YAYKOOP Başkanı İlbay Kahraman ile söyleşi
Söyleşi: Hasan Selçuk Turan
Küçük ve orta ölçekli yayınevlerinin yaşadıkları sıkıntılara çare üretmeye çalışıyoruz. Öncelikli hedefimiz kitaplarımızı tanıtacak, okuyucuya gösterecek mecralar oluşturmak. Kitabevleri, fuarlar ve diğer başka etkinlikler… YAYKOOP ilk temsilciliğini Kadıköy’de açtı. Ardından Diyarbakır’da açılacak. 1 Ocak itibarıyla internet sitesi üzerinden elektronik satış başlayacak.
Yayıncılık sektöründe uzun yıllardır yaşanan ekonomik ve politik sorunlar artmaktayken, bu olumsuz koşullarda güç birliği ve dayanışma yanlısı kuruluşlar kendi çözümlerini üretmek için bir araya gelerek YAYKOOP’u kurdu. Kitap dünyasını yeniden canlandırmak niyetiyle yola çıkan YAYKOOP ilk temsilciliğini de Kadıköy’de açtı. Bilim ve Gelecek’in de içinde bulunduğu YAYKOOP’u ve izleyeceği yol haritasını kooperatif başkanı İlbay Kahraman’la konuştuk.
Neden kooperatif?
YAYKOOP’un programı nedir? Bundan sonraki ilk işleri ne olacak?
İsterseniz baştan başlayayım. 2018’de Dolar ve Euro’daki artışla birlikte yayın dünyası olarak ciddi bir krize girdik. Yetmedi, zincir mağazalardaki tekelleşme bizi daha da zora soktu. Çünkü kitaplarımızı sergileyecek alan bulamıyorduk, kitaplarımızın yaklaşık % 50’si D&R vasıtasıyla sergileniyordu. D&R da el değiştirince, onlar kendilerince şöyle bir haklı gerekçe öne sürdüler: “Şimdiye kadar bizim tırnak içinde ‘yandaşımız’ olan yayınevleri, mağazalarımızda kitaplarını yeterince sergileyemiyorlardı. Şimdi biz herkese eşit davranıyoruz dolayısıyla sizin sergilediğiniz alanlar biraz daha daraldı. Neden budur.” dediler. Kendileri açısından sıkı bir argüman. Ama bu bir durumun da özetiydi. Buna karşı bir şey yapmak zorundasınız. Ya bunu kabulleneceksiniz yahut bir şeyler yapacaksınız. Kâğıt bulamıyorsunuz, maliyetler birden bire % 100 arttı. Sergileme alanları, satışlar birdenbire düşmeye başladı. Merkezi hükümet “bir tek kültür üzerinde etkili olamıyoruz” söyleminde bulunmuştu. Anlaşıldığı kadarıyla kültür üzerinde bu kanaldan etkili olmaya çalıştılar. Ve bunda da başarılı oldular ilk kalemde. Ama biz de pes etmedik. Bunu duyduğumuzda 2018 İzmir kitap fuarındaydık. Orada hemen ulaşabileceğimiz yayınevleri bir araya geldik; neler yapabileceğimizi tartıştık. Bir kere kendi mecramızı kendimiz yaratmalıyız dedik. Yani eğer kitap satacaksak kendimiz satacağız, fuar alanları açacaksak kendimiz açacağız vs. gibi düşüncelerimiz vardı. Bu düşüncelerimizi nasıl hayata geçirebiliriz diye düşündük. Bu işin bir çözümü şirketleşmek, diğer çözümü de kooperatifleşmek. Bizim için kooperatifleşmek daha akla yatkındı. Çünkü büyük yayıncıların böyle devasa sorunları yok, asıl sorunlar küçük ve orta büyüklükteki yayınevlerinin. Onları da eşit bir platformda buluşturmak gerekir. Kooperatifin böyle bir özelliği var, yani sermayeniz kadar değil eşit bir şekilde temsil ediliyorsunuz. Büyük ile küçük arasında temsiliyet açısından bir fark yok. Dolayısıyla bunu demokrat ve küçük yayıncıların önünü açan bir yaklaşım olarak gördük ve kooperatifi kurmaya karar verdik. Altı aylık bir çalışma ile 2019’un Bahar sonunda kooperatifi kurduk.
