Ana Sayfa Bilim Gündemi Alzheimer’ın reçetesi: Dişinizi fırçalayıp doğru yatağa!

Alzheimer’ın reçetesi: Dişinizi fırçalayıp doğru yatağa!

6541
Kaynak: ISTOCK.COM/BERNARDBODO

Gün geçmiyor ki bilim dergilerinde Alzheimer’la ilgili yeni bir çalışma, yeni sonuçlar, insanlığı bu illetten kurtarma vaadi taşıyan yeni umutlar başlıklara taşınmasın. Biliminsanlarının bu hummalı çabası boşuna değil. Alzheimer tüm dünyada milyonlarca kişiyi etkiliyor; özellikle yaşlı nüfusu artan toplumlarda mevcut sayıların gelecek 25 yılda ikiye katlanması bekleniyor. Hal böyleyken 2019’un başından beri, yani hepsi hepsi bir ay içinde bilim dünyası Alzheimer için ne yapmış, bize hangi müjdeleri vermiş, üç başlıklı bir seçki yaptık. Sayı küçük fakat çalışmalardan her birinin etkisi Alzheimer’ın gelecekteki seyrini değiştirecek kadar büyük görünüyor.

Demans sizi ne zaman vuracak bilmek ister misiniz?
Alzheimer hastalığı yavaş ve kendini belli etmeden ilerler. Öyle ki beynimiz, hastalığın unutkanlık, zihinsel bulanıklık gibi bariz semptomlarının kendini göstermeye başlamasından çok evvel değişmeye, nöronlar yavaş yavaş yıkıma uğramaya başlar. Almanya’da bulunan Nörodejeneratif Hastalıklar Merkezi, Hertie Beyin Araştırmaları Enstitüsü, Tubingen Hastanesi Üniversitesi ve ABD’den Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin başını çektiği 16 yıllık dev bir proje Alzheimer’ın bu özelliğinden yararlanarak tedavi sürecinde çok işe yarayacak bir bulguya imza attı: Beyindeki tahribatın göstergesi olabilecek, dolayısıyla klinik semptomlar kendini göstermeden yıllar önce önlem almayı mümkün kılacak bir protein saptandı. Bu proteinin adı nörofilament; nöronların iç iskeletenin parçası olan yapısal bir molekül. Beyinde şu veya bu sebeple nöron yıkımı gerçekleştiğinde, nörofilament, beyin-omurilik-sıvısı aracılığıyla kana geçiyor. Yıkımın tek ürünü bu molekül değil elbette, başka atık maddeler de kana karışıyor fakat nörofilament bunlardan farklı olarak varlığını dirençle devam ettiriyor; bu da onu nöron hasarının varlığına ilişkin mükemmel bir belirtece dönüştürüyor.
Nature Medicine dergisinin 21 Ocak’ta yayımladığı çalışma, Dominantly Inherited Alzheimer Network (Baskın Kalıtımlı Alzheimer Topluluğu) isimli uluslararası bir ekip tarafından yürütülmüş. Adından da anlaşılacağı üzere bu ekip vasıtasıyla çalışmaya dahil edilen 400 kadar gönüllü denek, ailelerinde nadir görülen bir gen dizisinden dolayı Alzheimer’a normalden daha erken yaşlarda maruz kalıyor. Çocuk eğer ebeveyninden ilgili geni almışsa hastalıktan kaçışı olmadığı gibi, onunla aynı yaşlarda semptom vermeye başlıyor. Araştırmacılar işte bu bilgiden yararlanarak, Alzheimer’ı kesin olarak ne zaman yaşamaya başlayacaklarını bildikleri bu kişilerde nörofilament düzeylerini 16 yıl öncesinden gözlem altına almışlar ve ileride kendini gösterecek bilişsel değişikliklerin ve nöron kaybı düzeylerinin bu belirteç sayesinde yıllar öncesinden saptanabileceğini göstermişler.
Şimdi sıra bu proteinin hangi miktarda bulunmasının kişide Alzheimer riski teşkil ettiğini anlamak ve bulguların geç başlayan Alzheimer durumunda da geçerli olduğunu teyit etmek üzere yapılacak çalışmalarda. Süreç tamamlandığı an piyasada zaten hazır bulunan bir nörofilament tespit kiti rutin laboratuvar testlerine eklenecek. Şimdilik üç vakte kadar demans geliştireceksiniz denemiyor. Ama ona adım adım yaklaşılıyor!

