Ana Sayfa Dergi Sayıları 171. Sayı Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilmek

Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilmek

1437
0

Sempatiyle bakılmayan bazı meslekler vardır.  İnsanlar o mesleği yapanları kafalarındaki hazır kalıplara göre değerlendirirler. Eleştirmenleri Vurun’u okuyunca sinema eleştirmenlerinin de bu gruba sokulabileceğini düşündüm.

Tunca Arslan yılların sinema eleştirmeni. SİYAD başkanlığı yapmış, hâlâ Aydınlık gazetesinde film eleştirileri yazan, benim de yakından takip ettiğim bir isim. Kitabı çıkınca vakit kaybetmeden okumaya başladım. Bir filme gitmeden önce filmin konusuna, yönetmenine, oyuncularına bakarım, ama önem verdiğim konulardan biri de sinema eleştirmenlerinin bu film hakkında yazdığı değerlendirmelerdir. Yıllar içerisinde tavsiyeleri dinleyip izlediğim filmlerden keyif aldığım ya da önerilmeyen filmleri izleyip pişman olduğum çok olmuştur. O yüzden bir filme gitmeden önce muhakkak takip ettiğim eleştirmenlerin görüşlerini okurum. Eleştiri kavramını da çok yararlı bulurum. Sadece sinema sektöründe değil, tüm alanlar için geçerlidir bu düşüncem. Gelin görün ki, sinema eleştirmenleri sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde büyük tepkilerle karşılanmış.

Sinema tarihine yön vermiş büyük yönetmenler, oyuncular yapımcılar, her kötü yorumda, eleştiride eleştirmenleri yerden yere vurmuş. Kitabı okurken hayretler içerisinde kaldığım anlar oldu. Tunca Arslan, “dünyadan seçme sözler” adında bir kısımla başlamış ki bu seçmece yorumlar, kitabın özeti gibi. Bir iki örnek verebilirim.

“Yapan yapar, yapamayan eleştirmen olur.”: George Bernard Shaw

“Eleştirmenler haremağalarına benzer, seyrederler ama beceremezler.”: Otto Preminger

“O kadar aptalca şeyler söylüyorlar ki kendimi bunlardan kurtarmam gerekiyor.”: Oliver Stone

Örnekler çoğaltılabilir. Durum ülkemizde de pek farklı değil. Hatta Yeşilçam’da daha ileriye gidilerek eleştirmenlerin dövüldüğü durumlar da var. Belki de şaşırmamak gerekiyor. Hangi alanda öne çıkanlar olumsuz eleştirileri, yorumları olgunlukla karşılayabiliyor ki? Siyaset, spor, sanat insanları genellikle eleştiriye tahammülden uzaklar. Ama konu sinema olunca dışarıdan bakan biri bu sektörün içinde çok güzel tartışmaların döndüğünü, insanların birbirleri hakkında sert yorumlar yapsa bile, çok verimli, entelektüel bir ortam olduğunu düşünebiliyor. En azından ben öyle düşünüyordum, ama Eleştirmenleri Vurun’u okuduğumda gördüm ki, gerçek hiç de sandığım gibi değilmiş. Hakiki sinemaseverler olarak gördüğüm eleştirmenler yıllar boyunca çeşitli tepkilere maruz kalmış. Neredeyse hiçbir yönetmen ya da yapımcı olumsuz eleştiriyi kabul edip, kendini geliştirmeye çalışmamış.

Yeşilçam’da ve Türk sinemasında işler eleştirmenler açısından çok daha acayip gitmiş. Duayen eleştirmen Agâh Özgüç, misafir olarak gittiği Cüneyt Arkın’ın evinde Arkın’dan dayak yiyerek ölümün kıyısına geliyor. Bir diğer eleştirmen Sungu Çapan da yine Cüneyt Arkın’dan nasibini alanlardan. Arkın’ın 1979 yılı yapımı Kanun Gücü filminde gaddar seri katilin adı Sungur Çapan’dır. Bunun dışında isim benzerliği oyunları yapılarak başka eleştirmenler de filmlerde “eleştirilmiş”.

Yeşilçam ve günümüz sinemasında yaşananlar bunlarla sınırdı değil elbet. Arslan kitabında bir sıralama ile belli başlı bütün yaşanan olaylara değinmeye çalışmış. Bazı bölümlerde özellikle kendisine yönelik saldırılar üzerinden Türk sinemasında sinema eleştirilerine ve eleştirmenlere yapılanlara bir ayna tutmuş. Kitabın ilerleyen sayfalarında ilgi çekici bölümlerden biri de Sinan Çetin’in eleştirmenlerle ve Tunca Arslan’la yaşadıkları olmuş. Sinan Çetin, mevzu filmlerinden birinin afişinde “yalan” beyan vermeye kadar gitmiş.

Atilla Dorsay da saldırılardan nasibini alan eleştirmenlerden, yeri gelmiş boğazına sarılmışlar, yeri gelmiş ölüm tehdidi almış. Ölüm tehdidi Şerif Gören’den olunca, biraz daha ilgi çekici oluyor tabii. Eleştirmenlere saldırılar sadece “sinema yapanlardan” değil eleştirmen “olamayan” gazetecilerden de gelmiş. Hıncal Uluç, Selahattin Duman, Fatih Altaylı’nın zamanında yazdıkları ve söyledikleri de evlere şenlik.

Eleştirmenleri Vurun kitabını sinema tarihine farklı bir bakış olarak değerlendirmek mümkün. Çünkü şimdiye kadar çoğunlukla filmleri, yönetmenleri, senaristleri ve oyuncuları okuduk. Bu kez sinema eleştirmeni gözüyle sinemanın eleştiriyle ilişkisinin tarihine bakmak sinemaseverler ve okurlar için farklı olabilir. Eleştirmenleri Vurun yalnızca sinema tarihi açısından değil, eleştiri kavramının nasıl anlaşıldığının ya da anlaşılamadığının görülebilmesi açısından da değerli bir çalışma olmuş.

– Eleştirmenleri Vurun, Kırmızı Kedi Yayınları, 2017, 264 s.