Ana Sayfa Dergi Sayıları 175. Sayı Kitapçı Rafı

Kitapçı Rafı

265
0

Dolanıklık

-Fiziğin En Büyük Gizemi, Amir D. Aczel, Çev. Kutay Kence, Kırmızıkedi, 2018, 264 s.

“Işınla bizi Scotty demeye ne kadar uzaktayız?”

“Çözülemeyen şifreler oluşturmak ne kadar mümkün?”

“Işıktan hızlı mesaj gönderebilir miyiz?”

Bu gibi soruların cevabını kuantum mekaniği veriyor bize. Çünkü kuantum dünyasının en garip özelliği “Dolanıklık”la hayalini bile kuramayacağımız pek çok şey mümkün.
Uzay Yolu’ndaki gibi ışınlanmak bile… Amir D. Aczel, Einstein’ın “uzaktan tuhaf etki” dediği, kuantum kuramının bu gizemli olgusunun aslında o kadar da anlaşılmaz bir şey olmadığını gösteriyor. Newton’un klasik fiziğinden günümüze, dolanıklığı, Einstein’dan Bohr’a, Heisenberg’den Schrödinger’e, bu konuda çığır açmış fizikçilerin bilime adadıkları hayatlarıyla birlikte anlatıyor.

 Seksin Doğası

Carin Bondar, Ece Bulut, Kolektif Kitap, 2018, 336 s.

Biyolog ve başarılı bir doğa belgeseli programcısı Dr. Carin Bondar, hayvanlar âleminde gözlemlenen çeşitli cinsel davranışları ele aldığı bu çalışmasında primatlardan balinalara, çakallardan salyangozlara, ötücü kuşlardan yırtıcılara hayvanların üreme döngülerinde insanların cinsel yaşamını renksiz gösteren ve onunla şaşırtıcı paralellikler taşıyan pek çok detayı bulabileceğimiz ansiklopedik bir gezintiye çıkarıyor okuru. Seksin Doğası doğada eşleşebilecek partner bulmak, başarıyla çiftleşebilmek ve sonucunda dünyaya gelecek yavruları büyütebilmek için ne mücadeleler verildiğini ve bize bugün garip gelen pek çok detayın aslında ne kadar doğal olduğunu görme fırsatı veriyor.

Zaman Yolculuğu

-Geçmiş, Şimdi ve Geleceğin Kısa Tarihi, James Gleick, Çev. Aylin Onacak, Koç Üniversitesi Yayınları, 2018, 352 s.

Zamanda yolculuk mümkün mü? Bu yolculuğu neden arzularız? Bütün olası dünyalar içinde en iyisi bu mu? Geçmiş değiştirilebilir mi? Sonuç, sebebi etkileyebilir mi?

Tüm zamanların en iyi bilim yazarlarından biri olarak kabul edilen James Gleick’ın Zaman Yolculuğu, hem bir fantezinin edebiyattan fiziğe, sinemadan gündelik hayatımıza uzanan olgunlaşma yolculuğunun öyküsünü anlatıyor, hem de Zaman’ın anlamına, dolayısıyla bilince, belleğe, yaşama ve ölüme dair yepyeni bir dil yaratıyor. Geçmiş, gelecek ve şimdi, uzay-zaman sürekliliğinin dördüncü boyutunda yer alan bu yeni Zaman dilinde tek ve aynı noktada buluşuyor.

Bir zamanlar hayal gücünün kıvılcımıyla başlayan zamanda yolculuk ise sanal dünya vatandaşı 21. yüzyıl insanları için artık uzak değil. Ne var ki “sonsuzluk artık eskisi gibi değil, cennetimiz eskisi kadar güzel değil” diyor Gleick.

 Obur Zihin

-Yiyeceklerle İlişkimizin Evrimi, John S. Allen, Erdem Gökyaran, Yapı Kredi Yayınları, 2018, 264 s.

Amerikalıların tat körlüğünün, yaklaşık 75 yıl öncesine kıyasla bugün biraz azalmış olduğu söylenebilir. Televizyon karşısına kurulup yemek yemenin büyüsü bozuldu, hemen herkes fast food’un aslında çok da iyi bir şey olmadığını kabul ediyor ve tüketiciler en işlenmiş paket gıdalarda bile bir nebze olsun kalite veya doğallık arıyor. Amerika artık şöhret sahibi mutfak şeflerinin, gıda konulu yarışma programlarının, giderek çoğalan semt pazarlarının ve ömrünüz boyunca pişirebileceğinizden daha fazla tarif içeren yemek kitaplarının cirit attığı bir ülke.
Evrimsel biyoloji alanında çalışan antropolog John S. Allen, Obur Zihin’de yeme ve düşünme biçimimizin insan türünün kendine özgü doğal tarihini yansıttığı fikrinden yola çıkarak yiyeceklerle ilişkimizin evrimini araştırıyor.
Çıtır yiyecekleri neden çok severiz? Samoalı yolcular Yeni Zelanda’dan uçakla dönerken beraberinde en fazla hangi yiyeceklerden götürürdü? Yiyeceğin hayatımızda oynadığı rol, kalorilerin ve besin öğelerinin ötesine nasıl geçti?

