’ni Şiilerin elinden almak, Sünni İslam içinde liderlik statüsü haline dönüştü.
RTE, 5 Eylül 2012 tarihli açıklamasında “…inşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız. Bilali Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz” diyerek hedefini belirlemişti. Mümkün olmadı. Önümüzdeki aylarda Ortadoğu, yeni olaylara ve yeni oyunlara gebe gibi görünüyor. Türkiye bulaşırsa bir kumar oynayacak ve bu kumarın sonunda biliyoruz ki yine kasa kazanacak.