Ana Sayfa Dergi Sayıları 250. Sayı Çetin Uygur kitabı

Çetin Uygur kitabı

301

İşçi sınıfının parladığı anlar vardır, çağına ve sonraki zamanlara damgasını vuran… Komün gibi, Ekim Devrimi gibi, Gal Madenci Direnişi gibi… Anadolu topraklarında da bu parlayışlar eksik olmaz: Yakın tarihteki 1970 15-16 Haziran eylemleri, 1980 Yeni Çeltek öz yönetim deneyimi, 1991 Büyük Madenci Yürüyüşü, 2010 Tekel Direnişi… Bunlar belki hemen sonuç vermez ama kendi yolunda çok önemli birer birikimi temsil eder. Mazlumların yüreğine su serpen bir inancı besler, bir sonraki kervanın yolcularına rehberlik eder.

Bu başkaldırıların mutfağında, kitlelerin içinde kaybolmuş kimi esin kaynakları vardır. Bir adım önde giden isimsiz kahramanlar, çoban ateşi yakıcıları… İşte Çetin Uygur, tam da bu tasvirin ete kemiğe bürünmüş halidir. Çetin Uygur’un paltosunu şöyle bir silkeleseniz son 60 yılın bütün dönüm noktalarının kaldırım taşları; yürüyüşler, işgaller, grevler, cezaevleri, işkenceler, başkaldırılar dökülür. Hepsinin tek bir amacı vardır: Üretenlerin yöneten olacağı bir dünya hayalinin fitilini ateşlemek. Onun açısından bu bir slogan veya ütopya değildir.

Çetin Uygur, Türkiye’deki ilk işçi örgütçüleri kuşağının özelliklerini taşımasıyla, 1970’li yılların politikleşmiş işçi hareketine kattıklarıyla, 1989-91 dönemindeki yükselişte oynadığı rolle, 1991 sonrasında yeni bir işçi hareketinin oluşumuna yönelik önayak olduğu tartışmalarla, örgütlenme ve mücadele stratejisi arayışlarıyla işçi hareketinde benzersiz biridir. Bu yönleriyle işçi hareketinde 20. ve 21. yüzyıl arasında bir köprü rolü oynar, işçi hareketinin geçmişini temsil ettiği kadar bugününü ve geleceğini de temsil eder.

Çetin Uygur kitabı, onun bu uzun serüvenini ele alıyor; hayatının sadece dönüm noktalarını değil, yakından tanıyanların dahi pek bilmediği ayrıntıları içeren bir biyografik çalışma özelliği taşıyor. Mücadeleci kişiliğinin yanı sıra okur, onun renkli yanlarını da öğrenme fırsatını elde ediyor. Bununla beraber kitap, bir işçi hareketi tarihi kitabına, kısmen de bir siyasal tarih kitabına ilişkin boyutlar kazanıyor. Bu yönüyle 1975’lerden 2000’li yıllara işçi hareketinin soldan bir eleştirel değerlendirmesi olarak da okunabilir.

Kitap, sendika-siyasal örgüt ilişkisi açısından önemli veriler ve bakış açıları sunuyor. 70’lerin işçi hareketine alışılmadık bir bakışla yaklaşarak bu alandaki külliyata katkı sağlamayı hedefliyor. Bu noktada Yeraltı Maden-İş ve Yeni Çeltek örgütlenmesi mercek altına alınıyor, örnek vaka incelemesi olarak da değerlendirilebilecek ayrıntı ve analizlerle mevcut çalışmaların epey ötesine geçiliyor. 1975-80 döneminin işçi hareketi ve ana aktörleri ise farklı bir pencereden ele alınıyor. 1980’li yıllara dair az bilinen pek çok ayrıntı okura sunuluyor. Emniyet ve cezaevlerindeki Çetin Uygur portresinden 1989 bahar eylemlerine, 1991’deki Zonguldak Büyük Yürüyüşüne ilişkin bilinmeyenler gibi… Okur 1990’ların emek alanındaki tartışmalarının bugünlerle bağını da izleme fırsatı elde ediyor.

Son bölümde yer alan makaleler ise özgün yaklaşımlarıyla tartışmalara derinlik katacak içeriklere sahip. Çetin Uygur’un icraat ve düşüncelerinin geleceğe ilişkin neler katabileceklerini ele alıyor.

