Arz edilenler ve karşılığında talep edilenler denklemi, mevcut ekonomide para dediğimiz ulusal ya da uluslararası kimi birimlerle sağlanıyor. Bugünün reel dünyası bu sayısal koda dayanıyor. Paranın bilimsel tanımı ise şöyle; “bütün metaların değişim aracı olan meta”. İnsanlık Lidya’dan beri bunu kabul etmiş. Bu, başlı başına bir sözleşme. Öyleyse, doğası itibariyle sözleşenlerin sözüne göre belirlenen bir düzlem. Ancak modern sistemin “sözleşenler”i sadece alanı ve vereni değil, alınan ve verilenin değerinin ne olduğunu doğrudan ya da dolaylı olarak belirleyen başka söz mercilerini de ihtiva ediyor. Merkez bankası gibi, hükümet başkanı gibi, faiz oranları gibi ya da daha genel bir ifadeyle para politikaları gibi. Burada taraflar kendi içlerinde bilgili ve sorumlu; genel düzeyde ise ne kadar çok sayıda olurlarsa sistem o kadar “tıkırında” işliyor. Ancak, tarafların sayısı azaldığında ya da davranışlar fevrileşip tutarsızlaştığında, sistemden arıza sesleri yükselmeye başlıyor.
Bugün her şeyimizi yasladığımız bu sistem, bu denge üzerinde duruyor. Bu nedenle ABD Başkanı Trump’ın ülkemiz hakkında ne dediği önemli, bu nedenle TC Merkez Bankası başkanlığı diken üzerinde ve hatta bu nedenle biz haberleri takip ediyoruz diyebiliriz. Aksi takdirde yarınımızın teminatı olan bütün varlığımız kuş olup uçabilir. Mevcut sistemin riske ettiği daima üzerinde yaşayanlar, yani halk. Oysa halkın da sıkı sıkıya tutunduğu, menkul ya da gayrimenkul servetini bağladığı yer mevcut sistem. Buna en son 2008 krizinde canlı canlı tanık olduk. Fakat göz ardı ettiğimiz bir şey vardı, bizim evrenimizdeki krizin bambaşka bir paralel evrendeki sonucu gibi bir şeydi, Bitcoin’di adı…
Temel amacı elden ele dolaşmak olan “para”nın neden bir (ama yalnızca bir) merkezi olsun? Kaderi neden bir onay merciine -ki bu çoğu zaman devlet kurumudur- bağlı olsun? Değeri neden hükümet başkanına, bazı ulusal/dönemsel politikalara, bazı uluslararası ilişkilere göre değişsin? Satoshi Nakamoto’nun Bitcoin’i işte bu fikirle doğdu. 2008’de yerle yeksan olan finans piyasası Blockchain’in ve ilk kripto varlık biriminin yaratılmasına sebep olmuştu.1 Bitcoin’in temel özelliği denkler arası olması. Yani “Ben bir para transferi yapıyorsam bunun verisi tüm zincirde olsun. Neden bir banka şubesinin bu duruma -üstelik pahalı- bir şahitliği/aracılığı gerekiyor”? Blockchain bunu mümkün kılıyor. Satoshi Nakamoto bir kişi miydi, bir grup mu? Girişimi piyasaya karşı isyancı bir kimliğe mi sahipti yoksa bir istihbarat operasyonuna mı dayanıyordu? Menşei Amerika mıydı yoksa Japonya-Çin gibi doğu ülkeleri mi? Bu hususlarda çeşitli görüşler mevcut. Satoshi Nakamoto 10 yıl sonra hâlâ gizemini koruyor. 10 yıl öncesi bir yana, bugün dahi oldukça provokatif duran bu sorgulama geleceğin finans sektörünü yaratıyor. Binyıllardır “güven” duygusuna ve “para” olgusuna bağlı olan reel piyasa, bambaşka bir evrende -yeniden- var oluyor. Güvenin yerine kriptografi teknolojisi, paranın yerine ise Bitcoin ve diğer kripto varlık birimleri (Ethereum, Ripple, Litecoin, Bitcoin Cash, vb.) talip.