Başta sorduğunuz soruya gelirsek, öncelikli hedefimiz kitaplarımızı tanıtacak, okuyucuya gösterecek mecralar oluşturmak. Bunlar neler? Kitabevleri, fuarlar ve diğer başka etkinlikler… Bunun için belediyelerle işbirliği yapmamız gerekiyordu. Bu arayış içerisinde Mudanya Belediyesi’yle yolumuz kesişti. Sağ olsun sayın başkan ile birbirimize sağladığımız kolaylıklar neticesinde ciddi maliyetli olabilecek bir fuarı makul bir biçimde gerçekleştirdik. Çok para harcamadık, üstelik daha başarılı sonuç aldık. Fuarı periferi ve banliyöye kadar taşıdık başarılı bir iş oldu. Onlar da memnun oldu biz de memnun olduk. Eskilerin deyimiyle bu “mostra” idi. Yani iyi bir şeyi gösterdik herkes iyi şeyden istemeye başladı. Birçok belediyeden talep geldi. Şimdi onları planlamakla uğraşıyoruz. İkinci aşamamız kitabevleri açmak şeklindeydi; Kadıköy’de açtık, şimdi Diyarbakır’da açıyoruz, böyle devam edecek. 2020 sonuna kadar yurtdışı da dahil olmak üzere yedi-sekiz tane şube açacağız. Yani kitabımızı okuyucuyla buluşturacağımız mecralar bulmaya çalışıyoruz esas olarak.
Okura ucuz kitap ulaştırmak
Okur açısından YAYKOOP nasıl bir fayda sağlayacak?
Bu alanda ilk değiliz. Temel referanslar var. Yayın dünyasının duayenlerinden Mehmet Ali Yalçın vardır May Yayınları’nın sahibi. O da zamanında böyle bir tıkanıklık nedeniyle yola koyulmuş ama kurduğu yayın kooperatifi hayata tam anlamıyla geçmeden kalbi dayanamamış. Dolayısıyla çok etkin bir kooperatif olmamış. Ama onun girişimleri bizim önümüzü aydınlattı.
Kooperatifi kurarken esas amacımız okuyucuya mümkün olduğunca ucuz kitap ulaştırmak.
TÜYAP on günlük alanı İstanbul’un büyük AVM’lerinin mağazalarının bir aylık kira ücretine size satmaya kalkıyor. Bunun üzerine başka ödentiler de biniyor. Yayınevlerinin fuarlarda ucuz kitap satamamasının nedenlerinden biri bu maliyetler. Yani bir taraftan fuarcılık şirketlerine haraç ödüyoruz öbür taraftan belediyelerin düzenlediği küçük fuarlarda bunları kompanse etmeye çalışıyoruz. Okuyucuya bu yansıyamıyor. Maliyetlerimiz gerçekten çok yüksek.
Biz 1 Ocak itibariyle internet sitesi üzerinden elektronik satış yapacağız. nadirkitap.com gibi bir site olacak. Yayınevleri orada sanal mağazalar açacak, direkt okura satış ve kitabevine dağıtım gibi iki seçenek sunacağız. Yani bu aynı zamanda dağıtım sitesi de olacak. Bunu yaptığımızda komisyon vermeyeceğimiz için yine maliyetleri düşürmeye yönelik adım atmış olacağız.
Kendi düzenlediğimiz fuarlar, açtığımız reel ve sanal mağazalar yaygınlaştığında bu direkt okura kitap maliyetlerini düşürmek olarak yansıyacak. Sorunlarımızı süreç içerisinde aşınca bir diğer amacımız, okuyucuyla yazarı buluşturmak.