Bu yönleriyle kitap, Çetin Uygur’u tanıyanlara olduğu kadar tanımayanlara da hitap ediyor. Siyasal eğilimi fark etmeksizin duyarlı tüm işçiler, sendikal mücadeledeki açmazları hissedenler, sosyalistler, bu kitapla umut tazeleyecek; konuyla ilgilenen akademisyen ve araştırmacılar, zihinlerindeki sorulara ilişkin epey veri bulacaklar.

Kısacası, 11 kişilik bir ekibin 2,5 yılda ortaya çıkardığı ve 16 yazarın yer aldığı bu kitap, Türkiye işçi sınıfı ve devrimci mücadele tarihi açısından önemli bir kaynak niteliğinde. Titiz bir çalışmayı yansıttığı gibi, kapsamlı hacmini unutturacak akıcılıkta bir dile sahip olması da dikkat çekici.

NOTABENE YAYINEVİ’NİN SUNUŞU
Biyografi yazarları, büyük isabetle, kahramanlarının içine doğduğu koşulları, çocukluk yıllarını enine boyuna ele alır, inceler. Sonraki yaşam evrelerinde doğrudan ya da dolaylı etki ve izleri olduğunu düşünürler, haklı olarak. Bu bapta işledikleri kişiliğin oluşum dinamiklerini kavramaya, iz bırakan kerterizleri anlamaya ve göstermeye çalışırlar. Böylece portrelerinin odaklandıkları halleri bir hayat hikayesi içinde çerçevelerler. Resmettikleri karakterin, oluşum koşullarının bütünlüğü içinde görülüp değerlendirilmesi olanağını sunarlar. Kaldı ki her insan hikâyesi aynı zamanda bir tarih okuması ve dönem-mekân anlatısı sayılmaz mı? Eğer bunlar doğruysa, bahse konu insan Çetin Uygur gibi tarihi değiştirme ve yapmaya/yeniden kurmaya soyunan birisi olunca konunun içeriği o tarihsel dönemin ayrıntılarına girilerek ancak anlatılabilir. Çetin bir kişiliğin siyasal gelişimini, düşüncelerini ve yansımaları ele almak, onu kendi pratiği içinde tanıtmak gerekir. Bir diğer amaç da tarih içinde onun izini sürerek işçi sınıfı mücadelesine, devrimci mücadeleye katkıda bulunabilmek elbette.

Konu bu denli geniş ve çetrefilli olunca, kitap da çok boyutlu bir içeriğe sahip oluyor kaçınılmaz olarak. Elbette kitap öncelikle bir biyografik çalışma özelliği taşıyor. Çetin Uygur’un doğumundan son yıllara dek tüm yaşamı mercek altına alınıyor. Ancak kitap aynı anda bir işçi hareketi tarihi kitabına, kısmen de bir siyasal tarih kitabına ilişkin boyutlar kazanıyor. Kitap bu yönüyle 1975’lerden 2000’li yıllara işçi hareketinin soldan bir değerlendirmesi, soldan bir eleştirisi olarak da okunabilir. Kitapta siyasal gündem bir yandan akarken işçi hareketinin bu gündem akışıyla iç içe geçerek hem nasıl etkilendiği hem de süreci nasıl etkilediği görülüyor. Bu tarihi seyrin işçi hareketini ve devrimci hareketleri nasıl etkilediğini, nasıl politikalar geliştirildiğini ya da geliştirilemediğini okuyacaksınız. Elbette bunların hepsine Çetin Uygur’un bakış açısı ön planda tutularak yer veriliyor.

Bu yönleriyle kitap Çetin Uygur’u tanıyan herkese hitap ettiği gibi, onu tanımayan pek çok insana da hitap ediyor. En başta, siyasal eğilimi ne olursa olsun ya da solda hangi gruba, partiye yakın durursa dursun, duyarlı tüm işçilerin, sosyalistlerin bu kitapta kafalarındaki kimi sorulara ilişkin fazlaca veri bulabileceklerini düşünüyoruz. Farklı dönemlerde işçilerin hangi sorunlara karşı nasıl çözümler ürettiklerine dair tarihsel bilgi birikimi edinmek ve buralardaki ipuçları üzerinden bugünkü sorunlara yeniden bakmak açısından fayda sağlayabilecek bir kitap ortaya çıktığı inancındayız.