Gündüzleri ne kadar uyukluyorsunuz?
Diyelim ki bu testi yaptırdık ve Alzheimer’a ya da nöron yıkımıyla seyreden bir hastalığa yakalanma riskimizin olduğunu öğrendik. Ne yapmalı? Yukarıdaki nörofilament çalışmasının yürütücülerinden Washington Tıp Fakültesi araştırmacılarının bu soruya basit bir cevabı var: Yatın ve güzel bir uyku çekin! Çünkü insanlarda ve farelerde yapılan araştırmalar derin uyku olarak da bilinen yavaş dalga uykusunun kesintiye uğradığı, kalitesiz gece uykusunun sürekli tekrar ettiği durumlarda beyin hasarına ve bilişsel işlev kaybına yol açan tau isimli bir proteinin arttığını gösteriyor. Alzheimer’ın olmazsa olmaz göstergelerinden olan bu protein aslında sağlıklı bireylerde doğal olarak bulunan bir molekül. Ancak bazı durumlarda yığınlar oluşturup doku hasarına neden olabiliyor, ki kötü bir uyku, işte bu durumlardan biri.
9 Ocak’ta Science Translational Medicine dergisinde yayımlanan çalışmaya 60 yaş üzeri, %80’i sağlıklı, %20’si çok hafif bilişsel sorunlar yaşayan 119 birey alınmış ve katılımcıların uyku performansı belli bir süre izlenmiş. Sonuçlar, gecenin ilk saatlerinde ortaya çıkan, rüya görülmeyen ve toplam uykunun büyük bölümünü oluşturan derin uyku evresinin bir defaya mahsus bozulmasının dahi beyinde yüksek tau düzeyiyle ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Çalışmanın fare ayağı da farklı şeyler söylemiyor. Fareler gece yaşayıp gündüz daha pasif konuma geçen canlılar. Ölçümler beyin tau düzeylerinin gece iki katına çıktığını, gündüz istirahat halinin bozulması halinde ise ikiye katlandığını gösteriyor. Tıpkı bütün gece uykusuz bırakılan 8 katılımcı bireyde olduğu gibi. Görünen o ki tau düzeylerindeki artışın uykusuzluğun getirdiği stresle veya davranış değişikliğiyle de ilgisi yok. Zira araştırmacılar bunu kanıtlamak üzere zararsız bir maddenin etkisiyle saatlerce uykusuz kalabilen genetiği değiştirilmiş fareler üretmişler ve tau’nun bunlarda da yükseldiğini görmüşler. Gündüz faaliyetleriyle yükselip gece uykusuyla temizlenen bu tau döngüsünü bozmak proteinin zararlı plaklar oluşturma ihtimalini artırıyor. Alzheimer’lı kişilerde tau yığınları beynin hafızadan sorumlu yerlerinde görülüyor, sonra da adeta mantar gibi tüm beyne yayılıyor. Daha da önemlisi sorun 24 saat içinde toplam ne kadar uyuduğunuz değil, derin uykuyu toplamda ne kadar uyuduğunuz. Yani tau düzeyi yüksek deneklerin gündüz kestirmeleriyle durumu telafi etmeleri mümkün olmamış. Tüm bunlar hem iyi uykunun önemine hem de uyku kalitesindeki azalmanın normalden normal dışıya geçişin bir göstergesi olabileceğine işaret ediyor. Demek ki şu basit soru belki de Alzheimer sinyali olabilir: Gündüzleri ne kadar uyukluyorsunuz?

