ABD Eyalet Mahkemeleri 1925’lerden bugüne Hıristiyan kökten dincilerin evrim karşıtı davalarına sahne oluyor. Eğitim sistemine göz diken dinci kesimin açtıkları hemen her dava yargı önünde hüsranla sonuçlanmış. Son yıllarda da bilinçli tasarım adıyla bilim kisvesine bürünerek milyon dolarlık bütçelerle türlü yolları aşındırmaya devam ediyorlar. Türkiye’ye konferans vermeleri için çağrılan, ABD orijinli Yaratılışı Araştırma Enstitüsü yetkililerinin şu sözleri durumun vehametini açıklıkla ortaya koyuyor: (…) Tüm okul öğretmenlerinin ve üniversite akademisyenlerinin çağrıldığı önemli bir çıkışın, bir konferansın zamanı gelmişti. Dr. Gish ve Dr. J. Morris, masraflar Türkler’e ait olmak üzere konferans vermek için çağırıldılar. İki dinin yaratılış doktrinleri arasında fazla bir fark olmamasına karşın, dinler arasındaki önemli farklar göz ardı edilemezdi… Halk konferansı sırasında İncil’e ve Hıristiyanlığa herhangi bir atıfta bulunulmaması özellikle istenmişti.
Evrime eğitimde yer verilip verilmemesi, özellikle bazı ülkelerde her zaman tartışma konusu olmuştur. Evrim bir taraftan biyolojinin temel kuramıdır. Öyle ki evrim olmadan biyoloji öğretmenin hiçbir anlamı yoktur. Diğer taraftan Evrim Kuramı’nın yaşamın, ortak bir geçmişi paylaştığı yönündeki açıklaması, kutsal kitapların dinciler tarafından katı yorumuna uymamaktadır. Bu nedenle canlıların dünyanın başlangıcında ayrı ayrı yaratıldıklarını ve günümüze kadar değişmeden geldiklerini savunan dinciler, Evrim Kuramı’nı toplumun gözünde küçük düşürmek, öğretimini engellemek için her türlü yola başvurmuşlardır. Aynı zamanda günümüzde, evrim konusunda araştırma yapan, Evrim Kuramı’na destekleyici kanıtlar bularak bilime katkıda bulunan pek çok dindar bilim insanı da vardır.
Dinci kesimin evrim karşıtı davaları…
Yaratılışçı dediğimiz dinci kesim, 1925 yılında ABD’nin, Tennesee Eyaleti’nde evrim karşıtı bir yasa geçirmede başarılı oldu. Bu yasaya göre okullarda biyoloji derslerinde evrimden ve Darwin’den söz etmek yasaklanmıştı. Bu ve benzeri yasalar, 1968 yılında ABD Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilene kadar birçok eyalette yürürlükte kaldı. İptal kararına yaratılışçılar, “biyoloji derslerinde yaratılış ve evrime eşit zaman ayrılması” şeklindeki yasaları anayasadan geçirterek karşılık verdi. Ancak birçok eyalette yürürlükte olan bu yasalar, 1980’li yıllarda Anayasa Mahkemesi tarafından aynı gerekçelerle yürürlükten kaldırıldı: “Evrim bir bilimdir. Yaratılış görüşü ise dinsel bir görüştür. Okullarda evrim öğretmeyerek öğrencileri bilimin sonuçlarından yoksun bırakmak ne denli yanlışsa, öğrencilere bir fen dersinde dinsel bir öğreti olan yaratılışı bir fen dersi ile birlikte öğretmek de o denli yanlıştır. Dinsel bir dogma ile bilimsel bir kuram birlikte öğretilemez.”
Daha sonra taktik değiştiren yaratılışçılar, örneğin, Alabama Eyalet’inde okullarda biyoloji kitaplarına evrimi yalanlama etiketlerinin yapıştırılmasını ve sınıflarda evrim konusu işlenmeden önce bu yalanlama etiketinin okunmasını zorunlu kılan bir yasa geçirdiler.
Başka eyaletlerde, düşüncelerini gizleyen yaratılışçılar, kendilerini okulların yönetim kurullarına ve eyalet eğitim yönetim kurullarına seçtirdiler. Sonra da müfredatı değiştirmeye, yaratılışçılığı biyoloji derslerine koymaya ve evrimi müfredattan kaldırmaya çalıştılar.
