Efendim, sizler de duyuyor musunuz, şu yaklaşan ayak sesini… Hevesli adımlar, ama sanki biraz sarsak… Sahibi kim dersiniz? İşte orada, bastonuna dayanarak, bükük belinin eğdiği başını kaldırmaya çalışarak yazının orta yerine devrile kalka, ama son sürat yaklaşıyor. O o o… o bir … evrenin karakutusu. Ve karşınızda ihtiyar geveze: Ofwfq.
Benim “Ofwfq”um
Ofwfq karakterini kuramsal olarak çözümleme çabasına girişmeden önce, az önceki satırlarda başladığım tarife devam etmek, onunla İtalo Calvino’nun Kozmokomik Öyküler adlı kitabında ilk karşılaştığımda kafamda canlanan görsel imgesinden söz etmek isterim. Calvino’nun affına, okurun kahramanı kendi imgesi kılma özgürlüğüne sığınarak, ben Ofwfq’u köy kahvesine yerleştirmeyi tercih ediyorum.
Çınarın dibine atılmış sandalyelere, iki eli önündeki bastonuna dayalı olarak oturmuş, saçı sakalı hem ağarmış, hem birbirine karışmış, sözcüklerini bol homurtu ve tükürükle saçan bir ihtiyar. Yaşını tahmin etmek imkânsız. Bir eşikten sonra 90 mı, 100 mü, anlamak zorlaşır, zaten böyle bir tahminin fazla bir anlamı da kalmamış olur ya…Ofwfq da ha 10 milyar yaşında, ha 15 milyar; anlamak zor. Yanlış okumadınız, Ofwfq’un yaşı milyar mertebesinde; evrenle yaşıt kendileri…
Sahneye devam edelim: Ofwfq’un çevresindeki sandalyelere hâlâ ne anlatacağını merak edebilen birkaç yeni yetme yerleşmiş; ama onun lafa girmek için boğazını temizlediğini duyan birçoğu, “Başladı yine” diye söylenerek, sandalyelerini çeviriyorlar. Torununun torununun torununun … torunu yaşındakiler bile bıkmışlar onu dinlemekten. Ne de olsa milyarlarca yıldır atıp tutuyor. Köyde, pardon evrende diyecektim, olan biten her türlü oluşum, değişim, dönüşüm, kısaca evrim onun bilgisi dahilinde, her şey onun belleğinde ve anlattığı öykülerde saklı. Boşuna söylemedik, o evrenin karakutusu…
Birisi, “Üfff, Güneş de ne bunalttı!” mı dedi; bizim Ofwfq atlıyor hemen, “Efendim, biz o zamanlar” diye başlayarak, gezegenlerin biçimsiz bir bulutsudan katılaşıp soğumaları sürecinde, her yer kör karanlıkken, Güneş’in nasıl Güneş olduğunu, böylece gündüzün nasıl doğduğunu bire bin katarak, ballandırarak anlatıyor. Tabii anımsamaları, kişisel tarihinden bağımsız değil. Örneğin Ofwfq’un gözleri parlamaya ve sesi cıvıldamaya başlarsa, bilin ki bir hatunun öyküye girmesi an meselesidir. Zaten Ofwfq’un pek çok öyküsü, isterse galaksilerin birbirinden uzaklaşması ve evrenin genişlemesi sürecini anlatsın; bir yerinden bir gönül öyküsüne bağlanıverir. Kendileri, yani Ofwfq biraz çapkın da… Ama tabii, yaşını göz önüne alarak, bunu diline vurmuşluğun bir belirtisi de sayabiliriz!..
