Yeni çalışma, konuya ilişkin önceki çalışmaların aksine insan plasentasının büyük oranda mikroorganizma içermeyen bir yapısının olduğunu ortaya koydu. Bu çalışmanın sonuçlarına göre; büyümekte olan bir fetüsü besleme ve koruma görevi olan plasenta yapısının bakteri bulundurup bulundurmadığı yıllardır tartışmalı bir konu olarak gündemdeydi.
Cambridge Üniversitesi’nden moleküler biyolog Stephen Charnock-Jones ve beraberindeki araştırmacılar, çalışma yapmak için plasenta örnekleri topladı ve mikroorganizmaların plasentada toplanarak burada bir mikrobiyom oluşumuna neden olup olmadıklarını araştırdı. Konuya ilişkin olarak açıklama yapan Charnock-Jones, “Bu araştırma konusunu nesnel olarak test edebileceğimizi düşündük”dedi.
Böylelikle Charnock-Jones ve ekibi, doğumların ardından toplanan 500’ü aşkın plasenta örneği üzerinde incelemelerde bulundu. Daha sonra çeşitli aşamalardan geçirilerek üzerinde çalışma yapmak için uygun hale getirilen örneklerden bakteri DNA’sı arama çalışmalarına geçildi. 31 Temmuz günü Nature dergisinde yayınlanan makaleye göre; genel itibariyle plasenta örnekleri üzerinde çok az sayıda bakteri genomu bulunuyordu. Bu konuya ilişkin açıklama yapan ekip, bu DNA örneklerinin birçoğunun laboratuvar araçlarından, doğum kanalından ve bazen de örneklerin yıkandığı tuz çözeltisinden geldiğini ifade etti.
Araştırmacılar plasentadan gelen bakteriyel sinyallere odaklanmak için testlerden sadece birinde ortaya çıkan bakterileri eledi. Benzer şekilde, araştırmacılar tarafından kullanılan tuz çözeltisi, başka reaktifler ve DNA dizileme cihazları gibi laboratuvar ürünlerinin kullanımı ile ortaya çıkan bakteriyel sinyaller de ekip tarafından dışlandı. Tekniklerine dair açıklama yapan Charnock-Jones, “Çalışmanın hangi ay yapıldığı, hangi reaktiflerin kullanıldığı veya çalışmayı hangi teknisyenin yaptığı önemli değil. Bunlardan hiçbiri, aldığımız sinyalin gerçek bir bakteriye ait olup olmadığını ortaya çıkarmıyor” açıklamalarında bulundu.
Araştırmacılar, kontrol metodu olarak insanlarda bulunmayan Salmonella bongori bakterisi üzerinde çalışma yaptılar. Deneyler, bu bakterinin örneklerde oldukça istisnai bir biçimde bulunduğunu gösterdi. Plasenta örneklerinin yaklaşık yüzde 5’inde fetüs ve yenidoğanlar için tehlikeli olabilecek B Streptococcus bakterisine de rastlandı. Bu örnekler, çalışmalarda kullanılan örneklere ait sağlık sonuçlarına bağlı değildi ve bu vakaların görülme sıklığı oldukça azdı.
Konu hâlâ daha tartışmalı
Detroit’teki Wayne Devlet Üniversitesi’nde bulunan Ulusal Çocuk Sağlığı ve İnsan Gelişimi Enstitüsü’nün Perinatoloji Araştırma Şubesi’nde kadın doğum uzmanı ve jinekolog olarak çalışan Roberto Romero, çalışmaya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Çalışmanın bulguları oldukça ikna edici. Gözlemlediğimiz sinyallerin, reaktifler ve ekipmanlar yoluyla oluşan kontaminasyondan kaynaklandığını ortaya çıkardık” dedi.
Houston’daki Texas Çocuk Hastanesi’nde kadın doğum uzmanı ve anne-fetal tıp uzmanı olarak çalışan Kjersti Aagaard ise, “Bu çalışmanın çıktıları herkes tarafından kabul görmeyecektir. Bu çalışma bazı önemli bakteriler çalışma dışında bırakılacak şekilde yapıldı”açıklamalarında bulundu. Örneğin biliminsanları, plasentada bulunan çeşitli vajinal bakteri tiplerini, kontaminasyon olarak sınıflandırdı ancak vajinada olduğu bilinen bakteriler, plasentaya bağlanan uterusta da bulunmuştu. Bu durum da plasenta mikrobiyomuna dair kanıtlar sunuyor” açıklamalarında bulundu. “Neden bu bakterileri göz ardı ediyoruz?” diye soran Aagaard; plasentada, konuya ilişkin daha önceki çalışmaların işaret ettiğinden daha az bakteri bulunduğunu kabul ediyor ancak bu mikroorganizmaların biyolojik önemlerinden emin değil.
Özetle bu çalışma, plasentada bir mikrobiyom olarak tanımlanabilecek kadar bakteri bulunmadığını ortaya koysa da biliminsanları, çalışmanın ileri aşamalarına da bakılması gerektiğini söylüyor.
Kaynak: https://www.sciencenews.org/article/new-study-challenges-idea-placenta-microbiome-bacteria?tgt=nr