Ana Sayfa Dergi Sayıları 96. Sayı Samanyolu 100 milyar gezegen ile tıka basa dolu mu?

Samanyolu 100 milyar gezegen ile tıka basa dolu mu?

245
0

Hazırlayan: Elif Esen

Geçen yıl astronomlar bizim galaksimizdeki dış gezegenlerin (Güneş Sistemi dışında bulunan gezegenler) sayısını tahmin etmek için Kepler uzay teleskopu tarafından keşfedilen dış gezegenleri rehber olarak kullanarak istatistiksel bir öngörüde bulundular ve en az 50 milyar yabancı dünya ile karşılaştılar.

Bugün ise Baltimor’daki Uzay Teleskopu Bilimleri Enstitüsü astronomları ve PLANET işbirliği, öngörülerini değiştirerek en az 100 milyar dış dünyanın Samanyolu’nda gezindiğini öne sürüyorlar.

Peki, bu tahmin niye ikiye katlandı? Aslında ana fark uzak yıldızların yörüngesindeki yabancı dünyaları saptamada kullanılan metotlar.

Kepler uzay teleskopu gökyüzünde yaklaşık 100 bin yıldızın olduğu aynı bölgeyi düzenli olarak izliyor ve yıldızların ışıklarının parlaklığı içerisinde küçük düşüşleri yakalamak için bekliyor. Parlaklıktaki bu düşüşler bir dış gezegenin kendi ebeveyn yıldızıyla yörüngede karşı karşıya gelince ışığın bir bölümünün bloke olmasıyla ortaya çıkıyor.

Hafif karartma etkisi “aktarma metodu” olarak biliniyor ve Kepler teleskopu ile dört aktarma tespit edildiğinde onaylanmış bir dış gezegenin duyurusu yapılabiliyor.

Aktarma metodu dış gezegenleri tanımada kusursuz bir yol olarak kendini ispatlamış durumda. Fakat metot sadece çok büyük dış gezegenlerin ve kendi yıldızına yakın yörüngede dönen dış gezegenlerin seçiminde etkili.

Bunun nedeni de, daha yakın ve daha büyük olan bir dış gezegenin daha fazla yıldız ışığı bloke edip ve daha büyük parlaklık düşüşü oluşturabilmesi.

Bununla birlikte “galaktik dış gezegen tahminleri”ni doğrulamak için PLANET ekibi oldukça farklı (ve daha rasgele) “mikrolensleme” olarak bilinen dış gezegen tespiti metodu uyguladı.

Mikrolensleme çok fazla sabra ve şansa ihtiyaç duyulan bir yöntem. Fakat yeterli zaman ve yıldız verildiğinde dış gezegenler bu yöntemle keşfedilebilir.

Bizim bakış açımızdan yıldızlar gökyüzünde dolaşırken ara sıra bir yıldız diğerinin tam önünden geçer. Daha uzaktaki yıldızdan gelen ışık, yakındaki yıldızın yerçekimi nedeniyle bükülebilir ve parlaklığı çok kısa bir süre için artabilir.

Ön plandaki yıldız büyüteç görevi görür ve dünyadan gözlemleyen astronomlar için arka plandaki yıldızın ışığını fokuslar. Yıldız ne kadar büyük kütleye sahip ise, parlaklık artışı o kadar fazla olacaktır. Kritik nokta işte buradadır. Ön plandaki yıldız yörüngesinde bir dış gezegene veya gezegenler sitemine sahip ise oluşan fazladan yerçekimi ek bir ışık parlaması meydana getirecektir ve dolayısıyla Dünya’daki astronomlar öndeki yıldızın dış gezegenlerinin ağırlığını ve yörüngesini ölçmeleri mümkün olacaktır.

Yıldız tarafından oluşturulan mikrolens ışıması yaklaşık bir ay sürerken bir dış gezegeninki ise sadece birkaç saat sürer. Mikrolensleme olayı rasgele oluşur ve yıldız seçimine bağlı değildir.

Aynı zamanda metot Merkür kadar küçük veya Satürn’ün Güneş’e olan uzaklığı kadar kendi yıldızından uzak dış gezegenleri bile tespit edebilir. Kepler teleskopunun aktarma tespit metodu kendi yıldızlarına yakın yörüngede dönen gezegenleri tespit ederken mikrolensleme yönteminin böyle bir kısıtlaması yoktur.

Sonuç olarak astronomlar, 40 mikrolensleme olayı tespit ettiğinde ve bunlardan 3’ünün dış gezegen olduğunu bildirdiğinde, bizim galaksimizdeki dış gezegene sahip yıldızların sayısını tahmin etmek için istatistiksel analiz yapabildiler.

PLANET ekibi bu analizden yola çıkarak bizim galaksimizdeki yıldızların çevresinde 100 milyar dış gezegenin yer aldığına dair kaba bir tahminde bulundu. Ek olarak, 6 yıldızdan birinin Jüpiter ile aynı kütlede bir dış gezegene ev sahipliği yaptığını, yıldızların yarısının Neptün büyüklüğünde dış gezegene ve 3’te 2’sinin ise Dünya büyüklüğünde gezegene sahip olduğunu öngördüler.

Enteresan şekilde bu sonuçlar Güneş Sistemi’nden 50 ışık yılı uzaklıkta en az 1500 dış gezegen olduğunu söylüyor.

Kepler bilim takımının ortaya çıkardığı, galaksimizde küçük gezegenlerin baskın olduğu fikrini PLANET işbirliği de destekliyor.

STScl astronomu ve PLANET’in eş kurucusu Kailash Sahu şöyle diyor: “Bunun anlamı, istatistiksel olarak galaksideki her yıldız en az bir veya daha fazla gezegene sahip olmak zorunda.”

NASA Dış Gezegen Bilimleri Enstitüsü’nden Stephen Kane “3 temel gezegen tespiti tekniğinin sonuçları (radyal hız, aktarma ve mikrolensleme teknikleri) gösteriyor ki; sadece galaksideki gezegenlerin sayısı fazla değil, aynı zamanda küçük gezegenlerin sayısı da büyük gezegenlere kıyasla daha fazla. Bu yaşanabilir gezegenleri araştırmak için bizi cesaretlendirmekte.” diyor.

Tabi ki, bu istatistiksel analiz sadece bir tahmin ve Samanyolu boyunca yabancı dünyaların gerçek dağılımı ile ilgili çok zayıf bir bilgi birikimine dayanmakta. Bu sayı oldukça farklı da olabilir. Fakat yapmamız gereken daha fazla dış gezegen keşfetmek ve kendi güneş sistemimizin tek olmadığının daha fazla farkında olmak.

Fakat Dünya benzersiz mi? Maalesef bu farklı dünyaların atmosferini tam olarak anlayamayız ve herhangi birinin gerçek anlamda “Dünya analoğu” olduğunu doğrulayamayız. Fakat yeterince zaman sabır ve bilimsel beceri ile cevap çok uzak olmayabilir.

Kaynak: Milky way crammed with 100 billion alien worlds? “http://news.discovery.com/space/milky-way-stuffed-with-100-billion-alien-worlds-120110.html” (20.01.2012)