Evrim Nedir?
– Ernst Mayr, Çev. Nurdan Soysal, Say Yayınları, 2016, 376 s.
Evrim nedir, nasıl gerçekleşir ve neden yeryüzündeki yaşamın inanılmaz çeşitliliğine en mantıklı açıklamayı getirir?
Evrim son iki yüzyıl içinde ortaya atılmış en büyük fikirdir; etkileri bilimin ötesine geçmiştir. Ama Darwin’in zamanından bu yana evrim düşüncesiyle ilgili pek çok gelişme kaydedilmiş olmasına karşın hâlâ evrimin tam olarak ne olduğu konusunda yaygın bir kafa karışıklığı bulunmaktadır.
Evrim Nedir? adlı bu eserde, modern biyolojinin kurucularından biri olan Ernst Mayr evrim konusunda bildiklerimizi ve bilmediklerimizi anlatıyor; bu fikrin dünyayı algılayışımızı nasıl değiştirdiğini ele alıyor. Evrim Nedir?, Darwin’in Türlerin Kökeni adlı eserinden sonra bu konuda yazılmış en iyi kitaplardan biri.
Neden E=mc2
– Ve Bu Bizi Neden İlgilendirir?, Brian Cox, Jeff Forshaw, Çev. Zülal Kılıç, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2015, 219 s.
Modern fiziğin temellerini atan Einstein, bir uzay ve zaman modeli kurarak bize yıldızların nasıl parladığını anlamanın yolunu açtı. Cox ve Forshaw’un amacı, Einstein’ın uzay ve zaman kuramını mümkün olan en basit biçimde anlatmak. Ama bununla yetinmeyip kuramın engin güzelliğini sergilemek ve böylece modern fizikçilerin doğa hakkında neler düşündüklerinin ve yaşamlarımızı değiştiren kuramları nasıl inşa ettiklerinin anlaşılmasını sağlamak.
Kitabın ilerleyen sayfalarında, nesnelerin yüksek hızlarda hareket ettiğinde uzay ve zamana ilişkin sağduyuya dayalı fikirlerimizin nasıl çöktüğüne şahit olacaksınız. Yıldızlar neden parlar? Nükleer enerji neden kömür ya da petrolden çok daha verimlidir? Kütle nedir? Bu sorular bizi modern parçacık fiziği dünyasına, CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’na ve kütlenin tam da kökeninin açıklanmasına yol açabilecek olan Higgs parçacığının arayışına götürecek.
Tarih Öncesi Adımlardan Geleceğin Atılımlarına
– Ardea Skybreak, Çev. Sinan Jabban, Patika Kitap, 2016, 160 s.
Bu kitap, türümüzün evrimsel serüvenine dair “insan doğası” temelli özcü yaklaşımların bir reddiyesi niteliğinde. Evrimsel biyoloji ve toplumsal ekoloji konularında, özellikle de biyoloji ve kültür arasındaki ilişkilere yoğunlaşan Skybreak, bu doğrultuda çeşitli disiplinlerin araştırmalarından istifade ederek günümüzdeki hiyerarşik ve baskıcı toplumsal ilişkilerin biyolojik, “doğa vergisi” bir temelinin olmadığını ortaya koymaya çalışıyor. Homo sapiens’in ilk ortaya çıktığı tarihsel dönemlerdeki yaşam biçimlerini, kadın ile erkek arasındaki eşitsizliğin ortaya çıkıp kalıcı hale gelmesini ve insanın değişmez bir doğasının olup olmadığını politik ve radikal bir bakış açısıyla yeniden masaya yatırıyor.
Yeşil Ekonomi; Küçülmek Güzeldir
– Kolektif, Yeni İnsan Yayınevi, 2015, 144 s.
Gezegenimiz mit haline gelen büyümeye olan yanlış inancın tehdidi altında.
Daha fazla ekonomik büyümenin gerekli olduğu söylemi, yaşam kalitesinde sürekli bir iyileştirme beklentisinde olan insanlarda ‘büyüme gerekli’ mesajlarının içselleştirilmesine neden oluyor. Bu mesaj, toplumsal, ekonomik, siyasal ve çevresel ilerlemenin ana etkeninin ekonomik büyüme olduğunu ileri sürüyor. Büyümenin zenginlik yarattığı ve toplumsal iyileştirme için gerekli araçları sağladığı varsayılıyor. Bu nedenle siyaset, hedeflerine sürekli büyümeyi ve kalkınmayı oturtuyor. En önemli icraatın olası en yüksek hızla büyümek olduğu amacı yinelenip duruyor.