Ofwfq’un ikili karakteri:
Modern bilim + ilkel insan
Sözün özü Ofwfq, ilk tanışmamızda “evreninki kadar uzun ömrünce yaşadığı evrensel olayları, köy kahvesinde durduraksız anlatan, ahı gitmiş, anıları kalmış, ihtiyar, çapkın, geveze” imgesiyle yerleşmişti kafama. Çağrışımlar her çağırdığında, gelirdi dilime, eşimle dostumla paylaşırdım onu. Taa ki, yayımlanmış yayımlanmamış bütün kozmokomik öyküler, “Sıfır Zaman” başlığıyla bir araya getirilenler de dahil, yeni bir baskıyla yayımlanana ve elime düşüne dek. Ofwfq’la bu ikinci hemhal oluş, onun gerçeğine biraz daha yaklaşmamı, Ofwfq’un kimliğinin ikili karakterini daha derinden kavramamı sağladı.
Ofwfq, modern bilimsel bilgiye, evrenin doğumu, canlılığın evrimi ve diğer evrenbilim konularında en geniş kapsamda haiz bir kahramandır.(1) Büyük patlamanın olduğu anı bilir, ilk tekhücrelilerin sudaki yaşamlarını bilir, canlıların sudan karaya geçişini bilir, dinozorların yok oluşunu bilir; bilir ha bilir… Zurnanın zırt dediği nokta şudur ki, Ofwfq hangi zaman ölçeğindeki ya da evrenin hangi köşesindeki olgudan söz ederse etsin, bilgisinin kaynağı bizzat kendi gözlemleridir. Ofwfq karakterine verdiği bu özellikle, Calvino bilim etkinliğini metaforlaştırmıştır.
Ofwfq, insanoğlunun, evrene, doğaya ve dünyaya kocaman açılmış gözüdür. Evrenin, doğanın ve dünyanın sırlarına ermek için gözlem halindedir. Görmek, gözlemlemek, bilgiye ulaşmada birinci adımdır. İnsanoğlu gözlemleyerek, gözlem verilerine uygun varsayımlar kurarak ve varsayımlarını birçok kereler sınayarak, gerçeğin bilimsel bilgisine ulaşır ve bilgisine ulaşmakla da, kendini o büyük gerçekliğin bir parçası kılar. İnsan, bilimsel etkinlik yoluyla, örneğin evrenin doğumunun bilgisine ulaştığında, bir anlamda, bizzat evrenin doğum anına gitmiş gibi olur. Bilim yoluyla, yaşanılıp geçilmiş olanı, evrenin doğumunu, dünya öncesini, tarihöncesini (ve arkeoloji yoluyla tarihi zamanları da) bilgi alanında yeniden kurar, yani geçmişi diriltir, zamanı ayağa kaldırır. Kısaca, Ofwfq (burada insanoğlu da diyebiliriz), evrensel, doğasal süreçlerin hem bilgisine varmak için orada, o andadır; hem “bir insan olarak” bilgisine vardığı için o anda ve orada olabilmiştir.
Milyarlarca yıl öncesinde ya da binlerce ışıkyılı ötede olana bitene tanıklık edebilmek, o anın bir parçası olabilmek; yani bu çapta bir zaman-mekân ayrılığını yenebilmek, ancak bilgisine ulaşmakla mümkündür. Ofwfq da bunu yapmıştır. Bilgisi üzerinden varmıştır, o yerlere ve o anlara. Bilgisiyle kendisini o gerçekliğin tanığı, tanığı ne ki, bizzat bir parçası kılmıştır. Evrenin ve canlılığın başından geçenleri, kendi başından geçmiş gibi anlatmasının bir nedeni budur. Bu Ofwfq’un karakterinin bir yanını oluşturur: Gerçeğe ulaşmak, gerçeği kavramak için evrene, doğaya bakan, insanoğlunun bilim gözüdür Ofwfq.