Bu konular sürekli dava konusu edildi ve her seferinde yaratılışçı yaklaşımlar yargı önünde mahkûm oldu.
Bu davalardan en önemlileri, ABD Anayasa Mahkeme’sinde1968 yılında görülen Arkansas’a karşı Epperson davasıdır. Bu davada Anayasa Mahkemesi, anayasanın bir eyalete, öğretme ya da öğrenmedeki isteklerini, herhangi bir dinsel tarikata ya da dinsel bir öğretinin ilkelerine ya da yasaklarına göre belirleyemeyeceğine karar vererek evrim karşıtı yasalara ilk darbesini vurdu. Bunu izleyen davalarda aynı yönde kararlar alındı. 1981’de bir veli, evrim derslerinin çocuğunun ve kendisinin dinsel özgürlüklerini yaşamalarına engel olduğu gerekçesiyle Kaliforniya Eyaletini dava etti. Sacremento Yüksek Mahkemesi evrim öğretiminin dinsel özgürlüklere engel olmadığı yönünde karar verdi.
Daha sonra yaratılışçılar, görüşlerinin laiklik ilkesi gerekçesi ile dışlanmaması gerektiğini ileri sürdüler. Çünkü, onlara göre yaratılışçılık dinsel değil bilimsel bir görüştü. Bunun üzerine Arkansas Eyalet Meclisi de, evrim bilimi ile yaratılış bilimine biyoloji derslerinde eşit zaman ayrılması yönünde bir yasayı geçirdi. Federal Bölge Mahkemesi, bu yasayı 1982’de yaratılış biliminin bilim olmadığı gerekçesi ile iptal etti. 1987’de Aquillard’a karşı Edwards davasında Anayasa Mahkemesi, Lousiana’da evrimin öğretildiği her yerde yaratılışçılığın da öğretilmesini zorunlu kılan yaratılışçılık yasasını iptal ederken aynı gerekçeyi kullandı. Karara göre, insanın doğaüstü bir varlık tarafından yaratıldığını ileri süren bir yasa, dinsel görüşlerin öğretilmesini zorunlu kılmakta ve yaratılış biliminin öğretilmediği yerlerde, evrim öğretilmesini de yasaklayarak yasa kapsamlı bir bilim eğitimine de zarar vermektedir.
1994 yılında, yargı Capistrano Okul Bölgesi’ne karşı Pelazo davasında da, okul bölgesinin biyoloji derslerinde evrim öğretilmesi talebine karşı çıkan ve evrimi bir din olarak nitelendiren yaratılışçı görüşü reddetti ve bir öğretmenin dinsel özgürlüklerini ihlal etmediği yönünde karar verdi.
1997 yılında ise yargı, Tangipahoa Kilisesi Eğitim Yönetim Kurulu’na karşı Frailer davasında, yargı her evrim dersinden önce, öğretmenin evrimi yalanlayan bir açıklamayı okuması zorunluluğunu kaldırdı ve “bilinçli tasarım” yönündeki müfredat değişikliği önerilerinin, daha önceki yaratılışçı önerilerden farklı olmadığına karar verdi.
Yaratılışçılar, yargı önünde yaşadıkları bu yenilgilere karşın hiçbir zaman mücadeleden vazgeçmediler. Her zaman yeni taktikler denediler. Bu arada, ABD’li kökten dinci Hıristiyan yaratılışçıların kazandıkları en büyük başarı yerli işbirlikçileri ile birlikte Türkiye’de biyoloji derslerine yaratılış görüşünü koymak olmuştu. Bu görüşün temellerini Türkiye’de sağlamca atabilmek için defalarca Türkiye’ye gelerek halk konferansları verdiler. Bu konferansların biri Yaratılışı Araştırma Enstitüsü yayın organı olan Acts and Facts dergisinin Aralık 1992’de çıkan 21. cildinin 12. sayısında “Türkiye’de Tarihsel Yaratılış Konferansı” başlıklı bir yazıda şöyle anlatılıyor: “Geçen ekimin sonunda ICR (Yaratılışı Araştırma Enstitüsü) bilim adamları Dr. Duane Gish ve Dr. John Morris büyük bir çoğunlukla Müslümanların yaşadığı bir ülke olan Türkiye’de Bilimsel Yaratılışçılık konusunda bir konferansa katıldılar. Kısmen Türk hükümeti tarafından desteklenen bu benzersiz konferansta… Hıristiyan ve Müslüman bilim adamları yaratılışın bilimsel kanıtlarını sundular.
