“Romanlara verdiğimiz tepki, büyük ölçüde içinde yetiştiğimiz, kendimize içinde bir konum bulup bir kimlik oluşturmak durumunda kaldığımız ‘sistem’ ya da ‘diyalog’la ilgili olabilir.”
Pandemi süreci -eve kapandığımız o güzel günler- gezegenimiz kadar okurlar için de verimli bir dönem oldu. Bunun kitaplara uzak olanları kitap kurdu yaptığını iddia edecek kadar iyimser değilim ama hâlihazırda okur olanlar iyi okudu. Okumanın ötesinde, süreç ayrı bir paylaşım getirdi: Ne okuyorsun? Nasıl okuyorsun? Ne düşünüyorsun? Kitap sevdalılarının kısıtlı arkadaş çevrelerinde sürdürdükleri tadımlık sohbetler yaygınlaştı; adeta okur okura dokundu. (Başka bir deyişle: Gündeliğin tantanası azalınca sohbetler özlendi, demlendi.)
Neden o kitap? Neden o yazar? Bunlar, biz okurların konuşmaya bayıldığı ama pek fırsat bulamadığı konular – heveslenip sazı ele aldığımızda konu itinayla değiştirilir, bilirsiniz.
Ancak okumak her ne kadar bireysel bir etkinlik olsa da paylaştıkça çoğalan, çoğaltan bir yanı da vardır. Okuduğunuz bir öyküyü okuyan başka biriyle konuştuğunuzda paltonun altından neler çıkar? Yepyeni öyküler, yepyeni anlamlar.
Böylesi paylaşımlar ufuk açar, zihni zenginleştirir. Yeni yazarlarla, yeni arayışlarla tanışmanızı sağlar. Okumaktan ne anladığınızı, ne beklediğinizi yeniden keşfedersiniz; okumaya (ve tabii yaşamaya) dair seçimleriniz arılaşır. Hele ucundan bucağından yazma işine de bulaştıysanız böyle sohbetler ve tartışmalar (belki, umut varsa) kaleminizi keskinleştirecek, yazmayı bir boş zaman etkinliğinden çıkarıp sorumluluğa dönüştürecektir. (En azından ben kendim için bunu umuyorum.)
Tam da bu dönemde Tim Parks okumak -ve belki bu yolla onunla sohbet etmek- benim için çok ufuk açıcı oldu. Hem okur hem çevirmen olarak. Zira Ben Buradan Okuyorum, okuma edimine ve okuduklarımızın arka planına ilişkin varsıl bir yorum olanağı sunuyor. Kendimi tekrarlamama izin verirseniz: okumanın bir boş zaman etkinliği olmadığını ortaya koyuyor. (Evet, okumak ciddi bir iştir.)
Küreselleşme edebiyatı neresinden vuruyor?
“Edebiyat ölüyor mu diye endişelenmemize gerek yok aslında. Hiç bu kadar çok edebiyat olmamıştı. Ama belki artık musibete bir sağlık uyarısı eklenmesinin zamanı gelmiştir.” Uluslararası edebiyat ödülleri neden bu kadar önemli? Ödüllü bir yazarı okuduğumuzda daha iyi bir okur mu oluyoruz? “Tartışma karşılıklı sürerken benim olağanüstü bulduğum ise şu oldu: Yazarın kendi toplumuna hitap etmesinin yeterli olabileceği, bu küresel alanda boy göstermenin ya da oluşumuna katkıda bulunmanın belki de şart olmadığı fikrini kimse kabul etmiyordu görünüşe bakılırsa. Edebiyat dünyası bu kapsamlı proje tarafından gasp edilmeye izin vermek zorunda mı?”
Neden çoksatanlar çevrilmesi (ve tabii okunması) kolay bir dille yazılıyor? “(…) bir Rushdie ya da Pamuk’un abartılı fantastik araçları daima belirli bir liberal duruşla bir arada bulunuyor, çünkü Borges’in dediği gibi, çoğu kişinin estetik duygusu o kadar zayıf ki okudukları eserleri değerlendirmek için başka ölçütlere güveniyorlar.”Neden bazı kitaplar çevrilemiyor? (Kişisel bir ekleme yapmadan olmaz: Neden bazı kitaplar çevirmenini bu kadar üzüyor?)“Kısacası, okurla metin arasında, çevirmenin kendine has biçimde yaşadığı bir gerilim mevcuttur; çünkü çevirmen metni kendi dilinde baştan yazarken, aynı gerilimi yeni bir okur topluluğunun tekrar yaşamasına izin vermek durumundadır. Bir metni içgüdüsel olarak değiştirip gerilimi ortadan kaldırmak isteyebileceğimizi fark etmek, hem kitabı daha iyi anlamak, hem de kendimiz hakkında bir şeyler anlamak demektir.”
Ben Buradan Okuyorum bu soruların yanıtını vermiyor, sanırım hiçbir metin veremez – vermeye de girişmemeli. Önemli olan ortaya sorular atmak, okumanın o güzelim bireyselliğini biraz da olsa deşmek, dürtmek. Okuru okumanın sorumluluğuyla yüzleştirmek. İterek değil elbette, usulca (ve yoldaşlıkla) omzuna dokunarak. Tim Parks’ın yaptığı bu.
“Hepimizin belli konumları vardır. Kimlik büyük ölçüde yeni bir durumla, yeni bir kitapla karşı karşıya kaldığımızda verdiğimiz tepkilerin şablonu meselesidir. Elbette tarafsızlık fikri hayalden ibarettir. Anlatılar bağlamında tarafsızlık, hiçbir yerden bakmamak, hiç kimse olmamak anlamına gelir.”
Tarafsızlık her bağlamda hiç kimseliktir; bunu biliyor olmalıyız. İstanbul Sözleşmesi’nden, doğa ve tarihin talanından, harap edilen eğitim ve hukuk sisteminden, ezilip atılan meslek örgütlerinden; ülkemizin halinden biliyor olmalıyız. Değil mi? Zaten bunun için okumuyor muyuz?
Ben Buradan Okuyorum, Tim Parks, Çev. Roza Hakmen, Metis Yayınları, 2. Basım, Nisan 2017, İstanbul