Ana Sayfa Dergi Sayıları 250. Sayı Atatürk ve denizcilik: Mavi ufuklara açılan devrim

Atatürk ve denizcilik: Mavi ufuklara açılan devrim

252

Leman Atalay

Atatürk’ün Gemileri adlı eser, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarındaki denizcilik alanındaki devrimleri ve Atatürk’ün bu alandaki devrimci düşüncelerini derinlemesine inceleyen önemli bir kaynaktır.

Deniz uygarlığına geçiş, Cumhuriyet Donanması’nın kuruluşuyla birlikte atılan tarihi bir adımdı. Bu hamle, yüzyıllardır karasal merkezli bir anlayışa dayanan devlet jeopolitiğinin denizlere yönelmesini sağlayarak bir dönüm noktası oluşturdu. Atatürk, bilimi ve aklı esas alarak modern bir devlet yapısının temellerini attı ve denizciliği bu yapının önemli bir unsuru haline getirdi.

Denizcilik devriminin temeli: Atatürk’ün vizyonu
Kitap, Atatürk’ün denizcilik alanındaki vizyonunu açıkça ortaya koymaktadır. Cumhuriyet’in ilanının ardından, Türkiye’nin yalnızca kara gücüyle değil, aynı zamanda deniz gücüyle de güçlü bir devlet olması gerektiğini savunmuş, denizciliği sadece askeri değil, ekonomik kalkınma ve uluslararası ilişkiler açısından da büyük bir önemle ele almıştır. Bu, Atatürk’ün denizciliği “ulusun gücünü artıran ve milletin bağımsızlığını pekiştiren bir alan” olarak görmesinin temelini oluşturuyordu. Atatürk döneminin deniz ulaşımındaki önemli adımlarından biri, S/S Karadeniz vapurunun görevlendirilmesi olmuştur. Bu vapur, Türkiye Cumhuriyeti’nin tanıtımı amacıyla özel olarak kullanılmış ve dünyanın ilk halkla ilişkiler vapuru olarak tarihe geçmiştir.

S/S Karadeniz: 14 Haziran 1926’da üç yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıtmak için denize açılan S/S Karadeniz, tam 10 bin deniz mili kat ederek 12 Avrupa ülkesinde 16 limanı ziyaret etmiştir. Bu eşsiz yolculuk, Türkiye’nin uluslararası alandaki prestijini artırmayı ve Cumhuriyet’in gençliğini dünyaya duyurmayı amaçlayan önemli bir adım olarak kayıtlara geçmiştir.

Bandırma vapuru: Milli Mücadele’yi başlatırken, Hamidiye savaş gemisi Atatürk’ü Karadeniz’e taşımıştır.

Söğütlü ve Ertuğrul yatları: Söğütlü yatı, Atatürk’ü Haydarpaşa Garı’nda karşılamış, Ertuğrul yatı ise 8 yıl sonra İstanbul’a getirmiştir. Bu gemiler, 37 gemiden oluşan “Anadolu Donanması”nın parçası olarak önemli bir denizcilik atılımının temsilleridir.

1930’lu yıllarda İstanbul’da deniz ulaşımını sağlayan şehir hatları vapurları, hem resmi görevler hem de halk taşımacılığı açısından önemli bir işlev üstlenmiş, deniz yolunun halkla tanışmasını ve deniz kültürünün yaygınlaşmasını sağlamıştır.

Suhulet ve Sahilbent: Dünyada bilinen ilk arabalı vapurlar olarak hizmet vermiştir.

Kocataş ve Sarıyer: Cumhuriyet’in ilk yolcu vapurları arasında yer almıştır.

Kitaptan önemli bir alıntı şöyle: “Denizcilik, bir milletin gücünün en belirgin göstergelerindendir. Türk milletinin denizle olan bağını yeniden kurmalıyız, çünkü denizler yalnızca kara parçası gibi değildir; aynı zamanda ulusal bağımsızlığımızın korunması için de hayati öneme sahiptir.” Bu cümle, Atatürk’ün denizcilik devrimlerine ne kadar derin bir anlam yüklediğini gösteriyor. Ona göre denizcilik, sadece askeri güç oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda kültürel, ticari ve ekonomik açıdan ulusun kalkınması için de büyük bir öneme sahiptir.

1936’da İngiltere Kralı VIII. Edward’ın ziyareti
1936 yılında İngiltere Kralı VIII. Edward, Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Atatürk ile birlikte Ertuğrul yatında bir geziye katılmıştır. Bu yolculuk sırasında yatın bacasından çıkan dumanın Kral Edward’ın beyaz ceketini kirlettiği, anlatılan ilginç bir detaydır. Osmanlı döneminde inşa edilen Ertuğrul yatı, Cumhuriyet döneminde de kullanılmaya devam etmiş ve Atatürk’ün seyahatlerinde sıkça tercih ettiği önemli gemilerden biri olmuştur.