“1980’li yılların ortalarında bir gün Yaratılışı Araştırma Enstitüsü (ICR) Türk Milli Eğitim Bakanı Sayın Vehbi Dinçerler’den, davetsiz bir telefon aldı. Dini bütün bir Müslüman olarak Mr. Dinçerler yaratılışa inanıyordu (yaratılışın Kuran’daki anlatımı İncil’deki ile hemen hemen aynıydı). Türk Hükümetinin bir üyesi olarak, tüm eğitim sistemine vakıf olduğu için okullarında baskın olan laik temelli salt evrim öğretimine son verip, bunun yerine yaratılış ve evrime eşit zaman ayrıldığı iki modelli bir sistemi getirmek istiyordu. Bunun sonucu olarak yaratılışın bilimsel (İncil’deki değil) kanıtlarını içeren ICR’ın çeşitli kitapları Türkçe’ye çevrildi ve Türkiye’de tüm okul öğretmenlerine dağıtıldı”.
Vehbi Dinçerler’in yaratılış görüşünü savunan yanıtı
Vehbi Dinçerler’in bakanlığı sırasında Milli Eğitim Bakanlığı’nca İngilizce’den Türkçe’ye çevrilip ücretsiz olarak öğretmenlere dağıtılan kitaplardan biri Yaratılış Modeli adını taşıyordu. Asıl adı Scientific Creationism (Bilimsel Yaratılışçılık) olan bu kitap Yaratılışı Araştırma Enstitüsü’nün (ICR) o dönemdeki başkanı Henry M. Morris tarafından Evrim Kuramı’nı çürütmek ve kutsal kitaplardaki yaratılış görüşünü savunmak amacı ile kaleme alınmıştı. Bir önceki cümlede geçen “bilimsel” ve “araştırma” sözcükleri İncil’deki yaratılış görüşünü okul kitaplarına sokabilmek için ona bilimsel bir görünüş verme amacını taşıyan bir kandırmacadan başka bir şey değildi. ABD’de yaratılışçıların inançlarını değişik maskeler altında okullara sokma mücadelesi defalarca dava konusu olmuş ve her seferinde yaratılışçılar yargı önünde kaybetmişlerdir. Bir kuramın doğru olup olmadığına tabii ki yargı karar veremez. ABD’de de yargı bu görüşün doğru olup olmadığına değil, fakat bu görüşün dinsel mi, yoksa bilimsel mi olduğu ve bu görüşün okullarda okutulmasının laikliğe aykırı olup olmadığı konusunda karar vermiştir. Laikliğe aykırı olduğu defalarca mahkeme kararları ile belirlenmiş olan bu görüşün ülkemizde biyoloji öğretim programına sokulmasından sorumlu olan Bakan Vehbi Dinçerler bana gönderdiği e-postada: “Yaratılış teorisini müfredata ekleyenler sizin gibi akademisyenlerdir. Bakanın takdiri sadece tekelciliğin kaldırılmasının daha hür, daha bilimsel, daha tartışmacı bireylerin yetişmesindeki ‘tekilci ve tekelci’ engelleri ortadan kaldırmak olmuştur… Yoksa siz Darwin kuramının veya herhangi bir kuramın sorgulanmasını istemeyenlerden misiniz?”
Yazınızda birçok bilim adamının ve propagandistin yapamadığını -ya da bilinçli olarak yapmadığını- yapıp son derece objektif olarak bir ‘gerçeği’ tespit etmişsiniz, teşekkür ederim: Dinçerler’in Milli Eğitim Bakanlığı sırasında <…evrime seçenek olarak yaratılış görüşü eklenmiştir..> diyorsunuz. İşte bu tesbitiniz ‘teori’ değil gerçeğin ta kendisidir” demektedir. Bu sözler üzerine yorum yapma gereğini duymuyorum.
