Ana Sayfa Dergi Sayıları 208. Sayı Eğitim ne idür?

Eğitim ne idür?

197
0

Salgın sebebiyle uzaktan ya da yüz yüze sıfatlarıyla eğitim kavramı hiç olmadığı sıklıkta dile getirildi. Eğitimden uzak, uzaktan eğitim aldatmacasına mı üzülmeliydik yoksa eğitimin bir tanımı yapılmadan ‘eğitim şarttır’ söylemini mi alkışlamalıydık? Oysa eğitimin bir tanımı yapılmadan eğitimin şartlılığı veya uzaktanlığı her daim izaha mecbur bırakılmalıdır. İlkin eğitimin ‘nesnesi ve/veya konusu’ ve sonra mutlaka ‘amacı ve yöntemi’ izah edilmelidir. Eğitimin amaçlarını gerekçelendirmeden, eğitimi belirleyen ölçütleri temellendirmeden “eğitim şarttır!” söylemi hoştur ama ne yazık ki boştur. Boş lafla peynir gemisinin yürütülemeyeceği ayandır. ‘Eğitim niçin şarttır’ sorusunu tartışmadan önce, eğitimin “ne idülüğü”(1) ortaya konulmalıdır. Ne idülük, bir tanımın yapılmasına işaret eder. Yapılan tanım, konu alanındaki bilim insanları tarafından kabul görmeli, tanımın kabulü gerekçelendirilmeli ve kabul gören ve gerekçelendirilmiş tanımın da bir doğruluğu bulunmalı ya da bir karşılığı olmalıdır. Ve sonra, yapılan tanım izah edilebilmelidir. Yapılan tanım, izah edilecek olduğunda eğitimin zorunlulukları ve açığa çıkacaktır. Görülen o ki eğitimin bir tanımı yapılmadan, eğitimin işlevi veya önemi üzerine yapılan temelsiz ve çürük açıklamalar, çoğu zaman hem dinleyici hem de konuşan için bir tür ziyan olmaktadır. Dolayısıyla “eğitim şarttır” benzeri aforizmaları çokça zikretmek yerine eğitimin zorunlulukları ve sınırlılıkları üzerinden yükselmek gerekmektedir.
Eğitim ne idür? Eğitimin işlevi nedir? Açık veya gizli işlevleri var mıdır? Eğitimin bozucu işlevi açıklanabilir mi? Eğitimin bireye ve topluma katkısı sadece ‘mutluluktan (ücret yüksekliği, sosyal güvence, saygınlık, statü gibi)’ ibaret midir? Eğitim, bireyin ve toplumun mutluluğunda bir araç mıdır yoksa amaç mıdır? Eğitimin ‘insan’ öznesine bakışı nedir? Eğitim insanı özgürleştiriyor mu yoksa köleleştiriyor mu? Eğitim, bir üretim faktörü olarak egemen sınıfın ideolojisi mi yoksa bireyi özgürleştirme projesi midir? … benzeri sorularının cevapları merak konusu olup bu kitabın kapsamında değildir. Ancak bu yazıda bir parça eğitim kavramı didiklenmiştir.

