Ana Sayfa Dergi Sayıları 245. Sayı Yaşama ve yaşatmaya dair

Yaşama ve yaşatmaya dair

64
0

Üçüncü tekir şahıs/ Anıl Ceren Altunkanat

 “Eğer hayatımda tanrısal bir şey olduysa, o da hayvanlara olan ürkek sevgimdi.”

Korktuklarımız bir bir başımıza geliyor. Sokak hayvanlarının katliamına çanak tutan bu yasa meclisten geçerse neler olacağını yüzlerce yaşam hakkı savunucusu söyledi. Tahminlerimizden daha kanlı, daha acımasız sahnelere tanık olduk. Oluyoruz. Dört bir yanımızdan çığlıklar yükseliyor, hangisine koşacağımızı şaşırıyoruz. Tökezleyip sıtmaya razı oluyoruz, sonra toparlanıp yaşam hakkı için haykırıyoruz.  Ölümle sıtma arasında şaşkın ve çaresiz bir debelenme hâli. Korku, öfke ve kalp ağrısı. Her gün yeniden ve yeniden.

Bu şiddet sarmalından nasıl çıkacağız, bilmiyorum. Tam hedeflendiği gibi halk yine uzlaşmaz şekilde bölündü; öfke yine en zayıfa yönlendirildi. Bu kez kendi hakkını savunamayacak, en çaresiz kesime. Bu sokaklarda zaten kısacık yaşamını güç bela, çoğunlukla şiddete maruz kalarak geçiren komşularımıza. Ve tabii onları savunan bizlere.

Dökülen bunca kandan, yaşama yönelik bu kayıtsızlık ve kıyıcılıktan iyi bir şey çıkmayacağını anlamak için hayvansever ya da hak savunucusu olmak gerekmiyor. İkiyle ikiyi toplayınca, bu şiddetin bütün topluma yayılacağını, herkesin gözünü kırpmadan kendinden zayıfa kıyacağını anlamak zor değil. Şiddet bulaşıcı bir hastalık gibidir, her şeyi yutana dek doymaz.

Ancak köşesine sinen sessiz tanıklar olmaya hakkımız yok. Dayanışmayla yaşamın her alanında komşularımızın hakkını savunarak şiddetin önünde set oluşturmaktan başka seçeneğimiz yok. Başarırız ya da başaramayız, bilemiyorum. Vazgeçmeden, karamsarlık kelepçesini bileğe takmadan, bir arada direneceğiz. Geçen ay da demiştim: Madem varız şu dünyada, yaşatacağız.

Yoksa zaten ölü sayılırız.

***

Elias Canetti’nin Hayvanlar Üzerine adlı denemesi, insan hayvan ilişkilerini, bu ilişki temelinde türcülüğü ve kıyıcılığı çarpıcı biçimde anlatan kısa ama sarsıcı bir kitap. Hele şimdi, her gün yaşadığımız şiddetin kökenlerini ve sonuçlarını anlamak için bir başucu kitabı.

“Ah hayvanlar, sevilen, zalim, ölen hayvanlar; çırpınan, yutulan, sindirilen ve sahiplenilen, avlanan ve kanlı, çürümüş; kaçmış, birleşmiş, yalnız, görülmüş, kovalanmış, parçalanmış; yaratılmamış, tanrıdan çalınmış, terkedilmiş çocuklar gibi aldatıcı bir yaşama terk edilmiş hayvanlar!”

Canetti insanın kana ve acıya doymayan yıkıcılığıyla ilgili sorular ortaya atarken kalbinin kırıklığını okurdan gizlemiyor; Hayvanlar Üzerine gözyaşını saklamayan metinlerden oluşuyor.

Hayvanlar olmadan dünyanın ne kadar tehlikeli bir yer olacağını vurgulayan Canetti şöyle diyor:

“Soyu tükenen her hayvan türü, bizim yaşama olasılığımızı biraz daha düşürüyor. Sadece onların görünüş ve sesleri sayesinde insan kalabiliriz. Kökenleri silinip gittiğinde, dönüşümlerimiz yıpranacaktır.”

İnsanın doğayla, hayvanla arasındaki bağı bunca unutmuş olması inanılır gibi değil; bunun ardında bizi yıkım makinesine dönüştüren sürecin doğurduğu ve her gün tıka basa beslediği benlik nefretinin olduğunu düşünüyorum. Elbette bunlar büyük laflar. Ama insanlar sokakta köpekleri, kedileri topluca öldürebilirken büyük laflardan niye korkalım? Korkmamız gereken şey bağımızı kaybetmek olmalı. İnsanın doğayla en belirgin bağıdır hayvan; kendinde en korktuğu, çünkü en yalın ve kendiliğinden olan yandır bu. Bağın doğurduğu sevgiyi kaybetmektir korkulması gereken; bağın temellerini söküp atınca dağılıp gideriz hepimiz. Bir şiddet ve utanç döngüsünde kısılıp kalırız.

“Kim ki hayvanlardan çok söz ediyorsa, insanlar adına utanıyordur.”

Oysa farklı bir dünya mümkün, farklı bir ilişki biçimi mümkün. Mesela şimdi, tam burada sokak hayvanlarının refahına yönelik yeni bir yasa, komşularımızı da koruyan, yaşam hakkına saygılı bir yasa mümkün ve uygulanabilir. Neden olamıyor? Neden barışamıyoruz kardeşten öte kardeşlerimizle? Neden barışamıyoruz kendimizle?

“Bu dile getirilemez kurbanlar, hayvanların kanı, eziyet ve suçlar ne için? – Biz de ölelim diye mi? Bedbahttır bilen. Her şeyi bilen tanrı ne denli bedbaht olurdu acaba?”

Levent Konca’nın çevirdiği Hayvanlar Üzerine’yi on yıl önce okumuştum, şimdi yeniden elimde. Şimdi daha derine işliyor sözcükleri, şimdi insanın sıradanlaşan kıyıcılığının boyutları her gün boğuyor beni. İnsan denen yıkım makinesinin acımasız işleyici daha da utandırıyor beni. Kahreden bir utanç, çaresiz tanıklığın delirten girdabı. Yaşanabilir bir hayata dair boğucu umutsuzluk; Canetti buna “merhametin yol açtığı umutsuzluk” diyor.

“Hayvanlar arasında tek bir arkadaşın bile yok. Buna hayat mı diyorsun?”

Yaşayanların arasında, yaşamı savunarak var olabiliriz; yoksa zaten ölü sayılırız.

Her sayfası esin dolu bir ay dilerim.

-Hayvanlar Üzerine, Elias Canetti, Çev. Levent Konca, Sel Yayınları, 115 s.