ABD’li yaratılışçılar Türkiye’ye çağırılıyor
Bilimsel düşünceyi gençlerimize benimsetmekten en başta sorumlu olması beklenen laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Milli Eğitim Bakanı ABD’deki köktendinci bir kuruluşa başvurarak yaratılış görüşünü biyoloji öğretim programına sokma konusunda onlardan yardım isteyebilmiştir. Bu kuruluşun yardımları ve Sayın Bakanın takdirleri ile kolaylıkla okullarımıza giren yaratılışçıların işi henüz bitmemiştir. Darwin’i çıkarmak gerekmektedir biyoloji kitaplarından. Yaratılışı Araştırma Enstitüsü yöneticileri 1992’de çağrılı olarak Türkiye’ye gelirler. Yukarıda sözü edilen makalede bu olay şöyle anlatılıyor:
“… Tüm okul öğretmenlerinin ve üniversite akademisyenlerinin çağrıldığı önemli bir çıkışın, bir konferansın zamanı gelmişti. Dr. Gish ve Dr. J. Morris, masraflar Türkler’e ait olmak üzere konferans vermek için çağrıldılar. Bu sıra dışı talep, kabul edilmeden önce dikkatlice tartıldı. İki dinin yaratılış doktrinleri arasında fazla bir fark olmamasına karşın, dinler (Hıristiyan ve İslam dinleri kastediliyor) arasındaki önemli farklar gözardı edilemezdi… Halk konferansı sırasında İncil’e ve Hıristiyanlığa herhangi bir atıfta bulunulmaması özellikle istenmişti”.
Acts and Facts dergisinin Eylül 1998, 27. Cilt, 9. sayısında yer alan “ICR Türkiye’deki yaratılış hareketine yardımcı oluyor” başlıklı haberde ise Türkiye’de şaşırtıcı bir hareketin gerçekleştiği söylenerek şöyle devam ediliyor: “Yıllardır topluma egemen olan laiklik ve eğitimde evrimsel darbeye artık tahammül edilmeyecek. Türkiye’den Bilim Araştırma Vakfı buna karşı çıktı ve şimdi Türk halkını yaratılışa olan inançlarına sarılarak ahlaki temellerine dönmeleri için teşvik ediyor. Yaratılışı Araştırma Enstitüsü’nden bu konuda yardım istediler ve biz de bu isteği karşıladık”
Böylece ABD’li köktendinciler ve yerli işbirlikçileri, 1985 yılında Türkiye’de ABD’de başaramadıkları toplumsal dönüşüm projesini yürürlüğe koydular. Bunda da bir ölçüde başarılı olduklarını söyleyebilirim. Çünkü milli eğitimimiz, Atatürk’ün “yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir” yolundan saptırıldı ve Türkiye, evrimi ve bilimi benimseyen ülkeler arasında en sonuncu sıraya yerleşti.
Yaratılışçıların yeni stratejisi: Kama
Son zamanlarda yaygınlık kazanan bilinçli tasarım ise yaratılışçıların en yeni taktiklerindendir. Bilinçli tasarım önermesinde, canlıların bilinçli bir doğaüstü varlık tarafından tasarlandığı öne sürülmektedir. Bilinçli tasarım, köktendinci Hıristiyan yaratılışçıların, yaratılış görüşünü okullarara sokma çabalarının, ABD Anayasası’nın laiklik ilkesine aykırılığından dolayı sürekli olarak başarısızlığa uğramasına karşılık çözüm olarak geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Bilinçli tasarımda, laiklik ilkesine ters düşmemek için herhangi bir dine ya da Tanrı’ya atıfta bulunulmamaktadır. Bilinçli tasarımın toplumda yaygınlık kazanmak ve evrimi, doğal bilimleri yıkmak için izlediği özel bir strateji vardır. Bu stratejiye “wedge” (kama) denilmektedir. Bir kütüğün üzerinde bulunan küçük bir çatlağa yerleştiren kama, sürekli darbelerle kütüğün içine nüfuz eder ve kütüğü en sonunda nasıl ikiye bölerse, kama stratejisi de aynı şekilde Darwinciliğe, evrime ve bilimsel materyalizme yavaş yavaş nüfuz edecek ve sonunda onu parçalayacaktır.