Elbette kitabın bu çok boyutluluğu kendi içinde bazı kaçınılmaz handikaplar da taşıyor. Her şeyden önce kalın, hacimli bir kitap. Kolay okunması için ciddi çaba sarf edilse de birbirinden oldukça farklı kesimlere bir arada hitap edebilmek çok zordur, özellikle de böylesi hacimli çalışmalarda. O açıdan her farklı kesim kitabın bazı boyutlarının gereksiz olabileceğini düşünebilir. Buna paralel, kendi önemsediği bazı boyutlarının da daha fazla açılması gerektiğini düşünebilir. Elbette haklıdır böyle düşünen herkes. Kitap yazımı açısından bu ciddi bir gerilimdir. Çok odaklı kitaplar bir dizi sıkıntılar içerir. Ancak baştan itibaren bu gerilim göze alınarak bu çalışmaya girişildi. Bunun başlıca sebebi konunun tanıklarının giderek azalmasıydı. Çetin Uygur ve onun kuşağı yaşarken, onu bütünsel olarak değerlendirebilecek bir eserin ortaya çıkması açısından zaman nesnel olarak giderek daralıyordu. Öncelikle bu nedenle uzun vadeye yayılma olasılığı olmayan bu çalışma Çetin Uygur’la doğrudan ya da dolaylı pek çok konuyu “makul bir ölçek” içinde ele almayı hedefledi. Bütünsellik ancak böyle sağlanabilirdi. Konuları parçalara bölünmüş, bütünü göstermeyi hedeflemeyen çalışmaların, kafa karışıklıklarının had safhada yaşandığı böylesi bir dönemde, yeterince tatmin edici olmaması sık rastlanan bir durum. Üstelik bu kitap açısından ilerde doldurulması pek olası olmayan boşluklar kalması da önemli bir handikaptı. Bu genişlikte bir ufuk turu ancak her konunun makul bir ölçekle sınırlı tutulmasıyla mümkün olabilirdi. Her şeye rağmen, ortaya çıkan eserin başarı ya da başarısızlığını ortaya koyacak olan oldukça geniş bir yelpazeye yayılan okurların değerlendirmeleri olacaktır.

Kitabın dikkat çekici yönlerini de sıralamak gerekir. Öncelikle, okur Çetin Uygur’un yaşamının kritik evrelerine dair pek çok bilgi bulacak. Sendika-siyasal örgüt ilişkisi açısından, çalışma önemli veriler ve bakış açıları sunuyor. Kitap 70’lerin işçi hareketine alışıldığın ötesine geçen bir başka bakışla yaklaşıyor ve bu alandaki külliyata katkı sağlamayı hedefliyor. Bu noktada Yeraltı Maden-İş’in kendisi ve Yeni Çeltek örgütlenmesi mercek altına alınıyor ve örnek vaka incelemesi olarak da değerlendirilebilecek ayrıntılarla ve derinlikli analizlerle mevcut çalışmaların epey ötesine geçiyor. Çetin Uygur ve Yeraltı Maden-İş’in değeri, 1975-80 döneminde görünür olmaya başlayan “devrimci işçi hareketi” ve “devrimci demokratik sendikal platform” ile birlikte alternatif oluşturabilme mücadelesi içinde anlaşılabilir. O nedenle o dönemin genel işçi hareketi ve ana aktörleri ele alınıyor. 1980’li yılların resmedilişinde az bilinen birçok ayrıntı okurun dikkatini çekecek. Emniyet ve cezaevlerindeki Çetin Uygur portresinden, bahar eylemlerine ilişkin analizler bu ayrıntıların önde gelenleri. 1980-90’lı yıllarda Devrimci Yol’un inişli çıkışlı siyasal seyrinin işçi çalışmalarını nasıl etkilediği görülecek. Okur 1990’ların emek alanındaki tartışmalarının bugünlerle bağını izleyebilecek. Ve daha niceleri…

Makaleler ise özgün yaklaşımlarıyla tartışmalara derinlik katacak içeriklere sahip. Çetin Uygur’un icraatlarını, düşüncelerini derinleştirerek geleceğe ilişkin neler katabileceklerini ele alıyorlar. Bu anlamda makaleler, kitapta somut halleriyle ortaya çıkan verileri mercek altına alarak işçi hareketinin geleceğine ilişkin tartışmaların bir parçasına dönüştürüyor.