YAYKOOP’un genişleme stratejileri
YAYKOOP oluşumu yayınevleri bazında ne kadar genişleyecek?
Güzel soru. Hedefimiz 2019 için 30 yayıneviydi, bunu sağlamış durumdayız. 2020 için bize müracaat eden 70 yayınevi var. Ama koşullarımız var. En azından koşulları uygun olan ve bugün müracaat edildiğinde bize dahil olabilecek durumda 30 yayınevi daha var. Buna karşılık bizim bazı sorunlarla karşılaşma durumumuz var. Altyapımız şu anda ani bir gelişmeye uygun değil. Onun için ilk aşamada kısıtlı üyelerle daha sağlıklı daha emin adımlarla yürümeyi tercih ediyoruz. Henüz herkesi kabul eden bir ağ kurabilecek potansiyele sahip değiliz.
Yayınevleri arasında bazen bütçe bazlı bazen yayıncılık anlayışı üzerinden bazen siyasal olarak meydana gelen kamplaşmalar var. YAYKOOP’un bu kamplaşmaya dair fikri ne? Buna bir çözüm getirecek mi?
Tabii ki. Yaptığınız bir işbirliğini işinize geliyorsa yaparsınız gelmiyorsa yapmazsınız. YAYKOOP bunu taşıyacak bir yapı olmayı hedefliyor, evet. Kurucularına bakıldığında yapının küçük ve orta ölçekli yayınevlerinden oluştuğu görülür. Koşullarımız var dedik. En az 5 yıl yayıncılık yapmış olacak. Yılda en az dört kitap basacak. Yönetim kurulumuzdan en az iki kişi tavsiye etmiş olacak ki aday olsun, gibi… Koşulları internet sitemizde görmek mümkün. YAYKOOP’un bileşen yayıncılarınınsa kendine özgü bir yayın politikaları var. Üyelerimizin yayın politikasına karışmayız. Ama, bir yayıncı kuruluşa bakıyorsunuz geçmişinde korsan kitap basmış. Korsancılık yapanı, herhangi bir şekilde korsana bulaşmış olanı oluşumumuza kabul edemeyiz. Etik ilkelerimiz gereği. Tabii kriterler de var; yayın dünyasında sağ görüşlü yayınevleri var, onların sağ görüşlü dernekleri var… Bu anlamda, bir set çekersek yayıncılık anlayışından dolayı çekeriz.
Nitelikli ürün ve sıkıntılar
Nitelikli ürün ile okuru buluşturmanın zorlukları var. YAYKOOP buna ilişkin bir rol oynayacak mı? Nitelikli kitap ile onun yazarı nasıl buluşturulacak?
Bu biraz zor bir soru. Platon’a sormuşlar, erdemli insan kimdir diye, önce erdemi tarif edelim demiş. Nitelikli kitap kimdir nedir, önce onu belirleyelim. Yani nitelikli kitabı siz şöyle kast ediyorsanız; uygun bir dille uygun bir üslupla gerekli edisyondan gerekli redaksiyondan geçirerek düzgün bir şekilde kitap haline getirilmiş olan nitelikli üründür. Ama aynı eseri iki farklı yayınevi iki farklı şekilde sunabilir. Örnek: Jack London’ın Martin Eden adlı eseri. Diyelim ki bunu ben de çevirdim başka yayınevi de çevirdi. Ben ciddi bir çevirmene çevirtiyorum, redaksiyondan geçiriyorum, yetmiyor Türkçesini son okumadan geçiriyorum. Sunarken de daha iyi bir kapakla, daha iyi bir kâğıtla daha iyi bir pazarlamayla vücuda getiriyorum, sonra diyelim ki 20 TL’ye satıyorum… Bir başka yayınevi ise yeni mezun bir öğrenciye çevirtiyor, herhangi bir redaksiyona, son okumaya gerek duymuyor. Sonra mümkün olan en ucuz kâğıtla en ucuz şekilde piyasaya sunuyor; fiyatı da 15 TL. Okuyucu onu tercih ediyor.