Kronik yayınlarından geçen yaz çıkan, Dr. Vedat Güven ve Erkin Şahinöz imzalı Blokzincir-Kripto Paralar-Bitcoin adlı kitap bu konuyu ele alıyor. İnsanlığın binlerce yıllık bir alışkanlığı değişiyor. Ne altın gibi bir kıymete, ne ABD gibi bir deve bağlı olan bir “varlık biçimi” geliyor. İki mühendis kökenli ekonomistin hazırladığı kitap, 21. yüzyılın bu “dünyayı değiştirecek kadar önemli ve popüler” gelişmesine ışık tutuyor. Mevzubahis, gerçekten heyecan verici bir yenilik. Peki ya ne? Tim Berner Lee’nin www’yü, Sergey Brin ve Larry Page’in Google’ı internet dünyasına getirmesiyle bir anda bilgi paylaşımının ucuzlayıp hızlandığını; Twitter sayesinde CNN gibi bir medya deviyle Mısırlı muhabir arasındaki güç farkının ortadan kalktığını belirten Erkin Şahinöz, Bitcoin’in de buna benzer bir yenilik olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Bitcoin parasal devrimi, Blokzincir teknolojik ve sosyolojik devrimi açıyor insanın önünü bu sefer de. Hiyerarşik mimari gidiyor, tek elde toplanmış gücü ve söz hakkını katılımcılara dağıtan yeni bir mimari geliyor. Değer transferi ucuzlaşıyor, hızlanıyor ve aracısızlaşıyor. İzinsiz inovasyon başlıyor. Bilgi internetinden değer internetine geçiliyor. Finansal hizmetlere erişimin önündeki camdan duvarlar yıkılıyor. Kısmi güven gidiyor, mutlak güven geliyor.”2
Bir başka deyişle; ödeme sistemleri ve araçları, gelişen finansal piyasaların ortaya çıkardığı yeni kullanıcı ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitlenmeye devam ediyor. Bu bir çeşit evrim olarak doğal bir süreç. Küreselleşme ve yüksek teknolojik uygulamalar, modern dünyayı şekillendirmekteyken ödemeler alanında ve finans dünyasında bugüne özgü ihtiyaçlar doğuyor. Bunun karşısında kimi zaman altyapı yetersizlikleri kimi zaman da yasal çerçeve, bu ihtiyaçların karşılanmasının önüne set çekiyor. İşte, bilimsel tanımı bu şekilde olup “sanal para birimi” kavramı olarak adlandırılan yenilik, geleneksel ödeme araçları ve finansal hizmetlerin karşılamakta zorlandıkları yeni tüketici talepleriyle şekillenen ve sistemdeki arızalara çözüm iddia eden bir varlık türü olarak kendini sunuyor.3
Şimdi bu devrimsel değişmeyi daha iyi anlayabilmek için, bugün neyin üzerinde durduğumuzu inceleyelim. Dünya 1929 ve 2008’de büyük krizler yaşadı. 2008’de Amerikan yatırım bankası Bear Stearns iflas etti ve hükümet tarafından bir başka yatırım bankası olan JPMorgan Chase’e satıldı. Akabinde Lehman Brothers ve Merril Lynch gibi yatırım bankaları ve sigorta firması American International Group battı. Washington Mutual ve Wachovia gibi bankalar iflas ederek diğer bankalara satıldı. Kapanan banka sayısı yılsonunda 20 olacaktı. İnanılmaz gidişatta “nefes almak için” ABD Kongresi 700 milyar dolarlık bir kurtarma paketini onayladı. Tüm bunlar Mart’tan Eylül’e 8 aylık bir zaman diliminde gerçekleşti.4 Para akıl almaz biçimde eridi, elbette bundan tüm dünya piyasaları, borsaları, bankaları ve merkez bankaları etkilendi. Örneğin İMKB, o yıl 170 milyar dolar kayıp yaşadı.5 Basılan yeni paralar ise sıradan insanların servetini küçülttü, satın alma gücünü azalttı. 