Gel etme karınca kardeş.
Ağustos böceğine acı
Kabahat onun mu sanki
Şarkı söylediyse bütün yaz
(Uslu, 2013, s. 27)
Fabllar insana hayvan derisi giydirir, onları konuşturur. Bir yandan da hayvanlara özgü olduğu düşünülen birtakım tiplemelerden de soyut değildir konuşmalar. Hem hayvanları hem de insanları dinleriz, hikayelerde iç içe girerler. Örneğin La Fontaine, insanların duygularını hayvanların özellikleri üzerinden işler. Hayvanları konuşturmasının sebebini ise Aristoteles’in masallarda yalnızca hayvanların bulunmasını istediğine dayandırır. Tartıştırır, öğretir; karıncanın çalışkan ve kalpsiz olduğunu ondan öğrenmişizdir. Sabahattin Eyüboğlu Masallar kitabının çevirmen önsözünde, hata olduğunu ekleyerek, La Fontaine’in çocuklara ders veren öğretmen olarak görüldüğünden de bahseder (Fontaine, 2019). Bizlere bilgi sunan ilk kaynaklardan olduğu altı çizilir. Söylenebilir ki, insanlar ilk öğütlerini de hayvanlar aracılığıyla iletmiştir. Söyleyeceklerini hayvan derisi ardında seslendirmiştir. Muzaffer Tayyip Uslu’nun Şimdilik’teki naif şiiri de bu seslenmeye farklı bir örnek değil mi? Karıncanın tavrına sitem değil mi?
La Fontaine Masallar kitabının üç hikayesinde hayvanların yaslı halinden, duygularından bahseder. Ancak bir ayrım eklemek gerekir. Çünkü okuduklarımız insanların duygularıdır. Mesela Kartalla Bokböceği hikayesinde/şiirinde kartal altı ay yas tutar. Böylesine ciddi bir ayrım olmasına rağmen, Hayvanlar Nasıl Yas Tutar’ı tanıtmaya La Fontaine ile başlamamın sebebi, Barbara J. King’in önsözde karıncaların kendi türünden birisi öldüğündeki tepkisinden bahsediyor olmasıydı.
Biyolog E. O. Wilson’ın 1950’lerde gözlemlediği bu örüntüyü daraltarak aktarıyorum: Karıncalardan biri, hareketsiz bir şekilde, grubun diğerlerinden ayrı bir yerde yatıyor. Onun dışındaki herkes, neredeyse her zamanki işleyişinde, koşturuyor sağa sola. Sadece o, yerde hareketsiz halde yatıyor. Ölü bir halde. Yaklaşık iki gün sonra bedeninden bir koku yayılmaya başlıyor, grubun diğerlerini de etkileyen güçlü kimyasal bir koku. Bir süre sonra başka bir karınca yanına geliyor ve cesedi bir mezarlığa taşıyor. Bu mezarlık, cesedi ortadan kaldırmak için ölülerin getirildiği bir yer. Yani bir karınca ölüyor, birkaç gün öldüğü yerde yatıyor, bir başka karınca da cesedini alıp mezarlığa götürüyor. Yapılan araştırmalarda, bahsi geçen kimyasal kokuyu – oleik asidi canlı karıncaya döktüklerinde de aynı işlemin gerçekleştiği görülüyor. Barbara J. King bu hikayeyle karıncaların “arkadaşları” için acı duymadıklarını ve yas tutmadıklarını anlatıyor. Ve neredeyse Muzaffer Tayyip Uslu’nun sitemine yaklaşıyor.
Kitapta pek çok hayvanın yas tutma biçiminden bahsediliyor. Ancak daha da önemlisi, her türün kendi içerisinde de yas sürecinde hissettiği acının farklılaştığı. Şayet bu, felsefe tarihinde hayvanların otomatik davranışlarda bulunan canlılar olduğu fikrine yönelik getirilecek bir eleştiri olabilir. Bir tay öldüğü zaman bazı kısraklar çok stresliyken bazıları da pek az tepki verebiliyor. Yani hayvanlar ölülerine bir diğer türdeşinden farklı tepkiler veriyor. Ayıların ve ceylanların acıları, fillerin bedenlerinden yayılan dalgalar ve pek çok canlı kendine özgü bir ifadeyle anlatıyor kendisini. Her birini kitaptan öğreniyoruz.