Öte yandan, evrenin ve canlılığın başından geçenleri, kendi başından geçmiş gibi anlatması, Ofwfq’u ilkel insanın söylemine yaklaştırır. Ofwfq, efsanelerin diliyle konuşur. İlkel insan, tıpkı bir çocuk gibi, algılayabildiği dünyanın merkezine kendisini koyar. Ama kendisini o doğadan ayırmaz, ayıramaz. Doğanın doğal akışı içinde, herhangi bir canlıdan bağımsız gerçekleşen her olayın kendisinin başına geldiğine inanır; hatta bu olaylara, Tanrıların kendisini cezalandırma isteğinin yol açtığını sanır. Fırtınayı, yağmuru, depremi, seli kendisine öfkelenen Tanrılar oldurmuştur. Pek çok farklı kültürün mitolojisinde yer alan “yaratılış” efsanelerinde, dünya insanoğlunun tanıklığında yaratılmış gibi anlatılır. Ofwfq insanın yazılı yazısız efsanelerinin geleneğini devam ettirir bu anlamda. Modern bilimle ulaşılmış bilimsel bilgiyi, ilkel insanın efsanelerinin diliyle anlatır. İşte bu nedenle Ofwfq hem metaforlaşmış bir bilim etkinliğidir, hem de ilkel insandır.
Karakterinin bütün bu farklı ama birbirini tamamlayan yönleriyle Ofwfq, bilginin kaynağındaki “insansı” tekilliği de simgeler. İnsanoğlunun bilgi alanının, din, bilim, edebiyat ve felsefe diye ayrışmadığı dönemleri. Çünkü efsaneler, ilkel insanın gözlemlerine dair simgesel düşüncelerini içermekle, bir nevi “bilimi” ve bunlara anlatısal bir biçim kazandırmakla da bir anlamda “edebiyatı”dırlar. İşte Ofwfg da bunu yapar: İnsanın ulaştığı bilgi düzeyinde oluşturduğu evrene, canlılığa, doğaya dair soyut kuramlarını, ilkel insanın diliyle, üslubuyla anlatır.
Ofwfq, “insanı” biçimden biçime taşır
Ofwfq bilim insanı ile ilkel insanın bir bileşimidir diyoruz ama, tabii ki simgesel düzeyde, öykü izleklerine göre aslında kendisi çok kısa süreden beri insandır. Calvino, herhangi bir öyküde Ofwfq’un insan olarak evrimini konu almaz; ama Ofwfq’un evrenle yaşıt olduğunu düşünürsek, evren ve evrimle ilgili bilgilerimize göre, 15 milyar yıllık ömrünün, sadece son 150 bin yılını sizler, bizler gibi insan olarak geçirmiştir. Ömrü biçimden biçime girmekle geçmiştir. Cansız evrende cansızdır. Sözgelimi, evrenin doğumu sırasında kimyasal bir moleküldür, sonra bir ara göktaşıdır; maddenin bedenlenmemiş hallerine bile girmiş, ömrünün bir bölümünü de enerji olarak geçirmiştir! Dünya oluşurken, yerkabuğu soğurken, yerin katmanları oluşurken hep vardır. Tekhücreliyken bölünerek çokhücreli olmaya çalışmıştır. Bir ara deniz kabuklusu olmayı denemiştir, sonra bir ara balık olmuştur. Karaya çıkan ilk canlılardandır. Derken bir öyküde dünyada yok olmakta olan dinozorların son temsilcilerinden biri olarak görürüz onu. Kılıktan kılığa girmiştir. Cansızdan canlıya, canlıdan canlıya geçmiştir. Bir bakterinin kırbacıyla hareket etmiş, yüzmüş, sürünmüş, yürümüş, uçmuştur… Yaşamın aldığı tüm biçimlerde görünmüştür. Dünyayı tüm yaşam formlarının duyularıyla algılamış ve deneyimlemiştir. Ayaklı bir evrim tarihidir! Bilim karşıtı yaratılışçılara göndermeyle, kendisine “yaşayan fosil” desek yeridir.
Evrenin evrimini, yerin evrimini, canlılığın evrimini ve insanın evrimini geçmiş, günümüze gelmiştir. Ezkaza kendisiyle nehir söyleşi yapılacak olsa, yapması olası olana fersah fersah sabırlar dilemeli, Ofwfq’un gevezeliğini de düşünürsek hele, ciltler ve ciltler ve ciltler dolusu bir yapıt çıkabilir ortaya!.. Kısaca Ofwfq çok biçimlidir, ama bu kadar çok biçime girdiği için ona biçimsiz de denilebilir.
