Tülin Tankut
Kadın kütüphaneleri ve arşivleri toplumsal cinsiyet çalışmalarının gelişiminde ve bu alanda gerçekleştirilen bilgi üretimleriyle tanınırlar. Böylelikle içinde bulundukları toplumun demokratikleşmesine de önemli bir katkıda bulunmuş olurlar.
Türkiye’nin ilk ve tek kadın kütüphanesi olarak Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nda (KEKBMV) 1990 yılından beri kadın merkezli arşivcilik ve bilgi üretimi çalışmaları sürdürülmektedir. Arşivde Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Dergisi, Vakıf kurucu üyelerinden araştırmacı yazar, kadın tarihi arşivcisi Aslı Davaz ve Vakıf Genel Kurulu’ndan arşivci Selvi Başak Öztürk tarafından bağımsız, ücretsiz bir e-dergi olarak, altı ayda bir Mart ve Eylül aylarında yayınlanmak üzere Mart 2024’te yayın yaşamına başladı. İlk sayının yurtiçi ve yurtdışında gördüğü ilgi üzerine ikinci sayı (Eylül 2024) aynı formatla, Araştırma-İnceleme bölümünün özet kısmı ve röportajlar, Türkçe ve İngilizce olmak üzere iki dilde yayınlanmış. İlk bölümde dört makale yer alıyor.
Araştırma-inceleme makaleleri
1) “Belge yoksa tarih de yoktur”: Mary Ritter Beard ve Kadın Arşivlerinin Erken Tarihi / Anke Voss-Hubbard
Bu makalede, kadınların uygarlık tarihindeki katkılarına ilişkin belgeleri önemli bulan Amerikalı tarihçi Mary Ritter Beard’ün (1876-1958) öncü çalışmaları değerlendiriliyor. 1935’te başlayan öncü çalışmaların, dünya genelinde kadınlara ulaşılmasına ve kadın tarihiyle ilgili tüm belgelerin kurtarılmasına yönelik olacağı düşünülmüş. Dünya Kadın Arşivleri Merkezi’nin genişletilmesi projesi kapsamında 1937’de hayata geçirilmesi hedeflenirken, Fransız tarihçi Fustel de Coulanges’in ünlü “belge yoksa tarih de yoktur” sözünün kullanıldığı bir broşürde, Merkez’in tüm çabalara karşın amacının gerçekleşemediği belirtilirken buna neden olarak da dayanışma eksikliği ve ekonomik sıkıntılar gösterilmiş. Merkez’in destekçileri, yine de Beard’ın kadın tarihinin belgelerinin korunması hakkındaki düşüncelerinin yayılmasını sağlamışlar. Beard, hayal kırıklıkları peşini bırakmasa da, “kadınların tarihsel yüzü” konusundaki kararlılığını ve tarihi şekillendirmedeki rolünün tarihçiler tarafından görmezden gelindiği ısrarını sürdürmüş. 1958’de yaşama veda edinceye dek sayısız eğitim kurumuna katkılarda bulunmuş. Makalenin yazarı, Beard’ün fikirlerinden bazılarının değerinin, ancak o öldükten sonra anlaşıldığını belirtiyor.
2) Arşiv bilincini geliştirmek: Kadın Arşivleri, Derleme ve Kullanım Konusundaki Geleneksel Yaklaşımlara Nasıl Meydan Okuyorlar? / Karen M. Mason, Tanya Zanish- Belcher
Bilim İnsanı ve Mühendis Kadınlar Arşivi’yle İowa Kadın Arşivlerinin ele alındığı bu makalede, tarihsel kayıtlarda eksik olan kadınları belgeleyerek -örneğin Güney Amerika kökenli kadınlar- arşivde eşit temsil kavramını hayata geçirmek için yürütülen çalışmalar anlatılıyor. Geçmişte yaşanan ihmallerin yinelenmesi olasılığına karşı, kadınlara ait bilgilerin geniş bir perspektifle ele alınmasına yönelik önlemler araştırılıyor.