Kalkınmak ve büyümek sağ ya da sol siyaset için, adeta bir din gibi. Sadece bu hedefe varmak için izlenecek yol, daha doğrusu feda edilecek olgularda anlaşamıyorlar. Zenginlik ile refah, yarışmacı toplum ile dayanışmacı toplum, hükmetmekle gezegen ile uyum içinde yaşamak gibi hayati tartışmalar gündemimize ne zaman girecek? Küçülmek Güzeldir, Türkiye’de bu tartışmaların ivme kazanması arzusuyla hazırlandı.
Çok Uluslu Şirket
– Stephen H. Hymer, Çev. Fahri Bakırcı, Epos Yayınları, 2015, 440 s.
Çokuluslu şirket, modern kapitalizmin ilanihaye egemen örgütsel biçimi haline gelmiş. Piyasanın cisimleştiği şirket, sanayi devriminin başlangıcından beri ölçek bakımından atölyeden fabrikaya, fabrikadan ulusal şirkete, ulusal şirketten çok bölümlü şirkete ve şimdi çok bölümlü şirketten çokuluslu şirkete/uluslararası sermayeye doğru büyümüştür. Teoride şirket, yabancı bir devletin egemenliği altında faaliyette bulunan bir tüzel kişidir. Pratikte ise çok sayıda ulusal hükümetin fiilî iktidarı, çokuluslu şirket nezdinde egemen bir devletten çok bir kent yönetimi iktidarından ibarettir. Hymer öncülük ettiği çokuluslu şirket teorisinde, firmanın kendisinin genişlemesi, uluslararası işbölümü, sınıflara ilişkin bir dünya hiyerarşisinin yaratılması, uluslararası kapitalist sınıf ile işçi sınıfı arasındaki çatışma, üretimin uluslararasılaşması süreçlerini gösteriyor.
Şempanzelerde Maddi Kültür
– William McGrew, Çev. Dilek Eylül Dizdaroğlu, Alfa Yayınları, 2016, 340 s.
Son ortak atamızı yaklaşık 5 milyon yıl önce paylaştığımız şempanze, yaşayan türler içinde en yakın akrabamız.
Primatlar içinde sürekli olarak alet yapıp kullanmayı alışkanlık haline getirmiş tek grup şempanzelerdir.
Şempanzeler, sosyokültürel antropologlar tarafından insanlar için tanımlanmış kültür ölçütlerine uyar. Çeşitli bitkisel, hayvansal besinlere ulaşabilmek ve bunları işleyebilmek için kullandıkları aletlerde cinsiyete bağlı ayrım gösterirler. Şempanzeler ile avcı-toplayıcı insan toplumları arasındaki teknolojik fark, en azından besin elde etmek söz konusu olduğunda, şaşırtıcı sayılacak kadar küçüktür. Farklı vahşi şempanze toplulukları farklı araç gereçlere sahiptir. Bu bölgesel ve yerel çeşitlilik yalnızca yaşadıkları çevrenin fiziksel ve biyolojik gereklilikleriyle açıklanamaz. Şempanzeler, aynı ortak atadan gelen insan ve kuyruksuz maymunlardaki kültürel evrim sürecinin yeniden inşa edilmesi için başvurulabilecek bir model görevi görür.
Türkiye’de Sosyal Yardım Rejiminin Oluşumu
– Birikim, Denetim, Disiplin, Denizcan Kutlu, Nota Bene Yayınları, 2015, 472 s.
Türkiye’de sosyal yardımlar çokça tartışılmasına karşın, yardım alanların deneyimleri ve düşünceleri bilinmiyor. Bu kitap karanlıkta kalan bu alana ışık tutuyor ve bu sefer yardım alanlar konuşuyor:
Denizcan Kutlu, sosyal yardımların kişisel ve toplumsal düzeydeki sonuçlarından önce, hane halklarını sosyal yardım almaya iten nedenleri sorguluyor ve başta işsiz ve çalışan yoksullar olmak üzere, çeşitlenen sosyal yardım programları temelinde giderek genişleyen yardım alan nüfus için bir geçim stratejisi olduğunu belirliyor.
Türkiye’de sosyal yardımların sadece bilgisini değil, aynı zamanda analizini de ortaya koyan kitap, tarihsel arka planın yanı sıra AKP iktidarları döneminde sosyal yardım rejiminin oluşumunu farklı yönleriyle tartışıyor. Ankara’da yürütülen ve sadece yardım alanları değil, verenleri de içeren kapsamlı bir alan araştırması ile “içerden”, öncü bir çalışma.
