Ana Sayfa Bilim Gündemi En ölümcül kanser türü olan pankreas kanserinin tedavisinde yeni aşama

En ölümcül kanser türü olan pankreas kanserinin tedavisinde yeni aşama

2613

Pankreas kanserinin tedavisi oldukça zor bir kanser türü olduğu bilinir. Yeni araştırmaya göre bu durumun temel nedeni, pankreatik kanser hücrelerinin kan damarlarını tahrip etmesidir. Kanser tedavisinde kullanılan ilaçları hedef noktaya ulaştıracak olan kan damarlarının tahrip edilmesi nedeniyle tedavi tam verim ile gerçekleştirilemez.

Yeni çalışmayla elde edilen bilgilerle ilerleyen araştırmacılar, tümör hücrelerinin kan damarlarını nasıl tahrip ettiklerini raporladı. Çalışma ekibi, tümörün bu ölümcül ilerlemesinin arka planındaki moleküler temeli analiz edip, bu mekanizma bir ölçüde durdurulduğunda tümör büyümesinin yavaşladığını gördüler. Biliminsanları böylece tümörün etrafında bulunan kan damarı yoğunluğunun da arttığını gözlemlediler. 28 Ağustos günü Science Advances’te yayımlanan çalışma çıktılarına göre, kanser ilaçlarının etkisini göstermesini engelleyen tahribatın önlenmesiyle birlikte, daha yüksek oranda olumlu geri bildirim alınabilir.

New York’ta bulunan Weill Cornell Medical College’da moleküler biyolog olarak çalışma yürüten Duc-Huy Nguyen, araştırma sırasında Pennsylvania Üniversitesi’nde bulundu. Çalışmaya ilişkin açıklamalarda bulunan Nguyen, “Tümörün etrafında bulunan kan damarlarını kurtarabiliriz ve böylelikle tümör kitlesini küçülten ilaçların etkisi görülebilir ve kanserde gerileme sağlanabilir. Ancak tümörlerde küçültme işlemini şu anki durumda gerçekleştiremiyoruz” dedi.

Pankreas, şeker düzenleyici hormonları salgılayan bir organdır.

Pankreas kanserinin en ölümcül kanserler arasında olduğu bilinmekte. İstatistiki verilere göre, 2019 yılında hastalığa yakalanma potansiyeli taşıyan 56.770 Amerikalı’nın yüzde 90’ından da fazlası beş yıl içinde yaşamını yitirecek. Araştırmacılar, görece küçük boyutta olan bu organın üzerinde çalışmalar yapmaya uzun bir süredir devam etmekte. Bu organda gözlenen kanser üzerinde çalışmalarını sürdüren Nguyen ve ekibi, hazırladıkları deney düzeneğinde canlılığını koruyan insan pankreas hücreleri, insan endotel hücreleri ve kan damarı kullandı. İlerleyen günlerde, kan damarının tümör hücreleri tarafından istila edildiği gözlendi. Buradaki endotel hücrelerinin de ölmeye başlaması üzerine tümör hücreleri, yok ettikleri endotel hücrelerinin yerini almaya başladı. Bu döngü hiç yavaşlamadan devam etti. Araştırmaya katılmayan ve Amerikan Kanser Derneği’nde çalışma yürüten biyolog Charles Saxe, çalışmaya ilişkin açıklamalarda bulunarak “Kanser ilaçlarının pankreas kanseri hücrelerine neden ulaşamadıklarını açıklayan bu çalışma oldukça etkileyici. Daha fazla gözlemin yapılması, tümörlerin nasıl bu kadar çabuk yayıldığını da açıklayabilir” dedi.

Araştırmacılar daha sonraki aşamada, tümörlerin endotel hücrelerini öldürmesine yol açan mekanizmayı araştırdılar. İlk olarak diğer kanserlerde de tümör büyümesine neden olan TGF-beta isimli protein grubu üzerinde durdular. Bu protein grubu üzerinden ilerleyen ekip, en sonunda bu duruma neden olan esas proteini buldu: ALK7 reseptör proteini. ALK7 reseptörünün çalışmasının önlenmesiyle birlikte kanser hücrelerinin endotel tabakada yarattığı tahribat önlendi. Farelerde yapılan deneyler sonucunda ulaşılan bu mekanizmanın, insanlarda aynı biçimde işleyip işlemediğini anlamak için ek araştırmalara ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor. Tümörlerin endotel hücrelerini nasıl tahrip ettiklerinin anlaşılması, tedaviye yönelik ilaçların geliştirilmesinde de ön açıcı olacak.

Çalışmaya ilişkin açıklamalarını sürdüren Saxe, “Bu konu hakkındaki heyecan verici kısımlardan biri, engellemek durumunda olduğumuz moleküllere dair bilgi edinmiş olmamız. ALK7’nin aktivitesini engelleyen ilaçlarla ilgili klinik deneyler de sürmektedir. Dolayısıyla, pankreas kanseri söz konusu olduğunda yeni bulguların etkisini ilerleyen dönemlerde daha net bir biçimde göreceğiz” dedi.

Kaynak: https://www.sciencenews.org/article/pancreatic-cancer-tumors-attack-the-blood-vessels-that-deliver-chemo-drugs

Önceki İçerikAnadolu’nun ilk insanları
Sonraki İçerikBilimin Öncüleri: John Dalton (1766-1844)
İstanbul Üniversitesi'nde Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünde okuyorum. Evrim, Populasyon Genetiği, Moleküler Ekoloji ve Entomoloji alanlarıyla ilgiliyim. Bu alanların yanı sıra müzik ve tiyatro ile de ilgileniyorum.