 Göç Sosyolojisi

Kübra Yücel Yönlü, Doğu Kitabevi, 2018, 240 s.

Türkiye’deki göç konusunda çalışma yapmak isteyenlere bir kılavuz olma amacıyla kaleme alınmış bu kitap, Türkiye’ye gelen dış göçleri ele alıyor. Yazar kitabını şu satırlarla açıklıyor; 1923 tarihli Lozan Antlaşması Kurtuluş Savaşı’nın bitişini, Yeni Türkiye’nin kuruluşunu simgelerken, cumhuriyetin tanık olduğu ilk göçlerin de başlangıcı olmuştur. Gerçekte bu coğrafya için dışarıdan göç sorunu yeni değildir. Ancak XIX. yüzyılda Doğu Sorunu bir anlamda Osmanlı İmparatorluğu’nun tasfiyesi demek olurken, sorunun merkezinde artık Osmanlı ve egemenliği altındaki topraklar vardır. Yeni Türkiye’ye gelen göçler büyük oranda Osmanlı Dönemi’nden miras kalan göçlerdir. Özellikle XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyılda Kafkasya, Balkanlar ve Ortadoğu’nun Batı egemenlik anlayışının uygulama alanı olmasıyla birlikte, burada yaşayan Müslüman ve Türk kökenli halklara yönelik politikalar, zamanla yerini zulüm ve öldürmelere bırakmış, bu da Anadolu coğrafyasına akın akın göçlerin yaşanmasına neden olmuştur. Gelenler için Türkiye bir anlamda son kale vazifesi görmüş ve gelenler kendilerini Türklükle ifade ederek, Türk kimliğini benimsemişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışıyla birlikte yeni bir devletin doğuşuna sahne olan bu topraklar, bir yandan yüzyıllar önce buradan ayrılanların geri dönüşüne, diğer yandan burayı vatan bilenlerin ise ayrılışına şahitlik etmiştir. Göçlerle şekillenen bu topraklarda toplumların yaşadığı değişimi keşfetmek ve yorumlamak ise hepsinden çok sosyolojinin işidir.

Bizans İmparatorluğu’nun Kısa Tarihi

Dionysios Stathakopoulos, Çev. Cumhur Atay, İletişim Yayınları, 2018, 260 s.

Doğu Roma İmparatorluğu olarak da bildiğimiz Bizans İmparatorluğu’nun bereketli tarihi bugün hâlâ araştırılmaya muhtaç ve pek çok yanıyla ilgi çekici olmaya devam edecek gibi görünüyor. Dionysios Stathakopoulos’un bu eseri, Bizans İmparatorluğu’nun bir kitaba sığdırılabilmesi güç serüvenini, yalnızca tek bir değişkene indirgemeden, etkileşimli bir kavrayışla, çevresiyle ilişkisini hesaba katan ve onu kapalı, izole bir tarih anlatısına hapsetmeyen bir titizlikle ele alıyor.

Müşterek Mekân

Stavros Stavrides, Çev. Cenk Saraçoğlu, Sel Yayınları, 2018, 279 s.

Kent üzerine akademik araştırmalar yapan ve kentsel müşterekleşme hareketleri içinde rol alan Stavros Stavrides, kitabında, mekânı bir meta, çitlenmiş bir yer ya da devletin idaresindeki bir alan olarak değil, başka bir dünyaya ilişkin potansiyeller ve ipuçları barındıran müşterekler olarak ele alıyor. Stavrides, ülkemizde de Gezi isyanıyla yaşanan ve pek çok kişinin hayatında silinmez izler bırakan mekânsal müşterekleşme deneyimlerinin teorik zeminini kurmaya girişiyor ve niteliklerini koruyarak süreklileşecek müşterek mekânların varlık koşullarını sorgulamayı amaçlıyor.

Başyücelik Devleti

Özdemir İnce, Tekin Yayınları, 2018, 267 s.

Özdemir İnce bu kitabında yıllardır doymak bilmez bir iştah ve hırsla cumhuriyet rejimini yıkarak, eli sopalı, dayatmacı, hilekâr, sahtekâr bir güruhun oluşturmak için bin dereden su getirdiği “ucube” devlet sistemini Başyücelik Devleti’nde bütün yönleriyle ele alıyor. Din örtüsü altına saklanan gerçekler, cehaleti üstün kılmak için oynanan oyunlar İnce’nin bir kalem darbesiyle gözler önüne seriliyor.