1929’daysa, kapanan banka sayısı binlerle ifade ediliyordu. ABD’de borsa bir ay içinde 32 milyar dolarlık kayba neden olmuş, kriz hızla İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerine sıçramıştı. 1929 sanayi üretimleri 100 birim kabul edildiğinde, indeksler 1932’de Amerika’da 53,8, Almanya’da 53,3, İngiltere’de 83,5, Fransa’da 71,6 seviyelerine inmişti. Sonuç işsizlikti, açlıktı. 1929 ekonomik krizinin ekonomilere toplam yükü tam hesaplanamamakla birlikte, 2008 krizinin Kasım ortalarındaki zararının toplamı 3,4 trilyon dolar olduğu tahmin edilmekte.6
Her iki krizde de sonraki dönemde bir dizi yenilik ortaya çıktı. 1929 krizinin ardından sloganlar “new deal” (yeni ticaret) idi; daha fazla üretim, daha fazla tüketim. Yine krizlerle geçen yaklaşık seksen yıldan sonra 2008’e astronomik miktardaki para basımları damga vurdu. Ancak bir yandan da alış-veriş denkleminin kaderini hiçbir manipülatif değere bırakmayan Bitcoin’in doğuşu gerçekleşiyordu.
Mevcut düzende dünya üzerindeki tüm paraların basılmasının arkasındaki güç ABD’nin diğer devletler nezdindeki itibarı ya da vazgeçilmezliği. Ancak bir “bug” olarak bu merkezin gravitasyonu da bir o kadar büyük. Fakat bu yeni varlık biçimi, merkezsiz ve denkler arası olması itibariyle bu tehlikeyi tamamen aşıyor. Bitcoin bir 21. yüzyıl kavramı olan “Finansal Teknoloji”nin getirdiği yepyeni takas aracı.
Dünyadan çeşitli uygulamalara göz atacak olursak, pek çok ülke Bitcoin’i ve diğer birimleri yasallaştırıyor ve bunu düzenlemelerine konu ediniyor. Bazı ülkelerdeyse Bitcoin tehlikeli bulunduğu için yasaklanıyor. Bitcoin’in doğuşundan on yıl sonra bugün gelinen noktada 2000 civarında birim var. Bunların önemli bir kısmı tasarımlarının yetersiz olması ya da regülasyonlardan geçememesi gibi nedenlere bağlı olarak silinecek. Finans dünyasında yaşanan bu değişimi konu alan kitap, Bitcoin’in ardındaki teknoloji olan Blokzincir’i, diğer popüler kripto varlık birimlerini, mevzuat ve regülasyonları da aydınlatıyor. Oldukça doyurucu ve akıcı anlatımıyla öne çıkan eser, “21. yüzyılda tepeden tırnağa değişecek olan dünya finans alanına neler vaat ediyor?” sorusunu merak edenler için iyinin üzerinde bir kaynak.
Blokzincir, Kripto Paralar, Bitcoin
Vedat Güven, Erkin Şahinöz, Kronik Yay, 2018, 320 s.
Dipnotlar
1) Nakamoto, Bitcoin: A Peer-to-Peer Electronic Cash System, 2008.
2) Güven, Şahinöz, Blokzincir, Kripto Paralar, Bitcoin, Kronik Yay, İstanbul, Temmuz 2018, s.25.
3) Üzer, “Sanal Para Birimleri” TCMB Ödeme Sistemleri Genel Müdürlüğü Uzmanlık Yeterlik Tezi, Ankara, Eylül 2017.
4) https://tr.wikipedia.org/wiki/2008-2012_K%C3%BCresel_Ekonomik_Kriz
5) http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/kriz-buyuk-darbe-vurdu-borsa-2008-de-170-milyar-dolar-eridi-10679387
6) https://dergipark.org.tr/download/article-file/426579