Ana Sayfa Dergi Sayıları 188. Sayı Kitapçı Rafı

Kitapçı Rafı

603

Uzun Lafın Kısası- Dünyayı Ölçmeye Nasıl Başladık
Graeme Donald, Çev. Mevlüde Betül Sarıtaş, Maya Kitap, 2019, 191 s.

Uzun Lafın Kısası, okuru ölçü birimlerinin hikâyelerinin keşfedileceği bir yolculuğa davet ediyor ve şu sorulara yanıt arıyor: Dünyayı ölçen ilk insan kimdi? Şubat ayı neden daha kısa? İçinde bulunduğumuz yıl neye göre belirlendi? Neden Çinlilerin takvimi 4717, Myanmar’ın ki 1378 ve Budistlerin ki 2560 yılını gösteriyor. Kitap, günlük hayatı şekillendiren ölçü birimlerinin hikâyelerini bir araya getiriyor.

Hayvanları Anlamak- Köpek ve Kedi Severler için Felsefe
Lars Svendsen, Çev. Murat Erşen, Redingot, 2019, 187 s.

Hayvanlar dünyayı nasıl algılar? Bir kedi ya da köpek olmak aslında nasıl bir şeydir? Hayvanları Anlamak kitabında Lars Svendsen; insanlara, hayvanların dünyasını anlayabilmeleri için ipuçları sunuyor. Hayvanların iletişimini, zekâsını, yalnızlığını ve acısını anlatırken çok daha temelinde de insan ve hayvanların nasıl birlikte yaşayıp bir çeşit arkadaşlık kurabileceğini inceliyor. Svendsen, şempanzelerden ahtapotlara birçok hayvan türünden örnekler sunuyor ancak asıl odak noktası günlük hayatta,  insanların en yakınında olan kedi ve köpekler. Kitap şu sorulara yanıt arıyor: köpekler konuşabilseydi, onu anlayabilir miydiniz? Etrafımızı çevreleyen hayvanlar aslında nasıl düşünürler? Ve insanlar gerçekten onları anlayabilir mi? Bu kitap, hayvanlar hakkında bilgilendirici ve esprili konuları anlatırken, felsefe tarihinden tartışmalar ve örneklerle, güncel bilimsel bulgulardan, hayvanların yalnız hissedip hissetmediğine kadar onlarca felsefi soruya da cevap vermeye çalışıyor.

Çürümenin Estetiği
Mehmet Ulusoy, Berfin, 2019, 384 s.

Mehmet Ulusoy bu kitapta, emperyalist Yeni Ortaçağ’ın kültürel biçimi olarak postmodernizmi incelerken, “Tüketim Toplumu” da denen bu çağın düşünce ve yaşam tarzını, sanat anlayışını çok boyutlu ele alıyor.  Batı merkezli kapitalist uygarlığın yaklaşık 250 yıllık gelişim dinamikleri içinde kültür ve sanatın serüvenini ele alıyor. Ayrıca Romantizm, Modernizm, Gerçekçilik, Toplumsal Gerçekçilik vb diğer sanat akımlarını inceliyor ve tartışıyor. Özellikle burjuvazinin gericileşmeye başladığı 1848’lerden itibaren, liberal-bireyci öznelcilik ve gerçekçi-toplumsallık ekseninde çağdaş sanat akımlarının nasıl ayrıştığı, hangi aşamalardan geçtiği ve yeni biçimler aldığı geniş bir çerçevede ele alıyor.

Modern Ortadoğu’da İşçiler ve Çiftçiler
Joel Beinin, Koç Üniversitesi Yayınları, 2019, 244 s.

Modern Ortadoğu’da İşçiler ve Çiftçiler’de Joel Beinin, 18. yüzyılın ortasından başlayarak Osmanlı İmparatorluğu ve onun devamı niteliğindeki Müslüman çoğunluğa sahip Balkanlar, Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki devletlerdeki çiftçiler, kentli zanaatkârlar ve modern işçi sınıfının tarihini anlatıyor. Sıradan insanların siyasi, ekonomik ve toplumsal hayatlarına dair Hindistan Madun Çalışmaları ekolünden esinlenerek yeni bir bakış açısı sunuyor. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş sürecine de oldukça geniş bir yer ayıran Beinin, bu süreci çalışan kesim açısından bir kopuş değil süreklilik anlatısı olarak yorumluyor. 20. yüzyılın sonlarına kadar Ortadoğu’da çalışan kesimin yeni gelişen kapitalist dünya düzeni içerisinde nasıl konumlandığını kısmen kendi yaşadığı deneyimler ve ilgili ülkelerde (özellikle Mısır’da) yaptığı çalışmalarından kısmen de ikincil kaynaklar üzerinden inceliyor.

Tarihöncesinde Dil
Alan Barnard, Çev. Mehmet Doğan, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2019, 220 s.

