Ana Sayfa Dergi Sayıları 159. Sayı Kitapçı Rafı – 159

Kitapçı Rafı – 159

382
0

Kuantum Felsefesi

– Rolnad Omnès, Çev. Ercüment Akat, Alfa Yayıncılık, 2017, 344 s.

Dünyaya ve evrene ilişkin bilgimizin olağanüstü derinleştiği günümüzde, felsefe modern bilimleri kavramakta zorlanıyor. Hem bilimi hem de felsefeyi iyi anlamış ve doğru yorumlayan az sayıda düşünür arasında yer alan ünlü fizikçi Roland Omnès’in bu kitabı, kuantum fiziğinin getirdiği yeni felsefeyi anlamak için önemli eserlerden biri. Kitap, antik felsefeden günümüze kadar gelen felsefe öğretilerinin özetini vererek, kuantum fiziğinin felsefeye getirdiği yeni yaklaşım üzerine yoğunlaşıyor. Omnès ayrıca Kuhn ve Feyerabend eleştirisi bağlamında bir fizikçi gözüyle “bilim nedir?” sorusunu da irdeliyor.

Büyük Gerileme

-Zamanımızın Ruh Hali Üstüne Uluslararası Bir Tartışma

Haz. Heinrich Geiselberger, Katkılar: Arjun Appadurai, Zygmunt Bauman, Donatella della Porta, Nancy Fraser, Eva Illouz, Ivan Krastev, Bruno Latour, Paul Mason, Pankaj Mishra, Robert Misik, Oliver Nachtwey, César Rendueles, Wolfgang Streeck, David Van Reybrouck, Slavoj Zizek, Çev. Merisa Şahin, Aslı Biçen, Ahmet Nüvit Bingöl, Orhan Kılıç, Metis Kitap, Nisan 2017, 226 s.

Dünyanın birçok yerinde neden sağ popülizm neredeyse eşzamanlı olarak yükseliyor? Bu yükselişin arkasındaki sosyolojik ve ekonomik nedenler ne? “Radikal piyasacı” küreselleşmenin açmazlarına verilecek tek cevap sağ popülizm mi? Küresel iklim değişikliğinin küresel göç üzerindeki etkisi ne? Mevcut yönetimlerin bu sorunlar karşısında aldığı tutumlar kimi korumaya yönelik? Yabancı ve göçmen düşmanlığını, giderek ırkçılığı körükleyen ekonomik ve sosyal politikaların dışına nasıl çıkılabilir? Alt sınıflarla orta sınıfların talepleri hangi noktalarda buluşup hangi noktalarda ayrılıyor? Bütün bunlardan kimlik siyasetine sıkışıp kalmış olmamız mı sorumlu? “Büyük Gerileme” karşısında neler yapılabilir? Büyük Gerileme kitabı bu sorulara yanıt bulma iddiasında. 12 dilde aynı zamanda yayımlanmakta olan kitaba Almanya, Fransa, İngiltere, ABD, Hindistan gibi ülkelerden katkıda bulunan on beş yazar bu ve benzeri küresel soruların cevaplarını arıyor.

Tepetaklak – Tersine Dünya Okulu

– Eduardo Galeano, Çev. Bülent Kale, Sel Yayıncılık, 2017, 350 s.

Eduardo Galeano insan onurunun, erdemliliğin, adalet duygusunun ve toplumsal belleğin yağma, talan, çıkar ilişkileri ve emperyal politikalarla alaşağı edildiği günümüzün “tepetaklak” dünyasında ayakta durmamız için kılavuzluk etmeyi sürdürüyor.

Yeni dünyayı saran belleksizleşme sendromuna keskin kalemiyle savaş açan Galeano, Meksikalı gravür ustası José Guadalupe Posada’nın kışkırtıcı tasvirleriyle zenginleşen Tepetaklak – Tersine Dünya Okulu’nda adaletsizliğin, ırkçılığın ve cinsiyetçiliğin temel ilkelerini; dünyamızı tahrip edenlerin dokunulmazlık kalkanını; iletişimsizliğin ve tüketimin yayılma stratejilerini; suçlu yaratma ve kitleleri köleleştirme sanatını yine kendine özgü üslubuyla ele alıyor.

