Sokaklarda gaz soluyarak geçirdiğimiz bir ayın ardından, yavaş yavaş evlerimize döndük, biraz dinlendik… Bu umut verici ayaklanmanın heyecanını taşıyarak çalışmaya başladık. Fakat AKP biber gazı, cop ve tazyikli su dışında başka bir saldırı aracı daha olduğunu hatırlattı: Yargı. Ay içinde yargıdan, öfkemizi artıran ve Türkiye’de köklü bir değişimin aciliyetinin altını çizen iki haber aldık.
Dostumuz ve yazarımız Prof. Dr. Rennan Pekünlü hakkında süregiden davaya Bilim ve Gelecek’in önceki sayılarında yer vermiştik. Rennan Pekünlü, anayasaya aykırı bir şekilde yerleşkelere alınan türbanlı öğrencileri “taciz ettiği” gerekçesiyle, öğrencilerden biri tarafından açılan davada erteleme olmaksızın iki yıl bir ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Geçtiğimiz günlerde, temyize giden davada Yargıtay’ın hapis cezasını onadığını öğrendik. Böylece AKP iktidarının intikam güdümlü düşman hukukuna bir örnek daha eklendi. Bu ceza, aynı gerekçe ile açılmış yeni davalara emsal oluşturursa Rennan Hoca’nın cezası katlanacak. Sokakları, parkları ve meydanlarından aydınlık insanların taştığı bir ülkeye, bir biliminsanının bu gerekçeyle hapis yatırılması yakışmıyor. Biliyoruz ki, daha güzel bir Türkiye’nin taşlarını döşemeye koyulanlar, bu hukuksuzluklara da çare olacak.
Bir ceza kararı da Devrimci Karargâh davasından geldi. Gülünç ve düzmece iddianameler furyasının bir zinciriydi bu dava. Bildiğiniz gibi, Bilim ve Gelecek emekçisi Baha Okar da bu furyadan nasibini alarak 19 ayını cezaevinde geçirmişti. Temmuz ayında son karar açıklandı; yargılanan 80 kişiden 24’ü hariç herkese hapis cezası verildi. Baha’nın payına düşen 6 yıl 3 ay… İddianamede Baha’nın 2005-2007 yılları arasında Kuzey Irak’ta olduğu iddiası vardı. Fakat biz o süreçte onunla birlikte dergi çıkarıyorduk, her gün yan yanaydık. Bu düşünce Baha için başlatacağımız imza kampanyasına öncülük etti: “Baha ne yaptıysa, biz de onu yaptık!” Facebook ve hazırlıklarına başladığımız internet sitesi üzerinden, özellikle iddianamede belirtilen süre içinde Baha ile temas halinde olan, onunla yaşamı paylaşan bütün okurlarımızı, yazarlarımızı, dostlarımızı kampanyaya katılmaya davet ediyoruz.
Geçtiğimiz ayı gölgeleyen dost ölümleri de vardı. Değerli aydın, devrimci yazar Leyla Erbil’i kaybettik. Dinin, ailenin, devletin, toplumun ürettiği tabularla mücadeleyi yaratısının gövdesine oturtmuş, yapıtlarının içeriğinde olduğu kadar biçimsel özelliklerinde de sarsıcı yenilikler getirmişti. Elinde limonu, yüzünde maskesiyle Gezi direnişinde çapulcuların saflarında yer aldığını unutmayacağız, eserlerinde yaşasın…
Yazarımız Prof. Dr. Taciser Tüfekçi Sivas’ı erken bir yaşta kaybetmiş olduğumuzu da şaşkınlık ve üzüntüyle öğrendik. Mayıs ayı sonlarında, o kadar sessizce ayrılmıştı ki aramızdan… Kurucularından olduğu Anadolu Üniv. Arkeoloji Bölümü’nün dönem dönem başkanlığını da yürüten, Prof. Dr. Muhibbe Darga’dan devraldığı Şarhöyük-Dorilaion kazılarının başkanlığını sürdüren Taciser Tüfekçi Sivas, çalışmalarını Frig Uygarlığı üzerine yoğunlaştırmıştı. Friglerin izlerini taşıyan topraklara ışıklar içinde karışsın…
Yine geçtiğimiz ay içinde yitirdiğimiz değerli aydın Prof. Dr. Alpaslan Işıklı’yı, forum sayfalarında Nurettin Abacıoğlu’nun yazısıyla anıyoruz.
Bir de güzel bir haber verelim. Sayfalarımıza yeni bir bölüm eklendi: “Bilimum Bilim”. Amerika’da Cornell Üniversitesi Weill Tıp Fakültesi’nde yardımcı doçent olarak görev yapan Zeynep Hülya Gümüş, güncel bilimsel haberleri, tartışmaları ve bilim tarihinden ilginç notları aktaracak. Bölümün Bilim ve Gelecek’e yeni bir renk katacağını düşünüyoruz, umuyoruz sizler de okumaktan keyif alırsınız.
Dostlukla kalın…