KİTABIN İÇERİĞİ

1. BÖLÜM: Çocukluk ve İlk Gençlik – Ayşegül Devecioğlu / Yalçın Bürkev

2. BÖLÜM: İstanbul ve Üniversite Dönemi – Ayşegül Devecioğlu / Yalçın Bürkev

3. BÖLÜM: Mühendislik ve Odalar – Yaşar Kanbur

4. BÖLÜM: Yeraltı Maden-İş – Yalçın Bürkev

Yeraltı Maden-İş’te Örgütlü Bölge Çalışmaları: 1) Yeni Çeltek 2) Aşkale 3) Hekimhan 4) Amasra 5) Divriği 6) Turhal

5. BÖLÜM: İşçi Sınıfı, Devrimci Yol ve Çetin Uygur – Ayşegül Devecioğlu / Yalçın Bürkev

6. BÖLÜM: Sınıf Çizgisinde Bir Israr Manzumesi (1980-89) – Ayşegül Devecioğlu / Erol Aral

12 Eylül’den Çıkışta Sendikal Hareket – Atilla Özsever

7. BÖLÜM: İşçilerin Sesi

İşçilerin Sesi Çalışanlarının Açık Oturumu – İşçilerin Sesi Ekibi

Dilin Kemiği, Zihniyetin Omurgası – Erol Aral

8. BÖLÜM: “Alfa” Erkekler ve Feminist Dayanışma – Melike Keleş / Meral Aslankaya / Ülfet Taylı

9. BÖLÜM: Zonguldak: Büyük Yürüyüş – Yalçın Bürkev

10. BÖLÜM: Alan Çalışmaları, Devrimciler Platformu, Tartışma Süreci – Yalçın Bürkev

11. BÖLÜM: 1990’ların İlk Yarısında Çetin Uygur – Ergün İşeri / Yalçın Bürkev / Yaşar Kanbur / Çiğdem Çidamlı / Ferda Koç

– Yeni DİSK’in Kuruluş Süreci ve Devrimci Muhalefet Sendikaları

– Yeraltı Maden-İş: Hedef Zonguldak

– Ankara Demokrasi Platformu ve Çetin Uygur

– Kamu Çalışanları Hareketi ve Çetin Uygur

– Dinozorların Krizi, Yön Dergisi ve Çetin Uygur

12. BÖLÜM: 1990’ların İkinci Yarısı – DİSK’te Muhalefetin Zoraki İktidarı: Çöküş Tehlikesinden Emek Platformu’nun Öncülüğüne – Ergün İşeri

13. BÖLÜM: Çetin Abi’nin “Ağabeylik” Dönemi (2000-2014) – Ferda Koç

14. BÖLÜM: SON SÖZ

15. BÖLÜM: SOMUTTAN SOYUTA, GEÇMİŞTEN GELECEĞE (MAKALELER)

– Hep Sondan Bir Önceki Söz – Çiğdem Çidamlı

– Çetin Uygur’un Emeği ve Sözü: Bütün Yemişler Dallarımızdadır – Özgür Narin

– Ücretli mi, Üretici mi?: İşçi Kavrayışına Göre Sendika Tipolojileri – Metin Özuğurlu

– İşçi Sınıfı Basını ve “İşçilerin Sesi” Üzerine Notlar – Çağrı Kaderoğlu Bulut

– Devrimci Yol ve Metal Sektöründe Devrimci Sendikal Mücadele: İki İş Yeri Üzerinden Kıyaslamalı Bir İncelemeOnur Can Taştan

– Yeraltı Maden-İş / Yeni Çeltek Deneyimi Işığında “Sınıf Kapasitesi” Kavramı: İşçi Sınıfı Hareketinin Güncel Krizi İçindeki Yeri Üzerine Bir Deneme – Ferda Koç

– Öz Yönetimi Örgütlemek: Dayanışma Pratikleri ve Adalet Arayışları Üzerinden Bir Değerlendirme – Zeynep Öztürk

– Bir Fiili Durum Hali: Üretenlerin Yönettiği Alpagut 1969 – Ergün İşeri

– Meta Direnişi: Patronsuz Üretim – Can Şafak