Parti, Cemaat, Tarikat

– Tayfun Atay, Can Yayınları, Nisan 2017, 208 s.

Tayfun Atay, 2000’ler sonrası değişen siyasal yapının, islamcı siyasetin Akp’nin iktidar olmasıyla birlikte yükselişini ele alıyor. Parti, Cemaat, Tarikat 2000’ler Türkiye’sinin Dinbaz-Politik Seyir Defteri kitabı Akp’nin iktidar seyrini değerlendirmek amacıyla kaleme alınmış bir deneme kitabı. Yazar, Türkiye’de İslami-muhafazakârlığın kurumsal karşılıkları olarak etkinlik arz eden tarikat ve cemaat çevrelerinin söz konusu dönemde Akp iktidarıyla bağlaşık şekillenen durumlarını, yönelimlerini, pozisyonlarını tartışmaya açıyor.

Kitap 70’lerden 90’lara Milli Görüş kavramına giriş yapıp 28 Şubat’ı değerlendirdiği ilk bölümle başlıyor. Akp’nin “demokratik” iddialardan diktatoryal-totaliter eğilimlere dümen kıran siyasi pratiğini herkes için apaçık kılan Gezi olaylarına ilişkin ikinci bölümüyle devam ediyor. Çeşitli dergi ve gazetelerden yayımlanmış yazılardan oluşan kitap, konu bütünlüğü sağlanarak tamamlanmış. Akp iktidarının ve İslamcı rejimin yolculuğunu merak eden okurların ilgileneceği nitelikli bir çalışma olmuş.

 Mezopotamya Mitolojisi

– Jean Bottero, Samuel Noah Kramer, Çev. Alp Tümertekin, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2017, 896 s.

Mezopotamya Mitolojisi’nin yazarları Jean Bottéro ve Samuel Noah Kramer Antik Yakın Doğu uygarlıkları söz konusu olduğunda ilk akla gelen uzmanlardır. Dünyaca ünlü iki yazar, bilinen en eski uygarlıklara beşik olmuş Mezopotamya’da keşfedilmiş en eski mitlerden günümüze gelebilmiş elli miti derlediler, çevirdiler ve yorumladılar. Elinizdeki eser Türkçeye kazandırılmış en kapsamlı ve bütünlüklü derleme olmasının yanı sıra dünya üzerinde de eşine az rastlanır bir çalışmadır. Yazarlarının deyişiyle : “Asurbilimciler Antik Mezopotamya mitlerine ilişkin metinler üzerinde görülmedik biçimde çalışmış ve gayet olumlu sonuçlara da ulaşmış olmalarına rağmen, bütün bu belgeleri bir araya getirmeyi şimdiye kadar hiç akıllarına getirmediler. Oysa bu sayede, bu mitleri üretenlerin düşüncelerinin gelişimini, ‘mantığını’, bu metinlerde somutlaştırdıkları dünya görüşünü ve duyarlılığı daha iyi ortaya çıkartabilirlerdi.” En eskisi milattan önce üçüncü bin yıla uzanan bu belgelerde insanların, ilk başlangıçtan beri sordukları büyük ve evrensel sorulara kendi olanakları içinde verdikleri yanıtlar, canlılığını bugün de koruyan, çarpıcı bir üslupla aktarılıyor.

Osmanlı İmparatorluğu ve Etrafındaki Dünya

– Suraıya Faroqhı, Çev. Ayşe Berktay, Alfa Yayıncılık, 2017, 428 s.