Denizcilik ve ekonomik kalkınma
Kitap, Atatürk’ün denizcilik alanında gerçekleştirdiği devrimlerin ekonomik kalkınmayı nasıl desteklediğini vurgulamaktadır. Deniz taşımacılığı, Türk halkının dünya ile olan bağlarını güçlendirirken, aynı zamanda iç ticareti de teşvik etmiştir. Atatürk’ün denizciliği yalnızca savunma için değil, aynı zamanda ekonomik büyüme ve uluslararası rekabet için bir araç olarak kullanmayı amaçladığı açıkça görülmektedir.

Öne çıkan bir alıntı: “Denizci bir milletin ekonomik büyümesi sınırsızdır. Deniz yollarının kontrolü, ülkenin refahını artırmak için kullanılmalıdır. Türk halkı, denizlere olan ilgisini yeniden keşfettiğinde, dünya denizlerinde söz sahibi olacaktır.” Atatürk’ün gemi inşa, liman yapımı ve ticaret filoları kurma projeleri, sadece askeri ve ulusal güvenliği değil, aynı zamanda ekonomik bağımsızlık ve güç kazanma amacını da taşımaktadır.

Denizcilik eğitimi ve Atatürk’ün stratejik duruşu
Atatürk, denizcilik alanındaki her devrimsel adımda eğitimi ve insan yetiştirmeyi de ön planda tutmuştur. Denizcilik okulları kurarak, yeni nesil denizciler yetiştirme amacını güdüyordu. Bu, yalnızca askeri kadroların değil, aynı zamanda sivil denizcilik alanındaki gelişmelerin temelini atıyordu.

“Denizcilik, yalnızca gemileriyle değil, denizci ruhuyla da büyür. Yetiştirilecek denizci kadroları, Cumhuriyet’in ideallerini taşıyan bireyler olmalıdır.” Kitapta geçen bu cümle, Atatürk’ün sadece gemi inşa etmekle kalmayıp, aynı zamanda ulusal bilinci taşımak için insan yetiştirmenin ne denli önemli olduğuna dair derin bir düşünceyi yansıtmaktadır.

Atatürk’ün gemiler ve denizcilik üzerine yaptığı en önemli değişikliklerden biri, Türk donanmasının modernizasyonu ve deniz gücünün artırılmasıydı. Ancak bu, yalnızca askeri bir strateji değildi. Atatürk, deniz gücünü bir ulusal kimlik oluşturma ve bağımsızlık mücadelesinin sembolü olarak görüyordu.

“Bir milletin denizci olması, sadece askeri zaferlerle ölçülmez. O milletin bağımsızlık bilinci, denizlerdeki varlığı ile ölçülür.” Atatürk’ün gemilere yüklediği anlam, onların sadece askeri bir güç olarak kullanılmasının çok ötesindeydi. Bu gemiler, Türk milletinin özgürlüğünü ve bağımsızlığını simgeliyor, aynı zamanda ulusal gücün ve halkın azminin somut göstergeleri olarak tarihe geçiyordu.

Denizcilik ve Atatürk’ün mirası
Atatürk’ün Gemileri adlı eser, onun denizcilik devrimlerini ve devrimci vizyonunu anlamak için eşsiz bir kaynak niteliğinde. Atatürk’ün denizcilik vizyonu, yalnızca askeri bir güç oluşturmayı değil, aynı zamanda ekonomik kalkınmayı ve ulusal bağımsızlığı güçlendirmeyi amaçlar. Ne yazık ki, Atatürk’ü gerçekten kavradığımızı ve onun derin vizyonunu içselleştirdiğimizi düşünsek de, onun bilimsel ve felsefi derinliğini yeterince irdeleyen bir toplum olmayı başaramadık. Atatürk’ün stratejik dehası, çoğu zaman arşivlerde unutulmuş durumda. Kim bilir, onunla ilgili henüz bilmediğimiz daha ne kadar kıymetli bilgi saklıdır? Düşünün, elinde muazzam bir servet bulunan bir ülke, bu hazinenin farkında olmadan başka ülkelerin dayatmalarıyla yoluna devam ediyor. Oysa bu hazine, yalnızca geçmişin değil, geleceğin de anahtarıdır; yeter ki anlamayı ve ondan güç almayı öğrenelim.

Ali Bozoğlu / Gökhan Karakaş, Atatürk’ün Gemileri, Pankuş Yayınları, Mayıs 2024, 280 s.