Ama değişmeyen tek şey vardır Ofwfq için: 15 milyarlık ömrü boyunca, hep bir insan gibi yaşamıştır. Calvino, Ofwfq öykülerindeki ironi unsurunu buradan yakalar: Ofwfq girdiği her biçime insan doğasını, insana özgü zaafları taşımıştır: Meraklıdır, kıskançtır, âşıktır, dedikoducudur, haylazdır, oyunbazdır, yalnızdır, hırslıdır, onurludur, mahçuptur, haindir, kahramandır, kabul görmek ister, iz bırakmak ister, vs.
Örnek olarak, Ofwfq’un 50 milyon yıl kadar süren dinozorluk yaşamından söz edebiliriz. Ne yazık ki, dinozorluğun en zorlu zamanlarına rastlamıştır kahramanımızın dinozorluk günleri. Dinozorlar yok olmuştur, ama ortalıkta efsaneleri sürmektedir. Böylece şu koca yeryüzünde yapayalnız kalan Ofwfq, dinozorlara düşman yeni canlı topluluklardan birine, kimliğini gizleyerek dahil olmaya çalışır. Böylece Calvino, “kahramanın, ona olumsuz yaklaşmaları için yeterli önyargılara sahip bir topluluğa dahil olmaya çalışmasını” dinozorların yeryüzünden silinişiyle birleştirerek anlatır.
Gene bir öyküde Ofwfq, sudan karaya henüz geçmiş bir türün evladıdır. Kız arkadaşına karşı, hâlâ suda yaşamakta inat eden amcasından utanır, onu amcasıyla tanıştırmaya çekinir; ama gelişen olaylar çerçevesinde, eskiye özlem duyan kız arkadaşını bu “muhafazakâr” amcaya kaptıracaktır!
Ofwfq zamanın ta kendisidir
Zamanla yaşıt bir kahramanın, zamanla ilişkisinden söz etmek çok kolay değil. Ama Ofwfq’un zaman kavramının “doğaya”, “evrene” paralel, ondan kopmamış bir zaman kavramı olduğunu söyleyebiliriz. Onun zamanı, bizim saatlerin kırbacıyla içinde koşuşturduğumuz “kurgulu” zamanlarımızdan epeyce farklıdır. Mesai başları, mesai sonları, fazla mesailer, otobüs saatleri, vapur saatleri, haber saatleri, dizi saatleri, dakikalar, saniyeler, saliseler, insana özgü milatlar, takvimler yoktur. Büyük Patlamanı’nın olduğu zaman, Güneş’in doğduğu zaman, gezegenlerin bir yörüngeye oturdukları zaman vardır. Tıpkı köy yaşamında, seher vakti, kuşluk vakti; hasat zamanı, ekin zamanı gibi doğaya koşut zaman tanımlarının olması gibi (Bu yazının yazarının Ofwfq imgesini lütfen tekrar anımsayınız). Zamanın döngüsü Ofwfq için, evrendeki, dünyadaki ve canlılığın evrimindeki büyük süreçlerle işaretlenmişir. Böyle olması da kaçınılmazdır bir yandan, yani yıla vurmak gerekse, milyarlarca yıl öncesinden söz etmek gerekeceğinden, zaman belirsiz kalacaktır; oysa olguyla işaret edilen zaman daha bir kesinlikle belirlenmiş olur…
Ofwfq’un acelesi yoktur, onun zamanı yavaş yavaş akar. Ne de olsa, milyonlarca, hatta milyarlarca yılda tamamlanan süreçlerin adamıdır.