3) Arşivi Cinsiyetlendirmek, Cinsiyet Arşivi: Nebahat Hanım ve Yeni Türk Kadını / Özge Baykan Calafato
“Türk Kadın Birliği” içinde aktif bir rol oynayan erken Cumhuriyet döneminin önde gelen feminist eğitimcilerinden Nebahat Hamit Karaorman’ın aile fotoğraflarına odaklanan yazar bu makalesinde, cinsiyetle arşiv ilişkisini sorguluyor. Peki, fotoğrafta “cinsiyet okuması” yapılırken eş zamanlı olarak o fotoğrafın bulunduğu arşiv, toplumsal cinsiyet üzerinden nasıl okunabilir? Fotoğraf ve fotoğraf arşivleri üzerinden cinsiyet ve arşiv ilişkisini derinlemesine inceleyen yazar, arşivin hem cinsiyetlendirilmiş doğasını hem de arşivlerde kronikleşmiş heteronormatifliğe (heteroseksüelliğin toplumsal ve doğal norm olarak kabul edilmesine) vurgu yapıyor. Ayrıca makalede, Aslı Davaz’ın “Eşitsiz Kızkardeşlik” kitabından alıntılanan Nebahat Hanım’ın cinsel eğitim derslerinin bütün okullarda okutulmasını savunduğunu vurguluyor. 1967’de vefat eden Nebahat Hanım’ın aşka ve evlilik kurumuna bakışına dair önemli bilgiler veriyor.
4) Egemenin Görmediği “Öteki”nin Arşivi / Nilgün Kıvırcık
Bu makalede yazar, göçmen kadınların (“öteki”nin) arşivini oluşturmanın gerekliliği üzerinde duruyor. Göç olgusunu tarihsel-toplumsal, siyasal açıdan incelerken dünyanın üzerinde dolaşan “göç hayaleti”yle yüzleşmenin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekiyor. Neoliberalizmin ürettiği “ötekiler”in mağduriyetleri konusunda, neoliberal politikaların bu kesimi dışlayan “(b)anoptikon” inşa ederek gerçekleştirdiği saptamasında bulunuyor. (banoptikon, en yalın ifadeyle, İngilizcedeki yasak anlamına gelen ‘ban’ sözcüğüyle, “gözetim toplumu”nu tanımlayan, Foucault’nun ‘panoptikon’ kavramının birleşmesinden oluşmuş.) Yazar, ırk ve etnik kategorilerden inşa edilmiş olan “ötekiler”in, sistematik olarak “güç hiyerarşileri ve iktidar ilişkileriyle” nasıl “dezavantajlı” tutulduklarını; göçün siyasallaşması, güvenlik sorunu haline getirilmesi sonucu, “çokkültürlü yurttaşlık” yerine “uyum” politikalarına dönüldüğünü hatırlatıyor.
Peki, “ötekini” hafızamızda tutmak nasıl mümkün olabilir? KEKBMV’nin Genel Kurul üyelerinden olan yazar, 2023-2024 döneminde Vakfın yürüttüğü Ötekinin Hafızası Projesi kapsamında, Suriyeli ve İranlı 5 göçmen sanatçıyla, kişisel tarihlerini ve sanatsal anlatımlarını Vakıf arşivlerine kazandırmak için Profesör Dr. Ayşe Durakbaşa’yla birlikte görüşmeler gerçekleştiriyor. Mimar, araştırmacı ve sanatçı kimliğiyle, küratörlüğünü yaptığı, büyük ilgiyle karşılanan Kadınların Göç Hafızası Sergisi’nde göçü; ötekini anlamak, tanımak üzere kadın ve sanat perspektifinden ele alıyor ve izleyiciye kadın göçmenliği üzerine “yeniden düşünme” fırsatı sunuyor. (NOT: Dergide, “Kadınların Göç Hafızası Sergisi”nin renkli, nefis görselleri de yer alıyor.)
Röportajlar
1) Leyla Erbil Özel Koleksiyonu BÜ – Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi /
Olcay Akyıldız
BÜ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün öğretim görevlilerden olan yazar, Leyla Erbil Özel Arşivi hakkında, bağışçıyla kurulan iletişim, arşivin kuruma getirilmesi, niteliği ve niceliği, arşivde ne tür belgelerin yer aldığı gibi, özel arşiv kapsamındaki konularda, arşivciler için önemli bilgiler sunuyor ve deneyim aktarımında bulunuyor. Leyla Erbil’in okurlarınca da fark edilen, “yazarın edebiyatıyla arşivinin birbirine epeyce benzediği”ni hatırlatıyor. Arşivin tasnifi ve kataloglama süreci, çalışma yöntemi deneyimlerinin üzerinde duruyor; son derece meşakkatli ve özverili çabalarla geçmiş bu süreç. Bitirirken de “sivri dilli” yazarın hayranlarına müjdeyi veriyor: BÜ Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi’nin web sayfasından Leyla Erbil Bibliyografyası’na ulaşabilirler.
