Ana Sayfa Tarih Immanuel Kant gizli Müslüman mıydı?

Immanuel Kant gizli Müslüman mıydı?

9927
0

Neredeyse bundan altı ay önce zekâsıyla beni her zaman şaşırtmış olan sevgili Tülin Rezaki’nin bir sorusuyla karşılaştım.

Sorusu şöyleydi: “Hocam, sosyal medyada bir görsel çok dönüyor. Kant’ın doktora tezinin kapağında ‘bismillah’ yazıyormuş; doğru olma ihtimali yoktur diye düşünüyorum. Bir de size sorayım dedim.”

Gel gör ki şu akıllı telefonlar insana bazen oyun da oynayabiliyorlar. Mesajı gördüm ama hemen yanıt veremeyince, mesaj “okundu” kutusuna düşerek gözden kayboluyor. Bunun üzerine Tülin Hanım bir kez daha uyarınca, konuyu önce bildiğim kadarıyla, yani Aydınlanma akımının önde gelen düşünürlerinden biri olan Kant gibi bir filozofun her ne kadar deist olsa da tek tanrılı dinlere inanamayacağını, çünkü yazdıklarının buna imkan vermediğini, ayrıca üniversitenin de böyle bir şeye izin vermeyeceğini söyledim. Bu konuda Müslümanların sürekli spekülatif yayınlar yaptıklarını belirttikten sonra bu konuya doyurucu yanıt verebilmek için daha ciddi bir araştırmanın yapılması gerektiğini de vurguladım.

Kant’ın doktora tezinin kapağı.

Peki, gerçekten Kant’ın doktora tezinin kapağında “Bismillahirrahmanirrahim” terimi var mıydı? Hıristiyan bir ülkede verilen bir doktora tezinin basımında üniversite buna nasıl izin vermişti? Ve varsa bu neden ve niçin konabilmişti?

Ulaştığımız sonuç şu:

Bu konu ilk kez 1980’li yıllarda gündeme gelmiş ve epey geniş şekilde yankı da bulmuş. Sadece tartışılmamış, aynı zamanda ciddi akademik inceleme ve makalelerin konusu da olmuş.

Özellikle bir akademisyen (Hartmut Bobzin) bu konuyu enine boyuna inceleyerek gerçek durumu bütün kanıtlarıyla ortaya koymuş. (https://www.jstor.org/stable/43513449?seq=1#page_scan_tab_contents)

1) Birçok insanın iddia ettiği gibi söz konusu “besmele” ibaresi gerçekten de var, ancak doktora tezinin kapağında değil, doktora tezinin savunmasını duyuran davetiyede. O dönemde üniversiteler doktora tezlerini matbaada bastırır ve doktora öğrencisini savunmaya davet edermiş.

2) Bu duyuru, yani davetiye, Kant’ın bir marifeti değil, hem fakülte dekanının hem de söz konusu doktora tezlerinin duyusunu basan matbaanın (tabii ki dekandan izin alarak) inisiyatifindeymiş.

3) Eskiden beri doktora tezlerinin davetiye ve duyurularında, yani basılan metnin en üst sayfasında, “Tanrının adıyla” veya “Tanrının inayetiyle” vb. giriş ibareleri yer alırmış. Eskiden bu gelenek Müslümanlarda da vardı. Müslüman filozof ve düşünürlerin eserlerinin girişinde “Tanrının Adıyla” ibaresi yer almaktadır. Bu gelenek Batı’da da var, ancak farklı dillerde.

4) Bu terimler ilk önceleri sadece Latince ve Yunanca ama sonra İbranice ve Arapça da yazılır hale gelmiş. Yani burada bahsi geçen Müslümanlara özgü bir olay değil ya da söz konusu edilen Müslümanların tanrısı değil, genel olarak “Tanrının adıyla” ifadesi birkaç dilde (çeşitli alfabeler kullanmak suretiyle) yer alırmış.

5) Bu konuda çok sayıda örnek var. Yüzlerce doktora tezi savunması duyurusu ve davetiyesi bu şekilde basılmış. Bunun doktora tezi diploması veya belgesi olmadığını, savunmadan önce basılan davetiye olduğunu bir kez daha hatırlatalım.

6) Konunun bir de şöyle bir tarafı var. Acaba bunu, yani Arap harflerle “besmele” veya “dinsel ifade içeren bir cümleyle” başlatma geleneği “Prusya Kralı Büyük Friedrich’ten (II. Friedrich) sonra mı gelenek haline getirdiler” diye soruyu çeşitlendirebiliriz. Çünkü Aydınlanmacı bir despot olan II. Friedrich’in de “gizli Müslüman” olduğu sıklıkla dillendiriliyordu. Aynı şey hâlâ Goethe için de söz konusu edilmemekte midir?

7) Nitekim yapılan araştırmaya göre bu geleneğin Friedrich’le başlamış olması da mümkün değil, çünkü 1700’lerin hemen başında Erlangen’da basılan doktora tezlerinin davetiyelerinde “besmele” yer almış. En azından üç farklı doktora tezinin davetiyesinde söz konusu ibare (Arapça harflerle) kullanılmış. Dolayısıyla bunun II. Friedrich zamanında başlamış olması da mümkün değil. Çünkü II. Friedrich 1740 yılında kral tacı giymiş ve 1786’da vefat etmiş.

8) Peki, söz konusu ibare neden Arap harflerle yazılmış? Bu tamamen dekanların, matbaaların ve o günlerde pek revaçta olan Aydınlanma düşüncesinin (bütün dinlere mesafeli olma, hepsinin aynı özleri taşıdığı düşüncesi ki ünlü Alman Aydınlanmacısı ve yazarı Ephraim Lessing’in “Bilge Nathan” adlı hikâyesi ünlüdür) bir etkisi olduğu anlaşılıyor. Arap harflerine özel bir anlam yüklenirse, o zaman Yunan ve İbrani harflerini de aynı anlamda değerlendirmek gerekir.

9) Sözün özü: O dönemde uygulanan bir gelenek, tesadüfen Kant’ın doktora tezine denk gelmiş. Başka bir anlamı yok.

Sanırız konu anlaşılmıştır.