Seksüel Seçme
– Charles Darwin, Çev. Öner Ünalan, Evrensel Basım Yayın, 2016, 488 s.
“Seksüel Seçme” kitabında Darwin, doğal seleksiyondan farklı olarak, üremenin türlerin oluşumu ve değişimi üzerine etkilerini incelemektedir. Cinsiyetler arası farklar, bu farkların ve ortak karakterlerin yaşamın hangi dönemlerinde ortaya çıktığı, bunlara nelerin sebep olabileceğini örneklerle anlatıyor. Ayrıca antropolojik gözlemlere de yer verilmiş olan bu eserde, farklı kültürlerde beğenilerin de nasıl değiştiği gösteriliyor.
Pierre Bourdieu’nün Kuramı ve Sosyolojik Kullanımları
– Anne Jourdain , Sidonie Naulin, Çev. Öykü Elitez, İletişim Yayınları, 2016, 148 s.
Pierre Bourdieu, 20. yüzyılın Fransız sosyologları arasında, bugün dünyada en çok tanınan ve sosyolojik yöntemi en çok tartışılandır. Habitus, simgesel şiddet veya uzam gibi anahtar kavramlara dayanan, yeni bir toplumsal kuramın kurucusu olan Bourdieu’nün amacı, toplumsal ilişkilerin gerçekliğini ortaya çıkararak, bu ilişkileri daha etkili biçimde eleştirmektir.
Yazarlar, çok geniş bir yelpazede eser vermiş bu sosyologun çalışmalarını üç bölümde ele alıyorlar: Sosyoloji mesleği hakkında epistemolojik değerlendirmeleri; okul, kültür gibi alanlardaki araştırmalara kattığı özgün kavramlar; önerdiği toplumsal uzam kuramı. Ayrıca, Bourdieu’nün araştırmalarına katılan veya bunlardan esinlenen bazı sosyologları da ele alıp, Bourdieu ekolü olarak adlandırılan sosyoloji çevresinin haritasını çıkarıyorlar. Bourdieu’nün sosyolojiye yaptığı katkıların ve aldığı eleştirilerin derli toplu sunulduğu, Bourdieu sosyolojisine giriş niteliğindeki kitap, bu sosyolojik yaklaşımın günümüz düşünce dünyası üzerindeki dikkat çekici etkisini değerlendirme imkânı veriyor.
Negatif Diyalektik,
– Theodor W. Adorno, Çev. Şeyda Öztürk, Metis Yayınları, 2016, 373 s.
Yirminci yüzyıl felsefesinin zirve kitaplarından Negatif Diyalektik, kaleme alınışının 50. yıldönümünde Şeyda Öztürk’ün çevirisiyle nihayet Türkçede.
Adorno kitabın amacını şöyle ifade ediyor: “‘Negatif Diyalektik’ tabiri, geleneği ihlal eder. Diyalektik, daha Platon’da bile, bir düşünme aracı olan olumsuzlama aracılığıyla olumlu bir şey üretme amacı taşırdı; sonraları bu olumluluk ‘olumsuzlamanın olumsuzlanması’ tanımında kısa ve kesin ifadesini bulmuştur. Bu kitap belirlenimden ödün vermeden diyalektiği bu olumlayıcı esastan kurtarmayı amaçlamaktadır”. Kitabın giriş bölümünde felsefi deneyim kavramı açımlanırken, birinci bölüm, Almanya’da hüküm süren ontolojinin durumunu ele alıyor. Üçüncü bölümdeyse “negatif diyalektik modelleri” ayrıntılı olarak geliştiriliyor.
“Bir zamanlar miadını doldurmuş gibi görünen felsefe bugün hâlâ yaşıyor çünkü onu gerçekleştirme fırsatı kaçırıldı. Felsefenin dünyayı yorumlamaktan başka bir şey yapmadığı, gerçekliğe teslim olduğu için kendi içinde sakatlandığı yolundaki yüzeysel yargı, dünyayı değiştirme çabasının tamamen boşa çıktığı bir dönemde, aklın yenilgisinin kabulüyle aynı kapıya çıkar… Belirsiz bir zamana ertelenen pratik de halinden memnun spekülasyona karşı başvurulacak bir temyiz mercii olmaktan çıkmış, dönüştürücü bir pratiğin gerektirdiği eleştirel düşünceyi beyhude olduğunu ileri sürerek zapt etmek isteyen yetkili kişilerin bahanesi görevi görmektedir çoğunlukla. Felsefe, gerçeklikle bir olma veya gerçeklik üretmenin hemen arefesinde olma vaadini yerine getiremediği için kendini acımasızca eleştirmeye mecburdur.”