Seattle’de bulunan ve taşınım, askeri reform, ekonomi ve çevre konularında fikir üreten bir düşünce kuruluşu olan Discovery Enstitüsü, kama stratejisinin de sponsorluğunu üzerine almıştır. Kama, bilimdeki ve fen eğitimindeki din karşıtı tutumu engellemek için kurulmuş olan Kültür ve Bilimin Yenilenmesi Merkezi’nin (KBYM) bir parçasıdır. Discovery Enstitüsü’nün Kurucu Başkanı Bruce Chapman’a göre bu Discovery Enstitüsü’nün bir numaralı projesidir.
Milyon dolarlık araştırma bütçeleri
Doğal olarak böyle bir hareketin mali desteğe gereksinimi vardır. KBYM de birçok “yardımsever” tarafından desteğe layık bulunmuştur. Bunların içinde en önde geleni, Howard Ahmanson’dur. Howard Ahmanson’un en önemli özelliği ise, ABD’deki sağcı kökten dinci kuruluşların içinde en aşırısı olan Chalcederon Vakfı adlı Hıristiyan bir kuruluşun yönetim kurulunda uzun süre hizmet etmiş olmasıdır. Discovery Enstitüsü, bilinçli tasarım çalışmalarını başlatmak amacıyla, Ahmanson tarafından yılda 300 bin dolar destek sağlandığını, diğer kuruluşlarınkiler ile birlikte bu desteğin 1999’da yılda 1,9 milyon ABD dolarına ulaştığını açıklamıştır.
1992 yılından bu yana etkin olan ve Philip Johnson’un önderlik ettiği bu kama hareketi üç kısımdan oluşmaktadır: 1) Bilimsel araştırma, yazma ve yayınlama, 2) Tanıtım ve fikir oluşturma, 3) Kültürel karşılaşma ve yenilenme.
Bilimsel araştırma, yazma ve yayınlama denilen birici kısımda: a) Bireysel araştırma burs programı, b) Paleontoloji araştırma programı, c) Moleküler biyoloji burs programı bulunmaktadır.
İlk aşama olan bilimsel araştırma ile bilgi üreterek, bu bilgileri yazma ve kamuoyu oluşturma, kama stratejisinin temelini oluşturmaktadır. KBYM, son derece cömert bir burs programı önermektedir. Bir yıllık, tam zamanlı araştırma bursları, yılda 40 bin ile 50 bin dolar arasındadır. Kısa dönem burs programları ise 2.500 ile 15 bin dolar arasında değişen burslar vermektedir. Burs programının ilk yılında 270 bin dolar burs dağıtılmıştır. Bu bursların, araştırıcıların ilgisini çekmesi ve bunun sonucu olarak bilinçli tasarımı destekleyen veriler üretilmesi beklenir. Fakat sonuç, sıfır elde var sıfırdır. Bilinçli tasarım, bilimsel hipotezler üretebilecek bir yapıda olmadığı için hiçbir araştırma projesi geliştirilememiştir. Bununla birlikte KBYM bursiyerleri yayın ve kamuoyu oluşturma konularında önemli başarılar elde etmişlerdir. Ne var ki bilimsel indekslerce taranan dergilerde hemen hemen hiç yayınları yoktur.
KBYM’nin 1997 yıl sonu güncellemesinde, bilinçli tasarım üzerindeki danışma toplantısının dünyadaki KBYM burslularını ve dostlarını bir araya getirdiğinden söz edilmektedir. Bu arada “kama”nın iki bilim insanı ön plana çıkmaktadır: Sanfrancisco Üniversitesi’nden biyoloji profesörü Paul K. Chien ve Leigh Üniversitesi’nden biyokimya profesörü ünlü Michael Behe. Bu kama üyelerinin bilinçli tasarım üzerindeki bilimsel üretimleri, pek parlak görünmemektedir.