Eğitime maruz kalan öznenin ne idülüğü
Rousseau(1), “bitkiler tarımla, insan eğitimle yetişir” der. Bitki ile insan, tarım ile eğitim arasında her ne kadar bir analoji söz konusu olsa da eğitime maruz kalan özne olarak insanın ne olduğuna dair bir tanımın yapılması artık zaruridir. Sonrasında ‘bir sistem’ ve ‘bir bilim dalı’ olarak eğitimin mahiyeti açıklanabilir. İnsanı, sistemi ve bilimi tarif etmeden “eğitimi” gerekçelendirmek düşüncelerimizi, bizi, çoğu kez zaafa uğratmaktadır. İnsanı, sistemi ve bilimi doğru anlamlandıramayanların, okulsuz toplum iddiasıyla eğitimin bireyleri imha ettiği (bir başka deyişle özgürleştiremediği) yönünde kara propaganda yaptıkları gözlenir. Kara propaganda yapanlar, atıf yaptıkları kaynakları doğru anlamlandırmadan bu kaynaklardan seçtikleri birkaç ifadeyi putlaştırarak, eğitimi yozlaştırıp eğitim bilimcilerin saygınlığının yitirilmesine sebep olmaktadırlar. Okulsuz toplum, eğitimsiz toplum demektir. Eğitimsiz insan, terbiyesiz insan demektir. İnsan; pekâlâ terbiye edilebilir, edilmelidir de. “Hayvanlar terbiye edilir, insanlar terbiye edilemez” gibi mantıktan uzak sloganik ham söylemleri, ilkin yutmadan önce durup düşünmeliyiz. Düşünenler, eğitime ilişkin yapılan yapıcı ve onarıcı eleştirilerin, yıkıcı bir propagandanın amacına hizmet etmediğinin/etmeyeceğinin farkında olanlardır. Gözlenen o ki, insanın tanımını yapmadan eğitimin tanımını yapmak, eğitim hedefleri belirlemek, öğretim içeriği tasarlamak, öğrenme-öğretme etkinlikleri sunmak ve ölçme ve değerlendirme işlemleri yapmak hasarlı ve temelsiz bir yaklaşım olmaktadır. Oysa anlamlı ve tutarlı cevaplar verebilmek gerek.
Eğitim şarttır söylemi tılsımlı olsa da, şayet bir eğitim programı bireyi değiştirmiyorsa, onu geliştirmiyorsa o eğitim sisteminin temellendirilmesinde yolunda gitmeyen bazı şeylerin olma olasılığından şüphe etmeliyiz. Bugün pek çok eğitimle ilgili çalışmaların, söylemlerin ucunun açık kalmasının nedeni, eğitimin tanımsız boş bir küme olarak gösterilmesindendir. Eğitimin tanımı bir kere hiç yapılmamışsa veya hatalı yapılmışsa olmayan bir tanımdan veya hatalı bir tanımdan işlevsel eğitim hedefleri ortaya çıkamayacaktır. Şimdi eğitime maruz kalan, üzerinde kuramsal ve uygulamalı araştırmalar yapılan ve hatta terbiye edilen “insan ne idür”, bunu bir soralım kendimize? Eğitimde kavramsal olarak öğrenci sözcüğünü tercih ettiğimize göre o halde, sorumuzu doğru bir sözcükle soralım: öğrenci ne idür? Öğrenci, ilkin bir canlıdır. Öğrenci bir canlıysa var mıdır, yok mudur? Vardır! Peki, var olan bu canlının mahiyeti nedir? O canlı ne idür ki eğitim ona şart koşulmaktadır? Demek ki eğitimin ne idülüğünü konuşabilmek için önce canlının ne idülüğünü düşünmemiz gerekiyor.
Biyolojik-antropolojik açıdan iki ayağının üzerinde dik duran veya yürüyen her canlı, hayvan olarak tanımlanmaktadır.(2) Dolayısıyla eğitim sisteminin girdi öğesini oluşturan öğrenci, ilkin biyolojik-antropolojik bir tanımdan ibarettir. Eğer ortada kötü bir niyet yoksa biyolojik olarak hayvan olan canlının (bir başka deyişle beşerin(3)) insan olması, eğitim yoluyla gerçekleştirilebilmektedir. Bu noktada I. Kant’ın ‘insan ancak eğitimle insan olabilir’ savı kayda değerdir.(4)