2) Alman Kadın Hareketi Arşivi / Kerstın Wolff, Sılke Mehrwald, Mette Bartels
Kadınların tarihteki rolünü ve etkisini görünür kılmak, tarih yazımı içinde yer almasını sağlamak ve bu faaliyetleri kamuoyuna duyurmak amacıyla yapılmış pek çok çalışmadan biri daha. Alman Kadın Hareketi (AddF) Arşivi / çalışmaları, 19. ve 20. yüzyılların başlarındaki kadın hareketi tarihinin kamuda pek az bilindiği düşüncesiyle, 8 Mart 1984’te faaliyetlerine başlıyor. AddF, arşiv ve koleksiyonlar, araştırma ve iletişim bölümlerinde faaliyet gösteriyor. Özel arşiv ve belge sağlamak, dergi çıkarmak, kadın örgütleriyle yakın ilişkiler içinde bulunmak ve dijitalleşme, AddF’nin başlıca faaliyet alanlarını oluşturuyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir anlayışla yapılacak işbirliklerini önemsiyorlar. Peki, dijital feminist hareketin ürettiği dijital doğan belgeleri toplamayı nasıl başarıyorlar? PDF ya da basılı belge olarak arşivleme “yöntemi” kullanıyorlar. Makalede, bu konuda henüz bir gelenek oluşturulmadığı, yeni veri arayışlarının sürdürüldüğü bilgisi veriliyor.
3) İtalyan Kadın Kütüphanesi (Bologna) / Anna Pramstrahler
1983’te açılan Bolonya’daki Kadın Kütüphanesi, Bolonya Belediyesi’nin desteğiyle faaliyete geçmiş, bağımsız bir feminist dernek tarafından yönetilmiş. Makalede feminist hareketin, kadın hareketinin aktivistlerinin, binadaki materyali korumalarını önemsediklerine değiniliyor. Kırk yıl sonra, Bolonya Şehri Dokümantasyon, Araştırma ve Kadın İnisiyatifi Merkezi’yle (CDD) kütüphaneler arası ödünç verme, ulusal ve uluslararası belge sağlama hizmetlerine başlıyorlar. 2005’ten itibaren İtalya Kültürel Miras Bakanlığı’nın desteğiyle dijital kütüphane faaliyetlerinde epey yol kat ettikleri görülüyor.
Kitap tanıtımları
1) “Topuz”u çözmek: Kütüphane ve arşivleri feminist kuramla yeniden düşünmek / Yonca Güneş Yüceli
Yazar bu makalede, Kütüphaneler ve Arşivlerle Toplumsal Cinsiyet Öğretimi: Bilginin Gücü adlı kitabı tanıtırken kadın merkezli kütüphaneler ve arşivler üzerine eleştirel düşünmenin önemine dikkat çekiyor. Peki neden? Kitapta ele alınan Dewey Ondalık Sistemi ve Kongre Kütüphanesi gibi kataloglama sistemlerinin, bilgiye erişimi hiyerarşik bir yaklaşımla düzenlemesi, bazı bilgi türlerinin ayrıcalıklı kılınması, kütüphanelerin bilgi üretim süreçlerine doğrudan müdahale edilebileceği sonucunu doğuruyor. Öte yandan kitabın girişinde, kütüphanelerde yapılan işlerin göze gözükmediğinden yakınan ve feminist arşivler için bilgi toplayan ve bilgiyi yayan kadın kütüphanecileri için “toplumsal cinsiyet çalışmalarının ev kadınlarıdır” ifadesi yer alıyor. Bu sitemde haklılık payı büyük. Kitaptaki istatistiklere göre, 1870’te ABD’de kadın kütüphanecilerin oranı yüzde yirmiyken 1900’lerde yüzde sekseni buluyor. Bu da haliyle kütüphaneciliğin nasıl kadınlaştırıldığının göz ardı edildiğini ortaya koyuyor. Yazar kitaptaki, Kuzey Amerika ve Avrupa’daki kütüphaneciliğin cinsiyetçiliğe ve yaş ayrımcılığına dayandığı, “yaşlı kitap kurdundan” “uysal topuzlu kadına uzanan”, mesleki yeterliliği göz ardı eden tek tipleştirme politikalarının eleştirildiğini aktarıyor. Arşivlerin salt “bilgi depoları” olarak değil, feminist bilgi üreten bilgi merkezleri olarak değerlendirilmelerine dikkat çekerken yazar, feminist kütüphanelerin ve arşivlerin toplumsal cinsiyet eşitliği ve sosyal değişim için nasıl “güçlü araçlar haline gelebileceğini gösterdiğini” vurguluyor.