Chien’e 1999 Haziran’ında Çin’de uluslararası bir çalıştay düzenlemesi için yardımcı olan Discovery Enstitüsü, daha sonra Chien’i fizyoloji alanında uzman olmasına karşın, Çin’de keşfedilen Chengjiang fosilleriyle ilgili bir çalıştay düzenlemiş olması dolayısıyla Çinli paleontologlarla bağlantıları nedeniyle paleontolojide uzmanmış gibi tanıtmıştır. Böylece, Çin asıllı olması sonucunda Çin’deki Chengjiang fosillerine bulaşmış olan Chien’in bu bağlantılarını kullanan Discovery Enstitüsü, okullarda bilinçli tasarımın öğretilmesini sağlamak için fosil kanıtlarını çarpıtarak yayınlar yapabilmektedir. Behe’nin de, Chien gibi, bilinçli tasarım üzerinde hakemli bilimsel dergilerde yayınlanmış bir yayını bulunmamaktadır.
Kama stratejisinin ilk aşamasında hiçbir başarısı bulunmayan yeni yaratılışçılar, tanıtım ve kamuoyu oluşturma, kültürel karşılaşma ve yenilenme olan ikinci ve üçüncü aşamalarda oldukça etkin olduklarını göstermişlerdir.
Tanıtım ve kamuoyu oluşturma konusundaki etkinlikleri, kitap yayınlama, kamuoyu oluşturma konferansları, ilahiyat seminerleri, öğretmen eğitim programları, önemli gazetelerde başyazılar çıkarma, televizyon programları, internette tanıtım gibi etkinliklerdir.
Kültürel karşılaşma ve yenilenme konusundaki etkinlikleri ise, evrimcilerle, bilinçli tasarımcıların karşı karşıya geleceği paneller düzenleme, sınıflarında bilinçli tasarımı öğreten öğretmenlere hukuk danışmanlığı gibi alanları kapsamaktadır.
Görüldüğü gibi bilimsel araştırma konusunda hiçbir sınanabilir hipotez üretemeyen bilinçli tasarım hareketi, Tanrıdan ya da herhangi bir dinden söz edilmemesine karşın Evangelizm’de derin köklere sahiptir ve kökten dinci Hıristiyanların büyük parasal desteğine dayanmaktadır.
Kitzmiller adında bir veli çocuğuna okulda bilinçli tasarım öğretilmesi nedeniyle Dover Okul Bölgesi Yönetimi’ne karşı 2005 yılında dava açtı. Bu davayı karara bağlayan yargıç Jones, kararında bilinçli tasarımın bilim olmadığını, 1) Doğa olaylarını açıklamada, bilimin yüzlerce yıllık kurallarını, doğaüstü nedenler arayarak ve bunları doğaüstü nedenlere bağlayarak ihlal ettiğini, 2) Bilinçli tasarımın temel tezi olan indirgenemez karmaşıklığın 1980’lerde mahkûm edilen yaratılış bilimiyle aynı kusurlu mantığa sahip olduğunu, 3) Bilimin, bilinçli tasarımın evrime olumsuz saldırılarını yalandığını söyleyerek bilinçli tasarıma son darbeyi vurmuştur. Buna karşın yaratılışçılar, okullara girmek için kamuoyu oluşturma ve yeni taktikler geliştirme çabalarından asla vazgeçmemektedirler.
Kaynaklar
1) H. Morris, Yaratılış Modeli, Milli Eğitim Basımevi, Ankara, 1985.
2) D. T. Gish, Yaratılış, Evrim ve Halk Eğitimi, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Çıraklık ve Yaygın Eğitim Müdürlüğü, 1985.
3) “Historic Creation Conference in Turkey”, Acts and Facts, 1992, 21:12.
4) “ICR Assists Turkish Creation Movement”, Acts and Facts, 1998, 27:12.
5) A. Kence, “Eğitimde kökten dinci işbirliği” Üniversite-Toplum, Eylül 2002:4.
6) B. Forrest, The wedge at work: how intelligent design creationism is wedging its way into the cultural and academic mainstream. Intelligent design creationism and its critics’de (Pennock, R. T. Editor). 5-53.s, MIT Press, Cambridge, England, 2002.
7) R. T. Pennock, Why creationism should not be taught in the public schools. Intelligent design creationism and its critics’de (Pennock, R. T. Editor) 755-777.s, MIT Press, Cambridge, England, 2002.