Leman Atalay
“Geçtiğimiz yüzyılın en dikkat çeken düşünürlerinden biri olan Jean-Paul Sartre, yalnızca felsefi yazılarıyla değil, yaşama bakışı, duruşu ve alışılmışın dışındaki hayatıyla da zihinlerde yer etti. 19. yüzyılın başlarında belirmeye başlayan varoluşçuluğun kuramsal çerçevesini çizen Sartre, düşüncelerini şekillendirirken, iki dünya savaşının tam ortasında Paris’in entelektüel atmosferinden beslenerek kendi yolunu açtı. Sartre, insana yalnızca özgürlüğü değil, kendi seçimlerinin sorumluluğunu da yükleyen bir anlayışla yaklaştı. Ona göre, insan varlığını kendi çabasıyla tanımlar, kendini var eder; ancak bunun bedeli, özgürlüğün getirdiği ağır sorumluluğu üstlenmektir.
“Bu derleme, Sartre’ın dünyasına adım atmak isteyenler için bir başlangıç niteliğinde. Onun felsefesini anlamaya çalışmak, aslında kendi özgürlük ve sorumluluk anlayışımıza da yeni bir perspektiften bakmak demek. Sartre’ın çizdiği yol, kendi seçimlerimizle kim olduğumuzu belirleme çabasının, tüm ağırlığına rağmen özgürlüğün tek gerçek yolu olduğunu gösteriyor.”
Jean-Paul Sartre, yalnızca düşünceleriyle değil, yaşam hikâyesiyle de felsefe dünyasında iz bırakan bir isim. Hamza Celaleddin’in “Jean-Paul Sartre – İnsan Özgürlüğe Mahkûmdur” adlı kitabı, Sartre’ın hayatına odaklanarak, onun varoluşçu felsefesinin kökenini, yaşadığı olaylar ve dönemin koşulları ışığında ele alıyor. Sartre’ın özgürlüğe dair geliştirdiği fikirler, yalnızca soyut düşünceler olarak değil, bizzat kendi hayatının her adımında şekillenmiş ve sınanmış. Celaleddin, Sartre’ın hayatını anlatırken, düşüncelerinin kaynağına da bir yolculuk yapmamızı sağlıyor. Sartre’ın yaşamı boyunca karşılaştığı zorluklar, savaşların gölgesinde geçirdiği yıllar, Paris’in entelektüel ortamında kendini bulduğu süreç, hepsi onun özgürlük anlayışının yapı taşları olarak karşımıza çıkıyor. Sartre’ın en ünlü sözlerinden biri olan “İnsan, özgürlüğe mahkûmdur” ifadesi de kitabın ana fikri etrafında dönüyor. Sartre’a göre insan, kendini var ederken yaptığı her seçimin sorumluluğunu da üstlenmek zorunda olan bir varlık. Ancak bu sorumluluk, yalnızca bireysel bir yük değil; aynı zamanda özgürlüğün zorunlu bir bedeli.
Celaleddin, Sartre’ın hayatındaki dönüm noktalarını anlatırken, onun özgürlükle olan kişisel mücadelesini de gözler önüne seriyor. Sartre’ın yalnızca bir düşünür olarak değil, yaşadığı olayları kendi felsefi bakışıyla değerlendiren bir insan olarak çizdiği bu portre, okuyucuya özgürlüğün ne denli büyük bir yük olduğunu düşündürüyor. Sartre, seçimleriyle kendini inşa ederken, aynı zamanda her seçimin bir bedel gerektirdiğinin bilincindeydi. İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı kaos ortamında, kendisini tüm bu olayların ortasında bulan Sartre, bireyin kendi değerlerini yaratması gerektiğine inanıyordu. Hamza Celaleddin, Sartre’ın yaşamına odaklanarak, onun özgürlüğü hayatının merkezine koyma cesaretini, günümüz okuyucusuna da ilham verecek şekilde anlatıyor.
Sartre’ın özgürlük anlayışı, bugün yaşadığımız dünya koşullarıyla da doğrudan bağlantılı. Modern çağın hızla değişen ve karmaşıklaşan yapısı içinde, bireyin özgürlüğünü koruması ve kendi değerlerini yaratması artık daha zorlayıcı bir hal aldı. Sartre’ın “İnsan, özgürlüğe mahkumdur” sözü, aslında günümüz insanına da güçlü bir mesaj veriyor: Ne kadar karmaşık ve zorlayıcı olursa olsun, seçim yapmak ve bu seçimlerin sorumluluğunu üstlenmekten kaçamayız. Sartre’ın hayat hikâyesi, her bireyin kendi özgürlüğünü yaratma ve sorumluluğunu üstlenme mücadelesinde yalnız olmadığını hatırlatıyor. Celaleddin’in kitabı, Sartre’ın yaşamından yola çıkarak özgürlüğün bireysel bir hak olmaktan öte, kolektif bir sorumluluğa dönüştüğü bugünün dünyasında, kendimize özgürce bir yol açma cesaretini bulmamız gerektiğini vurguluyor. Sartre’ın hayatı, tüm zorluklara rağmen kendi değerlerini yaratma ve yaşama cesareti gösteren bir insanın öyküsü olarak bizlere ilham veriyor.
Jean-Paul Sartre – İnsan Özgürlüğe Mahkumdur, Hamza Celaleddin, Destek Yayınları, 72 s., 2021.