Her ne kadar şeriata göre dünya tarif edilirken Darülislam ile Darülharb arasında kesin bir ayrıma gidilse de, gerçekte bu iki toprak arasındaki sınırlar daha gevşekti. Özellikle erken modern dönemde Osmanlı ile “öteki” arasında uzun zamandır süren bir diplomatik, ticari, mali, kültürel ve dinsel bir ilişkiler ağı vardı. Bu ağ Asya imparatorluklarına, Avrupa’nın burjuvalaşan modern devletlerine kadar uzanıyordu. Seyyahlar, hacılar, sanatçılar, tüccarlar hep gelip gittiler. Padişahlar belirli malların Osmanlı İmparatorluğu sınırları içine girip girmemesine karar verdiler, insanlar seyahat etmek için izin istediler. Her ne kadar savaşta karşı karşıya kalınabilse de bu ilişkiler hep sürdü. Faruqhi’nin diplomatik kayıtlar, seyahat ve coğrafya yazıları, birinci ağızdan yazılanlardan oluşan devasa bir kaynakçaya dayanan çalışması Avrupa ve Ortadoğu tarihçilerine yeni ufuklar sunuyor.

Osmanlı Devleti’nde Avrupa İktisadi Yayılımı ve Direniş 1881-1908

– Donald Quataert, Çev. Sabri Tekay, İletişim Yayınları, Nisan 2017, 248 s.

19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa iktisadi gücü karşısındaki konumu zayıflarken ve bu gücün imparatorluk üzerindeki etkisi artarken Osmanlı tebaasının tepkisi nasıl şekillendi? Yalnızca iktisadi süreçlerle ilgili bir tepki mi söz konusuydu yoksa kişiler gruplar farklı saikler de öne sürdüler mi? Ele alınan direnç ve eklemlenmelerin biçim ve içerikleri neydi? Daha çok Osmanlı Devleti’nin son iki yüz yılının ekonomik, sosyal ve emek tarihi üzerine uzmanlaşan Profesör Quataert, özellikle madencilik, tren yolu, tütün rejisi ve liman işletmelerinde şekillenen, Osmanlıların Avrupa iktisadi yayılımı karşısındaki etkileşim biçimlerini, tutumlarını ve karşı koyma pratiklerini ele aldığı bu eserinde, Osmanlı toplumsal hayatının daha önce incelenmemiş olduğunu düşündüğü alanlara odaklanarak, bu ekonomik ve siyasal sorulara yanıt bulma amacını taşıyor.

20. Yüzyıl Türkiye Mimarlığı

– Doğan Hasol, YEM Yayınevi, 2017, 312 s.

20. yüzyıl dünyanın pek çok ülkesi için olduğu gibi, Türkiye için de toplumsal, ekonomik ve siyasal alanlarda değişimler, dönüşümler; özellikle de bilim, teknoloji ve sanat yolunda atılımlar çağı olmuştur. Yaşanan bu hızlı gelişmelerin yansıması ülkemiz mimarlığında da görülmüştür. Yeni kitabı 20. Yüzyıl Türkiye Mimarlığı’nda Doğan Hasol, ülkemiz mimarlığının bu değişim ve gelişim sürecini, aşağıdaki başlıklar altında yer verilen 150’ye yakın mimarın 190 yapısıyla örnekleyerek kronolojik sırayla anlatıyor. 20. Yüzyıla Doğru ve 20. Yüzyıl Başı Türkiye Mimarlığı Birinci Ulusalcı Mimarlık Akımı Genç Cumhuriyet’in Konuğu Yabancı Mimarlar 1930’larda Çağa Uygun Anlayış: Modernlik Arayışı 1940’lar… Milli Mimari ya da İkinci Ulusalcı Mimarlık 1950’ler… Modernizm/Uluslararası Üslup 1960’lar, 1970’ler… Tekdüzeliğe Karşı Arayışlar 1980-2000 Arası/Küreselleşme ve Neoliberalizm Etkileri

Bilim Sosyolojisi ve Yöntem Tartışmaları

– Ertan Eğribel, Doğu Kitabevi, 2017, 272 s.

