Hepimiz çocukken “Televizyon aptallaştırır” uyarısını duymuşuzdur. Kendinizi, dış dünyayı keşfetmek yerine, gözleriniz televizyona yapışmış halde, gördüğünüz tehditi sayıklarken bulmuş olabilirsiniz.
Ebeveynlerin azarlamaları siyah beyaz görüntülü günlere kadar uzanıyor. Bugün aynı kaygı taşınabilir cihazlarda izlenen videolar için de devam ediyor. Peki genç zihinler gerçekten bu durumdan zarar görüyor mu?
Beyin görüntüleme tekniği ile düzenli televizyon izlemenin çocukların sinirsel çevrimlerine olan etkilerini anlaşılır biçimde görmek mümkün. Yapılan araştırmalar ve çalışmalar, uzun süreli televizyon izlemenin çocuk beyninin anatomik yapısını değiştirdiğini ve sözlü yeteneklerini azalttığını gösteriyor. Saatlerce televizyon karşısında zaman geçirmenin, neden sonuç ilişkisi kurarak ispatlamak zor olsa da, yüksek düzeyde anti-sosyal davranış, obezite ve zihin sağlığı gibi daha zararlı etkilerinin de olabileceği üzerinde duruluyor.
Araştırmacılar şimdiye kadar insan bedeni araştırmalarında önemli, şaşırtıcı bir değişkeni gözden kaçırdıkları konusunda hemfikirler, kalıtım; bu da televizyonun beyin için zararlı olduğuna dair halk arasındaki inanışın sorgulanmasını sağlıyor. Bu iddiayı değerlendirebilmek için çok daha fazla çalışma yapılması gerekiyor, fakat ortak fikir bize alışkanlıklarımız konusunda daha ince eleyip sık dokumamız gerektiğini söylüyor.
Kanıtları tekrar ortaya çıkarma
Televizyon izlemeye karşı argümanları anlamak için 2013 yılında Japonya’da Tohoku Üniversitesi’nde sinirbilimi ekibinin lideri Hikaru Takeuchi’nin, yaşları 5 ve 18 arasında değişen 290 çocuk ile yaptığı araştırmayı hatırlamaya ihtiyaç var.
Çocukların televizyon izleme alışkanlıklarının her gün 0’dan 4 saate kadar değiştiği hesaba alınarak yapılan Takeuchi ve meslektaşlarının çalışmasına göre, daha fazla televizyon izleyen çocukların beyinlerinde hipotalamus, duyu motor ve görsel korteks bölgelerinde yavaşlama meydana gelmektedir.
Bu bölgeler sırasıyla duygusal tepkiler, kızma, uyarılma ve görme gibi çoklu süreçleri de içermektedir. Aynı zamanda beynin dil bazlı düşünme yeteneğini etkileyen frontal lob bölgesinde kalınlaşma görülmüştür. Bu testlerin sonuçları, kelime ve dil yeteneğini ölçen sözel IQ testlerinden alınan puan sonucuna göre doğrulanmıştır; puanların çocukların televizyon karşısında geçirdikleri süre ile orantılı olarak düşüş gösterdiği görülmüştür. Çocuğun ailesinden ve yaşından bağımsız olarak beyin dokusunda değişimler saptanmıştır.
Bu değişimlerden bazıları, televizyon izleme esnasında beyinde görsel olaylardan sorumlu olan bölgede hacim artışı sağlayarak yararlı olabilmektedir. Fakat hipotalamus bölgesinde karakteristik olarak borderline kişilik bozukluğuna sahip bireylerde görülen bu kalınlaşma kızgın ve agresif davranış ve ruh hali düzensizliklerini arttırmakta.
Belki de televizyon izleme yoğunluğuyla beraber, drama, aksiyon, komedi gibi farklı özellikteki şovlar, beynin canlandırma ve duygusal olaylardan sorumlu bölgelerinin idrak ve güçlendirme yerine çatışmasına neden olmaktadır. Bu değişim psikoloijk ve davranışsal sorunlara yol açabilir. Yapılan önceki çalışmalar, çocukluk döneminde televizyon izlenen fazladan bir saatin depresyon semptomlarının gelişim ihtimalini yüzde 8 arttırdığını göstermektedir. Diğer bulgulara göre gençlik döneminde tv başında geçirilen her iki saat için tip-2 diyabet riskinin yüzde 20 arttığı söylenmektedir. Bu bağlamların her biri için birçok açıklama mevcuttur. Televizyon izlemek tek başına ve oturularak yapılan bir eylem olduğu için çocukları fiziksel aktivite ve sosyalleşmeden alıkoymaktadır. Durgun halde bulunan bir ekrana bakma sözel yeteneğin gelişimi, muhakeme gücü ve diğer düşünsel yetenekleri geriletmekte ve köreltmektedir.