Alegorik bir anlatımla eğitim sistemine bir beşer olarak giren canlının (öğrencinin), süreç sonunda ‘insan’ olarak çıkması, eğitim sisteminin hedeflerindendir. Beşerin, eğitim yoluyla insan olması hedeflendiği içindir ki eğitim beşer olan canlının insan olma sürecine katkı sağlayan ölçülü ve/veya yöntemli faaliyetler bütünü olarak tanımlanabilir. Bir faaliyetin ölçülü veya yöntemli olması ne demektir derseniz onun planlı ve düzenli olması demektir. Bir başka deyişle, eğitim; bilmediğini öğrenebilen (düşünebilen) canlının sorumluluklarını (bilinç kapasitesini) sahiplendiren, onu özgürleştiren ve onun yaratma (araç-gereç, teknoloji veya sanat yapma) becerisini geliştiren planlı ve düzenli bir kurgunun adıdır. Dahası, eğitime maruz kalan bireylerin eğitim öncesine nazaran eğitim sonrasında bireylerde beklenen ‘nitelik farkının’ mahiyeti, eğitimin sınırlarını oluşturmaktadır. Canlının nitelikleri ile insan olmanın nitelikleri arasında beklenen farkın niteliği veya miktarı, kuşkusuz kurgulanan eğitimin zorunluluklarıyla bağıntılı olmaktadır.
Aristoteles, ‘insan doğası gereği siyasal bir hayvandır’ der. Onun bu söylemi insanın ne idülüğüne dair tespitlerimizin genişlemesine öncülük etmektedir. İnsanın yapıp etmelerinden, eylemlerinden birisi, siyasettir. Siyaset, toplumsal düzene dair oluşturulan yasa ve kurallara ilişkin eylemlerin bütünüdür. İnsanın diğer insanlarla olan ilişkilerine dayalı olarak bir düzen oluşturması, koyduğu yasa ve kurallara uyması, onun toplumsallaşma özelliğine işaret etmektedir. Bu açıdan insanın siyasal bir canlı olması, insanın toplumsallaşma ve dolayısıyla ‘düşünme ve konuşma’ yetisiyle özdeştir.
Hegel’e(5) göre insan; yalnızca devlette ussal varlığa kavuşur ve eğitimin amacı, bireyi öznellikten kurtarıp ona devlet içinde nesnellik kazandırmaktır. Yani, insanın devlet içinde nasıl bir yurttaş olacağı, nasıl siyasallaşacağı (toplumsallaşacağı) ve hatta toplumun nesnel mutluluğu, bir devletin eğitim sistemine bağımlıdır. Eğitim hedeflerinin ne olduğu, eğitim uygulamalarının nasıl yapılacağı, eğitime dair verilen kararlara bağımlıdır. Bu açıdan eğitim, devletin hem amacı hem de aracıdır. Eğitim ile devlet arasındaki dirsek teması kaçınılmazdır. O nedenle eğitim hedeflerinin, eğitim uygulamalarının dayandırıldığı eğitim felsefesi, belirli bir düşünceye taraf olan etkinliklerin kendisi olmaktadır. Bu noktada Kant’ın deyimiyle ödev bilinciyle mi yoksa faydacı-yararcı bir anlayışla mı eğitime ilişkin kararların verildiği göz ardı edilmemesi gereken, tartışılması gereken meselelerdendir.
Şimdi, insanın ne idülüğünü tarif etmeden onu terbiye etmek (eğitmek) ve ona bilmediğini öğretmek manasız bir çaba olacaktır.
Beşer olan canlının “insan olma” sürecine katkı sağlayan ölçülü ve/veya yöntemli faaliyetlere “eğitim” denir.

DİPNOTLAR
1) Aristoteles’in Metafiziğinde ne idülük, biçime ve işlerliğe dairdir.
2) J.J. Rousseau, Emile ya da Eğitim Üzerine, Çev. Yaşar Avunç, İstanbul: İş bankası Kültür Yayınları, 8.basım, 2017.
3) Daniel L. Lieberman, İnsan Vücudunun Öyküsü, Çev. Raşit Bilgin, İstanbul: Say Yayınları, 1.Baskı, 2015
4) Ali Şeriati, Kendisi Olmayan İnsan, Ankara:FECR yayınları, 9.Baskı, 2017
5) Immanuel Kant, Eğitim Üzerine, Çev. Ahmet Aydoğan, İstanbul: Say Yayınları, 5. Baskı, 2016.
6) G.W.F. Hegel, Tarihte Akıl, Çev. Önay Sözer, İstanbul: Kabalcı Yayıncılık, 3.baskı, 2016.