Alan Barnard Tarihöncesi Dil kitabında, avcı-toplayıcıları, kendi şartlarında anlayarak yaşamlarını inceliyor. Okuma yazma bilmeyen insanlar olarak dili nasıl algılıyorlar? Dili ne amaçla kullanıyorlar? Dilbilgisine ilişkin bilgileri hiç yok mu yoksa dilbilgisiyle oyunlar oynamaktan keyif almalarına yetecek kadar bir dilbilgisi anlayışları bulunuyor mu? Bugüne dek yapılmış belli başlı araştırmaları ve kuramları ele alarak bu tür soruları irdeleyen Tarihöncesinde Dil, dilin evrimine ilgi duyan herkesi tatmin etmeyi hedefliyor.

Ginko Bilim’den CepteBilim kitapları

Ginko Bilim yayınları Cepte bilim serisi adıyla üç yeni kitap yayımladı. Serinin ilk kitabı Termodinamik Tarihine Kısa bir Bakış. Ferhat Sarı’nın hazırladığı bu kitap, Kuantum, görelilik ve evrim kuramlarınsan sonra popüler kültürde kendisine yer bulmuş bilim disiplini olan termodinamiğin en meşhur iki yasasını ele alıyor ve termodinamiğin tarihsel öyküsüyle iç içe geçmiş bilim insanlarının yaşamları üzerinden aktarmaya çalışıyor.

İkinci kitap ise Evrim- İnsanın Kökenini Çözme Hikayesi, Tamer Kaya tarafından hazırlanan kitapta, örneklerle evrim süreci, evrimin temel ilkeleri ve insandaki izlerine değiniliyor. İnsanlığın evrimi keşfetme serüveninin anlatısı etrafında, yaşamın ortaya çıkışı, canlıların ve insanın evrimi, akılda kalıcı bulgularla açıklanıyor. Evrimin sorgusuzca reddedilmesi veya insanlığa zararlı olacak şekilde yorumlanması eğilimlerinin nedenlerine de yer verilen bu kısa içerikte, mümkün olan en kapsamlı bilginin okuyucuya akıcı bir dille aktarabilmesi amaçlanıyor.

Üçüncü kitap Nörofelsefe ve Bilinç, Burçak Özkan’ın kaleme aldığı kitap, zihin/bilinç kavramlarını ve bu kavramlarla bağlantılı olan etik, sorumluluk, özgürlük vb. sorunları başta nörobilim ve evrimsel biyoloji olmak üzere, bilimsel bulgulardan hareketle soruşturan disiplindir. Bu metinde nörofelsefi bir yaklaşımla, “bilinç” ve “kimlik” arasında birbirini yapılandıran, dönüştüren bir etkileşim tanımlanmaya yönelinmiş, fakat öncesinde her iki kavram ayrı ayrı, etimolojik açıdan ele alınmaya ve nörobilim ve evrimsel biyoloji bulgularından yola çıkılarak çerçevelenmeye çalışılmıştır.

Bilimsel Düşünüşe Giriş
Hüseyin Batuhan, Fol Kitap, 2019, 328 s.

Bilimsel Düşünüşe Giriş, okurda ‘bilgi sevgisi’ uyandırmak ve ‘bilimsel düşünüş’ alışkanlığı kazandırmak amacındadır. Din, ahlak, politika ve ideolojilerin yaydığı ‘özlemsel düşünüşler’ karşısında Hüseyin Batuhan, ‘bilgi’nin araçları ile kuşanmayı öneriyor. Teorik felsefenin temel problemleri olarak bilgi ve inanç, soru ve sorun arasındaki fark, bilginin Antik kökenleri, mantık ve önermeler; pratik felsefe ve çağımızda izdüşümü olan bilimsel, bilimdışı inançlar, belgeleme, evrim teorisi ve demokrasi tartışmalarına, eleştirel ve bilimsel düşünüş ile bakabilmeyi öneriyor.

Klasik Korku Öyküleri
Kolektif, Çınar Yayınları, 2019, 200 s.

Klasik Korku Öyküleri’nde insana dair dehşet, uygarlığın huzursuzlukları, evin ve ailenin tekinsizliği, ölüm ve bilinmeyenle kurulan ilişkinin kopma noktaları birleşiyor. Kitapta yer alan öyküler şöyle; Charlotte Perkins Gilman’ın feminist-gotik öyküsü “Sarı Duvar Kâğıdı”, Mary E. Wilkins Freeman’ın önemli eseri “Luella Miller”, hayalet öykülerinin üstadı M. R. James’ten “Mezzotint”, Ambrose Bierce’ın erken dönem eko-gotik eseri “Evdeki Asma”, Perceval Landon’ın unutulmaz hortlak öyküsü “Thurnley Manastırı”, F. Marion Crawford’ın korkunç “Çığlık Atan Kurukafa”sı, Arthur Morrison’ın tekinsiz mücevheri “Üst Kattaki Şey”, E. F. Benson’ın düşsel ve gotik şaheseri “Kuledeki Oda”, H. P. Lovecraft’ın, korku edebiyatı tarihinde dönüm noktası olarak kabul edilen, Cthulhu mitosunun nüvesinin ortaya çıktığı “Dagon” öyküsü bu derlemede bir araya geliyor.

