Kötü bir jeomanyetik fırtına, elektrik altyapıyı kızartarak medeniyeti yüzyıllarca yerinde saymak zorunda bırakabilir; bu tehlikeye karşılık bir uzay kalkanı çok daha ucuza mal olacaktır…,
Dünya üzerindeki yaşamı tehdit eden bir sürü potansiyel felaket var: Nesillerin tükenmesine yol açabilecek asteroit veya göktaşlarının Güneş’in etrafında hareket ediyor olması, yüzyıllarca yıl sürecek bir kışa sebep olabilecek potansiyel volkan patlamaları, insan kaynaklı tehditler olarak iklim değişimi veya nükleer kıyamet sayılabilir.
Yukardakiler kadar önemsemeyen bir olasılık da, masif bir Güneş parlaması. Bizi öldürmese de uyduları ve elektrik altyapıyı öldürerek medeniyetimizi birkaç yıl ve trilyonlarca dolar geriye götürebilecek bir tehlike. Gizmodo’dan George Dvorsky’nin Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden bildirdiği bir araştırmayla birlikte, böyle bir parlamanın sebep olacağı zararın büyüklüğü nicel değerlerle sabitlendi. Araştırmacıların gözü kara, ama imkânsız olmayan bir önerilerine göre, kendimizi Güneş’in tehlikeli davranışlarından korumamız mümkün.
Güneş parlaması denilen durum, Güneş’in yüzeyinden bıraktığı manyetik enerji. Yeterince güçlü olursa bu parlamalar ve parlamalara bağlı olarak gerçekleşecek bir fenomen olan koronal kütle kopması (coronal mass ejection, yani CME) dünyaya ulaşabilecek kadar yol kat edebilir. 2015’de Gizmodo’da Maddie Stone’un yazdığı makaleye göre, normal şartlar altında büyük Güneş parlamaları bile Dünya’nın iyonosferinde etkisini kaybederek dağılmakta ve kuzey ışıkları denilen muazzam doğa olayına sebep olmaktadır. CME’nin Dünya’ya ulaşması ile ayrı bir hikâye. CME olayında Güneş’ten koparak gelen plazma bulutu, atmosferin üst seviyelerindeki elektrik akımlarıyla etkileşerek varolan akım alanlarını dünyanın elektrik altyapısını ve cihazların elektronik mimarilerini kızartabilecek, manyetik kayıtları ve benzeri işitsel, video vb. medyayı ortadan kaldırabilecek bir akım oluşturabilir.
Aklın hayalin almayacağı bir bilimkurgu senaryosundan bahsetmiyoruz. Stone’un dediklerine göre, halihazırda 1859 yılında bir CME’nin Dünya’ya ulaşmış olabileceğinden şüphe ediliyor. Bu şüphenin temelini oluşturan Carrington Olayı’nda bir dizi CME Dünya’ya çarpıyor ve telgraf tellerinden elektrik akımlarının geçmesine sebep olduğu için operatörler çarpılıyor ve kâğıtlar alev alıyor. Ayrıca Küba kadar güneyde bile gözlemlenebilecek kuzey ışıklarına sebep oluyor.
Henüz bu kadar yoğun bir fırtınayla yeniden karşılaşmış değiliz, ama farklı solar hava olaylarına tanık olundu. Makalenin yazılış tarihinden bir ay önce, on yılın en büyük Güneş parlaması Dünya’yı etkiledi. Neyse ki bu olayda Dünya CME’den etkilenmedi.
Baskı öncesi arXiv.org’da yayımlanan yeni makale, Carrington Olayı’na benzer bir fırtınanın günümüzde veya onlarca yıl sonra gerçekleşmesinin birkaç telgraf operatöründen(1) daha büyük bir felaket olacağını öngörüyor. “Tahminlerimize göre, benzer bir olay önümüzdeki 150 yıl içerisinde ABD’nin GDP’sine tekabül eden yaklaşık 20 trilyon dolar büyüklüğünde bir zarara sebep olabilir ve zaman içinde teknoloji duraklayana kadar [yani teknolojik gelişmeler yavaşlayana ve tüm dünyaya yayılana kadar] bu risk eksponensiyel olarak büyüyen bir zararı betimliyor olacak.” Harvard’da çalışan fizikçi ve araştırmanın yazarlarından biri olan Avi Loeb, Dvorksy’ye: “Şu ana kadar böyle bir hava tahmini girişimi görülmemiştir.”