Tabii. Bu çok mekanik bir durum. Okuyucunun 15 TL olana gitmesi de nesnel sebeplerle gerçekleşiyor. Yani YAYKOOP o mekanik işleyişe kolaylık sağlarken mesela telif konusuna nasıl bir çözüm getirecek? Çünkü yayıncının neye ihtiyaç duyduğunu, yazarın neye ihtiyaç duyduğunu, okurun neye ihtiyaç duyduğunu az çok biliyoruz. YAYKOOP’un çözümü nasıl olacak?
O da şöyle. Okuyucunun da niteliklisi var, olmayanı var. Örnek vereyim. Ayrıntı Yayınları olarak bu yıl Sabahattin Âli kitabı çıkarttık. Bu yıl Sabahattin Âli telifi sona erdi, hemen hemen her yayınevi Sabahattin Âli kitapları bastı. Bazıları YKY’nin kitaplarını direkt kopyaladı. Biz öyle yapmadık. Bir arkadaşımızı görevlendirdik. Arkadaşımız kütüphanelerde sabahladı. Topladığı materyali gece gündüz işledi. Çıkan materyale baktı. O dönem çıkan yazılara baktı. Bazı kitaplarında gördük ki, eserini süreç içerisinde Sabahattin Âli kendisi bile değiştirmiş. Biz ilk baskıyı esas aldık, işte onun piyasada örneği yok. Bu nitelikli okuyucunun gözünden kaçmıyor. Yani biz okuyucuya ürünü nitelikli ve ucuz olarak sunacaksak bunun yolları var. Kooperatif böyle bir olanak sunuyor. Nedir? Ucuz kâğıt alabiliriz. Küçük yayınevi veya orta ölçekli yayınevinin tek başına alabileceğinden daha ucuza. Otuz tane yayınevi birleşirse bu büyük bir alım demektir. Aynı şey matbaa için geçerli. Telif ücretleri için de geçerli. Telif ücretleri alanında telif şirketleri çok paralar batırdı Türkiye’de. Telifi verdi, kitap basılsın parasını ödesinler dedi. Kimse parayı ödemeyince şimdi yurtdışı yayıncılar “para peşin kırmızı meşin” diyor. Çünkü Euro olarak peşin para ödüyorsunuz. Euro’da oynamalar olması sıkıntı. Bunları organize edip düzgün bir şekilde yürütebilirseniz üretimi ucuza mal edersiniz. Ucuza mal ettiğiniz üretimi daha kaliteli hale getirebilirsiniz. Şu da önemli: Çevirmen % 5 ile 10 arasında bir para alıyor. Avrupa’da da böyle. Ama bizdeki kitap satışları Avrupa’daki kitap satışlarından az. Dolayısıyla 1000 bastığınız kitaptan % 10 verdiğinizde çevirmenin altı aylık bir uğraşının sonunda alacağı para çok az. Oran aynı, ama ülkemizde okuma çok düşük. Tabii yazar, çevirmen yayıncıyı suçluyor, “para almıyoruz ki yayınevinden” diyor. Nasıl alsın? Yayınevinin % 10 kazancı yok. Yayıncı o 1000 kitabı satarsa % 10 alacak. Ama 200 kitap satıyor. İki yıl içinde 1000 kitabı bitirirsek ne âlâ diyoruz. Sıkıntı buradan kaynaklanıyor.
Teşekkür ederiz İlbay Bey. İnternet sitesi ve diğer gelişmeleri merakla bekliyoruz. Yayıncıların böyle bir girişimde bulunması çok heyecan ve umut verici. Sıkıntılara çareler üretileceğini umuyoruz.