Dişçiye gitmemek pahalıya malolabilir
Alzheimer’dan korunmanın bir yolu daha var. Biraz tuhaf görünebilir fakat dikkate değer: Dişlerimize iyi bakmak! Uyarıyı San Francisco’da konuşlanmış, Alzheimer’ın seyrini değiştirmek üzere klinik denemeler yürüten özel bir ilaç firması yapıyor: Adı, Cortexyme Inc. Cortexyme bünyesinde bir araya gelen uluslararası bir ekibe göre hastalığın beyinde yarattığı hasarın hiç tahmin edemeyeceğiniz bir sorumlusu var: Porphyromonas gingivalis. 23 Ocak’ta Science Advances dergisinde tanıtılan bu gram-negatif bakteriyi kronik periodontitis isimli hastalıkla tanıyoruz, yani basitçe söylemek gerekirse, dişeti iltihabı! Araştırmacıların belirttiğine göre fareler üzerinde yapılan deneyler ağızdaki Porphyromonas gingivalis bakterisinin beyni istila edip, salgıladığı toksik bir enzim (gingipain) aracılığıyla amiloid beta proteininin üretimini artırdığını gösteriyor. Bu protein de tıpkı tau gibi, Alzheimer semptomlarının gelişmesinden çok önce beyinde birikerek plak oluşturan bir molekül.

Bir Alzheimer hastasının beyin dokusu görüntüsü: Yeşil renklendirilmiş kısım amiloid beta proteinini, kırmızı noktalar ise bakterinin saldığı toksik gingipain enzimini gösteriyor. Kaynak: S. Dominy ve ark., Science Adanvances 5, 2019.

Cortexyme araştırmacıları makalelerinde Alzheimer patolojisinden sorumlu bir adaya işaret etmekle kalmıyor, çözüm niteliğinde bir molekül de öneriyorlar. Doğrudan Porphyromonas gingivalis’i hedef alan ve şimdilik COR388 kod adıyla bilinen bu molekülün klinik denemelerde nöroinflamasyonu azalttığı, amiloid beta üretimini bloke ettiği ve Alzheimer’da en fazla zarar gören, bellekle ilişkili beyin bölgesi hipokampüsteki nöronların korunmasını sağladığı belirtiliyor. Dahası gönüllü Alzheimer hastalarından yürütülen 28 günlük ilaç denemesinin ardından bilişsel testlerde de ilerleme sağlandığı kaydediliyor. Tüm bunlar üç aşamalı klinik deneme evresinin ilk ayağıydı. Şimdi sıra 2019’un ilerleyen aylarında yürütülecek 2. ve 3. evre denemelerde.
Cortexyme’in çalışması Alzheimer ile viral/bakteriyel patojenler arasında ilişki kuran ilk araştırma değil aslında. Nitekim Alzheimer’lı hastaların beyninde daha önce de spiroket bakterisi ya da herpes virüsü gibi patojenlere rastlanmış; amiloid beta proteininin ise beyni bu istilacılardan korumak için çok fazla üretildiği ve neticede Alzheimer’ın alametifarikası plak oluşumunun ortaya çıktığı söylenmişti. Dişeti iltihabı ve Alzheimer arasındaki nedensellik tartışmalı da olsa bir ilişki olduğu, en azından hastalığın gelişimi açısından risk faktörü oluşturduğu artık kesin. O yüzden ne yapıyoruz…dişimizi fırçalıyoruz!

Kaynaklar:

1) “Early Prediction of Alzheimer’s Progression in Blood”, Ortak basın açıklaması: German Center for Neurodegenerative Diseases  & Hertie Institute for Clinical Brain Research & University Hospital Tübingen, Tübingen/Germany, 21 Ocak 2019.

2) Tamara Bhandari, “Decreased deep sleep linked to early signs of Alzheimer’s disease”, Washington University School of Medicine in St. Louis News Release, 9 Ocak 2019.

3) Jocelyn Kaiser, “Gum disease–causing bacteria could spur Alzheimer’s”, Science, 23 Ocak 2019.

 

Önceki İçerikGeorges Politzer’den öğreneceğimiz temel ilkeler
Sonraki İçerikAntibiyotik direnci sınır tanımıyor: Yeni Delhi’deki gen Kuzey Buz Denizi’nden çıktı