Ana Sayfa Dergi Sayıları 247. Sayı Çise dergisi

Çise dergisi

17
0

İbrahim Karaca

Üstümüze tortu gibi çöken bir hayat var ve ona sadece tanık olmak yetersiz kalıyor. Çünkü böyle bir tanıklık seyirci kalmaya kapı aralayan bir tehlike içeriyor. Çise dergisi, bu tortuyu anlamayı ve ileriye doğru aşmayı hedefleyen her birikimin yol arkadaşıdır. Ellerini Pazar yerelinde yere basıp doğrulmaya çalışan, hayatı güzelleştirme imecesine Pazar’dan yapılan mütevazı bir katkıdır. Başka türlü bir Pa­zar düşüncesiyle pozitif tarafta durmaya çalışan, Pazarlılarla sohbet ederken buranın rüzgarıyla adım atmaya çalışan amatör ruhlu bir dergiyiz biz. Kolay gibi ama zor bir yol aslında. Çünkü bağımsız kültürel-sanatsal bir rüzgâr yaratmadan sadece dışarıda esene bel bağlayıp şişen bir yelken, aydınlanan bir toplum görülmemiştir.

Pazar’da 80 öncesinden referans alan eski bir kültürel hafıza vardı aslında. Fakat eski demek miras demekti. Sadece geçmişin sunduğu mirasla bugünü idare etmek, yarını düşünmemek demekti. Çocuklarımızın ve gençlerimizin kendilerini ifade edebilecekleri, kültürel-sanatsal faaliyet alanları ve mekânları yoktu.   Birkaç yıl önce, bu eksikliği gören bir yerden bakılarak Pazar Kültür ve Sanat Evi ku­ruldu. Burada atölye çalışmaları, gitar, bağlama, ke­mençe, tulum, satranç, drama gibi çalışma­lar ve beş yıl boyunca şenlikler yapıldı… “Her köy kendi kitabını yazmalı” diyerek, köylü yazarların kaleme aldığı kitaplar yayınlandı. Bu seriye, “Kalbimizin Kıyısından” adı verildi. Sonra “Kalbimizden Sesler” denilen diğer kitap serisi geldi. Bu seride, bölgemiz insanları tarafından kaleme alınan ve yerel sosyal yaşam içerisinden temalar taşıyan bireysel eserlere yer verildi. Pazar ilçemize doğrudan dokunan ve onun özel sorunlarının incelendiği bir diğer kitap serisi, “Kalbimize Dokunuşlar” adını taşıyor. Pazar Kent Meclisi adını verdiğimiz bir oluşum hayata geçirildi, onun üzerinden kalbimize dokunmaya başladık ve Pazar’daki yerel yönetim değişikliğinde bu dokunuşların da bir katkısı olduğunu biliyoruz.

Çise dergimizin ilk sayısı, 12-18 Ağustos’ta yapılan 5. Pazar Kültür Sanat ve Çocuk Şenliğinde okurla buluştu. Yeni bir alana işaret ediyor ve alt başlığında “Kalbimizden Damlalar” ibaresi yer alıyor. Bütün serilerde “Kal­bimiz” vardır, kalbimiz Pazar’dır.

Pazar’ın evlatları olarak bu dokunuşu yapmaya, bu yönde bir basınç yaratmaya mecburduk. Çünkü gençlere ve kadınlara gidecek yer sunmayan, akşam saat beşten sonra sosyal hayatı biten, tarikatların ve cemaatlerin kuşatmasında yaşayan, gençler arasında madde bağımlılığı artan, tiyatro ve konser gibi sanatsal etkin­liklere salon sunamayan bir Pazar yerine; özgürlükçü, eşitlikçi, dayanışmacı bir kültürden beslenen, laik-demokratik değerlerin hâkim olduğu bir Pazar hedeflemek gerekiyordu. Buna ihtiyacımız vardı, hayat bunu dayatıyordu. Çünkü her şey çekilmez olduğunda, ayakta kalabilenler en güçlüler değil, birbirini yiyenler değil, birbiriyle dayanışanlardır. Hayat bunu söyler.

Kalbimizin kıyısında güzel bir çabanın içindeyiz. Kültürün ve sanatın yardımıyla ilçemizde kalıcı bir iyileşme sağlama derdindeyiz. Bu yolculuğun sonunda elbette ki bir ödül var ve o ödülü almaya talibiz. Biz yaşlanıp çoğumuz hayattan çekildikten sonra arkamızdan mutlaka, “Bizden önceki kuşak ne iyi etmiş de bu kültür sanat yolculuğunu başlatmışlar” diyecekler… Alacağımız ödül budur!

Açıkhava sohbetleri, ilçe merkezi ve köylerde kültür, edebiyat, şiir, ekoloji ve çevre sorunları üzerine meydan söyleşileri, akşam konserleri ve Kadıköy atölye omuzdaşlığıyla gerçekleşen çocuk etkinlikleriyle dolu bir hafta geçirdik. Kültür ve sanatla beslenen bir iyileşmeden yanayız, heyecanımızın asıl nedeni budur. Çünkü biliyoruz ki, biz durursak kötü olan ne varsa o yürüyecek, hayatımıza çullanacak, ayakta kalmış eski güzel maddi ve manevi kültürel mirasımız ve bir ömür verip ona eklediğimiz demokratik değerlerimiz o yağma ikliminde aşınıp yok olacak.

Önüne düşeni sürükleyen büyük yağmurlar yerine, toprağın da fikrini alıp ufak ufak çiseleyen, onu suya doyurmak isteyen mütevazi bir “Çise”yiz biz.

Deniz her şeyi biliyor
İki sene önce Ardeşen’de akrabalarım arasında bir hikâye dinledim. Yıllar önce deniz kıyısında bulunan ve kim olduğu bilinmeyen bir çocuğun hikayesiydi bu. Çok ilgimi çekmişti. Benim gibi hikayelere müptela birisi için ne güzel bir fırsattı. Hikâyeyi tamamlamak yaklaşık bir buçuk yılımı aldı. İki farklı zamanda geçen bu yolculuğu iki farklı bölümde kurguladım. “Deniz Her Şeyi Bilmeden Önce” bölümü bu çocuğun hikayesidir ve çoğu aslına uygun olarak kurgulanmıştır. “Deniz Her Şeyi Bilmeden Önce” bölümü tamamen kurgudur. Bu da benim hikâyenin öncesine atfettiğim bir yakıştırmayla ilgilidir. Dikkatli okurun iki bölüm içinde bazı olay ve kişilerin tesadüf eseri yollarının kesiştiğini fark edeceğine eminim.

Kadriye Müftüoğlu, Pazar Kültür ve Sanat Evi, 2024.