Böyle bir süper Güneş fırtınasını daha yumuşak bir dille ifade eden Hannah Osborne’un Newsweek’de yazdığına göre, araştırmacılar Dünya’yı masif parlamalara ve CME olaylarına karşı korumak için Dünya ve Güneş arasında bir nevi kalkan konulmasını öneriyor. Araştırmacılara göre, en iyi çözüm parçacıkları çekebilecek ve uzaklaştıracak bir manyetik kalkan.
Sözügeçen cihaz için planları olmasada, 105 ton ağırlığında 100 milyar dolarlık bir kalkan işi görür. Büyük ihtimalle, aşağı yukarı gezegenimiz boyutlarındaki elektriklendirilmiş bir bobin istenilen sonucu elde edebilir. Kulağa ne kadar pahalı gelse de dünyanın bütün altyapısını sıfırdan inşa etmenin yanında çok daha ucuz bir çözüm. “Gerekli bütçe, Uluslararası Uzay İstasyonu’nun toplam maliyetiyle karşılaştırılabilir. Dünya’nın total GDP’sindense 1000’de biri ile 10.000’de biri arasında bir değerle ya da günümüzden yaklaşık yüzyıl sonra gerçekleşecek bir Güneş parlamasının sebep olabileceği bir ekonomik zarar ile karşılaştırılabilir bir miktardan söz ediyoruz.”
Diğer araştırmacılar da tehdidin gerçek olduğuna katılıyorlar, ama Lingam ve Loeb’in varsayımlarına katılmıyorlar. Oxford’dan Anders Sandberg, Dvorsky’ye cevap olarak şöyle diyor: “Güneş’te gerçekleşen patlamaların sebep olacağı ekonomik zararın ve teşkil ettikleri riskin gerçekten büyük olduğuna katılıyorum ve azaltılmaları gerektiğini düşünüyorum; Puerto Rico’daki durumun bütün dünyaya yayıldığını düşünün. Ama ekonomik modelleri beni gerçekten ikna etmedi… Bana kalırsa gereğinden fazla keyfi varsayımda bulunmuşlar. Mesela modülerleştirilmiş ve daha kuvvetli bir altyapı kurarsak, dünya ekonomisinin tehlikeye açıklığı azalabilir de artabilir de” değerlendirmesini yapıyor.
Her şeye rağmen, teknolojiye olan bağımlılığımız arttıkça solar hava olayları da artan bir risk teşkil etmekte. Hükümet kurumları da bu tehlikenin farkına varmaya başladılar. Makalenin yazılış tarihinden bir sene önce, ABD Ulusal Güvenliği, ABD Hava Kuvvetleri, NASA ve Beyaz saray, araştırmacılarla uzay hava koşulları ile ilgili bir sempozyumda buluştular. Buluşmanın amacı olası olayların etkilerinin yumuşatılması amacıyla bir diyalog oluşturulmasıydı. FEMA bile yakın zaman içinde kötü etkili uzay hava olaylarını takip listesindeki olayların arasına aldı. Uzay kalkanı projesi hayata geçirilse de geçirilmese de, proje hakkında konuşmak kendimizi korumanın ilk adımını oluşturuyor.
Çevirmenin notu:
* İngilizce’deki “weather” sözcüğü, makale boyunca uzay boşluğunda hava veya oksijen bulunmasa bile “hava” ve “hava olayları” olarak anılacaktır.
1) Çevirmen burda ve makalenin genelinde görülen “ekonomik” yaklaşıma katılmamaktadır.