Günümüzde bilime ve XIX. yüzyıl modern bilim anlayışına yönelik bu tartışma özellikle sosyoloji için ilgi çekicidir. Sosyoloji XIX. yüzyıl bilimidir. XIX. yüzyıl yeni bilim anlayışından kaynaklandığı gibi bu yeni bilim anlayışının etkinlik kazanmasında da önemli bir rol üstlenmiştir. Bu açıdan sosyoloji-bilim ilişkisinin özel bir yeri vardır. Sosyolojinin kendisi de bir bilimdir. Ama bunun ötesinde diğer bilimlere karşı belli bir tavrı/değerlendirmesi de vardır. Diğer bir deyişle sosyolojinin XIX. yüzyıl bilimi ve kendisiyle ilgili belli yargıları bulunmaktadır. “Kendi uğraştığımız bilimin temellerinin tartışıldığı bir yerde bizim konuya ilgisiz kalmamız mümkün değildir. Bu tartışmada bizim de söyleyecek sözümüz olduğu gibi tartışma sonucunda günümüzde çoğu alanda ortaya çıkan sorunları da anlama olanağı bulacağız.” diyen yazar, XIX. yüzyıl modern Batı bilimini bize tanıtıldığı biçimiyle değil, tarih ile ilişkili olarak ele alındığında anlaşılabileceğini düşündüğünü söylüyor. Bu çalışmada XIX. yüzyıl modern bilim anlayışı ve biçimlenme özellikleri tarihi ve toplumsal koşullar içinde ele alınıyor. Günümüz bilim tartışmaları ve özelde XIX. yüzyıl Batı biliminin ortaya çıkışı ve sınırlılığı belli koşullar, ilişkiler içinde inceleniyor. “Batı biliminin sınır ve olanaklarını tanımlayabilmek için tarihi koşulları gündeme getirmek gerekir. Böylelikle Batı biliminin XIX. yüzyılda kazanmış olduğu biçimi ve özellikleri, sınırlılıklarını açıklamak mümkün olabilir. Bu da bir sosyoloji anlayışı ve görüşünden başka bir şey değildir.” diyen Eğribel konuyu bu biçimde ele alışıyla yeni belgeler, buluşlar getirmekten çok, yeni bir bakış açısıyla, konuya dair farklı bir sosyolojik yaklaşım ortaya koyuyor.

Türk – Arap İlişkileri Tarihi

– Orhan Koloğlu, Tarihçi Kitabevi, 2017, 390 s.

Türk – Arap İlişkileri”nin konusu, iki ayrı toplumun dünyadaki birbirinden kopuk yaşamını gündeme getirmek değildir.

Aksine, dünyayı bir anlayışta birleştiren Türklerin ve Arapların birlikteliklerine 21. yüzyılın dünyasında nasıl bakıldığını göstermektir.

Konuya bir ırklar arası sorun şeklinde yaklaşmadığımızı peşinen belirtelim. 1500 yıla yakın bir süreden beri devam eden siyasi, sosyal ve kültürel ilişkiler konumuzu oluşturuyor. Üstelik sadece kendi aralarındaki ilişkilerle değil, bu alanlarda dünya tarihini etkileyen girişimleriyle Orta Asya’dan Avrupa ve Afrika kıtalarının en batısına kadarki alana da damgalarını vurmuşlardır. Bazen karşıt, bazen ortak girişimleri olsa da bugün bile İslami nitelik çerçevesinde birlikte anıldıklarına göre, geçmişin hiçbir zaman bütünüyle dışlanamayan ve etkisi hissedilen oluşumlarını anımsamakta yarar vardır. Geleceğin sağlıklı kurulması, tarihin gerçekçi ve duygusallıktan uzak sunulmasına bağlıdır. Orhan Koloğlu bu perspektifle yaklaştığı konu hakkında, Türklerin İslam’a giriş sürecinden başlayarak Osmanlı İmparatorluğu klasik dönemi, çözülme dönemi, I. ve II. Dünya Savaşları, 21. Yüzyıl gibi başlıkları da içine alacak biçimde kapsamlı bir irdeleme ortaya koyuyor.  

İnsan – İnsanın Yaratılışı

– Yüksel Arslan, JacquesVallet, Çev. Esra Özdoğan, Sel Yayınları, 2017, 147 s.

