Önce sadece yaşlıları etkiliyor dendi, sonra buna kronik hastalığı olanlar eklendi, derken daha genç yaştakilerin de kötü haberleri gelmeye başladı. Sars-CoV-2 virüsünü kapanların sayısı 2 milyona dayandı, can kayıpları on binlerce. Fakat virüsün neden olduğu COVID-19’un ne klinik tablosu, yani kimin semptomları nasıl yaşayacağı, ne de bu tablonun kimde nasıl sonuçlanacağı net değil. Yaş gruplarına ve sağlık durumunun yarattığı dezavantajlara dair istatistikler elbette mevcut. Fakat yine de bu biyolojik etkenin kimi nasıl vuracağı belli değil gibi görünüyor. Yoksa aslında belli mi? En azından, hastalara ait demografik veriyi ve klinik şablonu rastlantısallıktan kurtarıp daha net bir zeminde değerlendirmek isteyen bir grup genetikçi açısından belki de belli…
İşte bu yüzden Helsinki Üniversitesi Moleküler Tıp Enstitüsü araştırmacıları mikroskobun ekranını, COVID-19’a çok ağır biçimde yakalanan, fakat diyabet ya da kalp-damar bozuklukları gibi ciddi ağırlaştırıcı sorunları olmayan hastaların gen dizilerine çevirdi. Peki ne gördüler?
Henüz bunun kesin bir cevabı yok. Zira binlerce katılımcı içermesi planlanan bu gen avı yeni başlıyor. Fakat bazı olağan şüphelilerden söz edilebilir. Mesela, koronavirüse karşı geliştirilen tedavi ve aşı çalışmalarında da sıkça karşımıza çıkan ACE2 proteini (anjiyotensin-dönüştürücü enzim 2). Biraz daha net ifade edecek olursak, solunum yolu hücrelerinin yüzeyinde bulunan bu protein (aslında reseptör) virüsün içeri girmek için kullandığı kapının ta kendisi. Dolayısıyla bu proteinin kişiden kişiye (veya bir topluluktan diğerine) sergileyeceği çeşitlilik virüsün hücre içine girişini kolaylaştırabilir ya da tam tersi, zorlaştırabilir. Nitekim başka bir hücre yüzey proteinindeki (CCR5) epey yaygın bir mutasyonun bazı insanları HIV virüsüne karşı oldukça dirençli kıldığı biliniyor. Araştırmacılar benzer bir durumun Sars-CoV-2 için de geçerli olabileceğinden hareketle bu devasa projeyi başlatmış.
Koronavirüs ne kadar hızlıysa bilimciler arasındaki iletişim ağı da o kadar hızlı. Öyle ki Moleküler Tıp Enstitüsü idarecisi Mark Daly ile meslektaşı Andrea Ganna binlerce gönüllünün DNA dizisi ile sağlık durumu arasındaki ilişkinin incelendiği ve bu kapsamda elde edilen dizilerin veri bankalarına yüklendiği araştırmaların yürütücüleriyle vakit kaybetmeden temasa geçmiş ve hızla COVID-19 Konak Genetiği İnisiyatifi adıyla bir internet sitesi kurmuşlar. ABD ve Avrupa’dan onlarca araştırmacı, ellerindeki DNA dizilerini İnisiyatif’le paylaşmayı kabul etmiş: Finlandiya nüfusunun yüzde 5’inin DNA dizisini içeren FinnGen; 500.000 kişinin DNA verilerini içeren Birleşik Krallık Biobankası; pandemi sürecinde İzlanda nüfusunun genom dizisini inceleyen deCODE Genetics ve daha nicesi, hükümetlerin izniyle ellerindeki içeriğin tümünü Daly-Ganna ikilisini başlattığı girişime akıtmış. Konaklar (yani virüsün geçici yaşam alanına dönüşen bireyler) arasındaki genetik farkların hastalığa verilen cevabı (bu durum özelinde, akut pnömoni yatkınlığını) belirlediğine inanan daha nice bilim insanı da kendi katkısını sunacak.
Dolayısıyla “ne gördüler” sorusunun yanıtını işitmek ayları bulabilir. Fakat bilim insanlarının ACE2 reseptörü etrafındaki çabaları daha pek çok mecrada devam ediyor. Nitekim Avusturya merkezli biyoteknoloji firması APEIRON birkaç gün önce ilk muhtemel COVID-19 ilacı özelliğini taşıyacak APN01’in, COVID-19’u ağır geçiren hastalarda kullanımını içeren 2. aşama klinik denemelerin başlayacağını duyurdu. İlaç aslında ACE2’nin genetik mühendisliğiyle üretilmiş bir versiyonunu içeriyor. Virüs konak hücrenin yüzeyindeki ACE2 yerine dışarıdan verilen bu versiyona bağlanınca artık hücreyi enfekte edemiyor. Böylece akciğerin akut enfeksiyonu engellenmiş oluyor. APEIRON çalışması ACE2 odaklı daha nice çalışmadan biri yalnızca. Dolayısıyla şu sıralar araştırma ve tıp dünyası bir yanda ACE2’yi virüs saldırısından korumanın yollarına, diğer yanda bu reseptörün sergilediği genetik çeşitliliğe kafa yoruyor. Elbette pandemi salt tıbbi bir mesele olmaktan çok mediko-sosyal bir sorun. Dolayısıyla ülkelerin sağlık sistemi, tıbbi müdahale becerisi, siyasetçilerin karar almadaki çevikliği, toplumun siyasetçiye duyduğu güven ve dayanışmacılık gibi pek çok etken, Sars-CoV-2’nin bizi ne kadar etkileyeceğini muhtemelen genetik dizimizden daha fazla ve hızlı etkiliyor. Sözün özü, uyum sağlayanın ve esneklik gösterenin hayatta kalacağını öngören Darwinci doğal seçilim, bu sefer hem bireysel hem toplumsal düzeyde iş görüyor.
Kaynak: Jocelyn Kaiser, “How sick will the coronavirus make you? The answer may be in your genes”, Science, 27 Mart 2020. DOI:10.1126/science.abb9192.