“Çoğu zaman şiddetin ne kadar yakınımızda olduğunun farkına bile varmayız, çünkü ondan kaçınmak için tavizler vermişizdir.”
Julian Assange
Dinleme skandalı gündemden düşmüyor. Geçtiğimiz hafta Alman basınında NSA’in (Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu) Almanya Başbakanı Merkel’i uzun süredir dinlemiş olabileceği iddiası yer almıştı. Sonra İspanya basınından halkın izlendiği yönünde iddialar geldi. Bu haberlerin kaynağı eski CIA çalışanı Edward Snowden’ın geçen Mayıs ayında basına sızdırdığı NSA’e ait belgeler. Belgelerde, ilk olarak Amerika’da yaşayan yerli ve yabancı halkın bütün telefon konuşmalarının, bütün elektronik postaların, internet üzerinden paylaşılan bütün fotoğrafların ve belgelerin NSA tarafından yasal yetkilerin aşılarak izlendiği ortaya çıkmıştı.
Kitlesel gözetlemeden önce iletişim devrimi vardı. İnsanların olan bitenden haberdar olması ve kendi adına söz söylemesine alan açtığı düşünülen iletişim devrimi küresel boyutta bir özgürlük havası estirmişti. İşte Şifrepunk konuyu tam da bu noktadan hareketle ele alıyor; meseleyi insanlığın geleceği ve özgürlüğü üzerinden tartışmaya açıyor. Dinleme skandalı ortaya çıkmadan altı ay kadar önce yayınlanan kitap kitlesel gözetleme, sansür, toplu filtreleme gibi konular üzerine yapılan söyleşi kayıtlarından oluşuyor. Sistemi içeriden tanıyan dört kişi bir araya gelmiş, zihin açıcı bir tartışma yürütüyorlar: İletişim devrimi özgürlük için bir çıkış olarak görülürken kitlesel gözetlemeyle, filtrelemeyle, sansürle kara bir ütopyaya mı dönüştü? Kitlesel gözetlemeden elde edilen veriler neye hizmet ediyor? “Muktedirler için şeffaflık, güçsüzler için mahremiyet” talebi ne ifade ediyor? Şifreyazım (kriptografi) gözetlemeye çare olabilir mi? (1) Opera binasındaki zeki fareler karanlığın içinden göz kırpıyor. (2) Tartışmaya katılan isimler şunlar: Wikileaks’in kurucusu ve genel yayın yönetmeni Julian Assange; Noisebridge’ın kurucularından, Berlin Kaos Bilgisayar Kulübü üyesi ve yazılım uzmanı Jacob Appelbaum; Kaos Bilgisayar Kulübü Almanya şubesi üyesi Andy Müller-Maguhn; La Quadrature du Net isimli yurttaş hakları topluluğunun kurucularından, aynı zamanda topluluğun sözcüsü olan Jérémie Zimmermann.
Kitapta, iletişim devrimi ve kitlesel gözetleme arasındaki ilişki, buna bağlı olarak kitlesel gözetlemenin bugün vardığı boyutlar üzerine konuşuluyor. Julian Assange bugün artan iletişime karşılık daha fazla kitlesel gözetimle karşı karşıya olduğumuz fikrinde. İddiaya göre özgürlüğün gerçekleşmesi platonik ortamın fiziksel mekâna yansıtılmasıyla mümkün olabilirdi ancak fiziksel mekâna hâkim olan güçler platonik ortama müdahale ederek o ortamı ele geçirdi. Gözetlemeyi, özel yaşamın gizliliğinin ihlali ve toplumsal değişimin önünde bir engel olarak gören dörtlünün buna karşı önerisi: Bilgiyi şifrelemek.