Çocukların koruyucuları, yani ebeveynler uzun süreli tv izleme durumunda bu etkileri göz önüne almalı diyerek bitiriyor Takeuchi ve meslektaşları. Fakat televizyon izleme ile beyinsel ve davranışsal değişiklikler arasındaki korelasyon bize bütün hikâyeyi anlatmamakta.
Bu sonuçlara şüpheyle yaklaşan bazı biliminsanları beyinde ve davranışlarda oluşan değişikliklerin çok televizyon izlemekten mi olduğunu, yoksa kişisel karakter ve diğer koşullara bağlı olarak mı çok televizyon izlendiğini belirlemeye çalıştılar.
Nebraska Omaha Üniversitesi kriminolojisti Joseph Schwartz ve Florida State Üniversitesi Kevin Beaver’in yeni çalışmalarına göz atalım. Schwatrz ve Beaver ortaokul ve lise öğrencileri üzerinde, televizyon izleme ile bağlantılı olabileceklerini düşündükleri ırk, cinsiyet ve anti-sosyal davranış gibi faktörlere bağlı olarak analiz ettiler.
Araştırmacılar 2 yıl boyunca yaklaşık 15.000 çocuk üzerinde çalışmalarını yürüttüler ve tekrar ergenlik dönemi sonucuna ulaştılar. Önceki çalışmalarda olduğu gibi ergenlik döneminde daha çok televizyon izleyen çocukların anti-sosyal davranışa sahip oldukları kanaatine vardılar.
Araştırmacılar çalışmaya 3000’den fazla kardeş çifti (öz, üvey, tek yumurta ikizi ve çift yumurta ikizi dahil olmak üzere) üzerinde de gözlem yaparak, farklı bir faktör daha dahil ettiler. Olumsuz davranışlar ve tv izleyerek zaman geçirme arasındaki korelasyona bakan araştırmacılar, genetik olarak da beyin şekil ve davranışlarının etkilendiği sonucuna vardılar. Çalışma genetik mirasın anti-sosyal davranış için yüzde 50 risk taşıdığı yönünde iken, geriye kalan risk durumunu çevresel faktörlerin belirlediği yönünde.
Görünen o ki araştırmacılar televizyon izleme alışkanlıklarında genetik faktörünü ihmal ederek dengeyi bozacak gibiler. Fakat bu çalışma birbirine bağlı bir döngü. Örnek olarak 1990 yılında aynı evde yetişen evlatlık ve öz çocuklar arasında yapılan çalışmaya göre, genetik çocukların kaç saat tv izlediklerinin belirlenmesi açısından önemli bir faktör. Fakat yine aynı çalışma göstermektedir ki, daha yüksek IQ’ya sahip annelerin biyolojik ve evlatlık çocuklarının tv bağlılığı azalmaktadır.
Herkesin beyni farklıdır, özellikle genç yaşlarda yapılanlar fiziksel yapı ve fonksiyonunu etkiler. Eğer bir çocuk davranışsal olarak riskli bir gen taşıyorsa, büyük ihtimalle zamanının çoğunu televizyon izlemek için harcayacaktır. Schwartz, fazla televizyon seyretmenin çeşitli nörobiyolojik değişimleri tetikleyebileceğini ve agresif davranışlara olan eğilimleri arttırabileceğini söylemekte. Bazı durumlarda televizyon izlemenin kısıtlanması yararlı olabilirken, bazı çocuklarda risk taşımamaktadır.
Bu gerçeği fark eden ebeveynler çocuklarının televizyon izleme sürelerini düzenlemek isteyecekler. En nihayetinde anneler haklı kanepede oturarak ne kadar çok zaman geçirilirse, fiziksel aktivite, okuma ve diğer arkadaşlara ayrılan süre de o kadar azalır. Fiziksel aktivite ve düşünsel etkinlik eksikliğinin, önemli fiziksel ve zihinsel sonuçları vardır. Televizyon beyni köreltir ya da köreltmez, fakat bir ekranın önünde bu kadar çok zaman geçirmek zaman kaybı gibi görünüyor.
Çev. Eray Koç
İTÜ Uçak Mühendisliği
Kaynak: R. Douglas Fields, http://www.scientificamerican.com/article/does-tv-rot-your-brain/&gws_rd=cr&ei=agqxVoDuBcf4ywOkxIfQDA