Ana Sayfa Bilim Gündemi COVID-19 salgını ve afet yönetimi

COVID-19 salgını ve afet yönetimi

4296
0

İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü E. Öğretim Üyesi

SARS ve MERS salgınlarından sonra onların yeni mutasyonu COVID-19 (Coronavirüs-19) Aralık 2019’da Çin’den yola çıktı ve çok kısa sürede tüm dünyaya yayılarak küresel salgına (pandemi) dönüştü. Hızı ve gücü bazı ülkelerde yavaşlasa da yayılmayı ve insanları öldürmeyi sürdürüyor. Bu yazının yayına verildiği tarihte COVID-19 salgını nedeniyle dünyada pozitif bulaşan kişi sayısı 455.437’ye ve ne yazık ki can kaybı 28.791 kişiye ulaştı.

Geçmiş yüzyıllarda dünyamızda büyük can kayıplarına neden olan çok sayıda pandemi yaşanmıştır. Bu ilk değildir. Ancak değişime (mutasyon) uğramış COVID-19 dünyayı şu anda kasıp kavuruyor. Bu sefer, dünya SARS ve MERS salgınlarında yaşanan yayılma gücünü ve can kaybını aşan bir durum ile karşı karşıya. Bu virüsün kimliği konusunda hâlâ bilinmeyen birçok özellik var. Birçok ülke ve uluslararası kurum bunu durdurma ve aşı/ilaç bulma yarışına girdi. Birçok ülkede biliminsanları aşı ve ilaç bulmak için gece gündüz çalışıyor. Dünyayı hızla saran, çok sayıda ölüme neden olan ve küresel çapta ekonomiyi sarsan bu salgın ne zaman ve ne düzeyde kayıplarla bitecek halen belirsizdir. Yineleme olasılığı da halen tartışma konusudur. COVID-19 bir küresel afete dönüşmüştür.

Afetlere hazırlık, risk azaltma ve müdahalede her ülke kendi devlet örgütlenme yapıları içerisinde kurdukları afet yönetimi ile görevli kurumlarının öngörü ve kararları doğrultusunda çalışırlar. Ülkeler afetlerde önce kendi olanaklarını kullanırlar ancak yetersiz kaldıkları durumda başka ülkelerden ve ilgili uluslararası kuruluşlardan yardım isterler. Ancak, COVID-19 salgını küresel bir boyut kazanmış ve daha önceki virüs salgınlarında (SARS ve MERS) edinilen deneyimleri ve baş etme olanaklarını aşmıştır. Gelişmiş ülkeler dahil devletlerin afet yönetim düzenini felce uğratmıştır. Bu virüs saldırısı bir deprem, tayfun, sel, savaş ve terör gibi değildir. Bu afet ne zaman biter ve herkes normal hayatına ne zaman döner bilemiyoruz, ancak salgın hastalıklarla ilgili mücadele altyapısı, strateji ve eylem planları dahil afet yönetim sistemi yerelde ve dünyada bu afetten sonra yeniden gözden geçirilecektir. Sınır ve coğrafya dinlemeyen bu virüs salgını doğal afet olarak sınıflanabilir ama insan hataları, yetersiz önlemler ve insandan insana bulaşma nedeniyle insan kaynaklı bir afete dönüşmüştür. Diğer bir deyişle “hibrit afet” kimliği kazanmıştır.

Bu salgının her ölçekte neden olduğu tahribat ve travma, ülkeler ve dünya için küresel afet politikalarını ve stratejilerin tartışılmasını gündeme getirecektir. Afet türleri listesinde küresel salgınların ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Uluslararası afet politikaları için belirli zamanlarda uluslararası toplantılar yapılıyor (örn. Hyogo veya Sendai Toplantıları), deneyimler değerlendiriliyor ve gerektiğinde yeni strateji ve eylem planları öneriliyor. Bu önerilere dayanarak her ülke yönetim şeması ne olursa olsun afet politikalarında her ölçekte strateji değişiklikleri, bu stratejilere genel uyum sağlama ve eylem programlarının sürdürülebilirliği üzerine güncelleme yapıyor. Örneğin çok sayıda ülkenin katıldığı (Türkiye dahil) Sendai Eylem Çerçevesi 2015-2030 yılları arasında afet risklerinin azaltılmasına yönelik her ülke için dört öncelik ile yedi temel gösterge belirlemiştir. Sendai önerisi, tanımlanan dört öncelik olan küresel, ulusal ve yerel düzeylerde şu etkinliklerin kapsanmasını önerir:

1) Afet risklerini anlamak,

2) Başarılı risk azaltma için yönetimleri güçlendirmek,

3) Direnç arttırıcı yatırımlar yapmak,

4) Etkili karşı koyma için hazırlık ve daha güvenli iyileştirmeler yapmak.

Sendai’nin önerdiği yedi hedef ve bunlara ilişkin ölçütler şunlardır:

1) Can kayıplarını azaltmak,

2) Etkilenen kişi sayısını azaltmak,

3) Ekonomik kayıpları azaltmak,

4) Yaşamsal altyapı ve hizmetler kayıplarını azaltmak,

5) Önlem alan ülkelerin sayısını artırmak,

6) Uluslararası işbirliğini pekiştirmek,

7) Erken uyarı sistemlerini geliştirmek.