Barbara J. King, Caryn Hartglass’le yaptığı Personalities on the Plate: The Lives & Minds of Animals We Eat (King, 2017) adlı söyleşisinde kaybın öncesi ve sonrasının hayvanların yas tutup tutmadığını anlayabilmek için önemli olduğundan bahsediyor. Kendisine göre yasın tanımı hayatta kalanın davranışlarındaki gözlemlenebilir farklar. İlişki kurmaktan uzak durma, iştahsızlık, uyku problemleri, stresli yüz ifadeleri ve ses tonu. Barbara J. King’e göre yasın tanımının önemi, kitap boyunca sürdürdüğü hikâye anlatım tarzını anlamak için de kıymetli. Çünkü anlatılan her bir hikâyede ölüm öncesi, ölüm ve sonrası anlatılıyor. Yazılı olarak anlatılmasının yanında “Okumalar ve Görsel Kaynaklar” bölümündeki fotoğraflar ve videolar hayvanlarda keder, yas ve sevgi duyguları hakkında düşünmek için gerekli materyali zenginleştiriyor (Kitabın referansıyla video: Youtube’a “Little Hope for Chile’s Highway Hero Dog” yazabilirsiniz).
Kitabın kapağını gördüğümde, “Hayvanlar nasıl yas tutar?” gibi bir sorunun, bir tavrı içerdiğini, yani en azından “Hayvanlar yas tutar mı?” sorusunu atladığını düşünmüştüm. Kitabın içerisinde bu iki soruya da yer veriyor Barbara J. King. Her bölümde hem kanıtlıyor hem de nasıllığını anlatıyor. Yaptığı TED konuşmasında da bunları özetleyerek yineliyor. Diğer yandan, önemli sayılan bu iki sorudan önce, antropoloji profesörü yazarın vurgusunun insan merkezci düşünme tarzı olduğunu söylemek gerekir. Yani yazar “Hayvanlar yas tutar mı?” sorusundan önce kendimizi durmaktan alıkoymamız gereken yerin antroposantrik düşünme alışkanlıkları olduğunu hatırlatıyor.
Raskolnikov Kitap Rengin Aslan çevirisiyle çok keyifli bir bilim kitabı kazandırmış Türkçeye. Ve son olarak, çevirmen Rengin Aslan’ın Facebook hesabında dile getirdiği, benim de kitabı okuduğumda birden düşünmeye başladığım konunun diyet değiştirmek fikri olduğunu şaşırarak söylemek istiyorum. Kitabın ilk iki bölümünü okuduğumda hayatımın hiçbir döneminde ilgi duymadığım vejetaryenlik hakkında düşünmeye başladım. Bunu, Rengin Aslan bu konuda bir not yazmasaydı paylaşamazdım sanırım. Kendisinin notunu görünce, “demek ki kitabın böyle bir kuvveti de var” dedim. Evet, kitap hem anlatıyor, düşünmeye imkân veriyor hem de harekete geçiriyor.
Kaynakça
Fontaine, J. d. (2019). Masallar. (S. Eyüboğlu, Çev.) İstanbul.
King, B. J. (2017, 5 19). Barbara J. King, Personalities on the Plate: The Lives & Minds of Animals We Eat. (C. Hartglass, Röportaj Yapan) 11 20, 2019 tarihinde responsibleeatingandliving: https://responsibleeatingandliving.com/favorites/barbara-j-king-personalities-on-the-plate-the-lives-minds-of-animals-we-eat/ adresinden alındı
Uslu, M. T. (2013). Şimdilik. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Hayvanlar Nasıl Yas Tutar?
Barbara J. King, Çev. Rengin Arslan, Raskolnikov Kitap, 2019, 264 s.