Eski Türklerde Yazı, Kağıt, Kitap ve Kâğıt Damgaları
– Şinasi Tekin, Dergâh Yayınları, 2015, 200 s.
Eski Türklerde Yazı, Kâğıt, Kitap ve Kâğıt Damgaları, Prof. Dr. Şinasi Tekin’in İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde verdiği konferansların ürünüdür. Şinasi Hoca’nın hem Türkoloji alanındaki derin bilgisiyle hem de muazzam üslubuyla, yazının ve kâğıt yapımının Eski Türklerden itibaren süregelen macerasına tanık oluyoruz.
Bu kitapta daha pek çok başlıkla karşılaşabiliyoruz: Kâğıdın ortaya çıkışı, Anadolu Türklerine gelişi, yazının ve kâğıdın kültür değişimlerindeki rolü ve baskı sanatı bunlardan yalnızca birkaçı. Üstelik yazma eserlerle birlikte kâğıt damgalarının ve filigranların kullanılışları da ele alınıyor.
Türk dili adına önemli çalışmalara imza atan Şinasi Tekin’in kitabı bu kez bir kültürel okuma imkânı sağlıyor.
Bebek Savaşları
– Aile Çatışmasının Dinamikleri-, Robin Baker, Elizabeth Oram, Çev. Banu Erol, Paloma Yayınevi, 2015, 336 s.
Aslında, bazı insanlar için, aile hayatı bir savaşı yönetmekten başka bir şey değildir. Az ya da çok, bebekler bütün ailelerde savaş anlamına gelir! Ana babalık neden bıçak sırtında gitmelidir? İnsan üremesinin bu kadar eski ve temel özelliği olan bir şeyde neden bu kadar çok potansiyel problem olmak zorundadır? Evrimin sabah bulantılarıyla ne ilgisi var? Bebek ağlamasının stres yaratan sesiyle? Kardeş rekabetiyle? Çocuk taciziyle?
Bu kitap, aile yaşantısının karanlık sırlarını aydınlatıyor ve onları dürüstlükle ve önyargısız ele alınabilecekleri şekilde açıklığa kavuşturuyor. Evrimsel biyoloji, insanların ne düşündükleri, söyledikleri ya da hissettiklerinden ziyade gerçekte ne yaptıklarıyla ilgilidir. Dr. Robin Baker, Bebek Savaşları’nda özellikle insanların davranışlarının üreme başarılarını nasıl etkilediğini örnek ve açıklamalarla inceliyor.
Enver
– Murat Bardakçı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2015, 784 s.
İstanbul’da mütevazi bir ahşap evde başlayıp Hürriyet Kahramanlığına ve imparatorluğun en güçlü adamlığına uzanan ama ardından idam mahkûmluğuna ve sürgünlere kadar giden, 1922’de uzak diyarların haritalarda bile yer almayan ücra bir tepesinde Rus süvarisinin namlusundan çıkan domdom kurşunu ile noktalanan 41 senelik macera dolu bir hayat…
Enver Paşa Türkçü-Turancı mı, yoksa İslâmcı mı idi? İstiklâl Harbi yıllarında neler yapmıştı? Mustafa Kemal ile mektuplaşmaları… Sıkıntılar ve hayallerle dolu sürgün seneleri… Orta Asya’daki esareti ve uğradığı mağlûbiyet… Hanımı, büyük aşkı Naciye Sultan’a hasret satırları…
Murat Bardakçı’nın, Paşa’nın ailesi tarafından doksan küsur sene boyunca muhafaza edilen ve şimdiye kadar yayınlanmamış özel evrakı ile sivil ve askerî arşiv belgelerine dayanarak kaleme aldığı Enver, tarihimizin bu çok önemli ismini her yönü ile ortaya koyarken, onun hakkında yanlış bilinen birçok konuyu da aydınlatıyor.
Karanlık Kıta
– Avrupanın 20. Yüzyılı, Mark Mazower, Çev. Mehmet Moralı, Alfa Yayıncılık, 2015, 610 s.
Birinci Dünya Savaşının sonunda yaşlı imparatorluklar yok olurken kalıntılarından daha iyi bir toplum kurma fırsatı doğmuştu. Ama sonuç bölünme ve bütün ölçüleri aşan katliamlar oldu. Geçtiğimiz yüzyıla dair önemli çalışmalardan biri sayılan kitabında Mazower, 20. yüzyıl tarihini, insanlık için yeni bir dünya düzeni yaratmak isteyen 3 rakip ideolojinin mücadelesi olarak kurguluyor: liberal demokrasi, komünizm ve faşizm.