Bu öneriler salgın ve bulaşıcı hastalıklar dahil her türlü doğal ve insan kaynaklı afetler için geçerlidir. Sendai söyleminin içerdiği bu önerilerin hayata geçirilmesi için kalan süre 10 yıldır. Önümüzdeki on yıl olası afet risklerini azaltma hedefine kilitlenerek, hem her ülke kendi içerisinde hem de ülkeler arası işbirlikleriyle bu ödevlerini yerine getirmesi gerekmektedir. Her türlü tehlike karşısında korunmasızlık ve maruz kalma risklerini azaltacak çok yönlü çalışmalar yaparak ve katılımcılığı sağlayarak yeni afet risklerinin oluşmasını engelleyebiliriz.

Sendai öngörüleri her düzeyde yönetim birimlerine sorumluluklar yüklemenin yanı sıra, özellikle yerel yönetimlerin görev gücünün artırılmasını istemektedir. Afetlerle mücadelede öngörülen çalışmalarda doğal tehlikeler kadar teknolojik, biyolojik ve çevresel tehlikeler ve risklerin gözetilmesi, sağlıklı yaşam düzeyinin yükseltilmesinin gerekli olduğu vurgulanmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, epidemi ve pandeminin olumsuz sonuçlarını bertaraf etmede daha özel eylemlerle mücadeleye odaklanılması gerekmektedir.

COVID-19 salgınında her ülke afet mücadelesini kendi afet yönetim sistemine göre yapmaya çalışıyor. Bazı ülkeler Türkiye’deki gibi İç İşleri Bakanlığı’na bağlı Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) gibi kurumlarla yaparken, bazı ülkeler farklı bakanlık ve devlet kurumları altında afet yönetimi yapmaktadırlar. Her ülkenin afetler yönetimi için örgütlenme biçimi ne olursa olsun, bugüne kadar edinilen deneyimlerin ışığında genel bir sakınım disiplini içerisinde afet senaryoları, hazırlık, müdahale, kurtarma, iyileştirme ve yeniden yapılanma gibi süreçleri içeren afet yönetim döngüsünün işletilmesi gerekiyor. Ancak COVID-19’un tahribat düzeyi birçok ülkede bu salgının afetlerle mücadele süreçlerin etkin olarak sürdürülemediğini gösteriyor. Daha önceki SARS ve MERS salgınından edinilen deneyimlerle yapılan senaryolar, hazırlıklar ve müdahale yetersiz kalıyor. Böyle geniş yayılımlı bir salgın hastalık olunca sağlık birimleri, altyapısı ve elemanları sayısal ve örgütlenme biçimi olarak yetmiyor. COVID-19’un özellikleri ve yayılma hızı kestirilemediğinden, hızla bir seferberlik durumuna geçilememiş ve bireylerin diğerlerine bulaştırması tam olarak engellenememiştir. Şu anda COVID-19 salgınının ne zaman yavaşlayacağı ve biteceği tam olarak bilinemiyor. Ancak bu salgından sonra benzer yeni bir mutasyonla virüsün bunun gibi veya daha kötü bir salgına yol açmayacağının da garantisi olmadığını anlıyoruz.

Gece-gündüz ve büyük özverilerle çalışan sağlık personelimizin tarihe geçecek bu mücadelesinde sağlık sisteminin ve hastanelerin üzerine büyük görevler düşmüştür. Ancak, tüm ülkeyi saran, toplumu derinden etkileyen ve kayıpların her gün giderek arttığı bu salgınla baş etme eylemleri tek başına sağlık sistemin altından kalkacağı bir konu değildir. Bundan sonraki benzer salgınlarda Afet ve Acil Durum Yönetimi’nin (AFAD), yasasında belirtilen “gerekli önlemlerin alınması ve olayların meydana gelmesinden önce hazırlık ve zarar azaltma, olay sırasında yapılacak müdahale ve olay sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonun sağlanması ve bu konularda politikaların üretilmesi ve uygulanması hususları” çerçevesindeki görevi gereği salgın risklerini azaltma (zarar azaltma değil!) ve müdahale konusunda sağlık sistemi ve ilgili birimlerinin koordine olmasını sağlayacak daha etkin bir konuma gelmesi gerekecektir. Tabi bu konu ülkemizin maruz kaldığı deprem, sel, iklim ve çevre afetlerini ilgilendirmektedir. AFAD örgütlenmesinde ve ilgili diğer mevzuatta epidemi ve pandemi konularında ve daha etkin ve yetkin olmayı sağlayacak bazı yeni düzenlemeler yapılacağını ve 2017’den beri bekleyen Türkiye Afet Risklerini Azaltma Planı’nın (TARAP) en kısa zamanda yürürlüğe gireceğini umarız.

KAYNAKLAR:

1) UNISDR (2015). Sendai Framework for Disaster Risk Reduction 2015-2030, Cenevre, İsviçre.

2) Balamir, M. (2018). Afetler, Risk Yönetimi ve Sakınım Planlaması, Açıklamalı Kavram ve Terimler, TMMOB, Şehir Plancıları, Odası, 262 sayfa.