Dünyanın Kitapları
Orhan Tüleylioğlu, Karakarga Yayınları, 2019, 128 s.

Dünyanın Kitapları, farklı zamanlardan ve coğrafyalardan yazarı, sanatçıyı ve filozofu bilinmeyen yönleriyle bir araya getiriyor. Orhan Tüleylioğlu, unutulmaz izler bırakmış bu isimleri oldukları kişi yapmış anekdotları anlatırken okuru durup düşünmeye, ilham almaya, devam etmeye davet ediyor. Kitap, Borges’ten Yaşar Kemal’e, Susan Sontag’dan Gandhi’ye, Le Guin’den Sabahattin Ali’ye, ünlü yazarların az bilinen yönlerini keşfetmeye davet ediyor.

Hitler Üzerine Notlar
Sebastian Haffner, Çev. Hulki Demirel, 2019, 208 s.

Kitap, Hitler’in hayat hikâyesinin ve icraatlarının, kısa bir özetini sunuyor. Sonrasında, nasyonal sosyalizmin liderinin “başarılarını” ele alıyor Haffner; yani faşizmin bu en “yetkin” ve korkunç örneğinin nasıl mümkün olabildiğine bakıyor. Oradan “yanılgılarına” “suçlarına”, “hıyanetine” geliyor. Yol açtığı “medeniyet faciası” ile insanlık değerlerine hıyanetten gayrı, bizzat Almanya’ya, Almanlara da hıyanet. Üzerine çok yazılmış bir bahiste, özgün olmayı ve düşündürtmeyi başaran bir eser olmayı amaçlıyor.

Bakü Komünü 1917-1918
Ronald Grigor Suny, Aras Yayıncılık, 2019, 368 s.

Suny’nin 1972 tarihli Bakü Komünü kitabı yalnızca çevreden bir bakışla Sovyet Devrimi’nin bütünlüğüne katkıda bulunmakla kalmamış, aynı zamanda devrim tarihi içinde son derece özgün bir deneyim olan Bakü Komünü’nü gölgeden aydınlığa çıkarmayı amaçlıyor. Emek tarihi genellikle büyük merkezlerle ilgilidir. Suny, Bakü’nün bütün çelişkileri ve işçi hareketinin kendine has özellikleriyle birlikte işçi hareketi için nasıl önemli bir merkez haline dönüştüğünü gösteriyor. Rus, Müslüman, Ermeni gibi farklı etnik gruplardan emekçilerin bir arada yaşadığı kozmopolit bir petrol ve işçi kenti olan Bakü’de Bolşevik önder Isdepan Şahumyan’ın önderliğinde, Paris Komünü’nden esinlenerek ilan edilen Komün’ün başardıkları ve karşılaştığı sorunlar, toplumsal hareketler açısından çıkarılabilecek pek çok kıssaya zemin oluşturuyor. Siyasal tarihte nadir rastlanan bu demokratik ve barışçıl geçişi Suny en ince ayrıntılarıyla anlatmayı hedefliyor. Bakü Komünü, aynı zamanda, Kafkasya’nın kavgalı iki halkı –Ermeniler ve Azerbaycanlılar– arasındaki gerilimlerin tarihsel arka planına dikkat çekiyor.

Kültür
Terry Eagleton, Çev. Berrak Göçer, Can Yayınları, 2019, 152 s.

Terry Eagleton, sömürgecilikten ve onun neredeyse ideolojik kılıfı olarak ortaya çıkan antropolojiden sanayi Avrupa’sına, Alman Romantiklerinden Britanya işçi sınıfına, İrlandalı devrimcilerden kültür endüstrisine, Jakobenlerden 11 Eylül’e ve neoliberal üniversitenin postmodern kültür kuramcılarına uzanan geniş bir yelpazede, modernliğin başlangıcından günümüze uzanan dönemde, kültürün serüvenini kapsamlı bir yaklaşımla ele alıyor. Eagleton’a göre postmodern kültürel farklılık, çeşitlilik ve kapsayıcılık fetişizmi geç kapitalizmin piyasa ve tüketim mantığıyla uyum içindedir. Her türlü dışlamaya ve hiyerarşiye karşı durduğunu öne süren bu mutlak kültürelci tutum, tüm radikalliğine rağmen siyasi olarak güçlendirici ve devrimci olmaktan uzaktır.