Çevremizdeki insanlarda hayvanlarla ilgili iki uç bakış açısı gözlemleyebiliriz. Bunlardan biri hayvan bilincini insan bilinci ile özdeş tutarak benzer deneyimlerimiz olduğunu düşünür. Diğeri ise hayvan bilincinin olmadığını… Hayvan bilimi profesörü Marian Stamp Dawkins’e göre bu meseleye ilişkin bilimsel yayınlar da dahil olmak üzere çoğu metin ve uygulamalar yanlış anlamalarla yüklüdür. Kitabının genelinde ulaşmaya çalıştığı hayvan refahı konusunda doğru bir anlayışa sahip olmak içinse bu yanlışları düzeltmek kaçınılmazdır.
Günlük hayatımızda hayvanları üzgün, korkmuş, kızgın görebilir ve bunu sanki bir insandan bahsediyormuşçasına net bir biçimde ifade edebiliriz. Peki, aynı şey biliminsanlarının yaptığı araştırmalar için de geçerli olabilir mi? Dawkins’in incelediği ilk sorun bu: Bilimsel alanda gözlenen insanbiçimcilik. Konunun temel soru ise şu: Hayvanların insani duygulara sahip olduğunu bir gerçek olarak kabul etmek, bilimin nesnelliğini ve sınanabilir hipotezler ortaya koyma gerekliliğini tehdit eder mi? Bir hayvan bilimci olarak Dawkins’in yanıtı olumlu elbette. Fakat şüphecilik anlamlı hipotezler üretebilir mi? Başta “hayvanların duyguları yoktur” ucuna doğru savrulduğunu sandığımız Dawkins, aslında bilim ve hayvan bilinci ilişkisini doğru ve tutarlı bir biçimde oturtmanın çerçevesini çiziyor.
Dawkins bir taraftan hayvan refahının sağlanması hedefinin duraklarını belirginleştirdikçe bir yandan da aslında kendi çalışma alanının savunusunu yapıyor. Bugün bilimsel olarak saygın ve üretken bir alan olarak insan bilinci çalışmalarının bir zamanlar öznel olduğu gerekçesiyle bilimden sayılmayışını hatırlatarak, teknolojik araçlar geliştikçe hayvan bilincinin de gün yüzüne kavuşacağını savlıyor. Dawkins’in hayvan davranışları bilimcisi olduğunu öğrendiğim ilk sayfada aklıma takılan “İyi de, neden hayvan davranışları bilimciliği?” sorusu ilk bölümde “Neden hayvan refahını?” sorusuna dönüşmüştü; yanıtı ise şöyle veriyor Dawkins: “ Eğer insansanız hayvan refahından kaçış yoktur. İnsan türünün tüm amaçları –artan nüfusu beslemek, kirliliği ve sera gazlarını azaltmak, çevreyi korumak- doğrudan ya da dolaylı olarak diğer türlere ve onların sağlığına dayanır. Bu hedeflerin herhangi birine hayvan refahını hesaba katmadan ulaşabileceğimize inanmak onlara olan bağlılığımızı yanlış yorumladığımız anlamına gelir.”
Hayvanlarla ilişkimizi çoğunlukla kişisel duygusallıklar ya da hayvan hakları ekseninde şekillendiririz. Şimdi, bir de bilimin kapısını aralayalım…