Gökadaların oluşumunun anahtarı küresel yıldız kümeleri, Popülasyon II türü yaşlı yıldızlar ve dev karadeliklerden oluşan galaktik karındır. Özellikle dev karadelikler gökadaların evriminde anahtar rol oynarlar.
Yıldız oluşumunun son bulduğu gökadalar yavaş yavaş sönerek yaşamlarına son vermeye başlarlar. Günümüzde ise yıldız oluşumları daha çok serin gazın pek tükenmemiş olduğu küçük gökadalarda meydana gelir. İçinde yaşadığımız Samanyolu gökadası tarzı sarmal gökadalar spiral kollarında bulunan yıldızlararası yoğun hidrojen moleküler bulutları nedeni ile sadece yeni kuşak yıldız doğumları gerçekleştirirler. Bir gökadada mevcut hidrojen rezervleri yıldızlar tarafından tüketilip ağır elementlere dönüştürüldüğü için artık yeni yıldız üretemezler. Ve barındırdığı yıldızlar yaşlandıkça gökadanın parlaklığı da giderek azalır. Gökbilimciler artık yeni yıldız oluşturamayan sönük gökadaların nasıl büyüdüğünü araştırıyor. Bu sorunun cevabını bulabilmek için Hubble Uzay Teleskopunu kullanıyorlar.
Bu araştırma yapılmadan önce, bu sönmüş gökadaların yeni yıldız oluşturabilmesi için kendisinden beş on kat daha büyük gökadalar ile çarpışıp birleşmesi gerektiği düşünülüyordu. Ancak araştırma ile sönmüş küçük gökadaların küçük kardeşleri ile birleşerek yeniden büyüdükleri ortaya çıkarıldı. Gökbilimciler, Hubble COSMOS verilerini kullanarak kozmik zamanının son sekiz milyar yıllık dönemi içinde ki sönmüş gökadaları belirleyerek saydılar. COSMOS verileri için Hubble’ın gelişmiş kamerası kullanıldı ve evrenin üst üste 575 görüntüsü fotoğraflandı.
Bu gökadaların evrimini incelemek bizlere evrenin sekiz milyar yıl önce neler yaşadığını ve bundan sonra neler yaşayacağını anlatmış oldu. Ve kendi galaksimizin geleceği hakkında bilgi sahibi olduk.
ETH Zürih Üniversitesinden Simon Lilly; “Küçük gökadaların büyük gökadalarla değil, küçük sönmüş kardeşleriyle birleşerek büyüdüğünü gördük.” diyor. İtalya’da bulunan İNAF Padua Gözlemevi’nden Alvio Renzini ise keşfi basit bir örnekle açıklıyor: “Bu olay bir şehirdeki daire sayısının artmasının eski binalara yeni odalar eklenerek değil, yeni ve daha büyük dairelerin inşasına bağlı olması gibidir.”
Geçtiğimiz aylarda Gökada evrimi üzerine yapılan bir keşifte ise ESA’nın Herschel Uzay Teleskopu Samanyolu gökadasından iki bin kat daha fazla yıldız üreten bir gökadanın keşfini yapmıştı.
Gökbilimcilerin HFLS3 olarak adlandırdıkları ve evrenin erken döneminde oluşan bu gökada şu anki hali ile mevcut gökada evrimi kuramına karşı koyuyor. Herschel’in Çok Katlı Extra Gökada Araştırması (Helmes) ile elde edilen görüntülerde gökada soluk kırmızı bir leke şeklinde görüntü sunuyordu. Ancak yapılan incelemelerde aslında gökadanın gaz ve toz bulutlarından yıldız üreten dev bir fabrika olduğu ortaya çıktı.
Gökadaların evrimine ilişkin yapılan bu araştırmalar, kendi gökadamızın geçmişi ve geleceği hakkında daha fazla bilgi sahibi olmamızı sağlıyor.