2) Feminizm Tarihinin Kaynakları ve Rehberi – Fransız Devrimi’nden Günümüze: / Aslı Davaz
Yazar, 2006’da yayımlanan Rehber’in feminizm tarihine dair önemli bilgileri içerdiğini belirtiyor; arşivlerin tarihsel gelişimi, oluşturulması, korunması vb. Rehber’de, geniş kapsamlı bir feminizm perspektifinden cinsiyet eşitliği, kadın hakları mücadelelerini de kapsayacak biçimde kadın merkezli arşivciliğin tarihsel gelişimi ve alanda mücadelelerini kararlılıkla sürdürenlerin öncü çalışmaları sergileniyor. 1926’dan 1980’lere ve günümüze, üniversitelerdeki kadın ve toplumsal cinsiyet araştırmalarının sürekliliğine dikkat çekiliyor. Christine Bard’a göre, “modern feminizmin temelleri insan hakları kavramına dayandığından feminist arşivlerin oluşturulması ve korunmasının başlangıç tarihi olarak 1789 yılı kabul edilmiştir.” Yazar, Rehber’in ilk bölümünde, kamu arşivlerinde, feminizmle ilgili belgelerin ortaya çıkarılmasının hedeflendiği; ikinci bölümde özel arşivler, dernekler, kütüphaneler ve müzeler üzerine yapılmış çalışmaların bulunduğu, dolayısıyla araştırmacılara rehber niteliğinde bir kaynak sunulduğu; üçüncü bölümde feminizm tarihine dair sinema ağırlıklı, görsel ve işitsel kaynakların yer aldığı bilgisini ayrıntılarıyla okura sunuyor. Sonraki bölümler dijital ortama ayrılmış; Fransa’da feminizm üzerine araştırmalar yapan web sitesindeki medyayla ilgili indekste feminist yazarlar, araştırmacılar, gazeteciler ve siyasetçilerin ilgiyle izlenen başarılı çalışmalarının, envanter işlemi tamamlanmış olanları kamuoyuna aktarılıyor.
Rehber 2010 yılından beri dijital ortamda açık erişimde olup tüm bilgiler güncellenmektedir. Sonuç olarak, Fransa’da kadınların arşiv mirasını korumak amacıyla gerçekleştirilen bu arşiv rehberi, yazarın da vurguladığı gibi, “Fransız Devriminden günümüze, feminizm tarihine dair kaynakların belgelenmesine önemli bir katkı sunuyor.
3) “Toplumsal Cinsiyet ve Arşivleme: Geçmiş, Bugün, Gelecek” / Natalie Defne Gier
Yazar, kitapta yer alan makalelerden ilkinde, 1944’te kurulmuş olan Kadın Hareketi Uluslararası Arşivlerinin (IAV) üç kurucu üyesinin, kadınların tarih yazımında yer almadığını ve bunun bilinçli bir biçimde bir güç dengesi kapsamında olduğunu, dönemin akademisyenlerinden çok daha önce fark ettiklerinin vurgulandığını belirtiyor. Bir başka makalede, yine bu bağlamda arşivlerin tarafsız olmadığı konusunda açıklamalarda bulunulduğunun altını çiziyor. Yazardan, dijital doğan belgelerin ve sosyal medyanın arşivlerinin yanı sıra sözlü tarih ve ses kayıtları teknolojisi, uzmanlarla röportajların da kitapta ele alınan konular olduğunu öğreniyoruz. Aynı şekilde kitabın, “kadın arşivlerinin ve aktivistlerin mücadeleci yönü, tarih yazımının değiştirici gücü ve yeni arşivleme yöntemleri” hakkında olduğu gibi değerli bilgileri içerdiğini de…
Sonuç olarak, geri dönüşlere bakılırsa, Arşivde Kadın dergisi ikinci sayısında, etki alanını genişlettiği ve okurlar üzerinde güçlü bir etki bıraktığı izlenimini veriyor. Özenle hazırlanmış renkli görsellerin eşlik ettiği, zengin dipnotları, kaynakçası, geçmiş ve günümüzle sınırlı kalmayan geleceğe yönelik çalışmaları sürdüren, kadın merkezli arşivlere dair kapsamlı bir kaynak olarak araştırmacılar için rehber niteliğinde bir dergi.