Bu bir özgürlük savaşı mı, yoksa ulusal güvenliği tehdit mi? Andy Müller-Maguhn meseleyi iki taraflı ele alarak mesafeli bir bakış sunuyor: İktidarın perspektifinden ve halkın perspektifinden. Müller-Maguhn’a göre ulusal güvenliği tehdit algısı ve söylemi boşuna değil; iktidarın korktuğu şey, internetin insanların gerçeklikle kurduğu bağı değiştirmiş olması, olup bitenlerin tasarrufu eskiden kendi elindeyken, iletişimin yaygınlaşmasıyla birlikte bu bilginin halkın eline geçmesi. (3) Peki şifreyazımın gücü nerede? Assange şifreyazımı şiddetin ulaşamayacağı tek eylem olarak görüyor. Sınırsız şiddete, nükleer silah örneğini veriyor. Şifreyazımın şiddetin karşısındaki durumunu şu sözlerle açıklıyor: “Güçlü bir şifreyazım, sınırsız şiddete karşı koyabilir. Kaba kuvvetin dozunu ne kadar artırırsanız artırın, bir matematik problemini çözmeye yetmez.” (4) Şifrepunkçılar şifreyazım ve benzeri yöntemleri toplumsal ve siyasal değişim aracı olarak görüyorlar. Assange bunun devletlerin doğasını değiştirecek bir imkân olduğunu savunurken eylemin biçimine de vurgu yapıyor: “Şifreyazım şiddet içermeyen doğrudan eylemin ulaştığı en üst mertebedir.” (5)
Sonuç olarak, dinleme tartışmalarının süreceği önümüzdeki dönemde gözetlemenin kapsamı ve ciddiyeti, buna karşı yapılabilecekler üzerine fikir edinmek için yerinde bir kitap Şifrepunk. Bahsi geçen güvenlikli yöntem bir gün toplum genelinde karşılık bulup uygulanır mı, yoksa teknoloji erbabı birkaç kişinin eylemi olarak mı kalır? Ya da en iyi ihtimalle, internet açık, evrensel, kimsenin kimseyi gözetlemediği bir biçimde kullanılabilir mi? Bunların yanıtını henüz bilmiyoruz. Temel özgürlüklerle ilişkili olarak internetin özgürlüğü sorunu devletleri epey meşgul edecek gibi duruyor. Olaya bir de iyi tarafından bakalım: En azından şikâyet ve taleplerimizi ilgili kurumlara dolaysız iletmenin bir yolunu bulmuş sayılırız. Son olarak Hollandalı-İranlı film yapımcısı Bahram Sadeghi’nin NSA’i arayıp yaptığı muzipliği hatırlayalım: “Merhaba NSA? Bir e-maili kazara silmişim de, yeniden bulmama yardımcı olabilir misiniz?” (6)
Dipnotlar
[1]) Fransızca’da ön ek olan “crypto-”, Antik Yunanca’da κρυπτός (kryptos) kelimesinden gelir. “Kapalı”, “gizli”, “saklı” demektir. Kriptolojinin disiplinlerinden biri olan kriptografi Yunanca’da “gizli” anlamına gelen κρυπτός (kryptos) ve “yazmak” anlamına gelen γράφω (grapho) kelimelerinden oluşur. Türkçe’ye şifreyazım olarak çevrilmiştir.
2) Julian Assange’ın kullandığı bir deyim. Şilili yazar Roberto Bolaño’nun Kafkaesk dedektiflik hikayesi El policía de las ratas (Rat Police)’a gönderme yapıyor. Korkunç kemirgen cinayetlerini araştıran cesur bir fare dedektifin macerasıdır.
3) Julian Assange, Jacob Appelbaum, Andy Müller-Maguhn, Jérémie Zimmermann, Şifrepunk: Özgürlük ve İnternetin Geleceği Üzerine Bir Tartışma, “Artan İletişime Karşılık Daha Fazla Gözetim”, Metis Yayınları, 2013, s. 28.
4) A.g.y., s. 15.
5) A.g.y., s. 15.
6) The Daily Dot‘ta konuyla ilgili yayınlanan haber: http://www.dailydot.com/lol/calling-nsa-email-deleted-prank/