Ofwfq’un zamanla ilişkisinden söz ederken, Ofwfq zamanın ta kendisidir desek, zorlamış olmayız. Zaman, evrenin doğumuyla başlamıştır. Evrendeki ve doğadaki büyük evrimsel süreçlerin toplamıdır bir anlamda. Ofwfq da evrenin başlangıcından bugüne geçen bütün önemli süreçlerin bir parçasıdır; ama her bir sürecin tek tek kendisi değildir, bütün süreçlerin bir toplamıdır. Belki de tam da bu nedenle hem zamanın kendisidir, hem de zamansızdır.
Mekânsızdır da. Çünkü evrenin her yerinde, cansızdan canlıya, her biçimde görünebilmektedir. Adının Ofwfq olmasının bu noktada bir anlamı olsa gerek. Modern kültürdeki anlam dizgelerinden uzak bir adının olmasını, Ofwfq’un zamansızlığına, mekânsızlığına, çokbiçimliliğine, “tekil varlığında” insanoğlunu simgelemesine ve ilkel insanın anlatı diline sahip olmasına bağlayabiliriz sanırım.
Son olarak diyebilirim ki, Ofwfq, Calvino’nun ona kazandırdığı tüm bu nitelikleriyle, bize evrenin, yıldızların ve doğanın, kendi bilgisine ulaşabilecek bilinçte bir parçası olduğumuzu kavratan bir kahramandır.
Meraklısına küçük notlar
- Calvino’nun Ofwfq ile benzer bir kumaştan dokuduğu bir başka kahramanı daha vardır: Palomar. Palomar, dünyaca ünlü bir gözlemevinin adıdır. Calvino’nun kahramanı Palomar ise, dikkatini günlük olaylara bir teleskop gibi yoğunlaştırarak, bunları en ince ayrıntılarına varıncaya dek, takıntılılığa varan bir titizlikle inceleyen bir adamdır.
- Calvino, Bütün Kozmokomik Öyküler kitabında “Sıfır Zaman” başlığında bir araya getirilen dört öyküde, adeta topolojiden esin alır gibidir. Bu metinlerde kurgu, tıpkı Escher’in resimleri – gibi, kendi üstüne kapalı bir sonsuzluk ağına varır.
- İtalyan edebiyatının dünyaya armağan ettiği en önemli edebiyatçılardan olan Calvino’nun bilimsel konularla edebiyatı kesiştirmesinde, donanımları ve ufku geniş, edebiyatın yanı sıra bilimden, felsefeden ve siyasetten de beslenen, yeni şeyler denemekte cesur bir “kalem sincabı” olması etkendir kuşkusuz. Gene de, yaşamındaki bilimle kesişen köklere; “doğaya tapan” ebeveynlerinden babasının tarımbilimci, annesinin botanikçi olmasına; Calvino’nun çocukluk yaşantılarında anne ve babasının gerek bireysel, gerek kurumsal projelerde “deneysel” tarım çalışmaları yaptıkları mekânların yer tutmasına dikkat çekmek isterim. Nitekim, erkek kardeşi Floriano Calvino, yerbilimci olmayı seçmiş, alanının dünyaca bilinen isimlerinden olmuştur. (Daha ayrıntılı bilgi için bkz. Paris’te Münzevi –Özyaşamöyküsel Notlar-, Çev. Neyyire Gül Işık, Yapı Kredi Yayınları, Mart 2005. Kalem Sincabı –İtalo Calvino Albümü-, Luca Baranelli-Ernesto Ferrero, Çev. Kemal Atakay, Dünya Kitap, Mart 2005)
NOT: Bu yazı daha önce Roman Kahramanları dergisinin 5. sayısında (Ocak-Mart 2011) yayımlanan bir yazının, ufak tefek değişiklikler içeren halidir.
DİPNOT
1) Calvino’nun bu öyküleri yazdığı zamana dek ulaşılan bilimsel bilgiye diye belirtmeliyim sanırım. Dünyanın onsuz dönmeye devam ettiği son on beş yılda bilimsel bilgiye eklenenler, doğal olarak Calvino’nun ufkuna girememiştir.