Yüksel Arslan’ın 1986’da başlayıp 1999’a dek sürdürdüğü dizi, İnsan’ın ilk kitabı.Bu bir sanatçının (ressamın?) kitabı mı, yoksa bir bilim adamının kitabı mı? Yoksa her ikisini kişiliğinde ve sanatında birleştirmiş birinin kitabı mı? Jacques Vallet, kitabın başında yer alan uzun söyleşisinde, bu soruyu hem kendine hemArslan’a soruyor. Yüksel Arslan ise hem sözcüklerle hem arture adını verdiği elli resimle yanıtlıyor. Bir sanatçı için bilimin sonsuz bir esin kaynağı olduğunu gözlerimizin önüne sererek.

Geleceği Keşfedenler

– Walter Isaacson, Çev Duygu Dalgakıran, Domingo Yayınevi, 2017, 520 s.

Walter Isaacson, dünya çapında yankı yaratan Steve Jobs biyografisinin yazarı. Geleceği keşfedenler, makinelerin insanların zihin dünyasına ortak olacağı bir geleceği hayal ederek yola çıkmış ve adım adım içinde yaşadığımız dijital çağı inşa etmiş dâhilerin, yenilikçilerin, hacker’ların, girişimcilerin hikâyesi. Kimdi bu insanlar? Kafaları nasıl çalışıyordu? Tavan arası ya da garajlarına kapanıp her şeyi tek başına yapmış dâhilerden mi bahsediyoruz yoksa onları farklı yapan, yan yana gelip “ortak deha” yaratma becerileri miydi?

Isaacson’un öykülendirme becerisi sayesinde bir roman tadı da kazanan kitap, Lord Byron’ın yaklaşık iki yüzyıl önce yaşamış olmasına rağmen ilk yazılımcı kabul edilen kızı Ada Lovelace ile başlıyor ve Charles Babbage, Alan Turing, John von Neumann, Robert Noyce, Bill Gates, Steve Wozniak, Steve Jobs, Larry Page gibi pek çok şahsiyetle devam ediyor.

Eğer Devlet Öldürüse

– Helmut Ortner, Çev. İmrah Cilasun, Patika Kitap, 2017, 224 s.

Her zaman ve neredeyse her toplumda, devlet meşruluğuyla (savaşların dışında da) insanlar öldürülmüştür. Yasalar, infaz yöntemleri ve idamların sergilenmeleri değişmiş olsa da günümüzde ‘adil’ bir şey yapıldığına dair inanç kalmıştır. Helmut Ortner taşlamadan çarmıha germeye, idam sehpasından giyotine, elektrikli sandalyeden gaz odasına, hatta şu anda ABD’de kullanılan ‘medeni’ zehirli iğneye kadar devlet infazlarını yeniden kurgulayarak yöntemlerini tasvir ediyor. Prof. Dr. Yücel Sayman’ın sonsözü ile katkıda bulunduğu eser, Türkiye siyasi gündeminde ölüm cezasının olası tekrardan yürürlüğe konmasına dair yapılan tartışmaları aydınlatan güncel bir kitap.

Antikiteden Feodalizme Geçişler

– Perry Anderson, Çev. Uygur Kocabaşoğlu, İletişim Yayınları, 2017, 336 s.

Yıllardır antik toplumsal formasyonların dönüşümü etrafındaki tartışmaların önemli kaynaklarından biri olmuş Antikiteden Feodalizme Geçişler, feodalizm öncesi siyasal, toplumsal, iktisadi ve sınıfsal yapıları tarihselleştirerek üretim biçimlerinin dönüşümü üzerine geniş bir coğrafi alanı ele alıyor. Yunan devletlerinden Roma İmparatorluğu’na, Batı ve Kuzey Avrupa’dan Akdeniz, Balkanlar ve Bizans’a uzanan geniş bir perspektifle toprak mülkiyetinden köleliğe, serflikten yönetici sınıfların biçimlenişine, üretim biçimlerinin dönüşüm-eklemlenmelerinden artığa el koyma pratiklerinin değişimine hukuktan göçlerin etkisine kadar pek çok kategori ve süreci mutlakî devletin oluşumu hattına kadar inceleyerek kapsamlı bir analiz ortaya koyuyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz